TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
GENEL KURUL
KARAR
SİNAN İYİT BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2013/1495)
Karar Tarihi: 30/11/2017
Başkanvekili
:
Burhan ÜSTÜN
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Murat ŞEN
Başvurucu
Sinan İYİT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya gönderilen bir dokümanın ceza infaz kurumu idaresince sakıncalı bulunarak verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/2/2013 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını ibraz etmiştir.
8. İkinci Bölümün 21/4/2016 tarihinde yaptığı toplantıda niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görülen başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu, başvuru tarihinde devlet egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan hükümlü olarak Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
11. Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu)2/10/2012 tarihli kararıyla başvurucuya gelen "Demokratik Modernite" adlı derginin 2012/2 sayısının başvurucuya verilmemesine karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:
"... derginin 30, 31, 32, 33, 34 ve 35. sayfasında Abdullah Öcalan'ın yazdığı ve "Van 3. ACM 20/11/2009 tarih ve 2009/2288 D. İş sayılı kararla Dağıtılması ve Satışa Sunulmasının Yasaklanmasına, Ele Geçirilecek Kitapların Tamamına El Konulmasına" kararı ve "Siirt SCM 17/8/2012 tarih ve 2012/797 D.İş Toplatma-El Koyma Kararının Devamına" kararı bulunan "Demokratik Uygarlık Manifestosu Özgürlük Sosyolojisi" isimli kitaptan ve "Demokratik Uygarlık Manifestosu Uygarlık Maskeli Tanrılar ve Örtük Krallar Çağı" isimli kitabın bazı bölümlerinden alıntılar olduğu,
Örneğin: derginin 30. sayfasında "Demokratik Uygarlık Manifestosu Özgürlük Sosyolojisi" isimli kitabın 15. Sayfasından alıntı olduğu,
Derginin 31. sayfasında "Demokratik Uygarlık Manifestosu Uygarlık Maskeli Tanrılar ve Örtük Krallar Çağı" isimli kitabın 93, 104, sayfalarından ve"Demokratik Uygarlık Manifestosu Özgürlük Sosyolojisi" isimli kitabın 184. sayfasından alıntılar olduğu,
Söz konusu dergilerin 17, 23, 29, 88. sayfalarında yararlanılan kaynaklar başlıklı kısımlarında, Abdullah Öcalan'ın yazmış olduğu ve mahkemelerce toplatma kararları bulunan kitaplardan faydalanıldığının belirtildiği, tespit edildiğinden, 5275 sayılı Kanunun 62/3 ile Tüzük'ün 87/3 maddeleri gereğince söz konusu derginin hükümlü/tutukluya verilmemesine, "
12. Başvurucu anılan karara karşı şikâyette bulunmuş ve Ankara 1. İnfaz Hâkimliği 13/12/2012 tarihinde başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir. Hâkimlik, gerekçesinde Eğitim Kurulunun tespitlerinin doğru olduğunu belirtmiştir.
13. Başvurucu, Hâkimliğin ret kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi 2/1/2013 tarihinde usul ve yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Anılan karar 25/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 4/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un “Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı” kenar başlıklı 62. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.
...
(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren ... hiçbir yayın hükümlüye verilmez.”
16. 12/7/2005 tarihli Adalet Bakanı oluru ile yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesi’nin “Kuruma kabul edilmeyecek yayınlar” kenar başlıklı 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"a) Mahkemelerce yasaklanmış olan
b) Mahkemelerce yasaklanmamış olsa bile, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ... eğitim kurulu kararıyla tespit edilen, hiçbir yayın kuruma kabul edilmez."
B. Uluslararası Hukuk
17. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Ahmet Temiz (6), B. No: 2014/10213, 1/2/2017, §§ 17, 18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, söz konusu dergi hakkında herhangi bir toplatma kararı olmadığını, ayrıca derginin Kanun'da yasaklamayla ilgili öngörülmüş "kurum güvenliğini tehlikeye düşürmek" ya da "müstehcenlik" şartlarını gerçekleştirecek herhangi bir içeriğinin de bulunmadığını belirterek derginin kendisine verilmesinin engellenmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; hükümlü olması nedeniyle başvuru harç ve giderlerini ödeyecek gelirinin bulunmadığını belirterek adli yardımdan faydalandırılma talebinde bulunmuştur.
20. Bakanlık görüşünde, konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları Mahkemenin dikkatine sunulmuştur.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun iddiaları Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü kapsamında incelenecektir.
23. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
24. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
26. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucuya gönderilen yazılı bir dokümanın ona verilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğü, dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
i. Kanunilik
28. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
29. Başvuruya konu doküman İnfaz Kurumunun düzeninin ve güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi amacıyla başvurucuya verilmemiştir. Anılan müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri Kavramı
30. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı; ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir. Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek en son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(b)Mahpusların İfade Özgürlüğü
31. Mevcut başvurunun özelliklerinden biri başvurucunun yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunmasıdır. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa'da korunan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65; Hüseyin Sürensoy, B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; Ahmet Temiz (6), § 33).
32. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında ifade özgürlüğüne herkesin sahip olduğu belirtilmiş, bunun sonucu olarak da Anayasa Mahkemesi pek çok kararında hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Anayasa'nın koruması altında olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi, hükümlü ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesinin bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün koruması altında bulunduğuna karar vermiştir (Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 43; Hüseyin Sürensoy, § 44; İbrahim Bilmez, B. No: 2013/434, 26/2/2015, § 74; Ahmet Temiz (6), § 34).
(c) Terör ve İfade Özgürlüğü
33. Demokratik bir toplumda terörle mücadele politikaları başta ifade özgürlüğü olmak üzere insan haklarının korunması gereğine uyumlu olarak yürütülmelidir.Özellikle terörle bağlantılı hususlarda bilgi ve fikirlerin sağlıklı paylaşımı ancak ifade özgürlüğünün tam olarak korunması ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi -AİHM içtihadına atıfla- pek çok kararında ifade özgürlüğünün sadece devlet organları veya toplumun çoğunluğu tarafından memnuniyetle karşılanan veya zararsız, ilgilenmeye değmez ve önemsiz görülen “düşünceler” için değil çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden saldırgan, şok edici, rahatsızlık veren haber ve düşünceler için de uygulanabilir olduğunu vurgulamıştır (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014 § 95;Bejdar Ro Amed, B. No: 2013/7363, 16/4/2015, §§ 62, 63; Kamuran Reşit Bekir, §§ 45, 61).
34. İfade özgürlüğünün korunmasının önemli bireysel ve derin toplumsal sonuçları bulunmaktadır. Bu sebeple kişinin hakkı ile toplumun çıkarı arasında ve dolayısıyla terörle bağlantılı meselelerde kişinin temel ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendisini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında bir denge kurulması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte her durumda kamu gücünü kullanan organların -bilhassa siyasi fikirlerin değerlendirilmesi gerektiği durumlarda- "terör" nitelendirmesinin kötüye kullanımına karşı dikkatli olmaları özgürlüklerin korunması açısından hayatidir.
35. Mevcut başvuruya benzer olaylarda kamu gücünü kullanan organların ve mahkemelerin görevi, somut olayın koşullarında hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü ile ceza infaz kurumunun güvenliğinin, disiplininin, düzeninin sağlanması ve mahkûmun ıslahı ihtiyacı arasında adil bir denge sağlanıp sağlanmadığını değerlendirmektir.
(d) Ceza İnfaz Kurumunun Güvenliği
36. Mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerde söz konusu olan ceza infaz kurumunun güvenliği, disiplini ve düzeni ise derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin cezaevinin asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar Ro Amed, § 80; idare ve derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle ihlal sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir, § 73; derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit edildiği bir karar için bkz. Ahmet Temiz (6), §§ 39-44).
37. Cezaevi idarelerinin ve derece mahkemelerinin benzer davalarda terörle mücadele ile ilgili zorlukları ve buna bağlı koşulları gözönüne almaları gerekir. Olağan zamanlardan farklı olarak tansiyonun yükseldiği ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin söz konusu olduğu kimi durumlarda idarece durumun gerektirdiği tedbirlerin alınması normal karşılanmalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda güvenliği sağlamak amacıyla ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin demokratik toplumda gerekli olduğu kabul edilebilir (Ahmet Temiz (6), § 43).
(e) Mahkûmun Islahı
38. Bir hapis cezasının veya özgürlükten yoksun bırakan benzer bir yaptırımın amacı ve meşruiyeti toplumu suça karşı korumaktır. Böyle bir amaç özgürlükten yoksun kaldığı dönemin -mümkün olduğu kadar- mahkumun toplum içine geri döndüğü zaman hukuka saygı gösterme ve yaşamını kendi kendine sürdürebilme isteğini ve yeteneğini kazandırmak için kullanılmış olması hâlinde gerçekleşebilir. Dolayısıyla cezaevlerindeki kimi zorunlulukların veya kısıtlamaların mahkûmların ıslahı ile de doğrudan bağlantısı olduğu açıktır. Islah ile bağlantılı olarak mahkûmların kendilerini geliştirici ve eğitici yeterli sayıda kitap, gazete, dergi veya diğer yayınları okumaları, radyo dinlemeleri, konferansları veya kurum idaresinin çıkardığı veya denetlediği benzeri araçları izlemeleri sağlanarak düzenli olarak bilgi ve haberlere erişmeleri sağlanmalıdır.
