TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
SİNAN İYİT BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2013/1495)
|
|
Karar Tarihi: 30/11/2017
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
Başkanvekili
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucu
|
:
|
Sinan İYİT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucuya gönderilen bir dokümanın ceza infaz kurumu idaresince sakıncalı
bulunarak verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/2/2013 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını ibraz
etmiştir.
8. İkinci Bölümün 21/4/2016 tarihinde
yaptığı toplantıda niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması
gerekli görülen başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu, başvuru
tarihinde devlet egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet
idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan hükümlü olarak Ankara 2 No.lu F Tipi
Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
11. Ceza İnfaz Kurumu
Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu)2/10/2012 tarihli
kararıyla başvurucuya gelen "Demokratik Modernite"
adlı derginin 2012/2 sayısının başvurucuya verilmemesine karar vermiştir.
Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:
"... derginin 30, 31, 32, 33, 34 ve 35.
sayfasında Abdullah Öcalan'ın yazdığı ve "Van 3. ACM 20/11/2009 tarih ve
2009/2288 D. İş sayılı kararla Dağıtılması ve Satışa Sunulmasının
Yasaklanmasına, Ele Geçirilecek Kitapların Tamamına El Konulmasına" kararı
ve "Siirt SCM 17/8/2012 tarih ve 2012/797 D.İş
Toplatma-El Koyma Kararının Devamına" kararı bulunan "Demokratik
Uygarlık Manifestosu Özgürlük Sosyolojisi" isimli kitaptan ve
"Demokratik Uygarlık Manifestosu Uygarlık Maskeli Tanrılar ve Örtük
Krallar Çağı" isimli kitabın bazı bölümlerinden alıntılar olduğu,
Örneğin: derginin 30. sayfasında "Demokratik Uygarlık Manifestosu
Özgürlük Sosyolojisi" isimli kitabın 15. Sayfasından alıntı olduğu,
Derginin 31. sayfasında "Demokratik Uygarlık Manifestosu Uygarlık
Maskeli Tanrılar ve Örtük Krallar Çağı" isimli kitabın 93, 104,
sayfalarından ve"Demokratik Uygarlık Manifestosu
Özgürlük Sosyolojisi" isimli kitabın 184. sayfasından alıntılar olduğu,
Söz konusu dergilerin 17, 23, 29, 88. sayfalarında yararlanılan
kaynaklar başlıklı kısımlarında, Abdullah Öcalan'ın yazmış olduğu ve
mahkemelerce toplatma kararları bulunan kitaplardan faydalanıldığının belirtildiği,
tespit edildiğinden, 5275 sayılı Kanunun 62/3 ile Tüzük'ün
87/3 maddeleri gereğince söz konusu derginin hükümlü/tutukluya verilmemesine, "
12. Başvurucu anılan
karara karşı şikâyette bulunmuş ve Ankara 1. İnfaz Hâkimliği 13/12/2012
tarihinde başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir. Hâkimlik,
gerekçesinde Eğitim Kurulunun tespitlerinin doğru olduğunu belirtmiştir.
13. Başvurucu, Hâkimliğin
ret kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Ankara 2. Ağır
Ceza Mahkemesi 2/1/2013 tarihinde usul ve yasaya
aykırılık görülmediği gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Anılan
karar 25/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu 4/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un “Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı”
kenar başlıklı 62. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış
olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma
hakkına sahiptir.
...
(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren ... hiçbir yayın hükümlüye verilmez.”
16. 12/7/2005 tarihli Adalet Bakanı
oluru ile yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesi’nin “Kuruma
kabul edilmeyecek yayınlar” kenar başlıklı 11. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"a) Mahkemelerce
yasaklanmış olan
b) Mahkemelerce yasaklanmamış olsa bile, kurum
güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ... eğitim
kurulu kararıyla tespit edilen, hiçbir yayın kuruma kabul edilmez."
