TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İHSAN ASUTAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/606)
|
|
Karar Tarihi: 20/2/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan
ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal
Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Recep
ÜNAL
|
Başvurucu
|
:
|
İhsan
ASUTAY
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, sivil memur
olarak görev yaptığı askeri idarenin, eğitim mazeretine dayalı, kurumlar arası
atama talebine muvafakat vermemesi ve buna ilişkin davasının reddedilmesi nedeniyle
eğitim hakkı ve eşitlik ilkesinin; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin (AYİM)
bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığı iddiasıyla ve dava açıldıktan sonra
yürürlüğe giren Kanun Hükmünde Kararname uyarınca idare lehine maktu vekâlet
ücreti ödenmesine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 9/11/2012
tarihinde Balıkesir İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde belirlenen eksiklikler
tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 27/6/2013 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 2004 yılında “makine teknisyeni torna-frezeci”
olarak Balıkesir 9. Ana Jet Üs Komutanlığında göreve başlamıştır.
6. Başvurucu, Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan sınav sonucunda 2006 yılında Sakarya
Üniversitesi Adapazarı Meslek Yüksek Okulu (MYO) Mekatronik
bölümünde ön lisans eğitimine (uzaktan eğitim) başlamış ve 2008 yılında bu
bölümden mezun olmuştur.
7. Başvurucu, tekrar sınava
girerek Fırat Üniversitesi (Elazığ) Teknik Bilimler, MYO Makine bölümünde
öğrenim hakkı kazanmış ve 8/9/2009 tarihinde kesin
kaydını yaptırmıştır.
8. Başvurucu, üniversite
öğrenimine devam edebilmek için 25/11/2009 tarihinde, MYO’nun bulunduğu Elazığ ilinde atamasının yapılabileceği
Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı birim bulunmaması nedeniyle kurumlar arası
atamasının yapılabilmesi için ilgili idareden “muvafakat”
talebinde bulunmuştur. Hava Kuvvetleri Komutanlığının 28/12/2009
tarih ve 1290.148989-09 sayılı yazısında, başvurucunun 26/2/2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, Milli Savunma Bakanlığı, Genel Kurmay
Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında Görevli Devlet Memurlarının Yer
Değiştirme Suretiyle Atamalarına İlişkin Yönetmelik’te (Atama Yönetmeliği)
sayılan özür grupları kapsamına girmediği gerekçesiyle atama isteğinin 2010
yılı sivil memur alım ve atama planlaması çerçevesinde değerlendirileceği
bildirilmiştir.
9. Başvurucu bu yazıya
istinaden 2010 yılı atamaları kapsamında 30/4/2010
tarihinde kurumlar arası atamaya muvafakat talebini yinelemiştir. Hava
Kuvvetleri Komutanlığının 2/6/2010 tarih ve
1210-85322-10 sayılı yazısı ile başvurucunun atama isteğinin uygun görülmediği
bildirilmiştir. Yazının ilgili kısımları şöyledir:
“…
2. EK-B listede isimleri yazılı sivil memurların ise;
garnizon ve birliklerde kadro bulunmaması, yerlerine verilecek personel
temininde yaşanan sıkıntılar, anılan unvanda birliğin memur ihtiyacının olması
gerektiği gibi nedenlerle atanma/sınıf değişikliği istekleri uygun görülmemiş
olup, zaman içerisinde gelişen durumlara (yerlerine memur temin edilmesi, yeni
kadroların açılması veya kapanması, naklen tayin isteyen memurların çıkması,
becayiş vb.) bağlı olarak değerlendirme işlemine devam edilecektir.
…”
10. Atama taleplerinden sonuç
alamayan başvurucu, kayıt olduğu MYO Yönetim Kuruluna başvuruda bulunarak
2009-2010 öğretim yılında geçici izinli sayılma talebinde bulunmuş ve bu talebi
11/9/2009 tarihli kararla kabul edilmiştir.
