TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET SEHERYILDIZI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/2320)
Karar Tarihi: 3/2/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Bahadır YALÇINÖZ
Başvurucu
Ahmet SEHERYILDIZI
Vekili
Av. Mustafa BAYDAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, disiplin cezasının iptali istemiyle açılan davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/4/2013 tarihinde Erzincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 15/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 11/8/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 18/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 24/8/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) "marangoz teknisyeni" unvanıyla sivil memur olarak görev yapmaktadır.
9. Başvurucu hakkında "amirini tehdit" suçunu işlediğinden bahisle açılan kamu davasında 3. Ordu Askerî Mahkemesinin 7/11/2011 tarihli kararıyla 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, aynı eylem nedeniyle yapılan disiplin soruşturması sonucunda da Kara Kuvvetleri Disiplin Kurulunun 2/8/2011 tarihli kararıyla 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını düzenleyen (D) bendinin (l) alt bendi uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası takdir edilmiştir.
10. Başvurucunun disiplin cezasının iptali istemiyle açtığı davadaAskeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) İkinci Dairesi 7/11/2012 tarihli ve E.2012/13, K.2012/1079 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Her ne kadar davacı vekilince cezanın zaman aşımına uğradığı iddia edilmiş ise de; disiplin amirlerince, davacının 21.03.2011 tarihinde "kademe ilerlemesinin durdurulması" disiplin cezasını gerektiren bir fiil (amiri tehdit suçunu) işlediği hususunun 22.03.2011 tarihinde öğrenilmesini müteakip, mevzuatın aradığı bir aylık süre içinde 28.03.2012 tarihinde davacının ifadesinin alındığı, Birlik Komutanlığınca Vaka Kanaat Raporunun 19.06.2011 tarihinde hazırlandığı, oluşturulan disiplin soruşturma dosyasının silsile yoluyla 27.06.2011 tarihli yazı ile birliğinden 3'üncü Ordu Komutanlığına. 06.07.2011 tarihli yazı ile 3'üncü Ordu Komutanlığından Kara Kuvvetleri Komutanlığına gönderildiği ve Disiplin Kurulu kararı talep edildiği, atamaya yetkili amir olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığı tarafından 20.07.2011 tarihli yazı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin Kurulunun kararının talep edildiği, 02.06.2011 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin Kurulunun kararını verdiği ve bu kararın 03.08.2011 tarihinde atamaya yetkili amire yani Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığına bildirildiği, atamaya yetkili amir tarafından da kararın davacıya tebliğ edilmesi maksadıyla 09.08.2011 tarihinde 3'üncü Ordu Komutanlığına gönderildiği, 657 sayılı Kanun uyarınca yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerine göre disiplin soruşturmasına bir ay içinde başlanmasının ve soruşturmanın tamamlanmasını müteakip en geç 15 gün içinde dosyanın yetkili disiplin kuruluna tevdiinin gerektiği, Muhabere Alay Komutanlığınca 28.03.2011 tarihinde davacının ifadesinin alındığı, 19.06.2011 tarihinde birliğince tanzim olunan Vaka Kanaat Raporu ile tekemmül ettirilen disiplin soruşturma dosyasının 27.06.2011 tarihli yazı ile birliğince 3'üncü Ordu Komutanlığına gönderildiği, 20.07.2011 tarihinde kendisine gönderilen soruşturma dosyasına istinaden Kara Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin Kurulunun 02.08.2011 tarihinde karar verdiği, bu kararın 03.03.2011 tarihinde Kara Kuvvetlen Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığına gönderildiği, 09.06.2011 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından cezanın davacıya tebliği için 3'üncü Ordu Komutanlığına gönderildiği görüldüğünden 657 sayılı Devlet Memurları Kanun'unun 127'inci ve 128’inci maddelerinde geçen süreler içinde soruşturmaya başlandığı, tamamlandığı, kararın verildiği ve cezanın atamaya yetkili amir tarafından davacıya tebliğ edilmek üzere birliğine gönderildiği anlaşılmış ye davacının fiilinin sübutu ve vasıflandırılmasında da herhangi bir eksiklik ya da hata bulunmadığı kanaat ve sonucuna ulaşılmıştır.”
11. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 13/3/2013 tarihli ve E.2013/360, K.2013/311 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
12. Karar, başvurucuya 25/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 1/4/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Başvurucunun 10/4/2013 tarihinde sunduğu ek beyanına göre ceza davasına ilişkin olarak 3. Ordu Askerî Mahkemesinin 13/3/2013 tarihli ve E.2013/189, K.2013/33 sayılı görevsizlik kararı üzerine davaya Erzincan 2. Sulh Ceza Mahkemesi bakmış ve anılan Mahkemenin 4/2/2014 tarihli ve E.2013/235, K.2014/64 sayılı kararıyla başvurucu hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiş ve karar, kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
B. İlgili Hukuk
15. Anayasa’nın 157. maddesi şöyledir:
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.
Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire başkanları hâkim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.
(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/21 md.)Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
16. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 4. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı, Başsavcı, Daire Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında hizmet görürler.”
17. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9. ve 10. maddeleri şöyledir:
“Üyelerin seçimi:
Madde 8 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve üyeler tam sayısının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Cumhurbaşkanınca seçilir.”
“Atanma:
Madde 9 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire başkanlıklarına ve üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi Gazete'de yayımlanır.
Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının askeri hakim sınıfından olması şarttır.”
“Görev süresi:
Madde 10 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Askeri Hakim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.”
18. 1602 sayılı Kanun’un başlıklı 20. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.”
19. 1602 sayılı Kanun’un başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.”
20. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını düzenleyen (D) bendinin (l) alt bendi şöyledir:
“Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek,”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 3/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; disiplin cezasına karşı açtığı davadan sonuç alamadığını, TSK’da görevli sivil memurların askerî hizmete ilişkin işlem ve eylemlerde ''asker kişi'' kabul edilmeleri nedeniyle AYİM'de dava açtığını oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) verdiği kararlarda bu durumun adil yargılanma hakkının ihlali sayıldığını, sivil bir kişi olarak ordu mensubu hâkimlerce yargılanmasından dolayı Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Başvurucu, TSK’da sivil memur olmasına karşın aldığı disiplin cezasının iptali istemiyle açtığı davanın AYİM’de bakılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüş yazısında AYİM'in bağımsız ve tarafsız mahkeme olmadığına gerekçe olarak somut herhangi bir husus ileri sürülmediği, AYİM'in tarafsızlığına kuşku düşürecek bir durum veya yargılamanın bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir durumun bulunmadığı, başvurucunun açtığı iptal davasının AYİM'de görülmesinin onu sivil mahkemelerde yargılanan vatandaşların durumlarından belirgin biçimde farklı bir konuma getirdiği yönünde herhangi bir emareye rastlanılmadığı belirtilerek başvurucunun iddiaları incelenirken bu hususların dikkate alınması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
25. Başvurucu, cevap dilekçesinde başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
26. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
28. Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrasında, hâkimlerin görevlerinde bağımsız oldukları, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri; ikinci fıkrasında ise hiçbir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı belirtilerek hukuk devleti olmanın gereği olan mahkemelerin bağımsızlığı, teminat altına alınmıştır (Mehmet Fatih Yiğit ve diğerleri, B. No: 2014/16838, 9/9/2015, § 90).
29. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak davanın bağımsız ve tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme hakkından açıkça söz edilmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise mahkemelerin tarafsızlığından açıkça bahsedilmemekle beraber Anayasa Mahkemesi içtihadı uyarınca bu hak da adil yargılanma hakkının zımni bir unsurudur. Ayrıca mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur olduğu nazara alındığında Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, Anayasanın 138., 139. ve 140. maddelerinin de tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği açıktır (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014 § 60).
30. Bir mahkemenin idareye ve davanın taraflarına karşı bağımsız olup olmadığının belirlenmesinde üyelerinin atanma şekli ve görev süreleri, dış baskılara karşı teminatların varlığı ve mahkemenin bağımsız olduğu yönünde bir görüntü sergileyip sergilemediği önem arz etmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 28).
