TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYŞE ZIRAMAN VE CENNET
YEŞİLYURT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/403)
|
|
Karar Tarihi: 26/3/2013
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan
ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal
Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Selami
ER
|
Başvurucular
|
:
|
Ayşe
ZIRAMAN
|
|
|
Cennet
YEŞİLYURT
|
Vekili
|
:
|
Av.
Nezih DAĞDEVİREN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, tapuda iştirak
(elbirliği) hâlinde maliki oldukları arsanın 1994 yılında yapılan kadastro
çalışması ile başkası adına kayıt ve tescil edilmesi üzerine tescilin iptali
istemiyle açtıkları davada verilen ret kararı nedeniyle hak arama hürriyeti ve
mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular, 23/10/2012 tarihinde Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçeler ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 25/12/2012 tarihinde birinci başvurunun,
İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 20/2/2013 tarihinde ikinci başvurunun, karara
bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden,
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3)
numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemelerinin Bölüm tarafından
yapılmasına ve dosyaların Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. 26/3/2013 tarihinde, 2012/404
bireysel başvuru numaralı dosyanın, aynı konuya ilişkin olmaları nedeniyle
2012/403 numaralı bireysel başvuru ile birleştirilmesine, incelemenin 2012/403
numaralı bireysel başvuru üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru dilekçelerindeki
ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular, tapuda iştirak
(elbirliği) hâlinde maliki oldukları arsanın tamamının 1994 yılında yapılan
kadastro çalışması ile başkası adına kayıt ve tescil edildiğini 2008 yılında
öğrenmişlerdir.
7. Başvurucular, idarenin ağır
kusuru sonucu oluştuğu ileri sürülen işlemin düzeltilmesi amacıyla 18/3/2008 tarihinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne
başvurmuş ancak, başvuru 10 yıllık hak düşürücü dava açma süresinin geçtiği
gerekçesiyle 22/5/2008 tarihinde reddedilmiştir.
8. Başvurucuların, bahsedilen
arsanın kendileri adına tescili talebiyle açtığı dava ise 10 yıllık hak
düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle Marmara Asliye Hukuk
Mahkemesinin 23/12/2010 tarih ve E.2008/53, K.2010/94
sayılı kararıyla reddedilmiştir.
9. Başvurucuların temyiz talebi
ise Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 2/4/2012 tarih ve
E.2011/6032, K.2012/3010 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Karar başvuruculara 27/9/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucular, bu
karara karşı 5/10/2012 tarihinde karar düzeltme
talebinde bulunmuştur. Karar düzeltme talebi, başvuru tarihinde Yargıtay 16.
Hukuk Dairesinde derdesttir.
B. İlgili
Hukuk
10. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesinin (1) ve (II) numaralı
fıkraları şöyledir:
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086
sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam
olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama
tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında,
kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004
tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü
madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
11. 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı mülga
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinin (I) numaralı fıkrası, şöyledir:
“Yargıtay
kararlarına karşı tefhim veya tebliğden itibaren 15 gün içinde aşağıdaki
sebeplerden dolayı karar düzeltilmesi istenebilir:
1 - (Değişik alt bent: 16/07/1981
- 2494/31 md.) Temyiz dilekçesi ve kanuni süresi
içinde verilmiş olması şartiyle karşı tarafın cevap
dilekçesinde ileri sürülüp hükme etkisi olan itirazların kısmen veya tamamen
cevapsız bırakılmış olması,
2 - Yargıtay kararında birbirine aykırı
fıkralar bulunması,
3 - Yargıtay incelemesi sırasında hükmün
esasını etkileyen belgelerde bir hile veya sahteliğin ortaya çıkması.
4 - Yargıtay kararının usul ve kanuna aykırı
bulunması,”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 26/3/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların
23/10/2012 tarih ve 2012/403 ve 23/10/2012 tarih ve 2012/404 numaralı bireysel
başvuruları birlikte incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
13. Başvurucular, tapuda maliki
oldukları arsanın 1994 yılında yapılan kadastro çalışması ile başkası adına
kayıt ve tescil edildiğini ve yurtdışında meskûn olduklarından bu durumu 2008
yılında öğrenebildiklerini, haksız tescil ile mülkiyet ediniminin yok hükmünde
olması gerektiğini, aynı kadastro işlemi için 2003 yılında açılan bir davanın
hak düşürücü süreyi kesmesi gerektiğini, özel şahısların mülkiyetlerinin
korunmasının devletin yükümlülüğünde olduğunu belirterek, maliki oldukları
arsanın başkası adına tescilinin hak arama özgürlüğünü ve mülkiyet hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
14. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
15. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
16. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve
özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin
ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve
yargısal makamların görevidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu
makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır.
17. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa
Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve
yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi
ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava
ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir.
18. 6100 sayılı Kanun’un geçici
3. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bölge adliye
mahkemelerinin Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve
başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki
hükümlerinin uygulanmasına devam olunmaktadır.
19. Hukuk
davalarında 1086 sayılı Kanun’un 440. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Yargıtay kararlarına
karşı tefhim veya tebliğden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna
başvurulabilmektedir. Bu yola başvurulması hâlinde karar düzeltme talebine
ilişkin bir karar verilinceye kadar mahkeme kararının kesinleşmesi ve başvuru
yollarının tüketilmesi söz konusu değildir. Bu durumda karar düzeltme talebine
ilişkin bir karar verilmeden hukuk yollarının tüketildiği söylenemez.
20. Bu çerçevede, hukuk davalarında karar
düzeltme yoluna başvurulmuş ise Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmesi için, öncelikle bu talebe ilişkin kararın beklenerek bu yolun
tüketilmesi gerektiği açıktır. Başvuru konusu olayda, başvurucuların karar
düzeltme talebi hakkında henüz karar verilmediğinden olağan kanun yolları
tüketilmemiş sayılmaktadır.
21. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu işleme
karşı kanunda öngörülmüş yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvuruların diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvuruların “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına, 26/3/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.