logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Serap Keskin [2.B.], B. No: 2013/1815, 16/4/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SERAP KESKİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/1815)

 

Karar Tarihi: 16/4/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Recep BENLİ

Başvurucu

:

Serap KESKİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, kız kardeşi Naile Ekinci’nin Aile Mahkemesinin koruma kararına rağmen, boşanma davası açtığı eşi tarafından öldürülmesi nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinde tanımlanan yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve kardeşinin yaşamını korumaya yönelik tedbirleri almayan kamu görevlilerinin cezalandırılması talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 4/3/2013 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış, Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 30/12/2014 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, 24/7/2011 tarihinde vefat eden Naile Ekinci’nin kardeşidir.

6. Başvurucunun kardeşi olan Naile Ekinci 1/10/1996 tarihinde S.E. ile evlenmiştir. Bu evlilikten iki çocukları olmuştur. Aralarındaki şiddetli geçimsizlik nedeniyle başvurucunun kardeşi 30/5/2011 tarihinde Ankara 10. Aile Mahkemesine boşanma davası açmış aynı zamanda eşinin kendisine ve çocuklarına karşı şiddet, tehdit ve hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle 14/1/1998 tarih ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un (Mülga) 1. maddesi uyarınca kendisine karşı suç işleme olasılığının bulunduğunu belirterek oturduğu evden eşi S.E.’nin uzaklaştırılmasını talep etmiştir.

7. Ankara 10. Aile Mahkemesi 3/6/2011 tarih ve E.2011/763 sayı ile “4320 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince aleyhine tedbir istenilen S.E.'nin tedbir isteyen eşi ve çocuklarına karşı 6 ay süreyle; şiddete ve korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması, eşinin ve diğer aile bireylerinin eşyasına zarar vermemesi, iletişim araçlarıyla eşini rahatsız etmemesi, tarafların müşterek oturduğu, … adresindeki müşterek konuttan uzaklaştırılması, bu konutun aleyhine tedbir verilenin içindeki şahsi eşyalarını aldıktan sonra içindeki eşyalarla birlikte tedbir isteyen Naile Ekinci‘ye ve çocuklarına tahsisi, aleyhine tedbir istenilenin tedbir isteyenin oturduğu eve 50 metreden fazla yaklaşmaması, varsa silah ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi, alkollü veya uyuşturucu maddeyle konuta gelmemesi ve konutta bunları kullanmaması, iş bu kararda belirtilen hususlara uymadığı taktirde tutuklanacağı ve hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedileceği hususunda ihtarat yapılması, (uyarılması) kararın iki örneğinin aynı Yasanın 2. maddesi gereğince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi, kararın bir suretinin taraflara tebliği” şeklinde karar vermiştir.

8. Tedbir kararı 8/6/2011 ve 13/6/2011 tarihlerinde aleyhine tedbir istenen S.E.‘ye, 11/6/2011 tarihinde de Naile Ekinci’ye tebliğ edilmiştir.

9. S.E’nin, uzaklaştırma tedbirine rağmen 24/7/2011 tarihinde saat 02.00 sıralarında eşi ve çocuklarının yaşamakta olduğu konuta balkon demirine ucu kancalı merdiven dayamak suretiyle girerek eşi Naile Ekinci’yi ateşli silahla öldürdüğü daha sonra da aynı silahla intihar ettiği anlaşılmıştır.

10. UYAP kayıtlarına göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ölüm olayına ilişkin olarak başlatılan 2011/88298 sayılı soruşturma kapsamında cesetler üzerinde otopsi işlemi yapılmış ve 155 polis hattına yapılan ihbara rağmen olay yerine gelmediği iddia edilen görevliler hakkında memur suçları soruşturma bürosuna 15/8/2011 tarihinde suç duyurusunda bulunulmuştur.

11. Ankara 10. Aile Mahkemesi de 29/9/2011 tarihinde E.2011/763 sayılı dosya kapsamında koruma tedbirinin uygulanmasında ihmali olduğu düşünülen kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

12. Ankara 10. Aile Mahkemesinin suç duyurusu doğrultusunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2011/109560 sayılı soruşturma sonunda Cebeci Polis Merkezinde görevli memurlar hakkında suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle 18/11/2011 tarih ve 2011/56503 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve bu karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

13. Ölüm olayı ile ilgili olarak yürütülen 2011/88298 sayılı soruşturma sonunda ise Naile Ekinci’yi öldüren eşi S.E.’nin intihar etmesi nedeniyle 2/5/2012 tarih ve 2012/26376 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

14. 15/8/2011 tarihli suç duyurusu kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca “İhmal suretiyle görevi kötüye kullanmak” suçundan dolayı ilgili polis memurları hakkında yürütülen 2011/97763 sayılı soruşturma sonunda “… görevli polis memurlarının 155 Polis İmdat hattına yapılan ihbarı değerlendirerek olay yerine yakın ekiplerin olay yerine intikalinin sağlandığı, ancak ihbarcının olay yeri adresinin numarasını yanlış bildirmesi nedeniyle polislerin doğru adrese gitmedikleri, müracaatçının sabit telefon hattından kendisine ulaşamadıkları, bu haliyle ölüm olayının meydana gelmesinde görevli polis memurlarının ihmallerinin bulunduğuna dair yeterli delil elde edilemediği” gerekçesiyle 25/4/2012 tarih ve 2012/25261 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve bu karar da itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