11. Başvurucunun tekrarladığı
bir başka atama talebi, 9. Ana Jet Üs Komutanlığının 7/10/2010
tarih ve 1270-21538-10/ sayılı yazısı ile Hava Kuvvetleri Komutanlığına
iletilmiş olup, Kuvvet Komutanlığının 21/10/2010 tarih ve Per:1230-121760-10
sayılı yazısı ile reddedilmiştir. Yazının ilgili kısımları şöyledir:
“… Sivil Memur (Mak.Tekns.)
İhsan ASUTAY (…)’ın … dilekçesindeki atanma isteği
incelenmiştir.
2. Birliğin makine teknisyeni branşında personel ihtiyacı
bulunduğu ve ayrıca anılan memurun atanma isteğinin … yönetmelikte belirtilen özür gruplarına girmediği
değerlendirilmektedir. Zira Balıkesir’de makine teknisyenliği ile ilgili yüksek okul bulunmasına rağmen kendisi Elazığ’ı tercih
etmiştir.
3. 2010 yılı memur alım müsaadesi kısıtlı olduğundan makine
teknisyeni branşında alıma çıkılamamış, müsaadesi
alınan kadrolar ihtiyaç duyulan unvanlar için kullanılmıştır. Bu nedenle anılan
memurun atanma isteği uygun görülmemiş olup, 2011 yılı sivil memur alım ve
atama planlaması (ilave memur alım müsaadesi verilmesi, becayiş vb) çerçevesinde tekrar edilecektir.
…”
12. 9. Ana Jet Üs Komutanlığının
başvurucunun durumunu ilgilendiren 28/3/2011 tarih ve Per:1210-6252-11/İd.Ks. sayılı,
“Atama Talep ve Teklifleri”
konulu yazısı, ilgili idari birimlere dağıtılmıştır. Yazının ilgili kısımları
şöyledir:
“ … (a) Milli Savunma Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı ve
Kuvvet Komutanlıklarında Görevli Devlet memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle
Atanmalarına İlişkin Yönetmelik
(b) Hv.K.K.lığının
23 Mart 2011 tarihli, PER. : 1230 -34343- 11/Per.D. Svl.Me.Ş. sayılı
“Atama Talep ve Teklifleri” konulu emri
1. Sivil memurlar Türk Silahlı Kuvvetlerinde devamlılık arzeden görevler için alınmakta ve atamaya tabi tutulmadan
emekliliğe kadar aynı görevde kalmaları arzu edilmektedir. Ancak ilgi (a)
yönetmelik hükümlerine uygun veya uygun olmayan çok sayıda memurun atama isteği
bulunmakta olduğu ilgi (b) emirle bildirilmiş olup, memur alımlarındaki sıkıntı
nedeniyle yerlerine memur alımı yapılamadığından bu istekler çözülememektedir.
2. Hv.K.K.lığınca
söz konusu atama isteklerinde az sayıda da olsa birbirlerinin yerine atama
yapılarak sorun çözülebilmektedir.
3. Ayrıca memurlar atanma olasılıklarını artırmak
istiyorlarsa, Hava Kuvvetlerinin bulunduğu garnizonlara atama isteğinde
bulunmalıdırlar, aksi takdirde memur alım sıkıntısının her geçen gün artarak
devam edeceği anlaşıldığından sivil kuruluşlara veya diğer kuvvetlerin
bulunduğu garnizonlara atama isteklerine zorunluluk bulunmadıkça olumsuz
bakılmaktadır.
…”
13. Başvurucu, 29/3/2011 tarihli dilekçe ile MYO’daki
öğrenimine devam edebilmek için kurumlar arası atamaya muvafakat talebini
yinelemiş ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının Elazığ garnizonundaki boş bir
kadroya atamasının yapılmasını talep etmişse de başvurucunun bu talebi de
ilgili idare tarafından 4/7/2011 tarihli işlemle reddedilmiştir.
14. Başvurucu, idari işlem
aleyhine 18/7/2011 tarihinde AYİM önünde iptal davası
açmış ve yürütmenin durdurulması talebinde bulunmuştur.
15. AYİM Nöbetçi Dairesinin 10/8/2011 tarih ve E.2011/162, K.2011/12 sayılı kararı ile
dilekçenin reddine karar verilmesi üzerine başvurucu, 26/8/2011 tarihinde
dilekçesini yenilemiştir.
