TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FİKRET GÜNEY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1936)
|
|
Karar Tarihi: 18/9/2013
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Fikret GÜNEY
|
Vekili
|
:
|
Av. Öztürk YILDIZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, maliki olduğu taşınmaza ilişkin olarak
aleyhine açılan dava sonucunda müdahalenin menine ve ecrimisil
tazminatının tahsiline karar verildiğini, mülkiyet hakkının ihlali iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvurunun usule aykırı olarak idari
yönden reddedildiğini belirterek idari ret kararının kaldırılmasını talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 5/3/2013 tarihinde
İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.
3. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde, ihlale neden olduğu ileri sürülen nihai kararın 30/1/2013
tarihinde öğrenilmesine rağmen 30 günlük başvuru süresinin geçmesinden sonra
başvuruda bulunulduğu gerekçesiyle Komisyonlar Başraportörünce,
10/4/2013 tarihinde bireysel başvurunun idari yönden reddine karar verilmiş,
karar 26/4/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
4. Başvurucu, olağan kanun yollarına başvuru süresinin 19/2/2013 tarihinde sona erdiğini, bu tarihten itibaren 30
gün içinde başvuruda bulunduğunu belirterek, başvurunun idari yönden reddine
ilişkin karara itiraz etmiştir.
5. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 13/9/2013
tarihinde, başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı
alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul ili Üsküdar ilçesinde bulunan
taşınmazı 1999 yılında noterde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi
ile satın almış, ancak tapuda devir işlemi gerçekleştirilmemiştir.
8. Başvurucu aleyhine Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde
açılan dava sonucunda, 17/4/2012 tarih ve E.2012/69,
K.2012/107 sayılı kararla başvurucunun taşınmaza müdahalesinin menine, 1.000 TL
ecrimisil tazminatının başvurucudan tahsiline karar
verilmiştir.
9. Temyiz üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 26/12/2012 tarih ve E.2012/10774, K.2012/15895 sayılı
kararıyla hüküm onanmıştır.
10. Onama kararı 30/1/2013 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiş, karar düzeltme isteminde bulunulmamıştır.
B. İlgili Hukuk
11. 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 683.
maddesi, 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3.
maddesinin (2) numaralı fıkrası, 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı mülga Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26/9/2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan
değişiklikten önceki hâliyle 427. ve 440. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 18/9/2013 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 5/3/2013 tarih ve 2013/1936 numaralı
bireysel başvurusunun, Komisyonlar Başraportörlüğünce
idari yönden reddi kararına ilişkin itirazı incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu, İstanbul ili Üsküdar ilçesinde bulunan
taşınmazı 1999 yılında noterde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle
satın aldığını, taşınmaz zamanında teslim edilmediği hâlde 2005 yılında
taşınmaza taşındığını, daha sonra, taşınmazın üçüncü kişilere ikinci bir
satışının gerçekleştirildiğini ve tapuda tescil işlemi yapıldığını öğrendiğini,
gerçek hak sahibi kendisi oluğu hâlde, aleyhine açılan dava sonucunda
müdahalenin menine ve ecrimisil tazminatının
tahsiline karar verildiğini, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvurunun,
30 günlük süre içerisinde yapılmadığı gerekçesiyle idari yönden reddedildiğini,
Yargıtay onama kararını 30/1/2013 tarihinde tebellüğ
ettiğini, ancak hükmün kesinleştiği 19/2/2013 tarihinden itibaren 30 gün
içerisinde başvuruda bulunduğunu, 30/1/2013 tarihinden itibaren 30 gün içinde
başvuruda bulunmasının mümkün olmadığını, zira başvuru yollarının
tüketilmediğini ve hükmün kesinleşmediğini, karar düzeltme yolundan sonuç
alınamayacağı ve karar düzeltme istemi sonunda para cezası verildiği için karar
düzeltme isteminde bulunmadığını belirterek, idari ret kararının kaldırılmasını
talep etmiş ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
14. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkraları şöyledir:
“(5) Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi
içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle
birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli
görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder.”
15. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten,
başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılması gerekir.”
16. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
66. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“(3) Başvurunun; süresinde yapılmadığı, 59 uncu ve 60
ıncı maddelerdeki şekil şartlarına uygun olmadığı ve
tespit edilen eksikliklerin verilen kesin sürelerde tamamlanmadığı hâllerde
Komisyonlar Başraportörü tarafından reddine karar
verilir ve başvurucuya tebliğ edilir. Bu karara tebliğ tarihinden itibaren yedi
gün içinde Komisyona itiraz edilebilir. Bu konuda Komisyonların verdiği
kararlar kesindir.”
17. Bireysel başvurunun kabul
edilebilirlik şartlarından biri başvuru süresidir. Süre, başvurunun her
aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür.
18. Yukarıda belirtildiği üzere, 6216
sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasında, bireysel başvurunun,
başvuru yolları açık olan kararlar için bu yolların tüketildiği, başvuru yolu
bulunmayan kararlar için ise “ihlalin öğrenildiği” tarihten itibaren 30 gün
içinde yapılması gerektiği belirtildiği hâlde, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
“başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği” tarihten
itibaren 30 gün içinde bireysel başvuru yapılması gerektiği düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere İçtüzük’te,
ihlale neden olduğu iddia edilen kararın öğrenilmesi ile birlikte hükmün
kesinleşmiş olması şartı da aranmaktadır.
