TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AKÜN GIDA MADDELERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1993)
|
|
Karar Tarihi: 6/5/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 27/6/2015-29399
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Akün Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret
A.Ş.
|
Temsilcisi
|
:
|
Yahya AKEL
|
Vekili
|
:
|
Av. G. Sevil ÖZTÜRK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, ihtirazi kayıtla
verdiği gümrük vergisi beyannameleri üzerine fazladan tahakkuk ettirilerek
ödenen gümrük ve katma değer vergilerinin faiziyle birlikte geri verilmesi
istemiyle açmış olduğu davada faiz talebinin reddedildiğini belirterek,
Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, başvurucu tarafından 6/3/2013
tarihinde İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel
bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 31/10/2013
tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 4/12/2013
tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir
örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının 4/2/2014
tarihli görüş yazısı, 24/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, ancak
başvurucu Adalet Bakanlığı cevabına karşı beyanlarını yasal süresi içinde ibraz
etmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru dilekçesi ile başvuruya konu yargılama dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Mısır Cumhuriyeti’nden pirinç emtiası
getirerek bunların ithalatını yapmak istemiştir.
8. Bandırma Gümrük Müdürlüğü 2006/5 sayılı Dış Ticarette
Standardizasyon Tebliği uyarınca şirketin sunduğu belgelerdeki birim kıymetini
dikkate almayarak referans fiyat uygulamasına gitmiş ve ton başına 570,00
Amerikan Doları birim kıymeti üzerinden vergilendirme yapmıştır.
9. Başvurucu, ihtirazı kayıt ile beyanname vermiş ve
referans fiyat uygulaması üzerine tahakkuk eden gümrük ve katma değer vergisini
ödemiştir.
10. Başvurucunun, ödediği vergilerden 40.000,00 Amerikan
Doları fark kıymete isabet eden kısmının iadesi talebi Bandırma Gümrük
Müdürlüğünün 20/4/2007 tarih ve 2007/1 sayılı işlemi
ile reddedilmiştir.
11. Başvurucunun belirtilen işlem hakkında yaptığı itiraz
Bursa Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğünün 21/5/2007
tarih ve 2007/145 sayılı işlemi ile reddedilmiştir.
12. Başvurucu, anılan işlemin iptali ile fazladan tahsil
edilen vergilerin dava tarihi itibarıyla amme alacaklarına uygulanan faiz
oranında işleyecek faiziyle birlikte tazmini istemiyle Balıkesir Vergi
Mahkemesinde dava açmıştır.
13. Mahkeme 28/2/2008 tarih ve
E.2007/427, K.2008/336 sayılı kararıyla Bursa Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü
işlemini iptal etmiş, başvurucunun faiz istemini ise reddetmiştir.
14. Bu kararın temyizi üzerine, Danıştay Yedinci Dairesi, 14/2/2012 tarih ve E.2008/3994, K.2012/479 sayılı kararıyla
Mahkeme kararının iptal kısmını aynen, faiz talebinin reddine ilişkin kısmını
ise gerekçe değiştirerek onamıştır. Daire kararının farklı gerekçeye ilişkin
kısmı şöyledir:
"..., İdarenin re'sen, ilgilinin başvurusu veya yargı kararı uyarınca iade
edeceği vergiler nedeniyle ilgililerin uğradığı zararın tazmini yoluna
gidilebilmesi Gümrük Kanununun 216'ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesinde olduğu gibi, belli koşulların oluşması halinde, ilgilisine faiz
ödeneceği yolunda kanunda hüküm bulunması, ya da aynı maddenin birinci
fıkrasının birinci cümlesinde olduğu gibi faiz verilemeyeceğine dair aksine bir
hükmün bulunmamasına bağlıdır.
Olayda ise, Mahkemece, tahakkuk işleminin
iptal edilmesi nedeniyle davacıya iade olunması gereken vergilerle ilgili,
Gümrük Kanununun yukarıda açıklanan 216'ncı maddesinin, gümrük vergilerinin
geri verilmesinde İdarece faiz ödenmeyeceği yolundaki açık hükmü karşısında
faiz isteminin reddedilmesinde sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir."
15. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 29/11/2012 tarih ve E.2012/6028, K.2012/6433 sayılı
kararıyla reddedilmiş, karar 7/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu, 6/3/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük
Kanunu’nun (Anayasa Mahkemesi tarafından kısmen iptalinden önceki haliyle) 216.
maddesi şöyledir:
“Yetkili
idareler tarafından, gümrük vergileri ile bunların ödenmelerine bağlı olarak
tahsil edilmiş gecikme faizinin veya gecikme zammının geri verilmesinde idarece
faiz ödenmez. Ancak, geri verme kararının alındığı tarihten itibaren
üç ay içerisinde idarece sözkonusu kararın
uygulanmaması halinde, ilgilinin talebi üzerine, üç aylık sürenin bitiminden
itibaren faiz ödenir. Bu faiz, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun tecil faizine ilişkin hükümlerine göre hesaplanır.”
18. Anayasa Mahkemesinin 22/5/2014
tarihli ve E.2013/104, K.2014/96 sayılı kararının sonuç kısmı şöyledir:
“27.10.1999 günlü, 4458 sayılı Gümrük
Kanunu’nun 216. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa’ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 22.5.2014 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.”
19. 4/1/1961 tarih ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu’nun 112. maddesinin 31/05/2012 tarih ve 6322 sayılı Kanunla değiştirilen
4. fıkrası şöyledir:
“Fazla veya yersiz
olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften
kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin
tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar
geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi
oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde
hükümlerine göre mükellefe red ve iade edilir.”
20. 12/1/2011 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı
Kanunla değişik 89. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Yanlış veya yersiz alınmış olduğu tespit
edilen primler, alındıkları tarihten on yıl geçmemiş ise, hisseleri oranında
işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara veya genel sağlık
sigortalılarına veya hak sahiplerine kanunî faizi ile birlikte geri verilir.
Kanunî faiz, primin Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden ay
başından, iadenin yapıldığı ayın başına kadar geçen süre için
hesaplanır. Ancak Borçlar Kanununun 65 inci maddesi hükmü saklıdır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 6/5/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 6/3/2013 tarih ve 2013/1993 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, hizmet kusuru oluşturan
hukuka aykırı vergilendirme işlemlerinden doğan zararların işlemi yapan idare
tarafından karşılanmasının Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan
idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olması
kuralı ve hukuk devleti ilkesinin gereği olduğunu; ayrıca Gümrük Kanunu’nun
216. maddesinde yetkili idareler tarafından gümrük vergileri ile bunların
ödenmesine bağlı olarak tahsil edilmiş gecikme faizi ve gecikme zammının geri
verilmesinde idare tarafından faiz ödenmeyeceği kuralının yalnızca yetkili
idareler tarafından alınmış bir geri verme kararı bulunduğunda söz konusu
olduğunu, yargı kararı sonucu ilgilisine iade edilmesine karar verilen
vergileri kapsamadığını belirterek faiz isteminin reddedilmesinin Anayasa’da
tanınmış mülkiyet hakkını ihlal ettiğini iddia etmiş ve iadeleri yapılan vergi
miktarına, fazladan tahsilâtın yapıldığı günden iadenin yapıldığı tarihe kadar
amme alacaklarına uygulanan faiz oranında işleyecek faizin bilirkişi
aracılığıyla tespit edilerek ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Başvurucu, somut başvuruya konu fazladan ödenen
vergilerin faiziyle iadesi talepli başvurusuyla ilgili yukarıda sıralanan
şikâyetleri nedeniyle Anayasa’nın 125. ve 35. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların
ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, somut dava ve buna
bağlı olayların özelliklerine göre olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder.
24. Başvurucudan gümrük müdürlüğünce fazla vergi tahsil
edildiği, açtığı dava sonunda yapılan iadelere 4458 sayılı Kanunu’nun 216.
maddesi nedeniyle ve Mahkeme kararıyla faiz ödenmediği, bu nedenle başvurucuya
faiz ödemesiyle ilgili uygulamada bir kamu müdahalesi bulunduğu açıktır.