31. Tarafsızlık ise davanın çözümünü etkileyecek bir ön yargı, tarafgirlik ve menfaate, davanın tarafları karşısında ve onların leh ve aleyhlerinde bir düşünce veya menfaate sahip olunmamayı ifade eder. Tarafsızlığın öznel ve nesnel olmak üzere iki boyutu bulunmakta olup bu kapsamda hâkimin birey olarak mevcut davadaki kişisel tarafsızlığının yanı sıra kurum olarak mahkemenin de kişide bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerekmektedir (Tahir Gökatalay, §§ 61, 62).
32. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri yönünden askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme gerekliliğinin bulunmadığı, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir. Diğer yandan sınıf subayı üyelerinin en fazla dört yıl görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askerî yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın Aslan, §§ 29, 30).
33. Anayasa’nın 157. maddesinde, AYİM’in askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini yapacağı belirtilmiştir. 1602 sayılı Kanun’un 20. maddesinde ise asker kişinin, TSK'da görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askerî memur, astsubay, askerî öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlar olduğu kural altına alınmıştır.
34. 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca AYİM, yukarıda sayılan kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davalarını, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi hâlinde açılacak tam yargı davalarını çözmek ve karara bağlamakla görevlendirilmiştir.
35. Başvuruya konu olayda başvurucu, amirini tehdit ettiğinden bahisle açılan soruşturma neticesinde Kara Kuvvetleri Disiplin Kurulu tarafından kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmış; bu ceza 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (l) alt bendi uyarınca verilmiş, bu çerçevede başvurucu diğer sivil memurlardan farklı bir usulle disiplin mahkemesi tarafından disiplin cezası ile cezalandırılmadığı gibi verilen ceza da sivil memurlara uygulanan genel kanun durumundaki 657 sayılı Kanun'a dayanılarak verilmiştir.
36. Başvurucu tarafından cezanın iptali istemiyle AYİM’de açılan davada, 1602 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanarak dava dosyasının tekemmül ettirildiği ve karar verildiği, başvurucunun 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yer alıp da 1602 sayılı Kanun’da yer almayan hangi usule ilişkin güvencelerden yararlandırılmadığı hakkında bir iddiada bulunulmadığı görülmüştür.
37. Başvurucu, TSK’da görevli sivil memurların askerî hizmete ilişkin işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıklar için AYİM’de dava açmalarının adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu ileri sürmekte ise de AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğinde olduğu, Anayasa’da yüksek mahkemeler arasında sayıldığı, yasa ile kurulduğu, yargılamaya ilişkin usul kurallarının açık ve öngörülebilir nitelikte olduğu, bu kuralların 2577 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemeler ile benzerlik taşıdığı, 2577 sayılı Kanun’a göre dava açanlara kıyasla 1602 sayılı Kanun'a göre dava açanlara farklı ve belirgin bir yük getirilmediği, 1602 sayılı Kanun’da yer alan kuralların demokratik bir toplumda uyandırması gereken güven duygusuna zarar vermediği, başvurucunun TSK’da görev yapmasından dolayı diğer sivil memurlar ile arasında farklı bir uygulamaya gidilmediği sonucuna varılmıştır.
38. AİHM, TSK bünyesinde sivil memur olarak görev yapan ve "emre itaatsizlikte ısrar" ve "hiyerarşik üste sürekli hakaret" nedeniyle toplam 10 ay hücre hapsine mahkûm edilen başvurucunun yaptığı başvuruya ilişkin verdiği İçen/Türkiye (B. No: 45912/06, 31/5/2011, §§ 39-45) kararında askerî disiplin mahkemelerince öngörülen disiplin cezalarının 10 gün ve 2 ay oda veya göz hapsi olarak değişmesine karşın sivil mahkemelerde aynı tür suçlar için öngörülen cezanın kınama veya aylıktan kesme olarak değiştiğini tespit ettikten sonra böyle bir ayrımın sivil şahıs olarak başvurucuyu, sivil mahkemelerde yargılanan vatandaşların durumlarından belirgin biçimde farklı bir konuma getirdiğini ve bu ayrımın gerekçesinin somut olarak ortaya konulamadığından hareketle Sözleşme'nin 6. maddesinin ihlal edildiğini değerlendirmiştir. Somut başvuru ise sivil memurun açtığı idari davanın AYİM’de görülmesine ilişkin olup başvurunun anılan kararla bağlantısının bulunmadığı anlaşılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
3/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.