TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET SEHERYILDIZI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2320)
|
|
Karar Tarihi: 3/2/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır
YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet
SEHERYILDIZI
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa
BAYDAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, disiplin cezasının iptali istemiyle açılan davanın
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/4/2013 tarihinde Erzincan
2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/4/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 15/6/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 11/8/2015
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 18/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 24/8/2015
tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) "marangoz
teknisyeni" unvanıyla sivil memur olarak görev yapmaktadır.
9. Başvurucu hakkında "amirini tehdit" suçunu
işlediğinden bahisle açılan kamu davasında 3. Ordu Askerî Mahkemesinin 7/11/2011 tarihli kararıyla 5 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiş, aynı eylem nedeniyle yapılan disiplin
soruşturması sonucunda da Kara Kuvvetleri Disiplin Kurulunun 2/8/2011 tarihli
kararıyla 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125.
maddesinin birinci fıkrasının kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını
düzenleyen (D) bendinin (l) alt bendi uyarınca kademe ilerlemesinin
durdurulması cezası takdir edilmiştir.
10. Başvurucunun disiplin cezasının iptali istemiyle açtığı davadaAskeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) İkinci Dairesi 7/11/2012 tarihli ve E.2012/13, K.2012/1079 sayılı kararı
ile davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Her ne kadar davacı
vekilince cezanın zaman aşımına uğradığı iddia edilmiş ise de; disiplin
amirlerince, davacının 21.03.2011 tarihinde "kademe ilerlemesinin
durdurulması" disiplin cezasını gerektiren bir fiil (amiri tehdit suçunu)
işlediği hususunun 22.03.2011 tarihinde öğrenilmesini müteakip, mevzuatın
aradığı bir aylık süre içinde 28.03.2012 tarihinde davacının ifadesinin
alındığı, Birlik Komutanlığınca Vaka Kanaat Raporunun 19.06.2011 tarihinde
hazırlandığı, oluşturulan disiplin soruşturma dosyasının silsile yoluyla
27.06.2011 tarihli yazı ile birliğinden 3'üncü Ordu Komutanlığına. 06.07.2011
tarihli yazı ile 3'üncü Ordu Komutanlığından Kara Kuvvetleri Komutanlığına
gönderildiği ve Disiplin Kurulu kararı talep edildiği, atamaya yetkili amir
olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığı tarafından 20.07.2011
tarihli yazı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin Kurulunun kararının talep
edildiği, 02.06.2011 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin Kurulunun
kararını verdiği ve bu kararın 03.08.2011 tarihinde atamaya yetkili amire yani
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığına bildirildiği, atamaya
yetkili amir tarafından da kararın davacıya tebliğ edilmesi maksadıyla
09.08.2011 tarihinde 3'üncü Ordu Komutanlığına gönderildiği, 657 sayılı Kanun
uyarınca yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerine göre disiplin soruşturmasına
bir ay içinde başlanmasının ve soruşturmanın tamamlanmasını müteakip en geç 15
gün içinde dosyanın yetkili disiplin kuruluna tevdiinin gerektiği, Muhabere
Alay Komutanlığınca 28.03.2011 tarihinde davacının ifadesinin alındığı,
19.06.2011 tarihinde birliğince tanzim olunan Vaka Kanaat Raporu ile tekemmül
ettirilen disiplin soruşturma dosyasının 27.06.2011 tarihli yazı ile birliğince
3'üncü Ordu Komutanlığına gönderildiği, 20.07.2011 tarihinde kendisine
gönderilen soruşturma dosyasına istinaden Kara Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin
Kurulunun 02.08.2011 tarihinde karar verdiği, bu kararın 03.03.2011 tarihinde
Kara Kuvvetlen Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığına gönderildiği, 09.06.2011
tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından cezanın davacıya tebliği için
3'üncü Ordu Komutanlığına gönderildiği görüldüğünden 657 sayılı Devlet
Memurları Kanun'unun 127'inci ve 128’inci maddelerinde geçen süreler içinde
soruşturmaya başlandığı, tamamlandığı, kararın verildiği ve cezanın atamaya
yetkili amir tarafından davacıya tebliğ edilmek üzere birliğine gönderildiği
anlaşılmış ye davacının fiilinin sübutu ve vasıflandırılmasında da herhangi bir
eksiklik ya da hata bulunmadığı kanaat ve sonucuna ulaşılmıştır.”
11. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı karar düzeltme istemi
de aynı Dairenin 13/3/2013 tarihli ve E.2013/360,
K.2013/311 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
12. Karar, başvurucuya 25/3/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 1/4/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Başvurucunun 10/4/2013 tarihinde
sunduğu ek beyanına göre ceza davasına ilişkin olarak 3. Ordu Askerî
Mahkemesinin 13/3/2013 tarihli ve E.2013/189, K.2013/33 sayılı görevsizlik
kararı üzerine davaya Erzincan 2. Sulh Ceza Mahkemesi bakmış ve anılan
Mahkemenin 4/2/2014 tarihli ve E.2013/235, K.2014/64 sayılı kararıyla başvurucu
hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiş ve karar, kanun
yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
B. İlgili Hukuk
15. Anayasa’nın 157. maddesi şöyledir:
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan
makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî
hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı
denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik
yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı
aranmaz.
Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan
başkan ve üyeleri tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf
askerî hâkimler arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim
sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar
arasından, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday
içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.
Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev
süresi en fazla dört yıldır.
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire
başkanları hâkim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre
atanırlar.
(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/21
md.)Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu,
işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla
düzenlenir.”
16. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 4. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı,
Başsavcı, Daire Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
kendilerine sağladığı teminat altında hizmet görürler.”
17. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9. ve 10.
maddeleri şöyledir:
“Üyelerin seçimi:
Madde 8 – (Değişik: 25/12/1981
- 2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve
üyeler tam sayısının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday
arasından,
Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için
gösterilecek üç aday arasından,
Cumhurbaşkanınca seçilir.”
“Atanma:
Madde 9 – (Değişik: 25/12/1981
- 2568/1 md.)
Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına
göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire
başkanlıklarına ve üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı,
Cumhurbaşkanının onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi Gazete'de yayımlanır.
Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının
askeri hakim sınıfından olması şarttır.”
“Görev süresi:
Madde 10 – (Değişik: 25/12/1981
- 2568/1 md.)
Askeri Hakim
sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.”
18. 1602 sayılı Kanun’un başlıklı 20. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti
adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri
ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan
uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer
kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan
uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden
maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan
subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş,
sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.”
19. 1602 sayılı Kanun’un başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri
hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve
maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri
ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve
eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan
doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara
bağlanır.”
20. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının
kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını düzenleyen (D) bendinin (l) alt
bendi şöyledir:
“Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları
veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek,”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 3/2/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; disiplin cezasına karşı
açtığı davadan sonuç alamadığını, TSK’da görevli sivil memurların askerî
hizmete ilişkin işlem ve eylemlerde ''asker kişi'' kabul edilmeleri nedeniyle AYİM'de dava açtığını oysa Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin (AİHM) verdiği kararlarda bu durumun adil yargılanma hakkının
ihlali sayıldığını, sivil bir kişi olarak ordu mensubu hâkimlerce
yargılanmasından dolayı Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Başvurucu, TSK’da sivil memur olmasına karşın aldığı
disiplin cezasının iptali istemiyle açtığı davanın AYİM’de
bakılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüş yazısında AYİM'in bağımsız ve tarafsız mahkeme olmadığına gerekçe
olarak somut herhangi bir husus ileri sürülmediği, AYİM'in
tarafsızlığına kuşku düşürecek bir durum veya yargılamanın bağımsız ve tarafsız
olmadığına ilişkin bir durumun bulunmadığı, başvurucunun açtığı iptal davasının
AYİM'de görülmesinin onu sivil mahkemelerde
yargılanan vatandaşların durumlarından belirgin biçimde farklı bir konuma
getirdiği yönünde herhangi bir emareye rastlanılmadığı belirtilerek
başvurucunun iddiaları incelenirken bu hususların dikkate alınması gerektiği
yönünde beyanda bulunulmuştur.
25. Başvurucu, cevap dilekçesinde başvuru formundaki iddialarını
tekrar etmiştir.
26. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
28. Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrasında, hâkimlerin
görevlerinde bağımsız oldukları, Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak
vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri; ikinci fıkrasında ise hiçbir
organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere
ve hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve
telkinde bulunamayacağı belirtilerek hukuk devleti olmanın gereği olan
mahkemelerin bağımsızlığı, teminat altına alınmıştır (Mehmet Fatih Yiğit ve diğerleri, B. No:
2014/16838, 9/9/2015, § 90).
29. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkının bir
unsuru olarak davanın bağımsız ve tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme
hakkından açıkça söz edilmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise mahkemelerin
tarafsızlığından açıkça bahsedilmemekle beraber Anayasa Mahkemesi içtihadı
uyarınca bu hak da adil yargılanma hakkının zımni bir unsurudur. Ayrıca
mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur
olduğu nazara alındığında Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, Anayasanın
138., 139. ve 140. maddelerinin de tarafsız bir
mahkemede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği
açıktır (Tahir Gökatalay,
B. No: 2013/1780, 20/3/2014 § 60).
30. Bir mahkemenin idareye ve davanın taraflarına karşı bağımsız
olup olmadığının belirlenmesinde üyelerinin atanma şekli ve görev süreleri, dış
baskılara karşı teminatların varlığı ve mahkemenin bağımsız olduğu yönünde bir
görüntü sergileyip sergilemediği önem arz etmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 28).
