TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM OĞUZ YAPAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/829)
|
|
Karar Tarihi: 5/3/2013
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Mehmet ERTEN
|
|
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Cüneyt DURMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim Oğuz YAPAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Şevket ÇELİK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Asliye Ceza Mahkemesinde 4/1/1961
tarih ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesine muhalefetten
yargılanarak cezalandırılmıştır. Başvurucunun müdürü olduğu şirkete verilen
vergi ziyaı cezasının iptali için Vergi Mahkemesine
açılan dava ise kabul edilmiş ve verilen karar, Danıştay tarafından onanmıştır.
Danıştayın kararına istinaden Asliye Ceza Mahkemesine
üç defa yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan başvurucunun talepleri,
sonuncusu 19/10/2012 tarihinde olmak üzere, Mahkemece
reddedilmiştir. Başvurucu ceza yargılaması sırasında ve yargılamanın
yenilenmesi talepleri karara bağlanırken adil yargılanma ve etkili başvuru
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 29/11/2012 tarihinde Anayasa
Mahkemesine şahsen yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/12/2012
tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı
alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında, müdürü olduğu şirkete yönelik olarak vergi
denetmenince yapılan vergi incelemesi sonrasında hazırlanan vergi suçu raporuna
istinaden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan dava sonucu,
İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 4/6/2008 tarih
ve E.2007/854, K.2008/556 sayılı kararıyla, sahte belge alıp kayıtlarına
intikal ettirerek kullanmak suretiyle vergi kaçakçılığı yaptığı gerekçesiyle
213 sayılı Kanun’un 359. maddesine muhalefetten başvurucuya iki yıl altı ay
hapis cezası verilmiştir.
6. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Yargıtay 11. Ceza
Dairesinin 24/6/2009 tarih ve E.2009/6767, K.2009/7956
sayılı kararıyla düzeltilerek onanmıştır.
7. Başvurucu, 7/9/2009 tarihinde Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığından 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca itiraz başvurusunda bulunmasını talep
etmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 12/1/2010
tarih ve 2009/286464 sayılı kararda, talepte belirtilen sebeplerin daha önce
dile getirildiği, hükmün esasına etkili bir hususun inceleme dışı
bırakılmadığı, itirazı gerektirir maddi ve hukuki bir sebep bulunmadığından
bahisle itiraz yoluna başvurmayı reddetmiştir.
8. Ceza yargılaması devam ederken 18/12/2007
tarihinde başvurucunun müdürü olduğu şirket adına kesilen vergi ceza
ihbarnamelerinin iptali istemi ile İstanbul 8. Vergi Mahkemesine dava
açılmıştır.
9. Vergi Mahkemesinin 20/4/2009 tarih ve
E.2007/3551, K.2009/1388 sayılı kararı ile vergi ceza ihbarnamesinin iptaline
ve cezalı tarhiyatın kaldırılmasına hükmedilmiştir.
10. İlgili vergi dairesince temyiz edilen karar, Danıştay 9.
Dairesinin 15/4/2010 tarih ve E.2009/6366, K.2010/1867
sayılı kararı ile onanmıştır.
11. Başvurucu, 4/6/2010 tarihinde Danıştay
tarafından onanan Vergi Mahkemesi kararına dayanarak, İstanbul 13. Asliye Ceza
Mahkemesine yargılamanın yenilenmesi talebi ile başvurmuştur. Anılan Mahkeme, 11/6/2010 tarih ve E.2007/854, K.2008/556 sayılı ek karar
ile bu talebi sunulan delillerin Yargıtaya sunulan
temyiz dilekçesinde yer aldığı, Yargıtayca
incelenerek kararın onandığı ve şartları oluşmadığı için yargılamanın
yenilenmesi talebinin kabule değer olmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
12. Başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin
karara yaptığı itiraz, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/6/2010
tarih ve 2010/960-960 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
13. Başvurucunun, 23/11/2011 tarihinde
ikinci defa yaptığı yargılamanın yenilenmesi talebi, İstanbul 13. Asliye Ceza
Mahkemesi tarafından 28/11/2011 tarih ve E.2007/854, K.2008/556 sayılı ek
kararla, 11/6/2010 tarihli ek kararda aynı konudaki talebin reddine karar
verilmesi nedeniyle yeniden karar alınmasına yer olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
14. Başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin
karara yaptığı itiraz da İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/12/2011
tarih ve 2011/1058 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
15. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından 13/12/2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 17. maddesi uyarınca infazın
ertelenmesini talep etmiştir. Başsavcılık, 21/6/2012
tarih ve K.2012/178 sayılı kararıyla 18/12/2012 tarihine kadar infazın ertelenmesine
karar vermiştir.