Başvurucunun fazladan ödenen vergilerin iadesi talepli davada iadelerin faizsiz
yapılmasından şikâyetçi olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle Mahkeme kararının
kesinleşmesi ile kendisi için bir alacağa dönüşen fazladan ödenen bedelin
iadesiyle ilgili sorun mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki
şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyetler için diğer
kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle,
başvuruya ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Başvurucu, ihtirazi kayıtla
verdiği gümrük beyannamesi üzerine fazladan tahakkuk ettirilerek ödenen gümrük
ve katma değer vergilerinin faiziyle birlikte geri verilmesi istemiyle açmış
olduğu davada, Mahkemece faiz isteminin reddedilmesinin mülkiyet hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
27. Adalet Bakanlığı görüş yazısında,
AİHM kararlarında fazla ödenen vergi iadelerinin faizsiz yapılması halinde
ihlal kararı verilebildiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (Sözleşme) Ek
(1) No.lu Protokol’ün vergi konusunda devletlere geniş takdir yetkisi
sağladığı, bununla birlikte bu amaçla yapılan müdahalelerin de ölçülü olması ve
paranın enflasyon karşısındaki değerinin korunması gerektiği ve Anayasa’nın 35.
maddesine ilişkin şikâyet incelenirken bu hususların göz önünde bulundurulması
gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
28. Anayasa’nın “Mülkiyet
Hakkı” kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
29. Anayasa'nın “Temel hak
ve hürriyetlerin sınırlanması” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
30. Sözleşme’ye Ek (1) No.lu Protokol’ün “Mülkiyetin korunması” kenar başlıklı 1.
maddesi şöyledir:
“Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.”
31. Anayasa’nın 35. maddesi ve (1) No.lu Protokol’ün 1.
maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir. Her iki düzenleme
de üç kural ihtiva etmektedir. Sözleşme’nin ilk cümlesi herkese mülkünden
barışçıl yararlanma hakkı verirken Anayasa daha geniş manada mülkiyet hakkını
tanımaktadır. Düzenlemelerin ikinci cümleleri ise kişilerin hangi koşullarda
mülkünden yoksun bırakılabileceğini ya da kişilere ait mülkiyetin hangi
koşullarla sınırlandırılabileceğini hüküm altına almaktadır (Mehmet Akdoğan ve Diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, § 29).
32. Her iki düzenlemenin üçüncü cümleleri ise mülkiyetin
kullanımının kontrolü ya da düzenlenmesine ilişkindir. Anayasa’nın
35. maddesinin son fıkrası mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına
aykırı olamayacağı şeklinde hakkın kullanımına ilişkin genel bir ilkeye yer
verirken, Sözleşme’ye Ek (1) No.lu Protokol’ün
birinci maddesinin ikinci fıkrası devletlere mülkiyeti kamu yararına düzenleme
ile vergiler ve diğer katkılar ile cezaların tahsili konusunda gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusundaki haklarını saklı tutarak taraf devletlerin genel yarara uygun olarak “mülkiyetin kullanımını kontrol” yetkisine
sahip olduklarını kabul etmektedir. Bununla beraber Anayasa’nın
birçok maddesi ilgili olduğu hususta devlete mülkiyetin kullanımının kontrolü
ya da düzenleme yetkisi vermektedir (Necmiye
Çiftçi ve Diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014,
§ 47).
33. AİHM’ne göre ikinci ve üçüncü kurallar, mülkiyetten
barışçıl yararlanma ilkesi şeklinde ifade edilen birinci kuralın özel görünüm
şekilleridir ve bu nedenle genel nitelikli birinci kuralın ışığı altında
anlaşılmaları gerekmektedir (James ve
Diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986,
§ 37).
34. Somut başvuruya konu davada
başvurucu yurt dışından ithal ettiği emtianın beyannamesini tescil ettirmek
istemiş, idarenin ithal edilen malların satış faturalarındaki fiyat yerine
Tebliğ’de belirtilen fiyata göre tescil işlemlerini yapacağını belirtmesi
üzerine tescil anında idarece belirlenen fiyat üzerinden hesaplanan beyannameyi
ihtirazı kayıt düşerek tescil ettirmiş ve tahakkuk eden gümrük ve katma değer
vergilerini ödemiştir. Başvurucu daha sonra Mahkemeden ödediği verginin ödemesi
gereken vergiden fazla olduğu gerekçesiyle fazla ödediği vergilerin faiziyle
birlikte iadesini talep etmiştir. Mahkeme davayı kısmen kabul etmiş ve fazla
ödenen vergilerin iadesine, faiz talebinin ise reddine karar vermiştir. Bu
karar Danıştay’ın onama ve karar düzeltme talebini ret kararları ile
kesinleşmiştir.
