logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Kemal Sungur [1.B.], B. No: 2013/2507, 6/3/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA KEMAL SUNGUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/2507)

 

Karar Tarihi: 6/3/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

Raportör

:

Özcan ÖZBEY

Başvurucu

:

Mustafa Kemal SUNGUR

Vekili

:

Av. Yasin TEKAKÇA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) dini inançları nedeniyle ilişiğinin kesildiğini, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olduğunu, 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici 32. maddenin sağladığı haklardan yararlanmak üzere yaptığı başvurunun kabul edildiğini, ancak emsallerinden farklı olarak, kendisine statü dışında olduğu döneme ait aylık ve özlük haklarının ödenmesi yönünde yaptığı talebin reddedildiğini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin (AYİM) tek dereceli ve son karar mercii olduğunu, subay sınıfından olan üyelerin seçim ve atanma usullerinin hâkimlik teminatı ve yargı bağımsızlığına aykırılık teşkil ettiğini, Mahkemenin kararlarına karşı itiraz ve temyiz yolunun bulunmadığını, karar düzeltme başvurusunun aynı heyetçe incelendiğini, bu talebin reddedilmesi halinde ayrıca para cezasına hükmedildiğini, bu nedenlerle Anayasa’nın 2., 10., 17., 19., 20., 24., 25., 26., 36., 38. ve 60. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 15/4/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 17/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, TSK bünyesinde subay statüsünde görev yapmakta iken, YAŞ kararı ile 5/11/1987 tarihinde resen emekli edilmiştir.

6. Başvurucunun, 10/3/2011 tarih ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. maddeden yararlanma istemi ile Milli Savunma Bakanlığı’na yaptığı başvuru, 13/5/2011 tarihinde kabul edilmiştir.

7. Başvurucu, 17/10/2011 tarihli dilekçesi ile anılan Bakanlıktan 5/11/1987 – 13/5/2011 tarihleri arasındaki sürelere ait aylıklar ile diğer mali haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.

8. Söz konusu idarenin talebe cevap vermeyerek zımnen başvuruyu reddetmesi üzerine, başvurucu tarafından, işlemin iptali istemiyle AYİM’e dava açılmıştır.

9. AYİM Üçüncü Dairesi, 22/11/2012 tarih ve E.2012/1038, K.2012/2286 sayılı kararla, “… Geçici 32’nci madde ile getirilen haklar söz konusu kanun maddesi metninde ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Bununla birlikte madde, görev (statü) dışında geçirilen süreye ilişkin aylık ve diğer mali hakların ödenmesine yönelik bir düzenlemeyi içermemektedir. Bu konu yasama iradesine taalluk eden bir husus olduğundan, bunun eksik düzenleme olarak kabulünün mümkün olmadığı değerlendirilmiş, Anayasaya aykırılık iddiası ciddi görülmemiştir. YAŞ kararıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesildiği tarihten, 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. madde hükümlerinden yararlandırılmasına karar verildiği tarihe kadar geçen döneme ilişkin aylık ve diğer mali haklarının ödenmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır...” gerekçesine yer vererek, yasal dayanaktan yoksun gördüğü davayı reddetmiştir.

10. Bunun üzerine başvurucu, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. AYİM Üçüncü Dairesi, 21/3/2013 tarih ve E.2013/376, K.2013/381 sayılı kararı ile istemi reddetmiş ve bu nedenle 203 TL para cezasının başvurucudan alınmasına karar vermiştir.

11. Bu karar, başvurucuya 6/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, başvurucu, 15/4/2013 tarihli dilekçesi ile 30 gün içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

12. 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesi ve 4/7/1972 tarih ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 4., 8., 9., 10., 63., 66. ve 67. maddeleri.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Mahkemenin 6/3/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/4/2013 tarih ve 2013/2507 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

14. Başvurucu, TSK’den dini inançları nedeniyle ilişiğinin kesildiğini, YAŞ kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olmasının hak arama hürriyetini engellediğini, bu işlemden dolayı Anayasa’nın 2., 17., 19., 20., 24., 25., 26 ve 38. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Başvurucu ayrıca, 6191 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. maddenin sağladığı haklardan yararlanmak üzere yaptığı başvurunun kabul edildiğini, ancak emsallerinden farklı olarak, kendisine statü dışında olduğu döneme ait aylık ve özlük hakları ile OYAK aidat ve nemalarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi yönünde yaptığı talebin reddedildiğini, anılan maddede mali ve özlük haklarının tazminine ilişkin bir kural bulunmadığını, ancak yasa koyucunun iradesinin söz konusu hakların verilmesi yönünde olduğunu, AYİM’in tek dereceli ve son karar mercii olduğunu, subay sınıfından olan üyelerin seçim ve atanma usullerinin hâkimlik teminatı ve yargı bağımsızlığına aykırılık teşkil ettiğini, Mahkemenin kararlarına karşı itiraz ve temyiz yolunun bulunmadığını, karar düzeltme başvurusunun aynı heyetçe incelendiğini, bu talebin reddedilmesi halinde ayrıca para cezasına hükmedildiğini, bu nedenlerle Anayasa’nın 10., 36. ve 60. maddelerinin ihlal edildiğini iddia ederek, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