B. Uluslararası Hukuk
17. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Ahmet Temiz (6), B. No:
2014/10213, 1/2/2017, §§ 17, 18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/11/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, söz konusu dergi hakkında
herhangi bir toplatma kararı olmadığını, ayrıca derginin Kanun'da yasaklamayla
ilgili öngörülmüş "kurum güvenliğini tehlikeye düşürmek" ya da
"müstehcenlik" şartlarını gerçekleştirecek herhangi bir içeriğinin de
bulunmadığını belirterek derginin kendisine verilmesinin engellenmesi nedeniyle
anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; hükümlü olması nedeniyle
başvuru harç ve giderlerini ödeyecek gelirinin bulunmadığını belirterek adli
yardımdan faydalandırılma talebinde bulunmuştur.
20. Bakanlık görüşünde, konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları Mahkemenin dikkatine
sunulmuştur.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel
başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda
başvurucunun iddiaları Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü
kapsamında incelenecektir.
23. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu düzeni, kamu güvenliği, ... suçların
önlenmesi, ... gereğine uygun olarak yerine
getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Adli Yardım Talebi
Yönünden
24. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013)
kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma
düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan
başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmesi gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Müdahalenin
Varlığı
26. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucuya gönderilen
yazılı bir dokümanın ona verilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğü,
dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul
edilmiştir.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın
13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...
demokratik toplum düzeninin ... gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
i. Kanunilik
28. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinin
kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
29. Başvuruya konu doküman İnfaz Kurumunun düzeninin ve
güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi amacıyla başvurucuya verilmemiştir.
Anılan müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru
bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri
Kavramı
30. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı; ifade
özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde
olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak
kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin
gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir
toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir.
Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da
başvurulabilecek en son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet
Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, § 51).
(b)Mahpusların İfade Özgürlüğü
31. Mevcut başvurunun özelliklerinden biri başvurucunun yüksek
güvenlikli bir ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunmasıdır. Hükümlü ve
tutuklular, Anayasa'da korunan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri,
B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65; Hüseyin Sürensoy,
B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; Ahmet
Temiz (6), § 33).
32. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında ifade
özgürlüğüne herkesin sahip olduğu belirtilmiş, bunun sonucu olarak da Anayasa
Mahkemesi pek çok kararında hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de
Anayasa'nın koruması altında olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi, hükümlü
ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesinin bilgi ve
kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün
koruması altında bulunduğuna karar vermiştir (Kamuran
Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015,
§ 43; Hüseyin Sürensoy,
§ 44; İbrahim Bilmez, B. No:
2013/434, 26/2/2015, § 74; Ahmet Temiz (6),
§ 34).
(c) Terör ve İfade Özgürlüğü
33. Demokratik bir toplumda terörle mücadele politikaları başta
ifade özgürlüğü olmak üzere insan haklarının korunması gereğine uyumlu olarak yürütülmelidir.Özellikle terörle
bağlantılı hususlarda bilgi ve fikirlerin sağlıklı paylaşımı ancak ifade
özgürlüğünün tam olarak korunması ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi -AİHM içtihadına atıfla- pek çok kararında ifade özgürlüğünün sadece
devlet organları veya toplumun çoğunluğu tarafından memnuniyetle karşılanan
veya zararsız, ilgilenmeye değmez ve önemsiz görülen “düşünceler” için değil
çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik
olarak devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı
gelen, onları rahatsız eden saldırgan, şok edici, rahatsızlık veren haber ve
düşünceler için de uygulanabilir olduğunu vurgulamıştır (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014
§ 95;Bejdar Ro Amed, B. No: 2013/7363, 16/4/2015, §§ 62, 63; Kamuran Reşit Bekir, §§ 45, 61).