35. Başvurucunun yapmış olduğu ödemeden emtianın alış fiyatı
ile Tebliğ’de belirtilen fiyat arasındaki farka tekabül eden kısmın fazla ve
yersiz alındığı Mahkeme kararlarıyla kesinleşmiştir. Alınmaması gerektiği halde
tahsil edilen bedelin bu husustaki mahkeme kararı kesinleştikten sonra ödenmesi
gereken vergi ile ilgisi kalmamış ve devlet için borç, başvurucu için alacak
haline dönüşmüştür. Bu durumda mülkiyet hakkı yönünden yapılan incelemenin
vergilerin tahsilini de kapsayan mülkiyetin kullanımının kontrolü yönünden
değil, 1 No.lu Protokol’de ifade edildiği şekliyle bireylerin mülklerinden
barışçıl yararlanmaları hakkı veya Anayasa’da ifade edildiği şekliyle bireylere
tanınan geniş anlamda mülkiyet hakkı kapsamında yapılması gerekmektedir (Akel Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.,
B. No: 2013/28, 25/2/2015, § 33).
36. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 213 sayılı Kanunu'nun 112.
maddesine 4369 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile eklenen (4) numaralı fıkrada yer
alan fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iadesine mahkemece karar
verildikten üç ay sonra halen ödenmemesi halinde faiz ödeneceğine dair hükmü
iptal ettiği 10/2/2011 tarih ve E.2008/58, K.2011/37 sayılı kararında; “Vergi, devletin vatandaşlardan kamu gücüne dayalı ve
karşılıksız tahsil ettiği bedel olsa da idarece yapılmış olan vergi
tahsilâtının fazla veya yersiz olduğu tespit edildikten sonra bu tahsilât,
mükellefler için bir 'alacak' haline gelmektedir.” ifadesiyle
idarelerin vergi adıyla fazla veya yersiz tahsil ettikleri bedellerin, bu
konudaki mahkeme hükmü ile devlet için borç, bireyler için alacağa dönüştüğü
kabul edilmiştir (Akel Gıda Sanayi ve
Ticaret A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015, §
34).
37. Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan
mülkiyet hakkı, mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir
kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün, mülkiyetini kazanma hakkı,
kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa ve Sözleşme'yle korunan mülkiyet kavramı içerisinde değildir.
Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda, bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün
bir "alacağı" elde
etmeye yönelik "meşru bir beklenti",
Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı
güvencesinden yararlanabilir (Bkz. Kemal
Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014,
§ 36-37).
38. Alacak hakkı, mülkiyet hakkı kapsamında kişilerin temel
haklarındandır (AYM, E.2008/58, K.2011/37, K.T. 10/2/2011).
Asıl alacağa bağlı feri bir hak olan faiz alacağı da hak sahibine maddi bir
menfaat sağlaması sebebiyle ekonomik bir değer olarak Anayasa ve Sözleşme''nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı
kapsamında olup, asıl alacağa bağlı faiz talebi de bu hakkın sağladığı
güvenceden yararlanabilir (Akel Gıda Sanayi
ve Ticaret A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015,
§ 36).
39. Anayasa Mahkemesi, yapılan bir itiraz başvurusu sonucunda
4458 sayılı Kanunu’nun 216. maddesinde yer alan ve somut başvuruya konu davada
uygulanan hükmü, Anayasa Mahkemesinin, 22/5/2014
tarihli ve E.2013/104, K.2014/96 sayılı kararıyla yine Anayasa’nın 2. ve 35.
maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir. Ancak somut başvuruya konu dava,
bahsedilen iptal kararından önce kesinleşmiştir.
40. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence
altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve
yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, sahibi olduğu şeyi dilediği
gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf etme olanağı veren bir
haktır. Anayasa’ya göre bu hakka ancak kamu yararı nedeniyle ve kanunla sınırlama
getirilebilir. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının mutlak bir hak
olmadığı ve kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği belirtilmiştir (Mehmet Akdoğan ve Diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, §§ 28, 32).
41. Anayasa’nın 35. ve 13. maddeleri, mülkiyet hakkına
getirilecek sınırlamaların kamu yararı amacıyla ve kanunla yapılması gerektiği
hüküm altına almaktadır. (B. No: 2013/817, 19/12/2013,
§ 31). Başvurucunun mahkeme kararıyla elde ettiği alacağa faiz veya enflasyon
farkı ödenmeyerek getirilen sınırlandırmanın 4458 sayılı Kanunu’nun 216.
maddesinde yer alan açık hükme dayanılarak gerçekleştirildiği açıktır.