1. YAŞ Kararına İlişkin İddia Yönünden

16. Başvurucu, dini inançlarından dolayı YAŞ kararı ile TSK’den ilişiğinin kesilmesi ve bu işleme karşı yargı yolunun kapalı olması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

17. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

18. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Mahkemenin zaman bakımından yetkisine ilişkin bu düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

19. Başvurucunun, temel hak ihlaline sebep olduğunu iddia ettiği 5/11/1987 tarihli idari işlemin, 6216 sayılı Kanun’un 76. maddesi ile geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası dikkate alındığında, 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu görülmektedir. Anayasa Mahkemesinin, bu tarihten önce kesinleşen kamu gücü işlemlerini bireysel başvuru yoluyla denetleme yetkisi bulunmamaktadır.

20. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu işlemin 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından, başvurunun “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. AYİM Kararına İlişkin İddialar Yönünden

21. Başvurucu, davasının Mahkemece reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 10., 36. ve 60. maddelerinin ihlal edildiğini belirtmiş ise de, bu yöndeki tüm iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Mahkemenin Mevzuatı Yanlış Yorumladığı İddiası

22. Başvurucu, 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. maddesinin sağladığı haklardan yararlanmasına rağmen, kendisine statü dışında olduğu döneme ait aylık ve özlük hakları ile OYAK aidat ve nemalarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi yönünde yaptığı talebin reddedildiğini, anılan maddede mali ve özlük haklarının tazminine ilişkin bir kural bulunmadığını, ancak yasa koyucunun iradesinin söz konusu hakların verilmesi yönünde olduğunu, Mahkemece talebinin bu şekilde yorumlanmayarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

24. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

25. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

26. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

27. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

28. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No: 2012/828, 21/11/2013, § 21).

29. Diğer taraftan adil yargılanma hakkı bireylere, dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu süreçte karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da bariz takdir hatası veya açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

30. Somut olayda başvurucu, işlemin hukuka aykırı olduğunu belirtmiş, AYİM ise söz konusu maddenin, görev (statü) dışında geçirilen süreye ilişkin aylık ve diğer mali hakların ödenmesine yönelik bir düzenlemeyi içermediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

31. Buna göre, başvurucunun iddialarının esas itibarıyla derece Mahkemesi tarafından Kanun hükmünün yorumlanmasında isabet olmadığına ve dolayısıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmekte ise de; yapılan incelemede, derece Mahkemesince yürütülen yargılama sırasında başvurucunun, bu yoruma ilişkin iddialarını Mahkemeye sunabildiği ve Mahkemece bunların yeterli düzeyde değerlendirildiği (§ 9) anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, somut olayda tüm bilgi ve belgeler dikkate alınarak yapılan yargılama ve kurulan hükümde bariz takdir hatası veya açık keyfilik tespit edilmemiştir.

32. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu bölümünün “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız ve Tarafsız Olmadığı İddiası

33. Başvurucu, subay sınıfından olan üyelerin seçim ve atanma usullerinin hâkimlik teminatı ve yargı bağımsızlığına aykırılık teşkil ettiğini, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının karara bağlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.

34. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askeri hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en fazla dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askeri yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 30; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Mustafa Yavuz ve Diğerleri/Türkiye, B. No: 29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye, B. No: 23522/05, 20/4/2010).

35. Açıklanan nedenlerle, somut olayda mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından, başvurunun bu bölümünün “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Karar Düzeltme Talebinin Reddedilmesi Sonucunda Para Cezasının Verilmesi İddiası

36. Başvurucu, karar düzeltme talebiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine, ayrıca aleyhine para cezasına hükmedilmiş olmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini söylemiştir.

37. Somut olayda başvurucu, karar düzeltme isteminde bulunmuş, Mahkemece talebi reddedilerek, başvurucu aleyhine toplam 203 TL para cezasına hükmedilmiştir.