16. Başvurucunun yürütmenin
durdurulmasına yönelik talebi, AYİM İkinci Dairesinin 16/11/2011
tarih ve E.2011/1168 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
17. AYİM İkinci Dairesinin 4/4/2012 tarih ve E.2011/1168, K.2012/395 sayılı kararı ile
başvurucunun iptal davasının reddine
ve 26/9/2011 tarih ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve
Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname’nin (659 sayılı KHK) 6. ve 14. maddeleri gereğince ilgili
tarifeye göre hesaplanan 1.200,00 TL vekalet
ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine oybirliği
ile karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
“… esas konuya dönüldüğünde; Anayasanın
125’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında düzenlenmiş bulunan ‘idarenin takdir
yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.’ tarzındaki hükmün,
idarenin sınırsız ve mutlak takdir hakkına sahip olduğu ve böylece takdir
hakkının idari yargı denetimine tabi olmadığı şeklinde yorumlanması ve
uygulanması, yine Anayasa ile öngörülen ‘Hukuk Devleti’ ilkesi ile
bağdaşmamaktadır. Takdir yetkisinin sınırlarının yargı yerlerince
çizilebileceği ve bu konuda hiçbir yasal sınırlamanın kabul görmeyeceği konusunda
öğretide ve içtihatlarda ittifak bulunmaktadır.
Belirtilen mevzuat hükümleri ile idareye atamalar konusunda
takdir yetkisinin verildiği, bir başka ifade ile davacı gibi eğitim kurumuna
öğrencilik kaydını yaptıran devlet memurlarının eğitim kurumunun bulunduğu yere
atamalarının yapılacağına ilişkin davalı idarenin bağlı yetkisinin değil takdir
yetkisinin bulunduğu, ancak bu takdir yetkisinin sınırlarının da yargı
yerlerince çizileceği açıktır.
İdare, işlem ve eylemlerini yaparken ‘kişi yararı’ ve ‘kamu yararı’nı göz önünde bulunduracak, yasal sınırları
içerisinde takdir hakkını bu amaçları gerçekleştirmek için kullanacaktır.
Ancak, söz konusu yetkinin kullanılma biçim ve esasları ile sınırı ne olmalıdır
ki, atamaya yetkili makam hukuka uygun hareket etmiş olsun? Şu halde, söz
konusu takdir hakkının davalı idarece hangi kriterlere
göre kullanılması halinde hukuka uygun düşeceği hususu, hukuka uygunluk
denetimi açısında önem arz etmektedir.
Bu açıklamalar ışığında yapılan inceleme sonunda; Davacının
Elazığ Fırat Üniversitesinde kayıt hakkı kazandığı eğitim ile sahip olduğu
eğitim seviyesinin aynı olduğu dikkate alındığında bu eğitim durumunun davacı
yönünden yönetmeliğe uygun bir atama özrü teşkil etmediği ve dolayısıyla
davacının Elazığ garnizonuna atanma talebinin reddi şeklinde tesis edilen
işlemde sebep ve amaç unsuru bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı kanaat ve
sonucuna ulaşılmıştır.
…”
18. Başvurucu bu karara karşı
karar düzeltme talebinde bulunmuş olup AYİM İkinci Dairesinin 3/10/2012 tarih ve E.2012/860, K.2012/850 sayılı kararı ile
karar düzeltme talebinin reddine oybirliği ile karar verilmiş ve bu şekilde
başvuru yolları tüketilmiştir. Bu karar başvurucuya 15/10/2012
tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
19. Anayasa’nın 128. maddesinin
ikinci fıkrası şöyledir:
“Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri
ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.(Ek Cümle: 7/5/2010-5982/12
md.) Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu
sözleşme hükümleri saklıdır.”
20. 14/7/1965 tarih ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun “Yer değiştirme
suretiyle atanma” kenar başlıklı 72. maddesi şöyledir:
“Kurumlarda yer değiştirme suretiyle atanmalar; hizmetlerin
gereklerine, özelliklerine, Türkiyenin ekonomik,
sosyal, kültürel ve ulaşım şartları yönünden benzerlik ve yakınlık gösteren
iller gruplandırılarak tespit edilen bölgeler arasında adil ve dengeli bir
sistem içinde yapılır.”