42. Bahsedilen düzenleme ile elde edilmek istenen kamu
yararı, kamu için öncelikli, genel menfaatleri koruyan, kamu hizmetlerinin
sürdürülmesi için zorunlu bir durum olmayıp sadece Devlete başkasının mülkü
üzerinde sebepsiz ve karşılıksız biçimde tasarruf etme hakkını vermektedir
(AYM, E.2013/104, K.2014/96, 22/5/2014). Bununla
birlikte Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde açıkça temelden
yoksun veya keyfi olduğu anlaşılmadıkça yetkili kamu organlarının kamu yararı
tespiti konusundaki takdirine müdahale etmemektedir (Mehmet Akdoğan ve Diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 36). Söz konusu hükmün kamu Hazinesini koruma
amaçlı olduğu ve devletin giderlerini arttırmayı engellemeyi amaçladığı ve bu
konuda başvurucunun da bir şikâyeti olmadığı anlaşıldığından müdahale edilen
başvurucunun mülkiyet hakkı ile ulaşılmak istenen kamu yararı arasında adil bir
denge kurulup kurulmadığı incelenecektir.
43. Anayasa’nın 35. maddesine göre kişilerin mülkiyet hakları
ancak kanunla öngörülmüş usullerle ve kamu yararı gereği, karşılığı ödenmek
suretiyle ellerinden alınabilir. Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük
ilkesi gereği kişilerin mülklerinden mahrum bırakılmaları halinde elde edilmek
istenen kamu yararı ile mülkünden mahrum bırakılan bireyin hakları arasında
adil bir denge kurulması gerekmektedir (Mehmet
Akdoğan ve Diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013,
§ 37).
44. Başvurucu kendisinden fazla veya yersiz tahsil edilen
bedellere amme alacaklarına uygulanacak faizin uygulanmasını talep etmektedir.
Bahsedilen faiz oranı bazı kamu alacaklarının tahsilinde belli koşulların
gerçekleşmesi halinde ve Anayasa’nın 46. maddesindeki düzenlemeye göre de
taksitle ödenmesine karar verilen kamulaştırma bedellerinin ödemesinde
uygulanmaktadır. Bunun dışında fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin
iadesi gibi durumlarda amme alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının
işletilmesine yönelik bir yasal dayanak veya yargı kararlarıyla oluşmuş ve
istikrar kazanmış bir uygulama bulunmamaktadır.
45. Bununla birlikte vergi adı altında tahsil edilen ve
mahkemelerce fazla veya yersiz olduğuna karar verilen tahsilâtların iadesinde
tahsilât ve iade arasında geçen sürede iade edilen bedelin enflasyon karşısında
değerinde meydana gelen aşınmayı ve bu sürede bireylerin bu bedellerden
yararlanamamaları nedeniyle meydana gelen zararlarını telafi etmek ve gerçek
karşılığını geri ödeyebilmek amacıyla, bu bedellere faiz veya enflasyon farkı
işletilmesi mümkündür (Akel Gıda Sanayi ve
Ticaret A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015, §
45).
46. Bir eşyanın devir tarihindeki bedelinin daha sonra
ödenmesi durumunda arada geçen sürede enflasyon nedeni ile paranın değerinde
oluşan hissedilir aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu bedelin
tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkânı da
bulunmamaktadır. Bu şekilde kişiler mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa
uğratılmaktadır (AYM, E.2008/58, K.2011/37, 10/2/2011).
47. Nitekim AİHM, haksız olarak tahsil edilen verginin beş
yıl beş ay sonra faizsiz olarak iade edilmesini, belli bir meblağdan yararlanma
hakkı uzun süre engellenen şahsın, mali durumunda önemli ve kesin zararlara
neden olunduğu, bu durumun sürdürülmesi gereken genel yarar ile kişi yararı
arasındaki dengeyi bozduğu, şahıs üzerine aşırı yük yüklediği gerekçesiyle
mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirmiş ve mülkiyet hakkı çiğnenen şahsa
faiz ödenmesi gerektiğine karar vermiştir (Bkz., Eko-Elda Avee/Yunanistan, B.No:
10162/02, 9/3/2006). Başka bir kararda ise AİHM, yersiz tahsil edilen ve
faiziyle iade edilen vergi nedeniyle mükellefin bu süre içinde daha yüksek
faizle borçlanmak zorunda kalmasını mülkiyet hakkının ihlali olarak
değerlendirmiştir (Bkz., Buffalo S.r.l. in Liquidation/İtalya, B. No:
38746/97, 22/7/2004).
