TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN TAŞLIYURT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/947)
|
|
Karar Tarihi: 12/2/2013
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Selami ER
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan TAŞLIYURT
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin Özgür GÜLSEVEN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 27/7/1967 tarih ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’nun geçici 32. maddesine dayanarak işe iade talebiyle açtığı
davada verilen ret kararı nedeniyle kanun önünde eşitlik ilkesinin, hak arama
hürriyetinin ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 6/12/2012
tarihinde Anayasa Mahkemesine şahsen yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 25/12/2012 tarihinde başvurunun karara
bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden,
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3)
numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun, astsubay
statüsünde görev yapmakta iken Milli Savunma Bakanlığı tarafından 4/11/1981 tarihinde tesis edilen işlemle Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ilişiği kesilmiştir.
6. 10/3/2011 tarih ve 6191 sayılı
Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926
sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı
denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla TSK’dan
ilişiği kesilenlere bazı haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye
başvuru imkânı getirmiş ve bu hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı
Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren 60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına
başvurulması gerektiği hükme bağlanmıştır.
7. Başvurucu bahsedilen
düzenlemeden faydalanmak amacıyla 10/5/2011 tarihli
dilekçeyle Milli Savunma Bakanlığına başvurmuştur.
8. Milli Savunma Bakanlığı 30/9/2011 tarihli işlemle başvurucunun TSK’dan ilişiğinin
kesilmesi işleminin yargı yolu açık olarak yapıldığı gerekçesiyle, başvurunun
926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesi kapsamı dışında kaldığını belirterek
başvuruyu reddetmiştir.
9. Başvurucunun Milli Savunma
Bakanlığı tarafından tesis edilen işlemin iptali talebiyle 9/11/2011
tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açtığı dava, Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi 3. Dairesinin 13/9/2012 tarih ve E.2011/3095, K.2012/1726 sayılı
kararı ile reddedilmiş, karar düzeltme yoluna gidilmediği için karar bu tarihte
kesinleşmiştir. Karar, başvurucuya 7/11/2012 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
10. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası, geçici 18. maddesinin yedinci fıkrası, 30/3/2011
tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası, 4/7/1972 tarih ve
1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 63. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
11. Mahkemenin 12/2/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
6/12/2012 tarih ve 2012/947 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
12. Başvurucu, 4/11/1981 tarihinde tesis edilen işlemle yargı yolu açık
olarak TSK’dan ilişiğinin kesildiğini, ancak yargı yoluna başvurmak için yasal
olarak engel bulunmasa da fiili engellerin bulunduğunu, işten çıkarılmasının 12
Eylül döneminde meydana geldiğini ve bu dönemde kışla içinde görev yaptığını,
hakkını aramak üzere savcıya gittiğinde savcının kendisini tehdit ettiğini,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de yargı yolu şeklen açık olsa bile
olağanüstü dönemlerde yapılan işlemlere karşı başvuruları kabul ettiğini
belirterek işe iade talebinin reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 10.
maddesindeki eşitlik ilkesinin, 35. maddesindeki mülkiyet hakkının ve 36.
maddesindeki hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür
B. Değerlendirme
13. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
herkesin, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabileceği hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın geçici 18.
maddesinin yedinci fıkrasında bireysel başvuruya ilişkin düzenlemelerin iki yıl
içinde tamamlanacağı ve uygulama kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
bireysel başvuruların kabul edileceği, 6216 sayılı Kanun’un 76. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında ise Kanunun 45 ilâ 51 inci maddelerinin 23/9/2012
tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
14. 6216 sayılı Kanun’un geçici
1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
15. 1602 sayılı Kanun’un 63.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir :
“ Daireler ve
Daireler Kurulu kararları kesin olup, kesin hükmün bütün hukuki sonuçlarını hasıl eder. Bu kararlar aleyhine, ancak bu kanunda yazılı
kanun yollarına başvurulabilir.
Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına
göre idare, altmış gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur.”
16. Anayasa ve 6216 sayılı
Kanun’un anılan hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme,
ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan
bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık düzenlemeler karşısında,
anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde
yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir. Mahkemenin zaman bakımından
yetkisine ilişkin bu düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olmaları nedeniyle,
bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate alınmaları gerekir.
17. Öte yandan, Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve
Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği
ilkesinin bir gereğidir. (B. No: 2012/51, § 18, 25/12/2012)
18. Bir hükme karşı
başvurulabilecek kanun yolunun kalmaması veya baştan böyle bir yolun bulunmaması
ile hüküm şeklî anlamda kesinleşir. Kesinleşme olağan kanun yollarının
tüketilmesi veya tüketilmesi için öngörülen zamanın geçmesi ile
gerçekleşmektedir.
19. 1602 sayılı Kanun’un 63.
maddesi uyarınca, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin daireleri veya Daireler
Kurulu kararları verildikleri tarihte kesin olup kesin hükmün bütün sonuçlarını
doğurur. Dolayısıyla kararın tebliğinin hükmün kesinleşmesi üzerinde bir etkisi
bulunmayıp tebliğ tarafların kararlardan haberdar olmalarını sağlar.
20. Başvuru konusu olayda, 4/11/1981 tarihinde tesis edilen işlemle TSK’dan ilişiği
kesilen başvurucu, 10/5/2011 tarihli dilekçeyle Milli Savunma Bakanlığına
başvurmuş, dilekçesinin reddedilmesinin ardından işlemin iptali talebiyle
9/11/2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmış ve dava Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesinin 13/9/2012 tarih ve E.2011/3095,
K.2012/1726 sayılı kararı ile reddedilmiş, başvurucu karar düzeltme yoluna
gitmediği için karar bu tarihte kesinleşmiştir. Karar, başvurucuya 7/11/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu kararın Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlandığı 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş
olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “zaman bakımından
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun,
“zaman bakımından
yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 12/2/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.