21. 657 sayılı Kanun’un “Memurların kurumlarınca görevlerinin ve yerlerinin
değiştirilmesi” kenar başlıklı 76. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak
aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci
maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka
yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler.”
22. Atama Yönetmeliği’nin “Temel ilkeler” kenar başlıklı 5. maddesi
şöyledir:
“(1) Yer değiştirme suretiyle atamalarda esas alınacak temel
ilkeler şunlardır;
a) Bu Yönetmelik kapsamındaki Devlet memurları için hizmet
alanlarındaki görevin sürekliliği esastır.
b) Yer değiştirme sureti ile atamalarda, atanmak istenilen
hizmet bölgesi ve alanındaki kadro imkânları ile ayrılmak istenen yerdeki
hizmet ihtiyacı öncelikle dikkate alınır.
c) Kurumun hizmet ihtiyacı nedeniyle hizmet bölgelerindeki
zorunlu çalışma sürelerine bakılmaksızın belirli bir süre görev yapmak üzere
sürekli görevle atama yapılabilir.
ç) Hizmet ihtiyacı nedeniyle yapılacak atamalarda, görevin
özelliğine göre hizmet bölgeleri ve alanları arasında memurların adil ve
dengeli dağılımının sağlanması esastır.
d) Atama isteklerinin değerlendirilmesinde birlik komutanı
veya kurum amirlerinin görüşleri de dikkate alınır.
e) Atanacak memurun asaletinin onaylanmış olması gerekir.”
23. Atama Yönetmeliği’nin “Atamalarda göz önünde bulundurulacak hususlar”
kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:
“(1) Atamalarda aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulur:
a) Atamalarda aile bütünlüğünün muhafaza edilmesi
bakımından, eş ve sağlık durumları, ilgili kurumlar arasında gerekli
koordinasyon sağlanarak dikkate alınır.
b) Aynı kurumda çalışıp da atanma talebinde bulunan eşlerden
ast durumunda olanın görev yeri üst durumda olana bağlı olarak değiştirilir.
c) Farklı kurumlarda çalışıp da atanma talebinde bulunan
eşlerden unvan, kadro ve görev bakımından daha aşağıda bulunanın görev yeri üst
durumda olana bağlı olarak değiştirilir.
ç) Önceki görev yerinden disiplinsizlik ve ahlaki nedenlerle
atamaya tabi tutulan memurların, eski görev yerlerine yeniden atanma istek ve
teklifleri dikkate alınmaz.
d) Özürlü memurların atanmak istedikleri yerde boş kadro
bulunması halinde kadroları ile birlikte atamaları yapılabilir.
e) Terör eylemleri etkisi ve sebebiyle şehit olan veya
çalışamayacak derecede malul olan ya da malul olup da çalışabilir durumda olan
kamu görevlileri ile er ve erbaşların, Devlet memuru olarak görev yapan eş ve
çocukları ile anne, baba ve kardeşlerinin; yer değiştirme suretiyle atanma
talepleri, bu durumlarının ilgili yerlerce belgelendirilmiş olması kaydıyla,
kadro imkânları da dikkate alınmak suretiyle bu Yönetmelikteki kısıtlayıcı
hükümlere bakılmaksızın öncelikle gerçekleştirilir.”
