TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GÖKSEL KORKMAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2012/869)
Karar Tarihi: 16/4/2013
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Mehmet ERTEN
Zehra Ayla PERKTAŞ
Burhan ÜSTÜN
Zühtü ARSLAN
Raportör
Özcan ÖZBEY
Başvurucu
Göksel KORKMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, iç denetçi olarak atamasının yapılması talebinin reddine ilişkin idari işlemin iptali istemiyle açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesi tarafından reddedilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 3/12/2012 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 25/12/2012 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tek. ve Prj. Ynt. D. Başkanlığında proje subayı olarak görev yapmaktadır.
6. Başvurucu, 2010 yılında ÖSYM tarafından düzenlenen “İç Denetçi Aday Belirleme” sınavında başarılı olmuş ve 31 Ocak-6 Mayıs 2011 tarihleri arasında iç denetçi eğitimine katılarak, 28/5/2011 tarihinde yapılan sınav sonucunda iç denetçi sertifikası almaya hak kazanmıştır.
7. Başvurucu, 16/6/2011 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı İç Denetim Birim Başkanlığına iç denetçi olarak atanma talebinde bulunmuş, ancak ataması yapılmamıştır.
8. Başvurucunun iç denetçi olarak atamasının yapılmamasına karşı açtığı dava, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesince “5018 sayılı Kanun’un 65. maddesinde ve İç Denetçilerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 21. maddesinde, Bakan’a, sertifikalı adaylar arasından iç denetçi belirleme yönünden takdir yetkisinin verildiği, takdir yetkisinin kamu yararı amacı ve hizmet gerekleriyle sınırlı bulunduğu, olayda takdir yetkisinin kullanımının nesnel ölçütlere dayandığı, hizmet gereklerine uygun olduğu ve kamu yararı amacını gözettiği, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle 15/5/2012 tarih ve E.2011/1646, K.2012/629 sayılı kararıyla reddedilmiş ve bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 9/10/2012 tarih ve E.2012/1254, K.2012/1050 sayılı kararıyla reddedilerek, karar başvurucuya 7/11/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
9. 10/12/2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “İç denetçinin nitelikleri ve ataması” kenar başlıklı 65. maddesi şöyledir:
“İç denetçi olarak atanacakların, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilenler ile aşağıdaki şartları taşıması gerekir:
a) İlgili kamu idaresinin özelliği de dikkate alınarak İç Denetim Koordinasyon Kurulu tarafından belirlenen alanlarda en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş olmak.
b) Kamu idarelerinde denetim elemanı olarak en az beş yıl veya İç Denetim Koordinasyon Kurulunca belirlenen alanlarda en az sekiz yıl çalışmış olmak.
c) Mesleğin gerektirdiği bilgi, ehliyet ve temsil yeteneğine sahip olmak.
d) İç Denetim Koordinasyon Kurulunca gerekli görülen diğer şartları taşımak.
…
İç denetçiler, bakanlıklar ve bağlı idarelerde, üst yöneticilerin teklifi üzerine Bakan, diğer idarelerde üst yöneticiler tarafından sertifikalı adaylar arasından atanır ve aynı usûlle görevden alınır. İç denetçilerin kamu idareleri itibarıyla sayıları, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar İç Denetim Koordinasyon Kurulunca hazırlanarak, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
10. 12/7/2006 tarih ve 26226 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İç Denetçilerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin “İç denetçiliğe atanma” başlıklı 21. maddesi şöyledir:
“İç denetçiler, bakanlıklar ve bağlı idarelerde, üst yöneticilerin teklifi üzerine Bakan, diğer idarelerde üst yöneticiler tarafından, sertifikalı adaylar arasından atanır ve aynı usulle görevden alınır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 16/4/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/12/2012 tarih ve 2012/869 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
12. Başvurucu, iç denetçi olarak atamasının yapılmaması işleminin iptali istemiyle açtığı davada, dava dilekçesinde yer alan taleplerin karşılanmadığını, davalı idare tarafından belirtilen hususların gerçeği yansıtmadığı halde mahkemenin bunları tespit etme yoluna gitmediğini, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirterek, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinin ret kararının düzeltilmesini ve ödediği vekâlet ücretinin kendisine iadesini talep etmiştir.
13. Başvurucu ek olarak, iç denetçi ataması yapması konusunda idarenin bağlı yetki içerisinde olduğunu, 7 kişilik boş kadro varken 6 adayın başvuru yaptığını, bu durumda takdir yetkisinin söz konusu olamayacağını, yurt dışında yaptığı yüksek lisansın iç denetçi olarak atanmasına engel bir durum teşkil etmediğini, yurt dışında yüksek lisans yapmış bir adayın idare tarafından iç denetçi olarak atamasının yapıldığını ve bu sebeple eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden
14. Başvurucu, taleplerinin mahkemece karşılanmaması suretiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
15. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden kişilere Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmıştır.
16. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
17. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
18. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
19. Bir anayasal hakkın ihlali iddiası içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır.
20. Bireysel başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da açıkça keyfilik içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri takdirinde açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz.
21. Başvurucu, iç denetçi olarak atamasının yapılması talebinin reddedilmesi işlemine karşı açtığı davanın mahkemece kabul edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş olup, başvurucunun iddialarının esas itibariyle derece mahkemesince dava konusunun değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet bulunmadığına ve dolayısıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
22. Somut olaydaki uyuşmazlığın meslek ile ilgili olduğu ve idarenin takdir yetkisini kullanması kapsamında bulunduğu açıktır. Yapılan incelemede yargılamanın derece mahkemeleri tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmediğine ve başvurucunun kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına dair açık bir bulgu saptanmadığından derece mahkemesinin, ilgili hukuku yorumlamasında ve delilleri takdirinde keyfilik bulunmadığı ve iddiaların kanun yolunda gözetilecek hususlara ilişkin olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Eşitlik İlkesi Yönünden
23. Başvurucu, idare tarafından başka bir adayın iç denetçi olarak atanmasının eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere (§ 15), bireysel başvuru kapsamındaki hakların içeriğinin tespit edilmesinde Anayasa ve Sözleşme hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi ve ortak koruma alanının tespit edilmesi gerekmektedir.
24. Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” kenar başlıklı 10. maddesinin birinci ve beşinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
25. Sözleşme’nin “Ayırımcılık yasağı” kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:
“Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”
26. Başvurucunun, anayasal haklarının ihlal edildiğine yönelik bu iddialarının, bahsi geçen maddelerdeki ifadeler dikkate alındığında, soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp, mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir. Bir başka ifadeyle ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için kişinin, hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda ayrımcılığa maruz kaldığı sorusuna cevap verebilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ayırımcılık yasağı, bağımsız nitelikte koruma işlevine sahip olmayıp, temel hak ve özgürlüklerin kullanılması ve korunmasını güvence altına alan tamamlayıcı nitelikte bir haktır.
27. Başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlali iddiası, iç denetçi olarak kendisinin atanmayıp başka birisinin atanmasına ilişkin idari işleme yöneliktir. Meslek ile ilgili ve idarenin takdir yetkisinde bulunan somut talep Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışındadır.
28. Açıklanan nedenlerle, başvuru dilekçesinde ileri sürülen iddiaların, konusu bakımından Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamında olmadığı anlaşıldığından, başvurunun bu bölümünün “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurunun,
1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaları içeren bölümünün “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. Eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı yönündeki iddialara ilişkin bölümünün ise “konu bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
16/4/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.