15. Başvurucu, 7/5/2012 tarihinde Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) aracılığıyla kız kardeşinin Aile Mahkemesinin tedbir kararına rağmen boşanma davası açtığı eşi tarafından öldürülmesi nedeniyle olayda ihmali olduğunu düşündüğü polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

16. Başvurucunun suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma neticesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 20/7/2012 tarih ve K.2012/45631 sayılı kararında "... aynı taraf ve olaya ilişkin olarak daha önce de 18/11/2011 tarih ve 2011/56503 no'lu kararla şüpheliler hakkında soruşturma yapılarak kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, böylelikle 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/7. maddesi de dikkate alınarak aynı taraf ve olaya ilişkin olarak mükerrer soruşturma yapılamayacağı..." gerekçesine dayanarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

17. Anılan karara başvurucu tarafından yapılan itiraz, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/11/2012 tarih ve 2012/3585 Değişik İş sayılı kararıyla “… kovuşturmaya yer olmadığına dair karar usul ve yasaya uygun olup, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçelerin dosya içeriğine uygun olduğu, ileri sürülen itiraz nedenlerinin ise yerinde olmadığı anlaşılmakla” gerekçesine yer verilerek reddedilmiştir.

18. Karar, 4/2/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve başvurucu 4/3/2013 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

19. 14/1/1998 tarih ve 4320 sayılı (Mülga) Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un 1. ve 2. maddeleri şöyledir:

Madde 1 –Türk Medenî Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re'sen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:

 Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin;

 a) Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,

 b) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,

 c) Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,

 ç) Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,

 d) Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,

 e) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,

 f) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.

 Yukarıdaki hükümlerin uygulanması amacıyla öngörülen süre altı ayı geçemez ve kararda hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar olunur.

 Eğer şiddeti uygulayan eş veya diğer aile bireyi aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise hâkim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini göz önünde bulundurarak daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.

 Bu Kanun kapsamındaki başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan icraî işlemler harca tâbi değildir.

 Madde 2 – Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler.

 Koruma kararına uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikâyet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir.

 Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.

 Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur.

 Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.”

20. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” kenar başlıklı 172. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“ (1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 16/4/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/3/2013 tarih ve 2013/1815 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu, kardeşinin Ankara 10. Aile Mahkemesi tarafından verilen koruma ve tedbir kararına rağmen, boşanma davası açtığı eşi tarafından öldürüldüğünü, devletin koruma görevini yerine getiremeyerek yaşam hakkını koruyamadığını belirterek, kamu gücü kullanan ve vazifesini yerine getirmeyen tüm yetkililerin bu bağlamda cezalandırılması ve devletin yükümlülüğünü sorumluluk bilinci içerisinde yerine getirecek bir örnek karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

23. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle mağdur olan ölen kişinin yakınları tarafından yapılabilecektir. Başvurucu, başvuru konusu olayda ölen kişinin kardeşidir. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır. (Sadık Koçak ve Diğerleri, B.No:2013/841, 23/1/2014, § 65).

24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

25. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme’nin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

26. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştikleri tespit edildiği takdirde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 32).

27. Somut olayda, başvurucunun kardeşinin ölümü olayında ihmali olduğu iddia edilen polis memurları hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca iki ayrı soruşturma yürütülmüş ve bu soruşturmalar sonunda verilen 18/11/2011 ve 25/4/2012 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar itiraz edilmeden kesinleşmiştir. Başvurucunun bireysel başvurusuna konu ettiği (7/5/2012 tarihli suç duyurusu ile başlayan) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (30/11/2012 tarihinde kesinleşen) 20/7/2012 tarih ve K. 2012/45631 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı, daha önce aynı olaya ilişkin soruşturma yapıldığı ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği gerekçesine dayanmaktadır. Başvurucu her ne kadar 7/5/2012 tarihli suç duyurusu ile soruşturmayı yeniden canlandırmaya çalışmışsa da, başvurucunun yeni bir delil ileri süremediği de göz önüne alındığında bireysel başvuru açısından aynı olaya ilişkin olarak daha önce verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların tarihlerini dikkate alma zorunluluğu bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle Anayasa Mahkemenin zaman bakımından yetkisi dışında kalan bir davanın, yeni delil ileri sürülmeksizin yapılacak yeni başvurularla canlandırılması olanaklı değildir. Dolayısıyla başvurucunun kardeşinin devlet görevlileri tarafından korunmasında ihmal olduğuna yönelik iddialarla ilgili verilen kararların Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara ilişkin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiği anlaşılmaktadır.

28. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun, kardeşinin devlet tarafından korunmasında kamu görevlilerinin ihmali olduğuna dair iddiaları ile ilgili yapılan soruşturmalar sonucunda verilen kararların Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiği anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Başvurunun, “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 16/4/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Serap Keskin [2.B.], B. No: 2013/1815, 16/4/2015, § …)
   
Başvuru Adı SERAP KESKİN
Başvuru No 2013/1815
Başvuru Tarihi 4/3/2013
Karar Tarihi 16/4/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, kız kardeşi Naile Ekinci’nin Aile Mahkemesinin koruma kararına rağmen, boşanma davası açtığı eşi tarafından öldürülmesi nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinde tanımlanan yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve kardeşinin yaşamını korumaya yönelik tedbirleri almayan kamu görevlilerinin cezalandırılması talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması Zaman Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4320 Ailenin Korunmasına Dair Kanun 1
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi