TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KUDRET HATİPOĞLU VE SELMA
HATİPOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1428)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucular
|
:
|
Kudret HATİPOĞLU
|
|
|
Selma HATİPOĞLU
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Orçun BAYRAKTUTAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 16/5/2000
tarihinde Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tazminat davasının
kısmen reddedildiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını
belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve
tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 5/2/2013 tarihinde
Düzce 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 17/6/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucular, 16/5/2000
tarihinde Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde, maliki oldukları taşınmazın
mimari proje müellifi, statik proje müellifi, beton üreticisi ve fenni
sorumlusu aleyhine açtıkları tazminat davasında, taşınmazlarının 1999 yılında
Marmara Bölgesinde meydana gelen depremde ağır hasar gördüğünü ileri sürerek
uğradıkları zararın tazminini talep etmişlerdir.
6. Mahkemece, 15/12/2009 tarih ve
E.2000/208, K.2009/322 sayılı kararla; davalılardan Düzce Belediye Başkanlığı
ve F.S hakkındaki davaların kısmen kabulüne, diğer davalılar bakımından davanın
reddine karar verilmiştir.
7. Temyiz üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 13/7/2011 tarih ve E.2011/6641, K.2011/8268 sayılı ilamıyla;
yapılan bilirkişi incelemelerine göre, olayın meydana gelmesinde yüzde elli
oranında dava dışı müteahhidin sorumlu olduğu, müteahhidin davada taraf
olmadığı ve başvurucuların yakını olduğu iddiası karşısında bir savunmada
bulunmadıkları, müteahhidin kusuruna karşılık gelen miktarın belirlenen
zarardan indirilmesi gerektiği, meydana gelen olayda depremin, dolayısıyla doğa
olayının yüzde yirmi beş etkili olduğu, bu orana karşılık gelen miktarın da
zarardan indirilmesi gerektiği, diğer davalıların temyiz itirazları bakımından
ise kendilerini vekille temsil ettirdikleri halde vekalet ücretine
hükmedilmediği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
8. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama
sonunda, 13/3/2012 tarih ve E.2011/460, K.2012/93
sayılı kararla; bilirkişi raporunda gösterilen oranlar üzerinden resen
hesaplama ve indirim yapılarak davanın kısmen reddine karar verilmiştir.
9. Temyiz üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16/10/2012 tarih ve E.2012/9607, K.2012/15213 sayılı
ilamıyla hüküm düzeltilerek onanmıştır.
10. Başvurucular, onama kararının 3/12/2012
tarihinde tebliğ edildiğini bildirmişlerdir.
11. Karar, 10/1/2013 tarihinde
kesinleşmiştir.
12. Başvurucular, 5/2/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
13. 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga
Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile
haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine
mecburdur.”
14. 818 sayılı mülga Kanun'un
43. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Hakim, hal ve
mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şumulünün derecesini tayin eyler.”
15. 818 sayılı mülga Kanun'un 44. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin
fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan
şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim,
zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar
edebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 8/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların
5/2/2013 tarih ve 2013/1428 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
17. Başvurucular, 1999 yılında
Marmara Bölgesinde meydana gelen depremde taşınmazlarının ağır hasara uğradığını,
16/5/2000 tarihinde Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde
açtıkları tazminat davasının kısmen reddedildiğini, temyiz üzerine Yargıtay
tarafından hükmün onandığını, karar düzeltme yoluna başvurmadıklarını ve
10/1/2013 tarihinde hükmün kesinleştiğini, davalıların meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekirken bu durumun
Yargıtay tarafından dikkate alınmadığını ve bahse konu yargılamanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
18. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un “Bireysel başvuru usulü”
kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
19. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
“Başvuru süresi ve mazeret”
başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
20. Bireysel başvurunun ön şartlarından
birisi başvuru süresi olup, bu durum başvurunun her aşamasında dikkate alınması
gereken bir usul hükmüdür.
21. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı
Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün
64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt
dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18-19).
22. Başvuru konusu olayda,
başvurucuların Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tazminat davasında 15/12/2009 tarihli kararla davanın kısmen reddine karar
verilmiş, temyiz incelemesi sonucu 13/7/2011 tarihinde Yargıtay 4. Hukuk
Dairesince hükmün bozulması üzerine Mahkemece bozma kararına uyularak,
13/3/2012 tarihinde davanın kısmen reddine hükmedilmiştir. Anılan kararın
başvurucular tarafından temyizi sonucu Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 16/10/2012 tarihinde hüküm düzeltilerek onanmış ve karar
düzeltme yoluna başvurulmadığı için 10/1/2013 tarihinde kesinleşmiştir. Onama
kararı 3/12/2012 tarihinde başvuruculara tebliğ
edilmiştir.
23.
Hukuk
davalarında olağan kanun yolları temyiz ve karar düzeltme yoludur. Karar
düzeltme yolu açık olan bir hükmün kesinleşmesi, karar düzeltme istemi sonunda
verilen ret kararıyla veya karar düzeltme yoluna başvurulmamışsa temyiz onama
kararının tebliğinden itibaren karar düzeltme başvuru süresinin sonunda
gerçekleşir (B. No: 2013/1936, 18/9/2013, § 19).
24.
Karar
düzeltme yolu açık olan bir hükme yönelik olarak, etkili görmedikleri için bu
yola başvurmayan başvurucular, temyiz onama kararını öğrendikleri tarihte
ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri kararı öğrenmiş olup, karar düzeltme
yoluna başvurmayarak, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını
kullanmışlarsa, buna ilişkin süreye riayet etmeleri beklenir. Her ne kadar
derece mahkemesi kararı, karar düzeltme süresi sonunda kesinleşmekte ise de
başvurucular bu yola başvurmadığında, temyiz onama kararı ile ihlale neden
olduğunu ileri sürdükleri kararı öğrendiklerine göre, bu tarihten itibaren otuz
gün içinde başvuruda bulunmaları gerekir. Karar düzeltme yolunu etkili bir yol
olarak görmeyen başvurucular bireysel başvuruda bulunma yolunu tercih
etmişlerse bireysel başvuruya ilişkin süreye riayet etmelidirler (B. No:
2013/1936, 18/9/2013, § 23).
25. Somut olayda, Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen
karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 16/10/2012
tarihinde onanmış ve karar düzeltme yoluna başvurulmadığı için bu tarihte
başvuru yolları tüketilmiştir. Başvurucular, onama kararının öğrenildiği 3/12/2012 tarihinden itibaren otuz günlük başvuru süresi
içinde bireysel başvuruda bulunmaları gerekirken, bu sürenin geçmesinden sonra
5/2/2013 tarihinde başvuruda bulunmuşlardır.
Dolayısıyla başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
26. Açıklanan nedenlerle,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün geçtikten sonra
yapılan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun “süre aşımı” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
bırakılmasına,
8/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.