38. 1602 sayılı Kanun’un 67. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Yargılamanın iadesi ve kararın düzeltilmesi istekleri kanunda yazılı sebeplere dayanmıyor ise isteğin reddine karar verilir ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bu husustaki hükümlerine göre para cezasına da hükmolunur.” kuralına yer verilmiştir.

39. Anılan maddeyle karar düzeltme isteminin reddi halinde başvurucu aleyhine para cezasına hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır. Bu kural, mahkemeye erişim hakkı ile ilişkili bir düzenlemedir. Ancak, mahkemeye erişim hakkı mutlak bir hak değildir. Bazı sınırlamalara tabi tutulabilir. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38, 39). Diğer bir ifadeyle, yükletilen para cezası miktarının, bu hakkı, özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya verilecek olan para cezası miktarı bu çerçevede değerlendirilmelidir.

40. Buna göre, adli sürecin istismarı gerekçesiyle para cezası verilmesi, ilke olarak adil yargılanma hakkına aykırı değildir. Adaletin doğru idaresini sağlamak ve kötü niyetli başvuruları önlemek açısından bu nitelikte düzenlemelerin yapılması meşru ise de, uygulanacak para cezası miktarı, mahkemeye erişim için bir engel olarak kabul edilebilecek kadar yüksek olmamalıdır. (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Maillard/Fransa, B. No: 35009/02, 6/12/2005, §§ 35, 37; Topaloğlu/Türkiye, B. No: 38388/04, 3/7/2012; Dalar/Türkiye, B. No: 35957/05, 21/2/2012, § 52).

41. Somut iddia bu ilkeler kapsamında incelendiğinde, başvurucunun davasının reddedilmesi sonucunda 203 TL para cezası ödemekle yükümlü tutulmasına karar verilmiş ise de, hükmolunan bu miktarın, gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı görülmüştür. Dolayısıyla söz konusu yaptırımın mahkemeye erişim hakkına bir engel teşkil etmediği sonucuna varılmıştır.

42. Açıklanan nedenlerle, Mahkemece karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi üzerine, başvurucu aleyhine para cezasına hükmedilmesinin açık bir ihlal niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, başvurucunun bu yöndeki iddiası da “açıkça dayanaktan yoksun” bulunmuştur.

d. İki Dereceli Yargılamanın Bulunmaması İddiası

43. Başvurucu AYİM’in tek dereceli ve son karar mercii olduğunu, kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını, karar düzeltme taleplerinin aynı daire tarafından incelendiğini, bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

44. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve AİHS’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

45. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir (B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 40).

46. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu ihlal iddialarının Anayasa ve AİHS’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından, başvurunun bu bölümünün “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun;

1. YAŞ kararına ilişkin kısmının “zaman bakımından yetkisizlik”,

2. Mahkemenin mevzuatı yanlış yorumladığı, Mahkemenin bağımsız olmadığı ve karar düzeltme talebinin reddedilmesi sonucunda para cezası verilerek mahkemeye erişim hakkının engellendiği iddialarına ilişkin kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

3. İki dereceli yargılama hakkıyla ilgili kısmının “konu bakımından yetkisizlik”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,

6/3/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mustafa Kemal Sungur [1.B.], B. No: 2013/2507, 6/3/2014, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA KEMAL SUNGUR
Başvuru No 2013/2507
Başvuru Tarihi 15/4/2013
Karar Tarihi 6/3/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) dini inançları nedeniyle ilişiğinin kesildiğini, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olduğunu, 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici 32. maddenin sağladığı haklardan yararlanmak üzere yaptığı başvurunun kabul edildiğini, ancak emsallerinden farklı olarak, kendisine statü dışında olduğu döneme ait aylık ve özlük haklarının ödenmesi yönünde yaptığı talebin reddedildiğini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin (AYİM) tek dereceli ve son karar mercii olduğunu, subay sınıfından olan üyelerin seçim ve atanma usullerinin hâkimlik teminatı ve yargı bağımsızlığına aykırılık teşkil ettiğini, Mahkemenin kararlarına karşı itiraz ve temyiz yolunun bulunmadığını, karar düzeltme başvurusunun aynı heyetçe incelendiğini, bu talebin reddedilmesi halinde ayrıca para cezasına hükmedildiğini, bu nedenlerle Anayasa’nın 2. , 10. , 17. , 19. , 20. , 24. , 25. , 26. , 36. , 38. ve 60. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Etkili başvuru hakkı Etkili başvuru Zaman Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Konu Bakımından Yetkisizlik
Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 926 Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu geçici 32
1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 4
8
9
10
63
66
67
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi