TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ KEMAL SONGÜR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2225)
|
|
Karar Tarihi: 6/5/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 27/6/2015-29399
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan
ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal
TERCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail
Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ali
Kemal SONGÜR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 12/12/2007 tarihinde Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinde Kat
Mülkiyeti Kanunu'ndan doğan uyuşmazlık nedeniyle aleyhine açılan davada lehine
vekâlet ücretine hükmedilmediğini, bu durumu düzeltebilmek için yargılama
masraflarına katlanmak zorunda kaldığını ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ve eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, yanlışlıklar sonucu katlanmak zorunda
kaldığı yargılama masraflarının ödenmesini ve tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 1/4/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 31/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 15/12/2014 tarihli
görüşüne karşı başvurucu 9/1/2015 tarihinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında, 12/12/2007 tarihinde on bir davacı tarafından Kat Mülkiyeti
Kanunu'ndan kaynaklanan uyuşmazlık nedeniyle Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinde
dava açılmıştır.
8. Ankara 6. Sulh Hukuk
Mahkemesi, 25/1/2012 tarih ve E.2007/2458, K.2012/114
sayılı kararı ile davacılar tarafından ara karar gereğinin verilen kesin süreye
rağmen yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddine hükmetmiş, ancak
başvurucu lehine avukatlık ücreti takdirinde bulunmamıştır.
9. Başvurucu, lehine avukatlık
ücreti takdir edilmesi ve bu şekilde İlk Derece Mahkemesi kararının
düzeltilerek onanması için temyiz talebinde bulunmuştur.
10. Temyiz incelemesi sonucu,
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, 15/5/2012 tarih ve
E.2012/2970, K.2012/5561 sayılı ilâmı ile İlk Derece Mahkemesinin kararını
düzelterek onamış, ancak başvurucu lehine vekalet ücretine hükmetmek yerine
maddi hata sonucu davacı taraf lehine vekâlet ücreti hükmedilmesi gerektiğine
karar vermiştir.
11. Söz konusu hata nedeni ile
başvurucu maddi hatanın düzeltilmesi isteminde bulunmuş, Yargıtay 18. Hukuk
Dairesi, 1/10/2012 tarih ve E.2012/8672, K.2012/10311
sayılı ilâmı ile tespit ettiği eksikliklerin giderilmesi amacıyla dosyanın
Mahkemesine geri çevrilmesine karar vermiştir.
12. İlk Derece Mahkemesince
eksikliklerin tamamlanmasının ardından, yeniden Yargıtaya
gönderilen dosyaya ilişkin karardaki maddi hatalar, aynı Dairenin 17/1/2013 tarih ve E.2012/14857, K.2013/430 sayılı ilâmı ile
"600 TL maktu vekalet ücretinin
davacıdan alınıp davalıya verilmesine" şeklinde düzeltilmiştir.
13. Bu karar başvurucuya 7/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 1/4/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun "Usul ekonomisi
ilkesi" kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
"Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir
biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla
yükümlüdür."
16. 6100 sayılı Kanun’un “Basit yargılama usulüne tabi dava ve işler” kenar
başlıklı 316. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Basit yargılama
usulü, kanunlarda açıkça belirtilenler dışında, aşağıdaki durumlarda uygulanır:
a) Sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava
ve işler.
…”
17. 6100 sayılı Kanun’un “Yargılama giderlerinin kapsamı” kenar
başlıklı 323. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
a) Celse, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
…
ğ)Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir
olunacak vekâlet ücreti,
…
18. 6100 sayılı Kanun’un “Yargılama giderlerinden sorumluluk” kenar
başlıklı 326. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama
giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.”
19. 23/6/1965 tarih ve 634 sayılı Kat
Mülkiyeti Kanunu’nun “Kat mülkiyetinin devri
mecburiyeti” kenar başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kat maliklerinden biri bu kanuna göre kendisine düşen
borçları ve yükümleri yerine getirmemek suretiyle diğer kat maliklerinin
haklarını, onlar için çekilmez hale gelecek derecede ihlal ederse, onlar, o kat
malikinin müstakil bölümü üzerindeki mülkiyet hakkının kendilerine
devredilmesini hakimden istiyebilirler.”