31. Tarafsızlık ise davanın çözümünü etkileyecek bir ön yargı,
tarafgirlik ve menfaate, davanın tarafları karşısında ve onların leh ve
aleyhlerinde bir düşünce veya menfaate sahip olunmamayı ifade eder. Tarafsızlığın
öznel ve nesnel olmak üzere iki boyutu bulunmakta olup bu kapsamda hâkimin
birey olarak mevcut davadaki kişisel tarafsızlığının yanı sıra kurum olarak
mahkemenin de kişide bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerekmektedir (Tahir Gökatalay,
§§ 61, 62).
32. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme
gerekliliğinin bulunmadığı, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin
Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir. Diğer yandan sınıf subayı
üyelerinin en fazla dört yıl görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda
bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari
veya askerî yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu
subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın Aslan, §§ 29, 30).
33. Anayasa’nın 157. maddesinde, AYİM’in
askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren
ve askerî hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk
ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini yapacağı belirtilmiştir. 1602
sayılı Kanun’un 20. maddesinde ise asker kişinin, TSK'da görevli bulunan veya
hizmetten ayrılmış olan subay, askerî memur, astsubay, askerî öğrenci, uzman
jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil
memurlar olduğu kural altına alınmıştır.
34. 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesi
uyarınca AYİM, yukarıda sayılan kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin
idari işlem ve eylemlerden dolayı yetki, sebep, şekil, konu ve maksat
yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal
edilenler tarafından açılacak iptal davalarını, aynı idari işlem ve eylemlerin
haklarını ihlal etmesi hâlinde açılacak tam yargı davalarını çözmek ve karara
bağlamakla görevlendirilmiştir.
35. Başvuruya konu olayda başvurucu, amirini
tehdit ettiğinden bahisle açılan soruşturma neticesinde Kara Kuvvetleri
Disiplin Kurulu tarafından kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile
cezalandırılmış; bu ceza 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının
(D) bendinin (l) alt bendi uyarınca verilmiş, bu çerçevede başvurucu diğer
sivil memurlardan farklı bir usulle disiplin mahkemesi tarafından disiplin
cezası ile cezalandırılmadığı gibi verilen ceza da sivil memurlara uygulanan
genel kanun durumundaki 657 sayılı Kanun'a dayanılarak verilmiştir.
36. Başvurucu tarafından cezanın iptali istemiyle AYİM’de açılan davada, 1602 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanarak dava dosyasının tekemmül ettirildiği ve karar verildiği,
başvurucunun 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nda yer alıp da 1602 sayılı Kanun’da yer almayan hangi
usule ilişkin güvencelerden yararlandırılmadığı hakkında bir iddiada
bulunulmadığı görülmüştür.
37. Başvurucu, TSK’da görevli sivil
memurların askerî hizmete ilişkin işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıklar için
AYİM’de dava açmalarının adil yargılanma hakkına
aykırı olduğunu ileri sürmekte ise de AYİM’in
bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğinde olduğu, Anayasa’da yüksek
mahkemeler arasında sayıldığı, yasa ile kurulduğu, yargılamaya ilişkin usul
kurallarının açık ve öngörülebilir nitelikte olduğu, bu kuralların 2577 sayılı
Kanun’da yer alan düzenlemeler ile benzerlik taşıdığı, 2577 sayılı Kanun’a göre
dava açanlara kıyasla 1602 sayılı Kanun'a göre dava açanlara farklı ve belirgin
bir yük getirilmediği, 1602 sayılı Kanun’da yer alan kuralların demokratik bir
toplumda uyandırması gereken güven duygusuna zarar vermediği, başvurucunun
TSK’da görev yapmasından dolayı diğer sivil memurlar ile arasında farklı bir
uygulamaya gidilmediği sonucuna varılmıştır.
38. AİHM, TSK bünyesinde sivil memur olarak görev yapan ve
"emre itaatsizlikte ısrar" ve "hiyerarşik üste sürekli
hakaret" nedeniyle toplam 10 ay hücre hapsine mahkûm edilen başvurucunun
yaptığı başvuruya ilişkin verdiği İçen/Türkiye
(B. No: 45912/06, 31/5/2011, §§ 39-45) kararında
askerî disiplin mahkemelerince öngörülen disiplin cezalarının 10 gün ve 2 ay
oda veya göz hapsi olarak değişmesine karşın sivil mahkemelerde aynı tür suçlar
için öngörülen cezanın kınama veya aylıktan kesme olarak değiştiğini tespit
ettikten sonra böyle bir ayrımın sivil şahıs olarak başvurucuyu, sivil
mahkemelerde yargılanan vatandaşların durumlarından belirgin biçimde farklı bir
konuma getirdiğini ve bu ayrımın gerekçesinin somut olarak ortaya
konulamadığından hareketle Sözleşme'nin 6. maddesinin ihlal edildiğini
değerlendirmiştir. Somut başvuru ise sivil memurun açtığı idari davanın AYİM’de görülmesine ilişkin olup başvurunun anılan kararla
bağlantısının bulunmadığı anlaşılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin "açıkça
dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun "açıkça
dayanaktan yoksun olması" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
3/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.