24. Atama Yönetmeliği’nin “İsteğe bağlı yer değiştirmeler” kenar
başlıklı 11. maddesi şöyledir:
“(1) Aşağıda belirtilen öncelik sırası esas alınarak, hizmet
bölgelerindeki zorunlu çalışma süreleri tamamlanmadan memurun isteği üzerine
yer değiştirme suretiyle atama;
a) Sağlık Durumu: …
b) Eş Durumu: …
…
(3) Eğitim Durumu: Memurun eğitim durumuna dayanarak yer
değiştirme isteğinde bulunabilmesi için; durumunu belgelendirmesi şartıyla mevcut tahsil seviyesinin üzerinde en az ön
lisans düzeyinde eğitim görmek üzere sınavı kazanmış olması gerekir. Bu durumda
eğitim-öğretim yapılacak yüksek öğretim kurumlarının
bulunduğu bölgeye sınıf ve unvanına uygun kadro bulunması halinde ataması
yapılabilir. Ancak bölgelerdeki zorunlu çalışma süreleri tamamlanmadan, bu
istek dikkate alınmaz.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 20/2/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
9/11/2012 tarih ve 2012/606 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
26. Başvurucu, teknisyen
statüsünde sivil memur olarak mesleğe başladığını, hali hazırda görev yaptığı
Balıkesir 9. Ana Jet Üs Komutanlığında mezun olduğu mekatronik
bölümü ile uyumlu tekniker unvanına yükselme imkânının bulunmadığını, görev
yerindeki MYO’nun makine bölümüne liseden 1991 ve
sonraki yıllarda mezun olanların kabul edildiğini, kendisinin 1990 mezunu
olması nedeniyle kendi görev yerindeki yüksek okula
başvuramadığını, devam etmek istediği Fırat Üniversitesi Teknik Bilimler MYO’nun makine bölümünün, daha önce mezun olduğu mekatronik bölümü ile aynı seviyede olsa da müfredat ve
mesleki alan itibarıyla farklı olduğunu, mesleğiyle ilgili daha fazla teorik
bilgi ve beceri sağladığını, bu bölümden mezun olduktan sonra kamuda tekniker
kadrolarına geçiş imkânı olduğunu, belirtilen öğrenim mazeretini atama
talebinin değerlendirilmesinde dikkate almayan işlem ve AYİM kararıyla eğitim
ve maddi-manevi varlığını geliştirme haklarının ihlal edildiğini, ayrıca
kendisi ile benzer durumda olan başka kişilere atama konusunda muvafakat
verildiğini, bu nedenle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Başvurucu ikinci olarak,
dava sonucunda AYİM tarafından idare lehine ve kendisi aleyhine 1.200,00 TL
maktu vekâlet ücretine hükmedildiğini, dava açtıktan sonra yürürlüğe giren bu
düzenlemenin öngörülebilir olmadığını, kanunların geriye yürümezliği ve
kazanılmış hakların korunması ilkelerine aykırı olduğunu ve bu şekilde
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
28. Başvurucu üçüncü olarak,
kadrolarının düzenlenişi, üyelerinin seçim usulleri, subay üyelerinin
görevlerinin süreli olması, Mahkeme Başkanlığının idari yönden Milli Savunma
Bakanlığına (MSB) bağlı olması, mahkeme üyelerinin denetimlerinin MSB
müfettişleri tarafından yapılması dikkate alındığında, AYİM’in
bağımsız ve tarafsız olmadığını ve bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Eğitim
Hakkı Yönünden
29. Başvurucu, öğrenim
mazeretinin, kurumlar arası atamaya muvafakat talebinin değerlendirilmesinde
dikkate alınmayarak eğitim ve maddi-manevi varlığını geliştirme haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Anayasa’nın, kişinin maddi
ve manevi varlığını geliştirme hakkının düzenlendiği 17. maddesinin somut
başvuru açısından, eğitim hakkını düzenleyen 42. maddesi ile paralel mahiyette
olduğu ve 42. maddenin daha etkili güvenceler içerdiği dikkate alınarak,
başvurunun bu kısmı, Anayasa’nın 42. maddesi çerçevesinde değerlendirilecek
olup, Anayasa’nın 17. maddesi bakımından ayrıca incelemeye gerek görülmemiştir.
31. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü ve 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin
(1) numaralı fıkraları gereğince, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel
başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale
edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı
sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve
Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18).
32. Anayasa’nın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” kenar
başlıklı 42. maddesinin birinci fırkası şöyledir:
“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tesbit edilir ve
düzenlenir.”
33. Türkiye’nin de taraf olduğu Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet,
eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve
babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre
yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.”
