TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TANER KURBAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1582)
|
|
Karar Tarihi: 7/11/2013
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Şebnem NEBİOĞLU ÖNER
|
Başvurucu
|
:
|
Taner KURBAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Yücel GÖKTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, idari yargıda
açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 21/2/2013
tarihinde İstanbul 10. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 26/7/2013 tarihinde, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Haydarpaşa Gümrük
Saymanlığında görev yapan başvurucu tarafından, Gümrük Kanunu hükümleri
uyarınca aldığı fazla çalışma ücretlerinin, Maliye Bakanlığı personeline Vergi
Usul Kanunu’nun ek 13. maddesi uyarınca yapılmakta olan ek ödemeden mahsubu
uygulamasına karşı ilgili idareye yapılan itiraz başvurusu zımnen reddedilmiştir.
6. Başvurucu tarafından 29/9/2004 tarihinde, belirtilen işlemin iptali ile 19/7/2002
tarihinden itibaren kesilen 6.693,15 TL’nin yasal faizi ile birlikte ödenmesi
istemiyle açılan dava sonucunda, İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 25/10/2005 tarih
ve E.2004/2412, K.2005/2028 sayılı kararıyla, dava konusu işlemin iptaline ve
29/5/2004 tarihinden itibaren hesaplanacak fazla çalışma ücretinin mahsup
edilen 1.692,60 TL’lik kısmının başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal
faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir.
7. İlk derece Mahkemesince
verilen kararın, Danıştay 2. Dairesinin 13/10/2010
tarih ve E.2008/1252, K.2010/3810 sayılı kararı ile kısmen onanmasına ve kısmen
bozulmasına karar verilmiştir.
8. Bozma sonrası yapılan
yargılama neticesinde, İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 23/9/2011
tarih ve E.2011/1508, K.2011/1276 sayılı kararı ile başvurucunun davasının
kabulüne karar verilmiştir.
9. Karar temyiz edilmekle,
Danıştay 2. Dairesinin 7/11/2012 tarih ve E.2012/5192,
K.2012/6816 sayılı kararı ile onanmıştır.
10. Onama kararı 8/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu
tarafından karar düzeltme kanun yoluna müracaat edilmemiştir.
11. Karara 13/2/2013
tarihinde kesinleştiğine dair şerh verilerek, aynı tarihte kesinleşmiş karar
sureti başvurucu vekiline elden tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
12. 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. ilâ 50. ve 54. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 7/11/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
21/2/2013 tarih ve 2013/1582 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, Gümrük Kanunu
hükümleri uyarınca aldığı fazla çalışma ücretlerinin, Maliye Bakanlığı
personeline Vergi Usul Kanunu’nun ek 13. maddesi uyarınca yapılmakta olan ek
ödemeden mahsubu uygulamasına karşı 10/7/2004
tarihinde ilgili idareye yaptığı itiraz başvurusunun reddedilmesi akabinde
29/9/2004 tarihinde idari yargıda açtığı davanın sekiz yılı aşkın süre sonra
neticelendirildiğini beyan ederek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.”
16. 30/11/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un, “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir”
17. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru
yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir
mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten
itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen
delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun
mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya
reddeder.”
18. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvuru
süresi ve mazeret” kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
19. Bireysel başvurunun kabul
edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı,
bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen nazara alınması gereken bir
başvuru koşuludur (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Belaousof ve Diğerleri/Yunanistan, B. No: 66296/01, 27/5/2004, § 38).
20. Yukarıda belirtilen hükümler
uyarınca bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin
kararın kesinleştiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu yönüyle başvuru yollarının
tüketilmesi ve başvuru süresine ilişkin koşullar arasında yakın bir bağlantı
bulunmaktadır. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları
ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekir. Olağan başvuru yollarının tamamının
tüketilmesi ibaresinin katı bir şekilde yorumlanması, bir takım başvurular
açısından bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmayan neticelere yol
açabilecektir. Bu nedenle, olayın özel şartları içinde etkisiz ve yetersiz olan
bir kanun yolunun tüketilmesi şartı aranmaksızın, her bir başvuru yolunun somut
başvurular açısından etkili olup olmadığının münferiden denetlenmesi
gerekmektedir.
21. Bireysel başvurunun, başvuru
yolu öngörülmüş olması halinde bu yolun tüketildiği ve buna ilişkin kararın
kesinleştiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği
belirtilmekle beraber, başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi
hususunda başvurucunun nihai karardan yeterince bilgi sahibi olması
aranacaktır. Bu noktada, nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hallerde tebliğ
tarihinin, tebliğ şartı öngörülmeyen hallerde ise başvurucunun kararın
içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Benzer
yöndeki AİHM kararları için bkz Worm/Avusturya,
B. No: 22714/93, 29/8/1997, § 33; Papachelas/Yunanistan, B. No: 31423/96, 25/3/1999, §
30).
22. Başvuruya konu uyuşmazlığın
idari yargıda açılmış olan bir davaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. 2577 sayılı
Kanun’un 46. ilâ 50. ve 54. maddeleri uyarınca, idari yargı alanını
ilgilendiren bir uyuşmazlığa dair kararın şekli anlamda kesinleşmesi için
olağan kanun yolları olan temyiz ve karar düzeltme kanun yollarının tüketilmesi
aranacaktır. Ancak somut başvuru açısından, başvurucu tarafından karar düzeltme
yoluna başvurulmamış olduğu görülmektedir.
23. Başvurucunun belirli bir
hukuk yolunun etkililiği konusunda sadece bir kuşku duyması, kendisini o hukuk
yolunu tüketme yükümlülüğünden kurtarmamakla beraber (Benzer yöndeki AİHM
kararları için bkz. Epözdemir/Türkiye, B. No: 57039/00, 31/01/2002; Pellegriti/İtalya,
B. No: 77363/01, 26/5/2005), somut başvuruda olduğu gibi, şikâyetini özü
itibarıyla ilk derece mahkemesi ve temyiz mahkemesi önünde ileri sürmüş olan
başvurucu tarafından, usul hükümleri uyarınca olağan bir kanun yolu olduğu
kabul edilmekle birlikte etkili görülmeyerek karar düzeltme kanun yoluna
başvurulmamışsa, temyiz onama kararıyla başvuru yolları tüketildiğinden onama
kararının öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda
bulunulması gerekir (B. No: 2013/1936, 18/9/2013, § 23-24).
24. Başvuruya konu yargılamaya
ilişkin olarak, Danıştay 2. Dairesinin 7/11/2012 tarih
ve E.2012/5192, K.2012/6816 sayılı onama kararının 8/1/2013 tarihinde
başvurucuya tebliğ edildiği ve başvurucu tarafından karar düzeltme yoluna
gidilmeksizin kararın 13/2/2013 tarihinde kesinleştiği, belirtilen tarihte
kesinleşmiş karar suretini tebliğ alan başvurucu tarafından bu tarih otuz
günlük sürenin başlangıç tarihi olarak değerlendirilerek, 21/2/2013 tarihinde
başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
25. Yukarıda belirtilen
tespitler uyarınca başvurunun, 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesi gereği tebliğ
şartı aranan Danıştay onama ilamının başvurucuya tebliğ edildiği tarih olan 8/1/2013 tarihinden itibaren otuz günlük bireysel başvuru
süresi içinde yapılmadığı anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan nedenlerle,
Danıştay 2. Dairesinin onama ilamının tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük
başvuru süresi içinde yapılmayan başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “süre aşımı”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 7/11/2013
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.