TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SARYA BİLMEZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1712)
|
|
Karar Tarihi: 20/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Sarya
BİLMEZ
|
|
|
2. Ayşe ES
|
|
|
3. Piruze
BİLMEZ
|
|
|
4. Kemal BİLMEZ
|
|
|
5. Ahmet BİLMEZ
|
|
|
6. Abdülvahit
BİLMEZ
|
|
|
7. Abdülmecit BİLMEZ
|
|
|
8. Asya BİLMEZ
|
|
|
9. Abdülcebbar
BİLMEZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Zeydin
KAYA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, murislerinin terör örgütü üyeleri tarafından 1985
yılında öldürülmesi neticesinde bu özel durumları dikkate alınmaksızın 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
başvurunun ve açılan davaya ilişkin yargılama işlemlerinin olayın gerçekleştiği
tarih itibarıyla Kanun kapsamı dışında olduğu gerekçesiyle reddedilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının, mülkiyet hakkının ve eşitlik ilkesinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/02/2013 tarihinde Hakkari
Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 26/11/2013
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 13/2/2014
tarihli görüş yazısı 21/2/2014 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiş
olup başvurucular vekili tarafından 5/3/2014 tarihinde Bakanlık görüşüne karşı
beyan dilekçesi sunulmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular, murislerinin 31/3/1985
tarihinde terör örgütünce öldürüldüğünü iddia ederek oluşan zararları için
31/7/2006 tarihinde Hakkari Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon)
başvurduklarını belirtmişlerdir.
7. Komisyon 17/11/2006 tarihli ve 2006/372 sayılı kararında "...ilgilinin
müracaat dilekçesine bağlı belgelerden, adı geçen A.B.'nin
bölücü terör örgütü mensupları tarafından öldürüldüğü anlaşılmış ve olayın
terör olayları kapsamına girdiği kanısına varılmıştır.Ancak
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki 5233
sayılı Kanun'un geçici 1. maddesine göre 19/7/1987-27/7/2004 tarihleri arasında
terörden dolayı meydana gelen olaylar ve bu olaylardan zarar görenlere bu Kanun
hükümleri uygulanır hükmü yer almaktadır....vuku bulan
olayın yukarıda anılan tarihler arasında olmadığı, 31/3/1985 tarihinde meydana
geldiği anlaşılmıştır. Bu nedenle ilgilinin müracaatı Kanun kapsamı dışında
kaldığından tazminat talebinin reddine.." şeklinde karar vermiştir.
8. Başvurucular tarafından belirtilen ret işlemi aleyhine Van
İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.
9. Van İdare Mahkemesinin 7/11/2007
tarihli ve E.2007/112, K.2007/2448 sayılı kararı ile davanın reddine
hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir;
"...Dava dosyasının incelenmesinden;
davacıların murisi A.B.'nin 30/3/1985
tarihinde terör örgütünce öldürülmesi sebebiyle uğranıldığı iddia olunan
zararın, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkındaki Kanun kapsamında karşılanması amacıyla yapılan başvurunun Hakkari
Valiliği 2 nolu Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı
tarafından, başvurunun Kanun kapsamı dışında olduğu gerekçesiyle reddi üzerine
görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, zararı doğuran olayın, meydana
geldiği tarih itibariyle 5233 sayılı Yasanın kapsamı dışında olduğu açık olup,
davacıların başvurusunun bu gerekçeyle reddine ilişkin dava konusu işlemde
hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
10. Başvurucuların temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 30/11/2011 tarihli ve E.2011/9531,
K.2011/4615 sayılı ilamı ile kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede
ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmediği belirtilerek onanmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucuların karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 24/9/2012 tarihli ve E.2012/6456, K.2012/5732 sayılı ilamı
ile reddedilmiştir. Karar düzeltme isteminin reddi kararı başvuruculara 21/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucular 20/2/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
13. 5233 sayılı Kanun’un 1., 4., 6.,
7., 8., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin
30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı,
Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı
kararı (Celal Demir, B. No:
2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).
14. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Bu Kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya
terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek
kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen
karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.”
15.
5233 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları hâlinde,
19/7/1987 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü
ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında
terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek
kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararları hakkında da bu Kanun
hükümleri uygulanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/4/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
17. Başvurucular; terör örgütü PKK tarafından murislerinin
31/3/1985 tarihinde öldürüldüğünü, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları
talebin ve akabinde açtıkları davanın 5233 sayılı Kanun kapsamında olmadığından
reddedildiğini, Kanun'un kapsamının 19/7/1987 tarihine kadar olduğunu,
murislerinin ise 1985 yılında öldürüldüğünü, verilen kararın adil olmadığını
yargılama sürecinin makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek Anayasa'nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, ayrıca
soyut olarak madde metinlerini yazmak suretiyle Anayasa’nın 2.,
5., 10., 11., 13., 17., 40. ve 152. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal
edildiğini iddia etmiş ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
18. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucuların, 5233
sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla açtıkları davanın
reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 2., 5., 10., 11.,
13., 17., 36., 40. ve 152. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini
iddia ettikleri anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
Başvurucuların ihlal iddiaları aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürdükleri
giderim taleplerinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama prosedürlerinin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle
Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini iddia etmişlerdir.
20. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari
yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu
konuda verdiği kararlarında, Komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler
ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama
sürecinde Komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak
uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle
yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz
yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 61-69; Mahmut
Can Arslan, B. No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014,
§§ 58-66; Celal Demir, §§ 58-66).
Başvurunun kesin olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede gerçekleştiği
ve bu durumun başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı
durumlarda ise makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır (İsmet Kaya, B. No:
2013/2294, 8/5/2014, §§ 46-70).
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
22. Somut davaya bir bütün olarak bakıldığında Komisyona başvuru
tarihi olan 31/7/2006 ile nihai karar olan karar
düzeltme tarihi 24/9/2012 arasında geçen 6 yıl 1 aylık sürede uyuşmazlığın
karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle yargılama
organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olduğu tespit edilemediğinden,
başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön de
bulunmadığından yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurucuların makul sürede yargılanma
haklarına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğu anlaşıldığından başvurunun
bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
24. Başvurucular, murislerinin ölümünün Kanun kapsamı dışında
kaldığı gerekçesiyle davalarının haksız olarak reddedildiği belirterek
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında düzenlenen adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini iddia etmişlerdir.
25. Adalet Bakanlığının başvuruya ilişkin görüş yazısı şu
şekildedir:
"...başvurucuların şikayetlerinin
konusu, 5233 sayılı Kanuna göre yaptıkları tazminat talebinin reddedilmesine
ilişkin olup, Anayasa'nın 17. maddesikapsamına
girecek her hangi bir husus bulunmadığı değerlendirildiğinden, bu konuda görüş
verilmesine gerek bulunmadığı düşünülmektedir.
...
Söz konusu başvuruda başvurucular, Hakkari
valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı'nın 17/11/2006
tarihli kararının iptaline ilişkin başvurusunun reddedildiğinden şikayetçidir.
Yerel mahkeme ilk olarak, 5233 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi uyarınca 5233
sayılı Kanun'un, 19/7/1987 tarihi ile bu maddenin
yürürlük tarihi olan 17/7/2004 tarihleri arasında 3713 sayılı Kanun kapsamında
olan eylemleri kapsadığı tespitini yapmıştır. Van İdare Mahkemesi, bu maddeye
dayanarak başvurucuların murisi A.B.'nin 19/7/1987 tarihinden önce, 30/3/1985 tarihinde öldürüldüğünü
ve bu nedenle 5233 sayılı Kanun kapsamında olmadığı gerekçesiyle davayı
reddetmiştir. Danıştay ise verilen kararı onamıştır.
Bu itibarla Bakanlığımız, başvurucuların söz
konusu şikayetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olup
olmadığının incelenmesi sırasında göz önüne alınmak üzere, yukarıda açıklanan
hususların da Anayasa Mahkemesi'nin dikkatine sunulması gerektiği
kanaatindedir."
26. Bakanlığın görüşüne karşı başvurucular Bakanlığın
Anayasa'nın 17. maddesinin değerlendirilmesine ilişkin görüşlerinin kabul
edilebilir nitelikte olmadığını, murislerinin jandarmaya yakın birisi olduğunu,
devlet yararına çalışması neticesinde PKK tarafından tehdit aldığını, anılan
nedenlerle sadece ölüm yılına bakılarak tazminat taleplerinin reddedilmesinin
hukuka uygun olmadığını, Bakanlığın görüşünde açıkça dayanaktan yoksun olan
başvuruların görüşülmeyeceğinin bildirildiğini, İlk Derece Mahkemesince 5233
sayılı Kanun kapsamının 19/7/1987 tarihi olduğu
gerekçesiyle davalarının reddedilmesinin Anayasanın 10. maddesine aykırı
olduğunu ve iddialarının kanun kapsamında olmadığından reddedilmesinin açık bir
hata ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini iddia etmişlerdir.
27. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin
incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi
tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz
ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 24).
28. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu
şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa
Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).
29. Başvurucular, murislerinin 31/3/1985
tarihinde terör örgütünce öldürüldüğünü iddia ederek oluşan zararlarının
karşılanması talebiyle Komisyona yaptıkları başvurunun reddi neticesinde 5233
sayılı Kanun kapsamında Van İdare Mahkemesinde Komisyon kararının (bkz. § 7)
iptali istemiyle dava açmışlardır.
30. Başvuruya konu İdare Mahkemesi kararında, başvurucuların
murisi A.B.nin 30/3/1985
tarihinde terör örgütünce öldürülmesi sebebiyle uğranıldığı iddia olunan
zararın, 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması amacıyla yapılan başvurunun
Komisyon tarafından başvurunun Kanun kapsamı dışında olduğu gerekçesiyle reddi
üzerine davanın açıldığını, bu durumda zararı doğuran olayın meydana geldiği
tarih itibarıyla 5233 sayılı Kanun'un kapsamı dışında olduğunu, başvurucuların
talebinin bu gerekçeyle reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Başvurucuların
iddiaları, temyiz merciince de incelenip reddedilmek suretiyle Mahkeme kararı
onanmış; karar düzeltme talepleri ise reddedilmiştir.
31. Başvurucuların iddialarına yönelik olarak 5233 sayılı Kanun,
17/7/2004 tarihinde terör eylemleri veya terörle
mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan
kişilerin bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek
amacıyla çıkarılmıştır. Kanun'un uygulama süresi ise geçici 1. maddesiyle
belirlenmiştir. Anılan madde de bu Kanun'un, yayımı tarihinden itibaren bir yıl
içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları hâlinde 19/7/1987 tarihi
ile bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih arasında işlenen 12/4/1991 tarihli ve
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1., 3. ve 4.
maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle
mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler
ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararları hakkında uygulanacağı
düzenlenmiştir. 5233 sayılı Kanun, oluşan ihtiyaçlara yönelik çıkarılan özel
bir giderim usulüdür ve belirli bir süreci kapsamaktadır. Başvurucuların ileri
sürdükleri olayın olduğu tarih Kanun kapsamı dışında kalmaktadır ancak
başvurucuların gerçekleştiğini iddia ettikleri olay akabinde oluşan zararları
için 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunun kapsamında genel hükümlere göredava
açma imkanlarının mevcut olduğu da görülmektedir. Bu çerçevede Derece
Mahkemesinin kararı (bkz. § 9) değerlendirildiğinde kararda bariz takdir hatası
ve açıkkeyfilik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurucular tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından, başvurunun
bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
20/4/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.