39. Buradan çıkan sonuca göre cezaevine kapatılmış bir suçlunun toplum içine döndüğü zaman hukuk içinde kalarak olağan toplumsal yaşamın bir parçası olmasına mani olacağı, başka bir deyişle ıslahını güçleştireceği değerlendirilen bilgi ve haber kaynaklarına erişimi koşullara göre sınırlandırılabilir. Böyle bir değerlendirme için her mahkumun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır.
(f) Takdir Payı
40. Terör örgütleriyle veya terör faaliyetleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenyazılı bir metnin, kişilerin ve ceza infaz kurumunun güvenliğine zarar verme ihtimalinin tespit edilmesinde ilk elden bilgiye sahip ceza infaz kurumu yetkililerinin ve derece mahkemelerinin daha geniş takdir payı bulunduğunda şüphe yoktur (Benzer durumlarda ceza infaz kurumu yetkililerinin takdir payına ilişkin değerlendirmeler için bkz. Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014, § 51; Ahmet Temiz (6), § 41).
41. Anayasa Mahkemesi, bahsi geçen doküman gibi yazılı metinlerin bütünüyle ele alındığında özel bir kişiye, kamu görevlilerine veya halkın belirli bir kesimine karşı şiddete teşvik edip etmediğinin belirlenmesi için metinlerde kullanılan terimlerin ve hangi bağlamda yazıldığının dikkate alınmasının uygun olacağını her zaman vurgulamıştır (Abdullah Öcalan, § 100; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 100).
(g) Ölçülülük
42. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte- temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının da incelenmesi gerekir. Bu sebeple ifade özgürlüğü alanında getirilen müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran Reşit Bekir, §§ 44-63; Bekir Coşkun §§ 53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Abdullah Öcalan, §§ 96-98; Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Tansel Çölaşan, §§ 54, 55;Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72).
43. Aynı şekilde orada bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilmesi mümkün ise de böyle bir durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik yapılacak herhangi bir sınırlandırmanın ölçülü olması gerekir (Kamuran Reşit Bekir, § 44; Hüseyin Sürensoy, § 45). Bu bağlamda cezaevlerindeki disiplin ve düzenin sebatla sürdürülmesi gerekmekle birlikte hapishane güvenliğinin ve topluluk yaşamının huzuru ile mahkûmun ıslahı için gerekli olandan daha fazla kısıtlama yapılamaz.
44. Bu bağlamda yayının tümüne mi yoksa bir kısmına mı müdahale edildiği, yayın süreli ise başvurucunun yayının sonraki sayılarına erişimine herhangi bir müdahalede bulunulup bulunulmadığı değerlendirilmelidir. Başka bir deyişle sınırlamanın güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığı değerlendirilmelidir (Ahmet Temiz (6), § 44).
(h)İfade Özgürlüğüne Yapılan Müdahalenin Gerekçesi
45. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik toplum düzeninin gerekleri”ne ve “ölçülülük” ilkelerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Bekir Coşkun, § 56; Abdullah Öcalan,§ 98; Tansel Çölaşan § 56; Ahmet Temiz (6), § 36). İfade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir.
(2) Derece Mahkemelerinin ve Kamu Gücünü Kullanan Diğer Organların Süreli veya Süresiz Bir Yayının Mahpusa Verilmemesi Biçimindeki Müdahalelerinde Gözetmeleri Gereken Hususlar
46. Anayasa Mahkemesinin rolü başvuruya konu müdahalenin, olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanılarak yapıldığının ve keyfî olmadığının denetlenmesini kapsar. Dolayısıyla böyle bir denetim, derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyması ile bağlantılıdır (bkz. § 44).
47. Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili ve yeterli sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer başvuruların koşullarına göre değişebilecek,bir kısmı yukarıda da sayılan (bkz. §§ 29-44) unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
i. Başvurucunun hangi suçtan, hangi tür cezaevinde bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu cezaevinin ve işlediği suçun söz konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir (bkz. § 35).
ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi şeklindeki kısıtlamanın mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir (bkz. §§ 36-38).
iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi, tahliye edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır (bkz. § 38).
iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların terör suçlarından mahpus olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu olarak gördükleri kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine sebebiyet verip vermediği değerlendirilmelidir (bkz. § 38).
v. Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi, içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğu belirtilmeli; mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizi yapılmalıdır.
vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında denge kurulmalıdır (bkz. § 33).
vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;
- Bütünüyle ele alındığında müdahaleye konu yayının özel bir kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef gösterip göstermediğinin, onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin (bkz. § 35),
- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin (bkz. § 35),
- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,
- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin, kişileri nefrete, intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,
- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,
- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp düşürmediğinin,
- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının (bkz. § 35),
-Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin (bkz. § 35),
- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile cezaevi ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa verilmesine etki edip etmediğinin (bkz. § 38),
- Karara konu sınırlayıcı tedbirin demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde bulunup bulunmadığının (bkz. § 29),
- Son olarak sınırlamanın güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının (bkz. §§ 41-43) yayının içeriğiyle birlikte değerlendirilmesi gerekir.
viii. Derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların söz konusu değerlendirmeleri yaparken olayın koşullarına göre uzman kişilerin görüşlerinden faydalanmaları, gerekirse konusunda uzman sosyal bilimciler, araştırmacılar ve akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her zaman mümkündür. Böylece süreli veya süresiz bir yayının bir mahpusa verilmemesi şeklindeki müdahalenin kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya konan kriterlere uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir.
48. Bir terör örgütünün şiddet eylemlerini öven, destekleyen ve haklılaştıran açıklamaların silahlı direnişe tahrik, şiddeti yüceltme veya kin ve düşmanlığın kışkırtılması olarak kabul edilmesi mümkündür. Bununla birlikte yalnızca bir terör örgütünün fikirlerini ve hedeflerini içerdiği, resmî politikaları ağır bir şekilde eleştirdiği veya terör örgütünün resmî politikalarla olan ihtilaflarını değerlendirdiği gerekçesiyle mahkûmlara verilmemesi -yukarıda bir kısmı gösterilen sebeplerden (bkz. §§ 29-46) bir veya daha fazlası da bulunmadığı takdirde- müdahaleyi haklı göstermez.
49. Mahpuslara verilmesi engellenen yayınlarda yer alan bilgi ve görüşlerin sadece kırıcı, şaşırtıcı veya rahatsız edici olmasının müdahalenin haklı gösterilmesi için yeterli olmayacağı yinelenmelidir (bkz. § 32).
(3) İlkelerin Olaya Uygulanması
50. Somut olayda dergi biçimindeki yazılı bir doküman, Eğitim Kurulu tarafından içeriğinde mahkemelerce yasaklanmış yayınlardan alıntılar bulunduğu ve bazı kısımlarında mahkemelerce yasaklanmış yayınlardan faydalanıldığı gerekçeleriyle terör suçundan İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya verilmemiştir. Eğitim Kurulunun kararına yapılan itirazı değerlendiren İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi aynı gerekçeyle itirazları reddetmiştir.
51. Başvurucu, söz konusu derginin kendisine verilmemesinden şikâyetçi olmuştur. Başvurucu, derginin kendisine verilmemesine gerekçe olarak gösterilen toplatma kararına karşı herhangi bir hukuk yoluna başvurmamıştır. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesinin önündeki mesele, derginin verilmemesine gerekçe olarak gösterilen toplatma ve el koyma kararının Anayasa'ya uygun olup olmadığı değil hakkında toplatma ve el koyma kararı bulunan kitaplardan alıntılar içeren ve bazı bölümlerinde de bu kitaplardan faydalanıldığı tespit edilen başvuruya konu derginin başvurucuya verilmemesine ilişkindir.
52. Başvuru konusu Eğitim Kurulu kararında, derginin başvurucuya verilmemesine ilişkin yalnızca hakkında toplatma ve el koyma kararı bulunan kitaplardan alıntılar bulunduğu ve bazı bölümlerinde bu kitaplardan faydalanıldığı gerekçesine yer verildiği, yapılması gereken dengelemeye ilişkin Anayasa Mahkemesi tarafından ortaya konulan unsurların gözetildiğine dair başka bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir. Bununla birlikte bireylerin ifade özgürlüğüne toplatma ve el koyma kararlarıyla müdahalede bulunulduğu hâllerde mevcut olan zorunlu toplumsal ihtiyacın özellikle terörle mücadelenin söz konusu olduğu durumlarda hükümlü ve tutuklular yönünden de mevcut olacağı açıktır. Bu doğrultuda başvuru konusu derginin, hakkında toplatma kararı bulunan yayınlardan alıntılar içerdiği gerekçesiyle başvurucuya verilmeyen bölümleri yönünden gerçekleştirilen müdahalenin İnfaz Kurumunun güvenliği, düzeni, disiplininin sağlanması ve mahkûmun ıslahı amaçlarının gerçekleştirilmesi için gerekli olmadığı söylenemez.
53. Bu bağlamda terör suçundan mahkûm olan başvurucuya, hakkında toplatma ve el koyma kararı bulunan kitaplardan alıntılar içerdiği gerekçesiyle verilmeyen bölümler yönünden gerçekleştirilen müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte anılan müdahalenin ölçülü olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir.
54. Eğitim Kurulu tarafından, hakkında toplatma ve el koyma kararı bulunan kitaplardan alıntılar içeren sayfaların hangileri olduğu belirlenmiş ve başvuru konusu kararda açıkça gösterilmiştir. Buna göre söz konusu alıntıların, başvurucuya verilmeyen derginin 30 ile 35. sayfaları arasında bulunduğu görülmektedir. Eğitim Kurulunun ise derginin tamamının başvurucuya verilmemesine karar verdiği anlaşılmaktadır.
55. Başvuru konusu derginin mahkemece yasaklanmış yayınlardan alıntılar içerdiği gerekçesiyle başvurucuya verilmemesi şeklindeki müdahale yalnızca hakkında toplatma kararı bulunan yayınlardan alıntılar içeren sayfalar yönündengereklidir. Nitekim bu doğrultuda ceza infaz kurumu eğitim kurullarının yalnızca alıntı bulunan sayfaların hükümlü ya da tutuklulara verilmemesi şeklinde uygulamaları da bulunmaktadır.
56. Öte yandan sakıncalı kısımların yayından ayrılmasının mümkün olmadığı veya bu kısımlar çıkarıldığında geri kalan bölümün bir öneminin kalmadığı hâllerde yayının tümünün mahpusa verilmemesi yoluna gidilebilirse de bu özel durumun ilgili kararda gerekçelendirilmesi gerekir.
57. Somut olayda Eğitim Kurulu kararında yasaklanmış yayınlardan alıntı bulunduğu belirtilen sayfaların çıkartılarak başvuruya konu yayının kalanının başvurucuya verilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir. Bu nedenle Eğitim Kurulu tarafından derginin tamamının başvurucuya verilmemesinin güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde olduğundan bahsedilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
58. Öte yandan Eğitim Kurulu kararında, başvurucuya verilmemesine karar verilen derginin bazı bölümlerinde yasaklı kitaplardan faydalanıldığının tespit edildiği gerekçesine de yer verildiği görülmektedir. Hakkında toplatma kararı bulunan yayınlardan birebir alıntılar içeren dergi sayfalarının başvurucuya verilmemesi şeklindeki müdahalenin demokratik bir toplumda gerekliliği sonucuna ulaşılmışsa da söz konusu kitaplardan sadece faydalanıldığının tespit edilmiş olması bir yayının hükümlü ya da tutuklulara verilmemesi şeklindeki müdahalenin demokratik bir toplumda gerekliliği yönünden yeterli bir gerekçe olarak görülemez.
59. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
60. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvurucuya verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle yeniden yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayının ya da hakkında toplatma kararı bulunan yayınlardan alıntı yapılan sayfaların başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
61. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
62. Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
63. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvurucuya verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle yeniden yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayının başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidir.
64. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin -Anayasa Mahkemesinceortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle- yeniden yargılama yapmak ve yargılamanın sonucuna göre yeni bir değerlendirme yaparak dokümanın başvurucuya verilip verilmemesi hakkında yeni bir karar vermek üzere Ankara 1. İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin dosya içerisinde bulunan başvuruya konu doküman ile birlikte ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2012/3460, K.2012/3657) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/11/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY YAZISI
1. Anayasa'nın 26. maddesinin, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlarını belirleyen ikinci fıkrasında “Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması … amaçlarıyla sınırlanabilir” denilmiş; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ise ifade özgürlüğünün “… ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, … amacıyla, hukuken öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara” tabi tutulabileceği belirtilmiştir.