48. Somut başvuruya konu davada başvurucunun fazla ödediğini
iddia ettiği bedellerin iadesi amacıyla açtığı davada Mahkemece 28/2/2008 tarihli, ödenen vergilerin faizsiz olarak iade
edilmesi yönündeki kararın Danıştay Yedinci Dairesinin 14/2/2012 tarihli
kararıyla onandığı ve aynı Dairenin 29/11/2012 tarihli karar düzeltme
başvurusunu reddeden kararıyla kesinleştiği görülmektedir. Başvurucu,
fazla veya yersiz tahsilât yapıldığı tarih ile açtığı davanın lehine
sonuçlanması sonrasında yapılan iade tarihi arasında geçen sürede mülkünün
değerindeki meydana gelen aşınma nedeniyle enflasyona bağlı olarak mağdur
edildiği gibi, bu süre zarfında sahibi olduğu ve kendisinden haksız olarak
alındığı anlaşılan bedeli kullanma, tasarruf ederek veya yatırıma dönüştürerek
gelirinden yararlanma imkânından da mahrum kalarak mağdur olmuştur.
49. Anayasa Mahkemesinin 22/5/2014
tarihli kararı ile iptal edilen ancak somut başvuruya konu davada uygulanan
kural, kamu kurumları ile kişiler arasında kamu idarelerinin kamu gücüne dayalı
yetkilerini kullanırken hatalı işlemleri nedeniyle oluşan alacak-borç
ilişkilerinin alacaklı olan kişilerin aleyhine, kamu kurumlarının da lehine
bozulmasına sebebiyet vermektedir. Ayrıca kural, kamu kurumlarının borcunu
ödemesini geciktirmede teşvik edici olmakta ve vatandaşların Devlete olan güven
duygusunu sarsmaktadır (AYM, E.2013/104, K.2014/96, 22/5/2014).
50. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, somut başvuruya
konu davada idarece vergi adıyla fazla ve yersiz tahsil edilen ve Mahkeme
kararıyla iadesine karar verilen bedelin ödenmesinde 4458 sayılı Kanun’un 216.
maddesi gereği faiz uygulanmadığı, bahsedilen kanun maddesinin somut başvuruya
konu davanın kesinleşmesinden sonra 22/5/2014
tarihinde iptal edildiği, Ülkemizin ekonomik koşulları dikkate alındığında,
başvurucudan fazla veya yersiz yapılan tahsilâtın tarihi ile iadesi amacıyla
açılan davanın lehine sonuçlanması arasında geçen sürede enflasyona bağlı
olarak meydana gelen değer kaybı ve başvurucunun bu süre zarfında kendi mülkünü
kullanma, tasarruf etme, yararlanma hakkından mahrum kalması nedenleriyle
mağdur olduğu, mağduriyete hatalı vergi tahakkuk ve tahsil işlemlerinin neden
olduğu, uygulamanın alacaklı-borçlu ilişkisinin alacaklı başvurucu aleyhine
gümrük idaresi lehine bozulmasına yol açtığı, bahsedilen mağduriyetler dikkate
alındığında, başvurucunun üzerine haklı gösterilemeyecek şekilde orantısız ve
aşırı yük bindiği ve ulaşılmak istenen kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet
hakkı arasında kurulması gereken adil dengenin bozulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
51. Belirtilen nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
52. Başvurucu, kendisinden fazla veya yersiz tahsil edildiği
Mahkeme kararıyla sabit olan bedelin faizsiz iade edilmesinin mülkiyet hakkını
ihlal ettiğini ileri sürerek bilirkişi marifetiyle tahsilât ve ödeme tarihleri
arasında geçen sürede işlemiş faizin tespit edilerek kendisine ödenmesini talep
etmektedir.
53. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
54. Başvuru konusu olayda tespit edilen
ihlal, hatalı vergi tahsili işlemi nedeniyle başvurucudan yersiz veya fazla
tahsil edilen vergilerin iadesinde faiz veya enflasyon farkı ödenmemesinden
kaynaklandığından ve başvurucunun meydana gelen
mağduriyetini tespit ederek telafi edecek şekilde yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için başvurucuya yeniden yargılama başvurusu yapma imkânı
verilmesi amacıyla dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine, yeniden yargılama
yapmak üzere kararın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin
başvurucunun ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin ise reddine karar
verilmesi gerekir.
55. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden
oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan nedenlerle;
A. Başvurucunun,
1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının
İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmak üzere kararın ilgili mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
C. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben
başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
6/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.