34. İfade özgürlüğünün korunmasının önemli bireysel ve derin
toplumsal sonuçları bulunmaktadır. Bu sebeple kişinin hakkı ile toplumun çıkarı
arasında ve dolayısıyla terörle bağlantılı meselelerde kişinin temel ifade
özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı
kendisini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında bir denge kurulması ihtiyacı
ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte her durumda kamu gücünü kullanan
organların -bilhassa siyasi fikirlerin değerlendirilmesi gerektiği durumlarda-
"terör" nitelendirmesinin kötüye kullanımına karşı dikkatli olmaları
özgürlüklerin korunması açısından hayatidir.
35. Mevcut başvuruya benzer olaylarda kamu gücünü kullanan
organların ve mahkemelerin görevi, somut olayın koşullarında hükümlü ve
tutukluların ifade özgürlüğü ile ceza infaz kurumunun güvenliğinin,
disiplininin, düzeninin sağlanması ve mahkûmun ıslahı ihtiyacı arasında adil bir
denge sağlanıp sağlanmadığını değerlendirmektir.
(d) Ceza İnfaz Kurumunun
Güvenliği
36. Mevcut başvurudaki gibi ifade
özgürlüğüne yapılan müdahalelerde söz konusu olan ceza infaz kurumunun
güvenliği, disiplini ve düzeni ise derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin
cezaevinin asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef
gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret
oluşturan ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar Ro Amed,
§ 80; idare ve derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması
nedeniyle ihlal sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir, §
73; derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit
edildiği bir karar için bkz. Ahmet Temiz (6), §§ 39-44).
37. Cezaevi idarelerinin ve derece mahkemelerinin benzer
davalarda terörle mücadele ile ilgili zorlukları ve buna bağlı koşulları gözönüne almaları gerekir. Olağan zamanlardan farklı olarak
tansiyonun yükseldiği ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin söz konusu olduğu
kimi durumlarda idarece durumun gerektirdiği tedbirlerin alınması normal
karşılanmalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda güvenliği sağlamak amacıyla
ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin demokratik toplumda gerekli olduğu
kabul edilebilir (Ahmet Temiz (6),
§ 43).
(e) Mahkûmun Islahı
38. Bir hapis cezasının veya özgürlükten yoksun bırakan benzer
bir yaptırımın amacı ve meşruiyeti toplumu suça karşı korumaktır. Böyle bir
amaç özgürlükten yoksun kaldığı dönemin -mümkün olduğu kadar- mahkumun toplum içine geri döndüğü zaman hukuka saygı
gösterme ve yaşamını kendi kendine sürdürebilme isteğini ve yeteneğini
kazandırmak için kullanılmış olması hâlinde gerçekleşebilir. Dolayısıyla
cezaevlerindeki kimi zorunlulukların veya kısıtlamaların mahkûmların ıslahı ile
de doğrudan bağlantısı olduğu açıktır. Islah ile bağlantılı olarak mahkûmların
kendilerini geliştirici ve eğitici yeterli sayıda kitap, gazete, dergi veya
diğer yayınları okumaları, radyo dinlemeleri, konferansları veya kurum
idaresinin çıkardığı veya denetlediği benzeri araçları izlemeleri sağlanarak
düzenli olarak bilgi ve haberlere erişmeleri sağlanmalıdır.
39. Buradan çıkan sonuca göre cezaevine kapatılmış bir suçlunun
toplum içine döndüğü zaman hukuk içinde kalarak olağan toplumsal yaşamın bir
parçası olmasına mani olacağı, başka bir deyişle ıslahını güçleştireceği değerlendirilen
bilgi ve haber kaynaklarına erişimi koşullara göre sınırlandırılabilir. Böyle
bir değerlendirme için her mahkumun toplumsal geçmişi
ve suç sicili, entelektüel kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis
cezasının süresi ve tahliye edildikten sonrası için beklentileri dikkate
alınmalıdır.
