TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ESTAŞ KUM VE TİCARET MAD. NAK. SAN. A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2012/644)
Karar Tarihi: 5/3/2013
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Mehmet ERTEN
Zehra Ayla PERKTAŞ
Erdal TERCAN
Zühtü ARSLAN
Raportör
Şebnem NEBİOĞLU ÖNER
Başvurucu
Estaş Kum ve Ticaret Mad. Nak. San. A.Ş.
Temsilcisi
Ömer ERİŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, Antalya Valiliği tarafından verilen idari para cezası aleyhine kanun yollarına başvurulduğunu, kanun yolu incelemesi sürecinde idari para cezasının dayanağı olan mevzuatta değişikliğe gidilerek ceza miktarında lehe düzenlemeler yapıldığını ancak lehe olan kanun hükmünün tatbik edilmediğini, ayrıca talebi hakkında yürütülen yargılama sürecinin adil olmadığını belirterek, Anayasa’nın 36., 38. ve 48. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 12/11/2012 tarihinde Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/12/2012 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu aleyhine, 29/12/2005 tarihli suç tutanağına istinaden, Antalya Valiliğinin 30/06/2008 tarih ve 1413 sayılı yazıları ile 430.650,00 TL idari para cezası verilmiştir.
6. Başvurucu tarafından bahse konu para cezasının kaldırılması için Antalya 1. Sulh Ceza Mahkemesine müracaatta bulunulmuş ve Mahkemece 2/4/2010 tarih ve 2008/1840-1840 D-İş sayılı karar ile başvurunun reddine karar verilmiştir.
7. Başvurucu bu karar aleyhine Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunmuş, Mahkemenin 26/5/2010 tarih ve 2010/859 D-İş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verilmiş ve karar bu tarihte kesinleşmiştir.
8. Başvurucu tarafından 18/2/2011 tarihli dilekçe ile Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/859 D-İş sayılı dosyasında verilen hükmün kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
9. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 3/5/2011 tarih ve 24564 sayılı yazıları ile dosya kapsamına, dayandığı gerekçeye ve mahkemenin takdirine nazaran Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/859 D-İş sayılı kararı aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilmediği bildirilmiştir.
10. Başvurucu tarafından 7/6/2011 tarihli dilekçe ile ikinci defa kanun yararına bozma talebinde bulunulmuştur.
11. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 24/8/2011 tarih ve 44618 sayılı yazıları ile Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/859 D-İş sayılı kararının kanun yararına bozulmasının istenilmesi talebiyle dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
12. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 24/8/2011 tarih ve 44618 sayılı yazısına istinaden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28/9/2011 tarih ve 270876 sayılı yazıları ile, anılan kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması hususunda Yargıtay 7. Ceza Dairesi Başkanlığına ihbarda bulunulmuştur.
13. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 6/2/2012 tarih ve E.2011/9749, K.2012/1332 sayılı kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir.
B. İlgili Hukuk
14. 22/4/1926 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 12. maddesinin beşinci fıkrası, 30/3/2005 tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 22. maddesinin (1) numaralı, 27. maddesinin (1) numaralı ve 29. maddesinin (1) numaralı fıkraları ile 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 267. maddesi, 268. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri ve 309. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 5/3/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 12/11/2012 tarih ve 2012/644 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, Antalya Valiliği tarafından verilen idari para cezası aleyhine kanun yollarına başvurulduğunu, yargılama sırasında yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak karar verildiğini, ayrıca kanun yolu incelemesi sürecinde idari para cezasının dayanağı olan mevzuat hükmünde değişikliğe gidilerek ceza miktarında lehe düzenlemeler yapıldığını ancak hakkında lehe olan kanun hükmünün uygulanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36., 38. ve 48. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasında herkesin, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceği hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın geçici 18. maddesinin yedinci fıkrasında bireysel başvuruya ilişkin düzenlemelerin iki yıl içinde tamamlanacağı ve uygulama kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bireysel başvuruların kabul edileceği, 6216 sayılı Kanun’un 76. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise Kanun’un 45 ila 51. maddelerinin 23/9/2012 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
18. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
19. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık düzenlemeler karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir.
20. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir. (B. No: 2012/51, § 18, 25/12/2012)
21. Başvuru konusu olayda, başvurucu Antalya Valiliğinin 30/06/2008 tarih ve 1413 sayılı yazıları ile verilen idari para cezasının iptali için Antalya 1. Sulh Ceza Mahkemesine başvurmuş, bu Mahkemenin 2008/1840 D-İş sayılı ret kararına karşı yaptığı itiraz, Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/5/2010 tarih ve 2010/859 D-İş sayılı kararı ile reddedilmiş ve karar bu tarihte kesinleşmiştir. Başvurucu söz konusu hükmün kanun yararına bozulması talebinde bulunmuş, yaptığı ilk talep üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 3/5/2011 tarih ve 24564 sayılı yazıları ile kanun yararına bozma yoluna gidilmediği bildirilmiştir. Başvurucunun ikinci kanun yararına bozma talebi, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 24/8/2011 tarih ve 44618 sayılı yazıları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Belirtilen yazıya istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28/9/2011 tarih ve 270876 sayılı yazıları ile Yargıtay 7. Ceza Dairesi Başkanlığına taleple ilgili ihbarda bulunulmuş ancak, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 6/2/2012 tarih ve E.2011/9749, K.2012/1332 sayılı kararı ile ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir.
22. 5271 sayılı Kanun’un 309. ve 310. maddeleri uyarınca kanun yararına bozma; hâkimler ve mahkemeler tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararlar için öngörülen ve bu kararların Yargıtayca denetlenmesini sağlayan bir kanun yoludur. Amacı kesinleşen kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermek ve kanunların ülke içinde eşit bir şekilde uygulanmasını sağlamak olan kanun yararına bozma, kesin kararlara karşı başvurulan bir yol olduğundan, olağanüstü bir kanun yoludur. Öte yandan kanun yararına bozma, kişiler için doğrudan ulaşılabilir bir yol olmayıp olağanüstü bir kanun yolu niteliği taşımakla, tüketilmesi gereken bir yol değildir.
23. Başvuru konusu olayda, kanun yararına bozma yolunun kabulü ile yeniden incelenmiş dosya hakkında Yargıtay 7. Ceza Dairesinin karar tarihi olan 6/2/2012 tarihinin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamı dışında kaldığı açıktır.
24. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 gününden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 5/3/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.