34. Görüldüğü üzere, Anayasa ve
1 No.lu Protokol’de düzenlenen eğitim hakkının, “belirli bir zamanda var olan eğitim kurumlarına erişim hakkı”nı
güvence altına aldığı ve herhangi bir ayrıma gidilmeksizin, kamu ve özel eğitim
kurumları ile ilk, orta ve yüksek öğrenim seviyelerini kapsadığı
anlaşılmaktadır (B. No: 2012/1334, 17/9/2013,
§ 28; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Kjelds+en, Busk Madsen ve
Pedersen/Danimarka, B. No: 5926/72, 7/12/1976, § 50; Leyla Şahin/Türkiye, B. No: 44774/98, 10/11/2005, §§ 134-136).
Bu nedenle, başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasının, Anayasa
Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır.
35. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Bu çerçevede temel haklara yönelik
bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilecektir (B. No: 2012/665, 13/6/2013,
§ 20).
36. Anayasa’da yer alan eğitim
ve öğrenim hakkı, kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını
engellememe negatif ödevini yüklemekle birlikte, bütün bireylere her alanda
eğitim ve öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev yüklememektedir. Bu
doğrultuda devletin, yükseköğrenim görmek isteyen herkese, bunu sağlama
şeklinde pozitif bir ödevi de bulunmamaktadır (B. No: 2012/1334, 17/9/2013,
§ 29).
37. Bu noktada kamu
görevlilerinin eğitim mazeretine dayalı olarak başka yere veya kuruma atanma taleplerinin
karşılanmasının, devletin eğitim hakkı kapsamındaki bir pozitif yükümlülüğü
olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin tartışılması gerekir.
38. Kişinin kamu görevlisi
olması, kendisine sağladığı bir takım ayrıcalıklar ve avantajların yanında, bir
takım külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı bir
takım sınırlamalara tabi olmayı gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi
isteği ile girmekle, bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve
külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta olup, kamu hizmetinin kendine has
özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır.
39. Bazı kamu görevlilerinin,
hizmetin niteliği gereği belirli aralıklarla başka yerlere atanmaları;
bazılarının ise başka yer veya kurumlara atanmamaları zorunlu olabilir. Bu
konuda idareye, belirli bir takdir alanı tanınması makul karşılanmalıdır.
Kişilerin bir takım mazeretler çerçevesinde başka yere atanma konusunda talep
hakları var ise de atamaya ilişkin mazeretlerini değerlendirip karara
bağlayacak olan idarenin, kendi mevzuatı çerçevesinde, ifa edilen kamu
hizmetinin gerekleri, insan kaynaklarının verimli kullanılması, teşkilat
yapısının elverişliliği ve benzeri faktörleri dikkate alması kaçınılmazdır.
Zira kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için
gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğudur.
40. Eğitim hakkının korunması
gerekçesiyle idareden, atamaya ilişkin bütün işlemlerde personelin eğitim
mazeretlerini kayıtsız şartsız karşılamasının beklenmesi, idarenin üstlendiği
kamu hizmetinin yürütülmesini imkânsız hale getirecektir. Ayrıca düzenleniş
şekli itibarıyla (§ 36) eğitim hakkının kapsamının, kamu görevlisinin devam
etmek istediği bir eğitim programının, atanma veya atanmama taleplerinde
mazeret olarak dikkate alınması ve atanma talebinin eğitim mazereti
doğrultusunda yerine getirilmesi gibi pozitif yükümlülükler içerecek kadar
geniş olduğu sonucuna ulaşılması mümkün değildir. Bu nedenle idarenin naklen
atanma taleplerinin reddine dair kararları sonucunda başvurucunun eğitimine
devam edememesi, eğitim hakkını dolaylı olarak etkilemekte olup, doğrudan bir
müdahale olarak değerlendirilemez.
41. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun eğitim hakkına yönelik bir ihlal olmadığı açık olduğundan,
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Eşitlik
İlkesi Yönünden
42. Başvurucu, kendisi ile
benzer durumda olan başka kişiler hakkında idare tarafından atama veya atamaya
muvafakat işlemleri tesis edilmesine rağmen, kendisine muvafakat verilmediğini,
bu şekilde eğitim hakkı konusunda ayrımcılık yapıldığını iddia ederek eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
43. Bireysel başvuru
kapsamındaki hakların tespitinde Anayasa ve Sözleşme hükümlerinin birlikte
değerlendirilmesi ve ortak koruma alanının esas alınması gerekmektedir (§ 31).
44. Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” kenar başlıklı 10.
maddesinin birinci ve beşinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşittir.
…
Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.”
45. Sözleşme’nin “Ayırımcılık yasağı” kenar başlıklı 14.
maddesi şöyledir:
“Bu Sözleşme’de
tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet,
ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken,
ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir
duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”
46. Başvurucunun, Anayasa’nın
10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme’nin 14. maddesinde
düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddialarının, bahsi
geçen maddelerdeki ifadeler dikkate alındığında, soyut olarak değerlendirilmesi
mümkün olmayıp, mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak
ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir. Bir başka ifadeyle,
ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için, ihlal
iddiasının, kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda ayrımcılığa maruz
kaldığı sorularına cevap verebilmesi gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 33).
47. Başvurucu, eşitlik ilkesine
dayanan başvurusunu eğitim hakkı ile bağlantılı olarak ileri sürmüştür. Bir
başka ifadeyle eğitim hakkının korunması konusunda ayrımcılığa maruz kaldığını
iddia etmektedir. Bu bağlamda başvurucunun iddiasının, Sözleşme’nin 14. maddesi
de dikkate alınarak Anayasa’nın 10. maddesi çerçevesinde incelenmesi
gereklidir.
48. Bireysel başvuru
incelemesinde eşitlik ilkesinin bağımsız bir koruma işlevinin olmaması, bu
yasağın genişletici bir yoruma tabi tutulmasına engel teşkil etmemektedir.
Anayasal bir hakkın ihlal edildiği iddiası tek başına incelendiğinde o hakkın
ihlal edilmediği kanaatine varılabilirse de bu durum, o hakka ilişkin ayrımcı
bir uygulamanın incelenmesine engel değildir. Bu çerçevede, ilgili temel hak ve
özgürlük ihlal edilmemiş olsa da o hakla ilgili bir konuda sergilenen ayrımcı
tutumun, eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılabilir.
49. Salt “eşitlik” kavramı, herhangi bir nesnel ve
makul dayanağı olmaksızın aynı durumdaki bireylere farklı muamelede bulunulmamasına
ilişkin gerekliliği ifade etmektedir. Bu kavramın
somutlaştığı Anayasa’nın 10. maddesi “dil,
ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle”; Sözleşme’nin 14. maddesi ise “cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer
kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet,
doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma” dayalı olan
farklı muamele şekillerini yasaklamaktadır.
50. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı başvurular da bu nedenle açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilecektir (B. No: 2012/665, 13/6/2013,
§ 20). Buna paralel olarak, başvuruya konu olay veya olguların ve ihlal
iddiasına konu anayasal haklar arasındaki bağlantılarının açıklanması ve
kanıtlanması yükümlülüğü kural olarak başvurucuya aittir (B. No: 2013/2355, 7/11/2013,
§ 38).
51. Ayrımcılık iddiasının
değerlendirilebilmesi için iddia sahibi başvurucunun farklı muamelenin
temelindeki olguyu ispatlaması gerekmekte ise de bu kural, mutlak değildir.
Özellikle başvurucunun ayrımcılığa temel teşkil eden olgulara ilişkin bilgi
veya belgelere erişememesi halinde, ispat külfeti başvuruya yüklenemez. Ancak
bu hallerde dahi başvurucunun, ayrımcılığın temelindeki olgulara ilişkin
açıklamada bulunması veya en azından olgulara ilişkin bilgilerinin niçin
kısıtlı olduğunu makul bir şekilde gerekçelendirmesi gerekir.