(f) Takdir Payı
40. Terör örgütleriyle veya terör faaliyetleriyle ilişkili
olduğu değerlendirilenyazılı bir metnin, kişilerin ve
ceza infaz kurumunun güvenliğine zarar verme ihtimalinin tespit edilmesinde ilk
elden bilgiye sahip ceza infaz kurumu yetkililerinin ve derece mahkemelerinin
daha geniş takdir payı bulunduğunda şüphe yoktur (Benzer durumlarda ceza infaz
kurumu yetkililerinin takdir payına ilişkin değerlendirmeler için bkz. Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014, § 51; Ahmet
Temiz (6), § 41).
41. Anayasa Mahkemesi, bahsi geçen doküman gibi yazılı
metinlerin bütünüyle ele alındığında özel bir kişiye, kamu görevlilerine veya
halkın belirli bir kesimine karşı şiddete teşvik edip etmediğinin belirlenmesi
için metinlerde kullanılan terimlerin ve hangi bağlamda yazıldığının dikkate
alınmasının uygun olacağını her zaman vurgulamıştır (Abdullah Öcalan, § 100; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 100).
(g) Ölçülülük
42. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın
-demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte- temel
haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup
olmadığının da incelenmesi gerekir. Bu sebeple ifade özgürlüğü alanında
getirilen müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin
elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (AYM,
E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran Reşit Bekir, §§ 44-63; Bekir Coşkun §§ 53, 54; ölçülülük ilkesine
ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Abdullah
Öcalan, §§ 96-98; Sebahat Tuncel,
B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Tansel
Çölaşan, §§ 54, 55;Mehmet Ali
Aydın, §§ 70-72).
43. Aynı şekilde orada bulunmanın
kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi
cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir
gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama
getirilmesi mümkün ise de böyle bir durumda dahi hükümlü ve tutukluların
haklarına yönelik yapılacak herhangi bir sınırlandırmanın ölçülü olması gerekir
(Kamuran Reşit Bekir, § 44; Hüseyin Sürensoy,
§ 45). Bu
bağlamda cezaevlerindeki disiplin ve düzenin sebatla sürdürülmesi gerekmekle
birlikte hapishane güvenliğinin ve topluluk yaşamının huzuru ile mahkûmun
ıslahı için gerekli olandan daha fazla kısıtlama yapılamaz.
44. Bu bağlamda yayının tümüne mi yoksa bir kısmına mı müdahale
edildiği, yayın süreli ise başvurucunun yayının sonraki sayılarına erişimine
herhangi bir müdahalede bulunulup bulunulmadığı değerlendirilmelidir. Başka bir
deyişle sınırlamanın güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek için ifade
özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığı
değerlendirilmelidir (Ahmet Temiz (6),
§ 44).
(h)İfade Özgürlüğüne Yapılan Müdahalenin
Gerekçesi
45. Başvuru konusu olay bakımından
yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve
derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü
kısıtlama bakımından “demokratik toplum düzeninin gerekleri”ne
ve “ölçülülük” ilkelerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup
koyamadığı olacaktır (Bekir Coşkun,
§ 56; Abdullah Öcalan,§ 98; Tansel Çölaşan § 56; Ahmet Temiz (6), § 36). İfade özgürlüğüne gerekçesiz olarak
veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri
karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini
ihlal edecektir.
(2) Derece Mahkemelerinin
ve Kamu Gücünü Kullanan Diğer Organların Süreli veya Süresiz Bir Yayının Mahpusa
Verilmemesi Biçimindeki Müdahalelerinde Gözetmeleri Gereken Hususlar
46. Anayasa Mahkemesinin rolü başvuruya konu müdahalenin,
olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanılarak yapıldığının ve
keyfî olmadığının denetlenmesini kapsar. Dolayısıyla böyle bir denetim, derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların müdahalenin demokratik
bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığını ilgili ve yeterli bir gerekçe
ile ortaya koyması ile bağlantılıdır (bkz. § 44).
47. Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece mahkemelerinin
ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili ve yeterli
sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer başvuruların
koşullarına göre değişebilecek,bir
kısmı yukarıda da sayılan (bkz. §§ 29-44) unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
i. Başvurucunun hangi suçtan, hangi
tür cezaevinde bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu cezaevinin ve işlediği suçun
söz konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı
değerlendirilmelidir (bkz. § 35).
ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi
şeklindeki kısıtlamanın mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği
ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir (bkz.
§§ 36-38).
iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel
kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi, tahliye
edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır (bkz. § 38).
iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların
terör suçlarından mahpus olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu
olarak gördükleri kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine
sebebiyet verip vermediği değerlendirilmelidir (bkz. § 38).
v. Mahpusa verilmeyen süreli veya
süresiz yayının cinsi, içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların
hangileri olduğu belirtilmeli; mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların
detaylı analizi yapılmalıdır.
vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu
yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir
ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör
örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında
denge kurulmalıdır (bkz. § 33).
vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;
- Bütünüyle ele alındığında müdahaleye konu yayının özel bir
kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef
gösterip göstermediğinin, onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin (bkz. §
35),
- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp
bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin
(bkz. § 35),
- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı
bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,
- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin, kişileri nefrete,
intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,
- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir
kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,
- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz
kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp
düşürmediğinin,
- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının
(bkz. § 35),
-Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış
bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin (bkz. §
35),
- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada
ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile cezaevi
ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa verilmesine etki
edip etmediğinin (bkz. § 38),
- Karara konu sınırlayıcı tedbirin demokratik bir toplumda
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının
ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde bulunup bulunmadığının (bkz. § 29),
- Son olarak sınırlamanın güdülen kamu yararı amacını
gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının (bkz. §§ 41-43) yayının içeriğiyle birlikte
değerlendirilmesi gerekir.
viii. Derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların söz konusu
değerlendirmeleri yaparken olayın koşullarına göre uzman kişilerin görüşlerinden
faydalanmaları, gerekirse konusunda uzman sosyal bilimciler, araştırmacılar ve
akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her zaman mümkündür. Böylece süreli
veya süresiz bir yayının bir mahpusa verilmemesi şeklindeki müdahalenin
kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya konan kriterlere
uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir.
48. Bir terör
örgütünün şiddet eylemlerini öven, destekleyen ve haklılaştıran
açıklamaların silahlı direnişe tahrik, şiddeti yüceltme veya kin ve düşmanlığın
kışkırtılması olarak kabul edilmesi mümkündür. Bununla birlikte yalnızca bir
terör örgütünün fikirlerini ve hedeflerini içerdiği, resmî politikaları ağır
bir şekilde eleştirdiği veya terör örgütünün resmî politikalarla olan
ihtilaflarını değerlendirdiği gerekçesiyle mahkûmlara verilmemesi -yukarıda bir
kısmı gösterilen sebeplerden (bkz. §§ 29-46) bir veya daha fazlası da
bulunmadığı takdirde- müdahaleyi haklı göstermez.
49. Mahpuslara
verilmesi engellenen yayınlarda yer alan bilgi ve görüşlerin sadece kırıcı,
şaşırtıcı veya rahatsız edici olmasının müdahalenin haklı gösterilmesi için
yeterli olmayacağı yinelenmelidir (bkz. § 32).
(3) İlkelerin Olaya
Uygulanması
50. Somut olayda dergi biçimindeki yazılı bir doküman, Eğitim
Kurulu tarafından içeriğinde mahkemelerce yasaklanmış yayınlardan alıntılar
bulunduğu ve bazı kısımlarında mahkemelerce yasaklanmış yayınlardan
faydalanıldığı gerekçeleriyle terör suçundan İnfaz Kurumunda hükümlü olarak
bulunan başvurucuya verilmemiştir. Eğitim Kurulunun kararına yapılan itirazı
değerlendiren İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi aynı gerekçeyle itirazları
reddetmiştir.