2. Başvurucunun şikayetine konu olan ve cezaevinde kendisine verilmeyen dokümanlar, cezaevi eğitim kurulunca sakıncalı bulunmuş, infaz hakimliği ve son aşamada bu kararı denetleyen Ağır Ceza mahkemesince de itirazlar reddedilmiştir.
3. İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin, bahse konu yayınların Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde belirtilen sınırlandırma nedenleri kapsamındaki tehlikenin somut niteliği karşısında ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
4. PKK terör örgütü kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan’ın 2013/409 sayılı bireysel başvuruya konu olan kitaplarında (2013/409, §§ 25-36), Türkiye Cumhuriyeti topraklarının da önemli bir bölümünü içeren bölge için önerdiği modelin mahiyeti ve buna ulaşmak için gerekirse PKK ve KCK tarafından, son otuz yılda görülenden de şiddetli bir mücadele yapılması tavsiye ve çağrısında bulunulduğu bilinmektedir.
5. Suriye’deki iç savaş şartlarında emperyalist hedefleri bulunan büyük devletlerin de yönlendirme, yardım ve manipülasyonlarıyla oluşturulmuş ve oluşturulmasına çalışılan, PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG hakimiyetindeki bölge ve sözde yönetimler, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu teşebbüsü ve geleceğindeki belirsizlikler, PKK’nin ülkemizdeki terör faaliyetlerini sürdürmesi, birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’ye yönelik tehditlerin halen bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü açıktır.
6. Bu nedenle, cezaevindeki bir hükümlünün ifade özgürlüğü kapsamında erişebileceği her türlü mektup, kitap, yayın ve dokümanın yasaklanmasına yönelik müdahalenin ölçülülüğünün, sınırlandırılma nedenlerinin somut şartlara göre değerlendirilmesi suretiyle belirlenmesi gerekir.
7. Anayasa Mahkemesi Genel Kurul çoğunluğunca, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmış ise de; ihlal kararında, başvuruya konu dokümanın içerik yönünden cezaevine sokulabilir nitelikte olduğu tesbitine değil, başvurucuya verilmemesinin demokratik bir toplumda neden gerekli olduğuna dair ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilmemiş olması değerlendirmesine dayanılmıştır.
8. Bahse konu dokümanların nerelerinin ne şekilde sakıncalar doğurduğuna ilişkin ayrıntılı bir gerekçe belirlenmesinin, yasaklı kitaplardan alınan bölümleri hangi mahkemenin hangi tarih ve sayılı kararı ile yasaklandığının belirtilmesinin, kamu makamlarına ölçüsüz bir külfet, hatta imkansız bir görev yükleyeceği açıktır. Bu tür dokümanlarda aynı hususlara farklı yerlerde yer vermek, kitap adlarını değiştirmek veya hiç zikretmemek, sayfa numaralarını karıştırmak, farklı şekillerde fotokopi çekmek gibi yöntemlerle birbirinden şeklen farklı ancak içerik olarak benzer namütenahi sayıda doküman üretilebilecektir. Bunların her bir sayfası, paragrafı ve satırı üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapılmasını beklemek, kabul edilebilir ve makul bir beklenti değildir. Dolayısıyla, yargı denetimini yapan İnfaz Hakimliğinin ve Ağır Ceza Mahkemesinin, cezaevi güvenliği için oluşturulabilecek tehlikeyi en iyi değerlendirebilecek durumda olan Eğitim Kurulu’nun kararına yapılan itirazı reddederken genel ve global bir gerekçeye yer vermiş olmalarında, demokratik bir toplumda gereklilik noktasından bir ihlal bulunmamaktadır. Belirtilen gerekçe, başvurucunun ve herkesin anlayabileceği kadar açıktır.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca da dokümanların içeriği konusunda bir değerlendirme yapılmamış, İnfaz Hakimliğince yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmiş, ihlal kararının, dokümanların başvurucuya verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamayacağının altı çizilmiştir. Başka bir deyişle, ifade özgürlüğünün esasına ilişkin bir ihlal tesbit edilememiştir.
9. Yeniden yargılama, infaz hakimliğine ve itiraz mercii ağır ceza mahkemesine gereksiz bir külfet yükleyecek olmasına karşın, başvurucunun korunmaya değer bir temel hakkının varlığından söz edilemeyeceği açıktır.
10. Bu nedenle, 2013/409 ve 2013/3614 sayılı başvurulara ilişkin karşıoy gerekçelerinde de yer alan hususlar çerçevesinde, başvurucunun ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle Genel Kurul görüşlerine katılmamaktayım.
Üye