16. Başvurucunun 2/10/2012 tarihinde üçüncü
defa yaptığı yargılamanın yenilenmesi talebi, İstanbul 13. Asliye Ceza
Mahkemesi tarafından 10/10/2012 tarih ve E.2007/854, K.556 sayılı ek kararla,
28/11/2011 tarihli ek kararıyla aynı konudaki talebin reddine karar verilmesi
nedeniyle yeniden karar alınmasına yer olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
17. Başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin
karara yaptığı itiraz da İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/10/2012
tarih ve 2012/1245 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
B. İlgili Hukuk
18. 23/3/2005 tarih ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi, 4/4/1929 tarih ve 1412 sayılı
Mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305. ilâ 326. maddeleri, 4/12/2004
tarih 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 5/3/2013 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda, başvurucunun 29/11/2012 tarih ve 2012/829 numaralı bireysel
başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, ilk olarak İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesince
yürütülen ve kendisine iki yıl altı ay hapis cezası verilmesi ile sonuçlanan
yargılama sırasında Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı
kapsamında; “hakkaniyete uygun yargılanma
hakkı”, “silahlarda eşitlik
ilkesi”, “delilleri duruşmada
tartışma hakkı”, “masumiyet
ilkesi” ile “gerekçeli karar hakkı”nın
ihlal edildiğini; ikinci olarak, yargılamanın yenilenmesi talebini karara
bağlayan Mahkemenin verdiği kararın gerekçesiz olması ve bu kararda Vergi
Mahkemesinin kararının dikkate alınmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. ve 40.
maddelerinde tanımlanan adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında herkesin, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceği
hükmüne yer verilmiştir. Anayasa’nın geçici 18. maddesinin yedinci fıkrasında
bireysel başvuruya ilişkin düzenlemelerin iki yıl içinde tamamlanacağı ve
uygulama kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bireysel başvuruların
kabul edileceği, 6216 sayılı Kanun’un 76. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
ise Kanunun 45. ilâ 51. maddelerinin 23/9/2012
tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
22. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler.”
23. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesinin
yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012
tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık
düzenlemeler karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve
kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir.
(B. No: 2012/947, § 16, 12/2/2013).
24. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için
kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde
uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51, § 18, 25/12/2012).
25. Başvurucunun şikâyetlerinin bir bölümü ceza yargılamasına, diğer
bir bölümü de yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine yönelik olması
nedeniyle her iki yargılama süreci için nihai karar tarihinin ayrı ayrı tespiti
gerekmektedir.
26. Başvuru konusu İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 4/6/2008 tarih ve E.2007/854, K.2008/556 sayılı kararı,
Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 24/6/2009 tarih ve E.2009/6767, K.2009/7956 sayılı
kararıyla düzeltilerek onanmıştır. Başvurucu, son olarak 2/10/2012
tarihinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuş, İstanbul 13. Asliye Ceza
Mahkemesi 10/10/2012 tarih ve E.2007/854, K.556 sayılı Ek Kararı ile talebin
reddine karar vermiştir.
27. Ceza muhakemesi hukukunda hükümlerin kesinleşmesi bakımından
tüketilmesi gereken olağan kanun yolu temyizdir (B. No: 2012/162, § 21, 12/2/2013).
28. Başvuru konusu olayda olağan kanun yolu, temyiz üzerine Yargıtay
11. Ceza Dairesinin İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesinin kararını 24/6/2009 tarihinde düzelterek onaması ile tamamlandığından,
karar bireysel başvuru yönünden bu tarihte kesinleşmiştir. Başvurucunun 5271
sayılı Kanun’un 311. maddesi gereğince yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunmasının, bu yolun olağan bir kanun yolu olmaması nedeniyle, kararın 24/6/2009 tarihinde kesinleşmesi üzerinde bir etkisi
olmayacaktır.
29. Açıklanan nedenlerle, 213 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan
hapis cezası verilmesi ile sonuçlanan başvuru konusu kararın 23/9/2012
tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebinin karara
bağlanması sürecine ilişkin şikâyetleri açısından da Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi konusunda bir sonuca varabilmek için bu konuda verilen nihai
karar tarihinin tespiti gerekmektedir. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi
sürecine ilişkin nihai karar tarihinin 1/10/2012
tarihinde yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin karara
yapılan itirazın reddedildiği 19/10/2012 tarihi olduğunu ileri sürmektedir.
Ancak başvuru dilekçesi ve ekindeki belgeler incelendiğinde Vergi Mahkemesinin
kararına dayanılarak daha önce iki kez daha yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunulduğu görülmektedir.
31. 4/6/2010 tarihinde yapılan ilk yargılamanın yenilenmesi başvurusu;
sunulan delillerin temyiz dilekçesinde yer aldığı, kararın Yargıtayca
incelenerek onandığı, şartları oluşmadığı için yargılamanın yenilenmesi
talebinin kabule değer olmadığı gerekçesiyle 11/6/2010 tarihinde
reddedilmiştir. Sonraki iki başvuru ise daha önce yapılan yargılamanın
yenilenmesi taleplerinin reddedildiği, bu konuda yeniden karar alınmasına yer
olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir (Bkz.§ 10-17).
32. Daha önce başvurulduğu ve reddedildiği için başarılı
olunmayacağı belli olan başvuru yoluna, yeni bir delil ileri sürmeksizin,
bireysel başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 tarihinden sonra tekrar başvurulması sonucu
verilen ret kararı üzerine yapılan bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesinin
zaman bakımından yetkisi kapsamında olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.
Nitekim başvuru konusu olayda ikinci ve üçüncü defa yapılan yargılamanın
yenilenmesi başvurularında, yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin bulunup
bulunmadığı konusunda değerlendirme yapılmamış olup, talebin daha önce
reddedilmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
33. Açıklanan nedenlerle, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine
ilişkin karara yönelik şikâyetler yönünden, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin “zaman
bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 5/3/2013
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.