51. Başvurucu, söz konusu derginin kendisine verilmemesinden
şikâyetçi olmuştur. Başvurucu, derginin kendisine verilmemesine gerekçe olarak
gösterilen toplatma kararına karşı herhangi bir hukuk yoluna başvurmamıştır. Bu
doğrultuda Anayasa Mahkemesinin önündeki mesele, derginin verilmemesine gerekçe
olarak gösterilen toplatma ve el koyma kararının Anayasa'ya uygun olup olmadığı
değil hakkında toplatma ve el koyma kararı bulunan kitaplardan alıntılar içeren
ve bazı bölümlerinde de bu kitaplardan faydalanıldığı tespit edilen başvuruya
konu derginin başvurucuya verilmemesine ilişkindir.
52. Başvuru konusu Eğitim Kurulu kararında, derginin başvurucuya
verilmemesine ilişkin yalnızca hakkında toplatma ve el koyma kararı bulunan
kitaplardan alıntılar bulunduğu ve bazı bölümlerinde bu kitaplardan
faydalanıldığı gerekçesine yer verildiği, yapılması gereken dengelemeye ilişkin
Anayasa Mahkemesi tarafından ortaya konulan unsurların gözetildiğine dair başka
bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir. Bununla birlikte bireylerin
ifade özgürlüğüne toplatma ve el koyma kararlarıyla müdahalede bulunulduğu
hâllerde mevcut olan zorunlu toplumsal ihtiyacın özellikle terörle mücadelenin
söz konusu olduğu durumlarda hükümlü ve tutuklular yönünden de mevcut olacağı
açıktır. Bu doğrultuda başvuru konusu derginin, hakkında toplatma kararı
bulunan yayınlardan alıntılar içerdiği gerekçesiyle başvurucuya verilmeyen bölümleri
yönünden gerçekleştirilen müdahalenin İnfaz Kurumunun güvenliği, düzeni,
disiplininin sağlanması ve mahkûmun ıslahı amaçlarının gerçekleştirilmesi için
gerekli olmadığı söylenemez.
53. Bu bağlamda terör suçundan mahkûm olan başvurucuya, hakkında
toplatma ve el koyma kararı bulunan kitaplardan alıntılar içerdiği gerekçesiyle
verilmeyen bölümler yönünden gerçekleştirilen müdahalenin demokratik bir
toplumda gerekli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte anılan
müdahalenin ölçülü olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir.
54. Eğitim Kurulu tarafından, hakkında toplatma ve el koyma
kararı bulunan kitaplardan alıntılar içeren sayfaların hangileri olduğu
belirlenmiş ve başvuru konusu kararda açıkça gösterilmiştir. Buna göre söz
konusu alıntıların, başvurucuya verilmeyen derginin 30 ile 35. sayfaları
arasında bulunduğu görülmektedir. Eğitim Kurulunun ise derginin tamamının
başvurucuya verilmemesine karar verdiği anlaşılmaktadır.
55. Başvuru konusu derginin mahkemece yasaklanmış yayınlardan
alıntılar içerdiği gerekçesiyle başvurucuya verilmemesi şeklindeki müdahale
yalnızca hakkında toplatma kararı bulunan yayınlardan alıntılar içeren sayfalar
yönündengereklidir. Nitekim bu doğrultuda ceza infaz
kurumu eğitim kurullarının yalnızca alıntı bulunan sayfaların hükümlü ya da
tutuklulara verilmemesi şeklinde uygulamaları da bulunmaktadır.
56. Öte yandan sakıncalı kısımların yayından ayrılmasının mümkün
olmadığı veya bu kısımlar çıkarıldığında geri kalan bölümün bir öneminin
kalmadığı hâllerde yayının tümünün mahpusa verilmemesi yoluna gidilebilirse de
bu özel durumun ilgili kararda gerekçelendirilmesi gerekir.
