TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUHAMMET KAPLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/1586)
Karar Tarihi: 18/9/2013
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Murat AZAKLI
Başvurucu
Muhammet KAPLAN
Vekili
Av. Kürşat KARACABEY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, taşınmazının imar planında spor alanı olarak ayrılması nedeniyle Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Yenimahalle Belediye Başkanlığı aleyhine Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında ileri sürülen olumlu görev uyuşmazlığı üzerine, Uyuşmazlık Mahkemesince, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görev itirazının reddine dair kararın kaldırılmasının anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 26/2/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Ankara ili Yenimahalle ilçesinde bulunan başvurucuya ait taşınmaz, imar planında spor alanı olarak ayrılmıştır.
6. Başvurucu, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Yenimahalle Belediye Başkanlığı aleyhine Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada, taşınmazına kamulaştırmasız el atıldığı gerekçesiyle taşınmazın bedelinin ödenmesi karşılığında davalılar adına tapuya tescilini, ecrimisil ödenmesini, olmadığı takdirde müdahalenin önlenmesini talep etmiştir.
7. Yargılama sırasında davalılar, idari yargı yerinin görevli olduğu iddiasıyla görev itirazında bulunmuşlar, Mahkemece, 19/9/2012 tarih ve E.2012/6 sayılı kararla davanın, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na dayanan kamulaştırmasız el atmaya bağlı tazminat davası olduğu gerekçesiyle görev itirazının reddine karar verilmiştir.
8. Davalı Yenimahalle Belediye Başkanlığının olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemi üzerine Danıştay Başsavcılığı, davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği görüşüyle olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
9. Uyuşmazlık Mahkemesince, 24/12/2012 tarih ve E.2012/581, K.2012/474 sayılı kararla imar planının uygulanması sonucu taşınmazın imar planında spor alanı içerisinde kaldığı, davanın imar planı ve imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik tam yargı davası olarak nitelendirilmesi gerektiği kanaatiyle davanın çözümünde idari yargının görevli olduğuna, Yenimahalle Belediye Başkanlığının görev itirazının reddine dair Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
10. Karar, başvurucuya 14/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
11. Anayasa’nın 158. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Uyuşmazlık Mahkemesi, adlî, idarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.”
12. 12/6/1979 tarih ve 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 18. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“... Ancak, esas hakkında son kararı vermeden Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı gelirse yargı mercii bu karara uymak zorundadır.”
13. 2247 sayılı Kanun'un 28. maddesi şöyledir:
“Uyuşmazlık Mahkemesi, vereceği bütün kararların sonuçlarını ilgili Başsavcı ve Başkanunsözcüsüne, görev uyuşmazlığının çözülmesi için kendisine başvuran yargı merciine, kararı beklemesi için yazı yazılmış bulunan yargı merciine veya mercilerine uyuşmazlığın çözülmesi için başvurmuş olan kişilere veya makamlara hemen tebliğ eder.
İlgili yargı mercileri ile bütün makam, kuruluş ve kişiler; mahkeme kararlarına uymak, geciktirmeksizin onları uygulamakla ödevlidirler.
Gerekçeli kararın birer örneği de birinci fıkrada yazılı yerlere ve kişilere gönderilir.”
14. 3/5/1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 8. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 18/9/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 26/2/2013 tarih ve 2013/1586 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, taşınmazının Yenimahalle Belediye Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığınca spor alanı olarak ayrıldığını, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenmesi ve taşınmazın idare adına tescili istemiyle Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada ileri sürülen görev itirazının reddine dair kararın Uyuşmazlık Mahkemesince kaldırıldığını ve idari yargı yerinin görevli olduğuna karar verildiğini, olumlu görev uyuşmazlığının mecburi dava arkadaşı olan davalılar Yenimahalle Belediye Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığınca birlikte ileri sürülmesi gerekirken yalnızca Yenimahalle Belediye Başkanlığı tarafından ileri sürüldüğünü, bu nedenle görev itirazının reddi gerektiğini, adli yargı yerinin görevli olduğunu, imar planı yoluyla taşınmaza el atılmasının fiili el atmadan farklı olmadığını, Uyuşmazlık Mahkemesi kararıyla idare mahkemelerinde dava açmak zorunda bırakıldığını, adli yargı yerinde dava açarak hak arama hürriyetini kullandığı hâlde anılan kararla bu hakkının elinden alındığını, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davadaki istemlerinin tam yargı davası olarak nitelendirilmesinin de mümkün olmadığını, adli yargı yerinin davaya bakmasının engellenmiş olduğunu, benzer davaların adli yargıda görülerek karara bağlandığını, adli yargı yerinin görevli olduğuna dair Uyuşmazlık Mahkemesi kararları da bulunduğunu belirterek, Anayasa’da düzenlenen mülkiyet hakkı ve adil yargılanma hakkı ile eşitlik ve kanuni hâkim güvencesi ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, yargılamanın yenilenmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, mülkiyet hakkı ve adil yargılanma hakkı ile eşitlik ve kanuni hâkim güvencesi ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmışsa da Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Başvurucunun iddialarının özü, adil yargılanma hakkının ihlali iddiası ile kanuni hâkim güvencesi ilkesinin ihlali iddiası niteliğinde kabul edilerek, bu iddialar yönünden değerlendirme yapılmıştır.
1. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
19. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
20. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
21. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, § 26, 12/2/2013).
22. Uyuşmazlık Mahkemesi, Anayasa’nın 158. maddesinde yüksek mahkemeler arasında düzenlenmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin görevleri, adli, idari veya askeri yargı organlarından en az ikisinin, açılan herhangi bir davada kendilerini görevli saymaları neticesinde ortaya çıkan olumlu görev uyuşmazlıklarını kesin olarak karara bağlamak, adli, idari veya askeri yargı organlarında açılan herhangi bir davada yargı organlarının tamamının kendilerini görevsiz saymaları sonucu ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlıklarını kesin olarak karara bağlamak ve adli, idari veya askeri yargı organlarının aynı konudaki esasa ilişkin kararları arasındaki hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak karara bağlamak olarak sayılabilir. Yukarıda belirtildiği üzere Uyuşmazlık Mahkemesi kararları kesindir.
23. Olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma, adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcılar tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.
24. Başvuru konusu olayda, başvurucu, tapuda adına kayıtlı taşınmazının imar planı ile spor alanı olarak ayrıldığını ileri sürerek taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı iddiasıyla tazminat davası açmıştır. Olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması sonucu Uyuşmazlık Mahkemesince, taşınmazın spor alanı olarak ayrılmasının imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucu gerçekleştirildiği, bu nedenle tazminat isteminin tam yargı davası ile idari yargı mercilerinde ileri sürülebileceği gerekçesiyle Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen görev itirazının reddine dair kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
25. Başvurucu, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması üzerine Uyuşmazlık Mahkemesince, aynı konuda adli yargı yerinin görevli olduğuna dair eski tarihli kararları bulunmasına ve aynı taşınmazdaki diğer hissedarlar tarafından açılan davaların adli yargı yerinde görülerek sonuçlandırılmalarına rağmen, idari yargı yerinin görevli olduğu belirtilerek, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasının mülkiyet hakkını ve eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, olumlu görev uyuşmazlığının, mecburi dava arkadaşı olan davalılar tarafından birlikte ileri sürülmesi gerekirken yalnızca biri tarafından ileri sürüldüğünü, Uyuşmazlık Mahkemesi kararıyla idare mahkemelerinde dava açmak zorunda bırakıldığını, adli yargı yerinde dava açarak hak arama hürriyetini kullandığı hâlde anılan kararla bu hakkının elinden alındığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun anılan iddialarının tamamı adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
26. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesince gereği gibi değerlendirilmiştir.
27. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi, temyiz mercilerinin, uyuşmazlıklara ilişkin olarak, tarafların talepleri ve delilleri arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (B. No: 2012/1056, § 36, 16/4/2013).
28. Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Kanuni Hâkim Güvencesi İlkesinin İhlal Edildiği İddiası
29. Anayasa’nın 37. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.
Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.”
30. Hukuk devletinde, kanuni hâkim, tabii hâkim olarak anlaşılmalıdır. Tabii hâkim kavramı ise dar anlamda, suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerini yasanın belirlemesi diye tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla tabii hâkim ilkesi, yargılama makamlarının, suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya hâkimlerin atanmasına engel oluşturur; sanığa veya davanın yanlarına göre hâkim atanmasına olanak vermez (Anayasa Mahkemesinin 20/11/1990 tarih ve E.1990/13, K.1990/30 sayılı kararı).
31. Kanuni hâkim güvencesi ilkesi, olayın niteliğine göre, yargılamanın hangi mahkemede yapılacağının önceden belirlenmiş olması ilkesidir. Yargılama, tabii hâkimi dışında başka bir hâkim tarafından yapılamaz.
32. Başvurucu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararıyla adli yargı yerine idari yargı yerinde dava açmak zorunda bırakılmasının kanuni hâkim güvencesi ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Uyuşmazlık Mahkemesi, Anayasa ile kurulmuş Yüksek Mahkemeler arasında olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığa hangi mahkeme tarafından bakılması gerektiğine karar verir. Uyuşmazlığın esasına dair karar vermez. Somut olayda Uyuşmazlık Mahkemesince, başvurucu tarafından İdare aleyhine açılan davaya bakmaya idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görev itirazının reddine dair kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Davanın esasını çözecek mahkeme, Uyuşmazlık Mahkemesi kararından veya ihtilafın doğmasından sonra kurulan bir mahkeme olmayıp, görev ve yetkileri daha önceden kanunla belirlenmiş bir mahkemedir. Bu durumun kanuni hâkim güvencesi açısından sorun oluşturmadığı açıktır.
33. Açıklanan nedenlerle, Uyuşmazlık Mahkemesi kararında açık bir ihlal saptanmadığından, başvurucunun bu yöndeki iddiası da “açıkça dayanaktan yoksun” bulunmuştur.
V. HÜKÜM
Başvurunun, adil yargılanma hakkının ve kanuni hâkim güvencesi ilkesinin ihlal edildiği iddiaları yönünden “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
18/9/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.