20. 634 sayılı Kanun’un “Görevli mahkeme” kenar başlıklı ek 1.
maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık
sulh mahkemelerinde çözümlenir.”
21. 3/4/2012 tarihli Hukuk Muhakemeleri
Kanunu Yönetmeliğinin “Yargılama
giderlerinin iadesi” kenar başlıklı 47. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“(1)
Yargılama gideri için tahsil edilen paranın kullanılmayan kısmı hükmün
kesinleşmesinden sonra yazı işleri müdürü tarafından ilgilisine iade edilir.
Hesap numarası bildirilmiş ise iade elektronik ortamda hesaba aktarmak
suretiyle yapılır. Hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan
karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli
olarak gönderilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 6/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
1/4/2013 tarih ve 2013/2225 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
23. Başvurucu, 12/12/2007 tarihinde Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinde Kat
Mülkiyeti Kanunu'ndan doğan uyuşmazlık nedeniyle aleyhine açılan davada hukukun
yanlış uygulanması sonucu lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini, bu nedenle
hükmün düzeltilerek onanması için temyiz talebinde bulunduğunu ve Mahkeme
veznesine 124,65 TL temyiz harcı ile 80,00 TL posta gideri yatırdığını; temyiz
sonucu ilâmda yapılan maddi hatadan dolayı maddi hatanın düzeltilmesi talebinde
bulunduğunu, bu aşamada ise dosyanın eksiklik nedeniyle Yargıtaydan
geri çevrildiğini, eksikliğin tamamlanmasının ardından dosyanın tekrar Yargıtaya gönderildiğini yine bu süreçte Mahkeme veznesine
50,00 TL gider avansı yatırmak durumunda kaldığını; Yargıtay ilâmlarında
yaptığı bu masrafların iadesine dair bir hüküm bulunmadığından anılan
masrafları tahsil edemediğini ayrıca yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ve eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Başvuru dilekçesi ve ekleri
incelendiğinde, başvurucunun, Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen
yargılamada lehine vekâlet ücretine hükmedilmediğini, hukuka aykırı olan bu
durumu düzeltebilmek için temyiz ve karar düzeltme yollarına başvurarak masraf
yapmak zorunda kaldığını, Yargıtay ilâmlarında da yapılan masrafların iadesine
yönelik hüküm bulunmadığından anılan masrafları tahsil edemediğini belirterek,
eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü
anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal iddialarına ilişkin
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Anılan
ihlal iddiaları yargılama sürecinin ve yargılama sonunda verilen kararın adil
olup olmadığına ilişkin olduğundan, adil yargılanma hakkının ihlali iddiası
kapsamında değerlendirilmiştir. Öte yandan başvurucunun makul sürede yargılama
yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ayrıca
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Kanun Yollarına Başvuru Sürecinde Yapılan
Masrafların İade Edilmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
25. Anayasa'nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
26. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
27. Anayasa'nın
148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için
ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal
başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.
28. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
29. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları
ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak
ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda
başvurulabilir (Bayram Gök, B.
No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
30. Bireysel başvuru yolunun
ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için öncelikle hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi
zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun
olarak iletmesi ve bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu
makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek
için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram
Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
31. Bireysel başvurunun ikincil
niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler
önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu
edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de
Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök,
B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
32. Başvurucu, Ankara 6. Sulh
Hukuk Mahkemesinin, vekâlet ücretine hükmedilmemesinden dolayı hatalı olan 25/1/2012 tarihli kararının düzeltilerek onanması için
temyiz talebinde bulunduğunu, talebinin kabul edildiğini ancak yapılan maddi
hata nedeniyle karar düzeltme isteminde bulunmak zorunda kaldığını, bu aşamada
ise dosyanın eksiklik nedeniyle Mahkemesine geri gönderildiğini, belirtilen
eksikliğin tamamlanmasının ardından Yargıtay temyiz ilâmında yapılan maddi
hatanın düzeltilebildiğini, ancak bu süreçte yaptığı yargılama masraflarının
iadesine yönelik hüküm kurulmadığını, dolayısıyla yaptığı masrafları tahsil
edemediğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
33. Adalet Bakanlığı görüşünde,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) mahkemeye erişim hakkı ve mahkeme
ücretleri konusundaki içtihatlarına atıfta bulunduktan sonra, başvurucunun,
yargılama sürecinde yaptığı masrafları, uygulamada kararın kesinleşmesi ile
birlikte aleyhine hüküm verilen taraftan ilamlı icra yoluyla talep
edebileceğini, yargılama sürecinde kullanılmayan ve başvurucu tarafından
yatırılan fazla gider avansının da Mahkemeden iadesini talep edebileceğini,
dolayısıyla başvurucunun anılan ihlal iddiası kapsamında idari ve yargısal
başvuru yollarını tüketip tüketmediğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini
ifade etmiştir.
34. Başvurucu, Adalet
Bakanlığının görüşüne karşı, yargılama sürecinde yapılan masraflara ilişkin bir
itirazının olmadığını, ancak bireysel başvuruya konu ettiği yargılamada yapılan
basit hatalar nedeniyle davanın uzadığını, yargılamanın davalı tarafı
olmasından dolayı mağdur olduğunu beyan etmiştir.
35. Bireysel başvuruya konu
edilen, Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin ilgili dosyasının incelenmesinde,
Mahkemece, başvurucu hakkında açılan davanın, davacılar tarafından ara karar
gereğinin verilen kesin süre içinde yerine getirilmemesi nedeniyle
reddedildiği, kararda avukat ile kendini temsil ettiren başvurucu lehine vekâlet
ücretine hükmedilmediği, başvurucunun anılan kararın vekâlet ücreti yönünden
düzeltilerek onanması için temyiz isteminde bulunduğu, bu istem nedeniyle
124,65 TL temyiz harcı ile 80,00 TL posta masrafı yatırdığı, temyiz incelemesi
sonucu, başvurucunun talebinin kabul edilerek lehine 600,00 TL vekâlet ücretine
hükmedildiği, ancak maddi hata nedeniyle ilâma “600
TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine”
ifadesinin yazıldığı, söz konusu maddi hata nedeniyle maddi hata düzeltme talebinde
bulunulduğu, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 1/10/2012
tarihli ilâmı ile eksiklik nedeniyle dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine
hükmedildiği, başvurucunun da belirtilen eksikliklerin tamamlanmasında
kullanılmak üzere Mahkeme veznesine 50,00 TL gider avansı yatırdığı,
eksikliklerin tamamlanmasının ardından Yargıtaya
gönderilen dosyaya ilişkin maddi hatanın, ilâma, “600 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine”
ifadesinin yazılarak düzeltildiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla,
Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin vekâlet ücreti yönünden hatalı olan kararına
karşı kanun yollarına başvurması sonucu yaptığı yargılama giderlerini tahsil
edemediğini ileri süren başvurucunun, yaptığı masrafları öncelikle yargılama
sonunda aleyhine karar verilen taraftan ya da Maliye Hazinesinden talep etmesi
gerekirken ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiaya ilişkin
olarak idari veya yargısal yollara başvurmadığından, başvuru yollarını usulünce
tüketmediği anlaşılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle, kanun yollarına başvuru sürecinde
yapılan masrafların iade edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının, başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından,
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “başvuru yollarının
tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Üye Serruh
KALELİ bu görüşe katılmamıştır.
b. Yargılamanın
Makul Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiası
37. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti
açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik
nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu
bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
38. Başvurucu, 12/12/2007 tarihinde
Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan
kaynaklanan davada makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
39. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18), Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
40. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
41. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, Sulh Hukuk Mahkemesi
nezdinde açılan Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanan uyuşmazlığın söz konusu
olduğu görülmekle, 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre
yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan
bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Güher
Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§ 49).
42. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih,
12/12/2007 tarihidir.
43. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Bu kapsamda, somut
yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, başvurucunun karar
düzeltme talebinin Yargıtay 18. Hukuk Dairesince kabul edilerek, temyiz
ilâmında yapılan maddi hatanın düzeltildiği 17/1/2013
tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
44. Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan
doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalarda görevli mahkeme, anılan Kanun’un ek 1.
maddesine göre sulh hukuk mahkemeleridir. Yine 6100 sayılı Kanun’un 316.
maddesine göre, bu mahkemelerde basit yargılama usulüne göre yargılama
yapılmaktadır.