57. Somut olayda Eğitim Kurulu kararında yasaklanmış yayınlardan
alıntı bulunduğu belirtilen sayfaların çıkartılarak başvuruya konu yayının
kalanının başvurucuya verilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir. Bu
nedenle Eğitim Kurulu tarafından derginin tamamının başvurucuya verilmemesinin
güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az
müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde olduğundan bahsedilemeyeceği
sonucuna varılmıştır.
58. Öte yandan Eğitim Kurulu kararında, başvurucuya
verilmemesine karar verilen derginin bazı bölümlerinde yasaklı kitaplardan faydalanıldığının
tespit edildiği gerekçesine de yer verildiği görülmektedir. Hakkında toplatma
kararı bulunan yayınlardan birebir alıntılar içeren dergi sayfalarının
başvurucuya verilmemesi şeklindeki müdahalenin demokratik bir toplumda
gerekliliği sonucuna ulaşılmışsa da söz konusu kitaplardan sadece
faydalanıldığının tespit edilmiş olması bir yayının hükümlü ya da tutuklulara
verilmemesi şeklindeki müdahalenin demokratik bir toplumda gerekliliği yönünden
yeterli bir gerekçe olarak görülemez.
59. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
60. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvurucuya verilmesi
gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi
kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen
yöntemle yeniden yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu
yayının ya da hakkında toplatma kararı bulunan yayınlardan alıntı yapılan
sayfaların başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
61. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
62. Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
63. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvurucuya verilmesi
gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi kararında
ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle
yeniden yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayının
başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidir.
64. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin -Anayasa Mahkemesinceortaya
konulan kriterler ve gösterilen yöntemle- yeniden
yargılama yapmak ve yargılamanın sonucuna göre yeni bir değerlendirme yaparak
dokümanın başvurucuya verilip verilmemesi hakkında yeni bir karar vermek üzere
Ankara 1. İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin dosya içerisinde bulunan başvuruya konu
doküman ile birlikte ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 1. İnfaz Hâkimliğine
(E.2012/3460, K.2012/3657) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/11/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY YAZISI
1. Anayasa'nın 26. maddesinin, düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetinin sınırlarını belirleyen ikinci fıkrasında “Bu hürriyetlerin
kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel
nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması,
suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması … amaçlarıyla sınırlanabilir” denilmiş; Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ise ifade özgürlüğünün “… ulusal
güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya düzensizliğin
önlenmesi, … amacıyla, hukuken öngörülen ve demokratik
bir toplumda gerekli bulunan formalitelere, şartlara, yasaklara ve
yaptırımlara” tabi tutulabileceği belirtilmiştir.
2. Başvurucunun şikayetine konu olan ve cezaevinde kendisine
verilmeyen dokümanlar, cezaevi eğitim kurulunca sakıncalı bulunmuş, infaz hakimliği ve son aşamada bu kararı denetleyen Ağır Ceza
mahkemesince de itirazlar reddedilmiştir.
3. İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin, bahse konu yayınların
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde belirtilen sınırlandırma
nedenleri kapsamındaki tehlikenin somut niteliği karşısında ölçülü olup
olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
4. PKK terör örgütü kurucusu ve lideri
Abdullah Öcalan’ın 2013/409 sayılı bireysel başvuruya konu olan kitaplarında
(2013/409, §§ 25-36), Türkiye Cumhuriyeti topraklarının da önemli bir bölümünü
içeren bölge için önerdiği modelin mahiyeti ve buna ulaşmak için gerekirse PKK
ve KCK tarafından, son otuz yılda görülenden de şiddetli bir mücadele yapılması
tavsiye ve çağrısında bulunulduğu bilinmektedir.
5. Suriye’deki iç savaş şartlarında emperyalist hedefleri
bulunan büyük devletlerin de yönlendirme, yardım ve manipülasyonlarıyla
oluşturulmuş ve oluşturulmasına çalışılan, PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG hakimiyetindeki bölge ve sözde yönetimler, Irak Kürdistan
Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu teşebbüsü ve geleceğindeki
belirsizlikler, PKK’nin ülkemizdeki terör faaliyetlerini sürdürmesi, birlikte
değerlendirildiğinde Türkiye’ye yönelik tehditlerin halen bütün şiddetiyle
hüküm sürdüğü açıktır.
6. Bu nedenle, cezaevindeki bir hükümlünün ifade özgürlüğü
kapsamında erişebileceği her türlü mektup, kitap, yayın ve dokümanın
yasaklanmasına yönelik müdahalenin ölçülülüğünün, sınırlandırılma nedenlerinin
somut şartlara göre değerlendirilmesi suretiyle belirlenmesi gerekir.
7. Anayasa Mahkemesi Genel Kurul çoğunluğunca, başvurucunun
ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmış ise de; ihlal kararında,
başvuruya konu dokümanın içerik yönünden cezaevine sokulabilir nitelikte olduğu
tesbitine değil, başvurucuya verilmemesinin
demokratik bir toplumda neden gerekli olduğuna dair ilgili ve yeterli bir
gerekçe gösterilmemiş olması değerlendirmesine dayanılmıştır.
8. Bahse konu dokümanların nerelerinin ne şekilde sakıncalar
doğurduğuna ilişkin ayrıntılı bir gerekçe belirlenmesinin, yasaklı kitaplardan
alınan bölümleri hangi mahkemenin hangi tarih ve sayılı kararı ile
yasaklandığının belirtilmesinin, kamu makamlarına ölçüsüz bir külfet, hatta imkansız bir görev yükleyeceği açıktır. Bu tür dokümanlarda
aynı hususlara farklı yerlerde yer vermek, kitap adlarını değiştirmek veya hiç
zikretmemek, sayfa numaralarını karıştırmak, farklı şekillerde fotokopi çekmek
gibi yöntemlerle birbirinden şeklen farklı ancak içerik olarak benzer
namütenahi sayıda doküman üretilebilecektir. Bunların her bir sayfası,
paragrafı ve satırı üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapılmasını beklemek, kabul
edilebilir ve makul bir beklenti değildir. Dolayısıyla, yargı denetimini yapan
İnfaz Hakimliğinin ve Ağır Ceza Mahkemesinin, cezaevi güvenliği için
oluşturulabilecek tehlikeyi en iyi değerlendirebilecek durumda olan Eğitim
Kurulu’nun kararına yapılan itirazı reddederken genel ve global
bir gerekçeye yer vermiş olmalarında, demokratik bir toplumda gereklilik
noktasından bir ihlal bulunmamaktadır. Belirtilen gerekçe, başvurucunun ve
herkesin anlayabileceği kadar açıktır.
Nitekim, Anayasa
Mahkemesi Genel Kurulunca da dokümanların içeriği konusunda bir değerlendirme
yapılmamış, İnfaz Hakimliğince yeniden yargılama
yapılmasına hükmedilmiş, ihlal kararının, dokümanların başvurucuya verilmesi
gerektiği şeklinde anlaşılamayacağının altı çizilmiştir. Başka bir deyişle,
ifade özgürlüğünün esasına ilişkin bir ihlal tesbit
edilememiştir.
9. Yeniden yargılama, infaz hakimliğine
ve itiraz mercii ağır ceza mahkemesine gereksiz bir külfet yükleyecek olmasına
karşın, başvurucunun korunmaya değer bir temel hakkının varlığından söz
edilemeyeceği açıktır.
10. Bu nedenle, 2013/409 ve 2013/3614 sayılı başvurulara ilişkin
karşıoy gerekçelerinde de yer alan hususlar
çerçevesinde, başvurucunun ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE karar
verilmesi gerektiği düşüncesiyle Genel Kurul görüşlerine katılmamaktayım.
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|