52. Başvurucu, atamaya ilişkin
başvurusu reddedilirken, kendisi ile “aynı
durumda” ve “aynı hukuksal
statüye sahip” olarak nitelediği bazı meslektaşlarının atama
isteklerinin kabul edildiğini ve bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu
ileri sürmektedir. Başvurucu tarafından kullanılan bu ifadeler ile başvuru
formu ve eklerinde yer alan bilgiler, ayrımcılığın değerlendirilmesi konusunda
yeterli çıkarımlar yapılmasına müsait değildir. Zira başvurucu ile diğer
meslektaşlarının durumlarının ne derece aynı olduğu net olarak anlaşılamadığı
gibi, kendi atanma talebi ile aynı olan bir atama eşleşmesi başvurucu
tarafından emsal olarak gösterilememiştir. Bu nedenle, ayrımcılık iddiası ve bu
iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda
bulunmayan başvurucunun, iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
53. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı anlaşıldığından, başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Adil
Yargılanma Hakkı Yönünden
54. Başvurucu, AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığı
iddiasıyla ve idare lehine maktu vekâlet ücreti ödemesine hükmedilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
55. Bireysel başvuru
kapsamındaki hakların tespitinde Anayasa ve Sözleşme hükümlerinin birlikte
değerlendirilmesi ve ortak koruma alanının esas alınması gerekmektedir (§ 31).
56. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
57. Anılan Anayasa kuralında,
herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde
davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip
olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı
düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 22).
58. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“1. Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”
59. Askeri birimlerde görev
yapan ve fakat asker kişilerden olmayan sivil memurlar ile askeri idare
arasındaki idari nitelikte uyuşmazlıkların, Sözleşme’nin 6. maddesinde ifade
edilen “medeni hak ve yükümlülükler”
kavramına dahil olduğu ve bu tür uyuşmazlıkların
Anayasa ve Sözleşme’de düzenlenen adil yargılanma
hakkının koruma alanı kapsamında yer aldığı konusunda tereddüt yoktur (B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 30; B. No:
2013/2600, 23/1/2013, § 32). Başvurucunun ihlal iddialarına konu olan
uyuşmazlığın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.
60. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Bu çerçevede temel haklara yönelik
bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilecektir (§ 35).
a. Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız Olmadığı İddiası
61. Başvurucu, AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığını ve bu
nedenle hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür (§ 28). AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığı
iddiaları, daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesince, bu
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar verilmiştir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013,
§ 29; B. No: 2012/1061, 21/11/2013, § 26; 2013/2954, 19/12/2013, § 49).
Somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön
bulunmadığından başvurunun bu kısmının “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Başvurucu
Aleyhine Maktu Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi
62. Başvurucu, idare lehine
maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür (§ 27). Aynı kapsamdaki bireysel başvurular Anayasa
Mahkemesince incelenmiş ve başvuruya konu maktu vekalet ücretinin mahkemeye
erişim hakkına müdahale oluşturduğu, bu müdahalenin meşru olduğu tespit
edilerek, her somut başvurunun özel koşulları çerçevesinde müdahalenin orantılılığı
değerlendirilmiş, orantılı görülen müdahaleleri konu alan başvuruların, açıkça
dayanaktan yoksun olduklarına karar verilmiştir (B. No: 2012/1061, 21/11/2013,
§§ 28-33; B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38-39). Kamu görevlisi olan başvurucunun süreklilik arz eden aylık geliri
ve öngörülen vekâlet ücretinin başvurucuya dava açmasını imkânsız kılacak veya
aşırı derecede zorlaştıracak ağır bir ekonomik yük getirdiğine dair somut
herhangi bir bulgu tespit edilememiş olması itibarıyla, somut başvuru açısından
farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığından, başvurunun bu
kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Celal Mümtaz
AKINCI bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurunun,
1. Anayasa’nın 42. maddesinde
güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin kısmının
“açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. Anayasa’nın 10. maddesinde
güvence altına alınan eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin kısmın
“açıkça dayanaktan yoksun olması”,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilen AYİM’in bağımsız bir mahkeme olmadığı iddiasına ilişkin
kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, OY
BİRLİĞİYLE,
4. Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilen maktu
vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA, Celal Mümtaz AKINCI’nın karşı oyu ve OY
ÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına OY
BİRLİĞİYLE,
20/2/2014 tarihinde
karar verildi.