45. Basit yargılama usulü, 6100
sayılı Kanun’un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça
belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve
çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir
inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir
yargılama usulüdür (Nesrin Kılıç, B.
No: 2013/772, 7/11/2013, § 65).
46. 6100 sayılı Kanun’un 316.
maddesi ve devamı maddelerinde yer alan bu usulde davalar, mahkemeye sunulan
dilekçe ile açılmakta ve davalının, dava dilekçesinin kendisine tebliğinden
itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini mahkemeye sunması gerekmektedir. Bu
süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla iki hafta uzatılabilmektedir. Basit
yargılama usulünde cevaba cevap ve ikinci cevap aşamaları bulunmamaktadır.
Mahkemeler, 6100 sayılı Kanun’un 320. maddesine göre mümkünse tarafları
duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verirler. Duruşmalı yargılamada
aynı maddeye göre mahkemelerin, tahkikatı ilk duruşma hariç, kural olarak iki
duruşmada tamamlaması ve duruşmalar arasındaki sürenin de bir aydan uzun
olmaması gerekmektedir. Ancak istisnai hallerde ikiden fazla duruşma
yapılabileceği gibi, duruşma araları da bir aydan fazla tutulabilmektedir.
47. Bu şekilde kanun koyucu, Kat
Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanan davaların, bu uyuşmazlıklara bakmakla görevli
mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.
48. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun, davacılar ile aynı binada
oturan başvurucunun bağımsız bölümü üzerindeki mülkiyet hakkının arsa payları
oranında davacılara devredilmesine karar verilmesi istemi olduğu, davanın, verilen
kesin süre içinde davacılarca ara karar gereğinin yerine getirilmemesinden
dolayı 25/1/2012 tarihinde reddedildiği, ancak
kararda, yargılama boyunca kendisini avukat ile temsil ettiren başvurucu lehine
vekâlet ücretine hükmedilmediği, bu nedenle başvurucunun İlk Derece Mahkemesi
kararını, düzeltilerek onanması yönünde temyiz ettiği, Yargıtay 18. Hukuk
Dairesinin, 15/5/2012 tarihli ilâmı ile temyiz talebini kabul ederek, kararın
düzeltilerek onanmasına hükmettiği, ancak yapılan maddi hata nedeniyle başvurucunun,
maddi hata düzeltme isteminde bulunduğu, bu aşamada eksiklik nedeniyle dosyanın
1/10/2012 tarihli ilâmla Mahkemesine geri çevrildiği, eksikliklerin
tamamlanmasının ardından tekrar Yargıtaya gönderilen
dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin,
17/1/2013 tarihli ilâmı ile maddi hatanın düzeltilmesine karar verdiği, böylece
İlk Derece Mahkemesi kararının 17/1/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
49. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (Güher Ergun ve Diğerleri, B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
50. Başvuruya konu Kat Mülkiyeti
Kanunu’ndan kaynaklanan davada yer alan kişi sayısı dikkate alındığında
başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğu ortaya çıkmakla birlikte, davaya
bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu beş yıl bir aylık yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
51. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
52. Başvurucu, başvuru konusu yaptığı
yargılama sürecinde adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yapmış
olduğu toplam 254,65 TL yargılama masrafının ve 250.000,00 TL manevi tazminatın
ödenmesini talep etmiştir.
53. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
54. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin beş yıl bir ay beş günlük yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 2.550,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
55. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen
maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun
maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
56. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Kanun yollarına başvuru sürecinde yapılan masrafların iade edilmemesi nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemesi”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, üye Serruh KALELİ’nin karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA, OYBİRLİĞİYLE,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
B. Başvurucuya net 2.550,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, OYBİRLİĞİYLE,
6/5/2015 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu,
aleyhine açılan ancak reddedilen ve Avukat ile temsil edildiği davada lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasını temyiz etmiş, bunun
için temyiz karar ve başvuru harçları yatırmış, düzeltilerek onanan kararda
maddi hata yapan Yargıtaya, yeniden düzeltme talebi
için istenen gider avansını yatırmış ve Yargıtay 18. Hukuk Dairesi de ilamda ki
maddi hatayı düzeltmiş ancak haklı çıkan başvurucu lehine süreçte yapılan
yargılama masraflarının iadesine yönelik bir hükmün ise kurulmadığı
anlaşılmıştır.