19. Hukuk davalarında olağan kanun yolları temyiz ve karar
düzeltme yoludur. Karar düzeltme yolu açık olan bir hükmün kesinleşmesi, karar
düzeltme istemi sonunda verilen ret kararıyla veya karar düzeltme yoluna
başvurulmamışsa temyiz onama kararının tebliğinden itibaren karar düzeltme
başvuru süresinin sonunda gerçekleşir. Bu durumda, karar düzeltme yolu açık
olan ve karar düzeltme yoluna başvurulmayan bireysel başvurularda 30 günlük
başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı hususunun açıklığa
kavuşturulması gerekir.
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 35. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre, “Uluslararası Hukukun genel olarak kabul edilen
prensiplerine göre, ancak iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve kesin
karardan itibaren altı aylık süre içinde Mahkeme’ye başvurulabilir.”
Altı ay kuralının amacı, hukukun güvenliğini artırmak ve AİHSuyarınca
benzer konuların ortaya çıktığı davaların, makul süre içerisinde görülmesini
sağlamak, ayrıca yetkili makamları ve diğer ilgili kişileri, uzayan süreboyunca belirsizlik altında kalmaktan korumaktır (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Bulut ve
Yavuz / Türkiye, no. 73065/01, 28/5/2002).
21. AİHM’e yapılan başvurulara ilişkin
olarak, mevcut iç hukuk yolu bulunmaması veya etkin olmadıkları sonucuna
varılması durumunda, altı aylık süre, şikâyette bulunulan olay tarihinden
itibaren işlemeye başlar. Başvurucuların önce bir iç hukuk yoluna
başvurdukları, ancak bu başvuru yolunu etkisiz kılacak koşulların daha sonra
farkına varacakları veya varmaları gereken özel koşullar bulunabilir. Böyle bir
durumda, altı aylık süre, başvuranın bu koşulların farkına vardığı veya varması
gereken tarihten itibaren hesaplanabilir (AİHM,
Hazar ve Diğerleri / Türkiye, no. 62566/00, 10/1/2002).
22. Görüldüğü üzere AİHM, Sözleşme’nin 35. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında düzenlenen altı aylık başvuru süresini, yalnızca hükmün
kesinleşmesinden değil, etkin olmadığı düşünülen başvuru yollarına gidilmediği
takdirde, ihlale neden olduğu ileri sürülen karar veya olayın öğrenilmesinden
itibaren başlatmaktadır.
23. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
yukarıda anılan maddesinde, bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin
olarak “başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği”
tarihten söz edilmekte ise de bu ibarenin ihlale neden olduğu ileri sürülen
nihai kararın öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir. Karar düzeltme yolu
açık olan bir hükme yönelik olarak, etkili görmedikleri için bu yola
başvurmayan başvurucular, temyiz onama kararını öğrendikleri tarihte ihlale
neden olduğunu ileri sürdükleri kararı öğrenmiş olup, karar düzeltme yoluna
başvurmayarak, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullanmışlarsa,
buna ilişkin süreye riayet etmeleri beklenir. Her ne kadar derece mahkemesi
kararı, karar düzeltme süresi sonunda kesinleşmekte ise de başvurucular bu yola
başvurmadığında, temyiz onama kararı ile ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri
kararı öğrendiklerine göre, bu tarihten itibaren 30 gün içinde başvuruda
bulunmaları gerekir. Aksi düşünüldüğü takdirde, davacı veya davalı sayısı çok
olan dava dosyalarında temyiz onama kararının tüm taraflara tebliğinden sonra
başvurucular dışında karar düzeltme yoluna başvurulmuşsa bu istemin sonucunun
beklenerek hükmün kesinleşmesi şartının dikkate alınması, başvurucular için farklı
ihlalleri gündeme getirebilir. Karar düzeltme yolunu etkili bir yol olarak
görmeyen başvurucular bireysel başvuruda bulunma yolunu tercih etmişlerse
bireysel başvuruya ilişkin süreye riayet etmelidirler.
24. Başvuruda bulunmak için hükmün kesinleşmesi şartı,
başvuru yollarının tüketilmesi anlamında değerlendirilmelidir. Ancak
başvurucular, etkili yol olarak görmedikleri karar düzeltme yoluna
başvurmamışlarsa, temyiz onama kararıyla başvuru yollarını tükettikleri için
onama kararının öğrenilmesinden itibaren 30 gün içinde bireysel başvuruda
bulunmaları gerekir.
25. Somut olayda başvurucu, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince
verilen onama kararını 30/1/2013 tarihinde tebellüğ
ettiği ve etkili bir yol olarak görmediği için karar düzeltme isteminde bulunmadığı
hâlde 5/3/2013 tarihinde başvuruda bulunmuştur.
26. Başvurucunun itirazının
değerlendirilmesi neticesinde, başvurucunun, ihlale neden olduğunu ileri
sürdüğü karara ilişkin Yargıtay onama kararını 30/1/2013
tarihinde tebellüğ etmesine rağmen, etkili bir yol olarak görmediği için karar
düzeltme isteminde bulunmamış ve onama kararının tebliğ edildiği tarihten
itibaren 30 gün geçtikten sonra bireysel başvuruda bulunmuştur. Dolayısıyla
Yargıtay onama kararının tebliğinden itibaren 30 günlük başvuru süresi içinde
yapılmayan başvurunun idari yönden reddedilmesine ilişkin işlemde hukuka
aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Komisyonlar Başraportörlüğünün 10/4/2013 tarihli idari ret kararına karşı yaptığı itirazın
reddine karar verilmesi gerekmiştir.
V. HÜKÜM
Başvurucunun, Komisyonlar Başraportörlüğünün
10/4/2013 tarihli ve 2013/1936 sayılı idari ret
kararına karşı yaptığı itirazın REDDİNE, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 18/9/2013 tarihinde
OY BİRLİĞİYLE karar verildi.