Yargılama
sürecinde kararda ki yanlışları düzelttirmek ve hakkını elde etmek için yapmak
zorunda kaldığı masrafların kararda hüküm altına alınmamış olması nedeniyle
tahsil edemediğinden ve bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiası ile yaptığı başvuru, Mahkememizce yaptığı masrafları tahsil etmek için
idari ve yargısal yollara başvurmadığının anlaşılması diyerek “Başvuru
Yollarının Tüketilmemiş Olması” gerekçesiyle “Kabul Edilemez” bulmuştur.
Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 332. maddesinde;
“Yargılama Giderlerine Hükmedilmesi
1- Yargılama giderlerine,
mahkemece resen hükmedilir.
2- Yargılama gideri,
tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümü hüküm altında
gösterilir,
3- Hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği,
miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceği, mahkemece
ilamın altına yazılır.”
Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesinde;
“Avansın İadesi
1- Hükmün kesinleşmesinden sonra mahkeme kendiliğinden, yatırılan
avansın kullanılmayan kısmının iadesine karar verir. Bu kararın tebliğ gideri
iade edilecek avanstan karşılanır.”
demektedir.
Sözleşme
metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşmenin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin
lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
Anayasa’nın
36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü, diğer temel hak ve
özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan
en etkili güvencelerden biri olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal barışı
güçlendiren, bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme
uğraşının da aracıdır. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece
yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma
hakkını değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır
(AYM, E.2009/27, K.2010/9, K.T. 14/1/2010).
Ankara
6. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının temyizi nedeniyle ortaya çıkan maddi
hataların düzeltildiği karar, yargı sürecinde lehine karar verilen başvurucunun
yaptığı giderleri bir nevi uğradığı kabul edilen zararları karşılamaya yönelik
yasal zorunlulukları içermemektedir.
Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’na göre yargılama giderleri (Madde 326) aleyhine hüküm
verilen taraftan alınmasına karar verilir demektedir. Hükmedilme şekil şartları
da 332. ve 333. maddelerde açıkça yazılıdır.
Başvurucu,
somut olay dikkate alındığında, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme amacı
ile adalet adına mücadele etme zorunda bırakıldığında, hukukun etkin
korumasından, yararlanacağından endişe etmemeli, karar mercileri de kararın
hukuka uygunluğunun sağlanmasında gerekli özeni göstermiş olmalıdırlar.
Yargılama
giderlerine hükmedilmeden verilmiş yargı kararı, başvurucunun aleyhine sonuç
doğuracak, hakka erişimi engelleyecek şekilde kurgulanmış, haklı çıktığı davada
iade alması gerekli masrafların elde edilişini, infazını teminatsız bırakmış,
sözleşmenin altıncı maddesi kapsamında ki güvencelerden yararlanmasını
önlemiştir.
Başvurucunun
yargılama giderlerine ulaşmada yasaca öngörülmüş hiçbir açıklığı taşımayan ilam
hukuki belirliliğe açık aykırılık ve keyfilik taşımaktadır.
Hal
böyle iken, başvurucuya çoğunluk görüşündeki gibi git alacaklarını idari ve
yargısal yolları kullan ve almaya çalış demek suretiyle başvurucuya getirilen
ek yük, bizatihi adil yargılanmanın mahkemeye erişim hakkı unsurları yönünden
tanıdığı güvenceler ile, kamu otoritelerinin keyfi
uygulamalarına karşı teminat içeren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili
maddelerini görmezden gelmek olduğu gibi, karar mercilerine de benzeri hataları
yeniden yapma ve, yasayı uygulamada keyfi davranma meşruiyeti hazırladığı ve
alacağına ulaşmada çektirilen bu sıkıntının mülkiyet hakkı yönünden dahi
ihlalini tartıştırmayan “Başvuru Yollarının Tüketilmemiş Olması” nedeniyle
başvurunun “Kabul Edilemez” bulunduğu şeklindeki çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.