logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Sercan Pehlivan [2.B.], B. No: 2013/2561, 5/11/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SERCAN PEHLİVAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/2561)

 

Karar Tarihi: 5/11/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Sercan PEHLİVAN

Vekili

:

Av. Ali PEHLİVAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, somut delil olmamasına rağmen gerekçesiz olarak tutuklama nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının; tutukluluğun devamının duruşmasız değerlendirilmesi, iddianamede adresin yanlış gösterilmesi dolayısıyla aleyhine açılan kamu davasından haberdar olmaması ve müdafiin iddianamede gösterilmemesi nedenleriyle de adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 11/4/2013 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 22/11/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine 22/1/2014 tarihinde sunulan görüş, başvurucuya 31/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, 17/2/2014 tarihinde cevabını Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, “örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu ticareti yapma” suçundan 23/3/2012 tarihinde yakalanmış, 27/3/2012 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesi alınarak tutuklanma talebiyle Mahkemeye sevk edilmiştir.

8. Başvurucu, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/3/2012 tarihli ve 2010/30 Sorgu sayılı kararıyla “mevcut delil durumu ve dosya kapsamına göre” serbest bırakılmıştır.

9. Başvurucuyla birlikte yirmi sanık hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 29/6/2012 tarihli ve E.2012/452 sayılı iddianamesiyle “uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” suçlamasıyla İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/114 sayılı dosyasında kamu davası açılmıştır.

10. Savcılığın iddianamesinde başvurucu adresi olarak başvurucu tarafından beyan edilen adres yerine nüfus kaydında görülen adresin yer alması nedeniyle başvurucu hakkında düzenlenen iddianame, başvurucunun beyan ettiği adres yerine nüfus kaydında görünen adrese tebliğ edilmiştir.

11. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianame, dosyada vekâletnamesi olmadığı için sanık müdafiine bildirilmemiştir. Başvurucunun müdafiine duruşma günü bildirilmediğinden başvurucunun müdafii duruşmadan haberdar olamamıştır.

12. Başvurucu, adresinin iddianamede yanlış gösterilmesi nedeniyle hakkındaki yargılamanın birinci oturumundan haberdar olamamıştır. 18/10/2012 tarihinde yapılan birinci duruşmada adresinde bulunamaması üzerine başvurucu hakkında 26/9/2004 tarihli ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 98. maddesi gereğince yakalama emri düzenlenmesine karar verilmiştir.

13. Başvurucu hakkında kamu davası açıldığı, müdafii tarafından resen öğrenilmiş ve askerlik görevini yapmakta olan başvurucuya bildirilmiştir. Bunun üzerine başvurucu İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesine müdafiiyle birlikte müracaat etmiş ve 4/2/2013 tarihinde Mahkemece sorgulanmıştır. İddia makamı tarafından başvurucunun tutuklanması talep edilmiştir.

14. Başvurucu, askerlik görevini yapmakta olduğunu, bu nedenle duruşmadan haberdar olmadığını, tutuklama kararı verildiği takdirde askerlik hizmetinin yarıda kalacağını belirtmiş ancak iddia makamının talebi üzerine “sanığın üzerine atılı suçun vasfı, mevcut delil durumu, suç için kanunda öngörülen ceza miktarı, suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösterir olguların var olduğu” gerekçesiyle İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/2/2013 tarihli kararı ile başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.

15. Başvurucu ile birlikte on bir kişi hakkında, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/2/2013 tarihli duruşmasında:

“…üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, sanıklarla ilgili yapılan yasal arama sonucu elde edilen delillerin içerikleri, iletişim tespiti tutanakları, fiziki takip tutanakları ve dosyada mevcut tüm deliler birlikte değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların somut olayda bulunması, sanıklar hakkında isnad edilen suçların CMK' nın 100/3-a maddesinde yer alan suçlardan olması, tutuklama nedenlerinin henüz ortadan kalkmamış olması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile 6352 sayılı Yasa’nın 96 ve devamı maddeleri ile değişik 5271 sayılı CMK.'nun 100. ve devamı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların tutukluluk hallerine ilişkin makul süreyi aşan bir durumun söz konusu olmaması, sanıkların serbest kalmaları halinde kaçma şüphesinin, sanıkların üzerine atılı suçların ağırlığına göre karine olarak kabul edilmesinin gerekeceği, yine sanıklar hakkında isnad edilen suçların yasada öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezasının alt ve üst sınırları "ölçülülük ilkesi" bağlamında değerlendirildiğinde, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 Sayılı Yasa ile değişik hükümler de dikkate alındığında diğer koruma tedbirlerinin uygulanmasının bu aşamada yeterli olmayacağı anlaşılmakla TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA

karar verilmiştir.

16. Başvurucu; İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin5/2/2013 tarihli tutukluluk kararına itiraz etmiş, itiraz İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/2/2013 tarihli ve 2013/23 Değişik İş sayılı kararıyla duruşma yapılmaksızın reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya 12/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu hakkındaki dava İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/88 sayılı dosyasında devam etmektedir.

18. Başvurucu 11/4/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin 2. fıkrası ve 188.maddesinin 3 ila 5.fıkraları.

20. 5271 sayılı Kanun’un 100. ve 101. maddeleri şöyledir:

“Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

…”

 Madde 101 – (1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

 (2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.)Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.

…”

21. 5271 sayılı Kanun’un 270. maddesi şöyledir:

İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.”

22. 5271 sayılı Kanun’un 271. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 5/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun11/4/2013 tarihli ve 2013/2561 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu, hakkında isnat edilen suçlarla ilgili somut delil olmamasına rağmen tutuklandığını ve bu tutukluluğunun devamına karar verildiğini, tutuklama kararının gerekçesiz olduğunu, adli kontrol hükümlerinden yararlandırılmadığını, tutukluluk durumunun duruşmasız olarak değerlendirildiğini, iddianamede adresinin yanlış gösterildiğini ve bu nedenle aleyhine açılan kamu davasından haberdar olmadığını ve müdafiinin iddianamede gösterilmediğini ileri sürerek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiş; tahliye ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

25. Başvurucunun, hakkında isnat edilen suçlarla ilgili somut delil olmamasına rağmen tutuklanması ve tutukluluğunun devamına karar verilmesi; tutuklama kararının gerekçesiz olması ve adli kontrol tedbirinin uygulanmaması şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası, tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız değerlendirilmesi şikâyetinin Anayasa’nın 19.maddesinin sekizinci fıkrası, iddianamede adresinin yanlış gösterilmesi ve bu nedenle aleyhine açılan kamu davasından haberdar olmadığı ve müdafiinin iddianamede gösterilmemesi şikâyetlerinin ise Anayasanın 36. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

1. Kuvvetli Suç Şüphesi ve Tutuklama Nedeni Bulunmadığı Hâlde Gerekçesiz Olarak Tutuklama Kararı Verildiği İddiaları

26. Başvurucu, hakkında isnat edilen suçlarla ilgili somut delil olmamasına rağmen tutuklandığını ve tutukluluğunun devamına karar verildiğini, tutuklama kararının gerekçesiz olduğunu ve adli kontrol hükümlerinden yararlandırılmadığını ileri sürmüştür.

27. Bakanlık görüş yazısında, başvurucu hakkında verilen ilk tutuklama kararında suçun vasıf ve mahiyeti ile suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunmasına vurgu yapıldığı ayrıca adli kontrol hükümlerinin uygulanmayışına değinildiği, uyuşturucu madde ticareti yapma ve suç işlemek için kurulan örgüte üye olma suçundan iddianame ile kamu davası açıldığı, iddianamede başvurucu hakkındaki delillerin ayrıntılı olarak açıklandığının göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.

28. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne katılmadığını belirtmiştir.

29. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.”

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

31. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar, sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 43).

32. Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin; ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri hükme bağlanmıştır. Buna göre bir kişinin tutuklanabilmesi öncelikli olarak suç işlediği hususunda kuvvetli belirti bulunmasına bağlıdır. Bu unsur, tutuklama tedbiri için olmazsa olmaz niteliktedir. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 46).

33. Buna bağlı olarak yakalama veya tutuklama anındaki deliller, mutlaka kişinin suçla itham edilmesini sağlayacak düzeyde olmayabilir. Zira tutukluluğun amacı, yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek ve ilerletmektir. Buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüpheye dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerekir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 73).

34. Tutuklamaya ve tutukluluğun devamına ilişkin hususlar 5271 sayılı Kanun’un 100. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre kişi ancak hakkında suç işlediğine dair kuvvetli şüphenin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması hâlinde tutuklanabilir. Maddede tutuklama nedenlerinin neler olduğu da belirtilmiştir. Buna göre (a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa (b) şüpheli veya sanığın davranışları; 1) delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2) tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı verilebilecektir. Düzenlemede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması hâlinde tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlar belirtilmiştir.

35. Diğer yandan, Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin kararlarındaki kanun hükümlerinin yorumlanmasına ya da maddi veya hukuki hatalara dair hususlar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması da derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındadır. Ancak kanun veya Anayasa’ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açık keyfîlik bulunması hâlinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren bu tür kararların bireysel başvuruda incelenmesi gerekir. Aksinin kabulü bireysel başvurunun getiriliş amacıyla bağdaşmaz (Ramazan Aras, § 49).

36. Somut olayda başvurucu, hakkında açılan kamu davası kapsamında 4/2/2013 tarihinde uyuşturucu madde ticareti yapma ve suç işlemek için kurulan örgüte üye olma suçlarından tutuklanmıştır. Tutuklama kararının gerekçelerinde isnat edilen suçlamaya ilişkin suçun vasfı ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suç için kanunda öngörülen ceza miktarı ve suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunması gösterilmiştir. Ayrıca 5/2/2013 tarihli duruşmada tutuklama tedbiri yerine adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli olmadığına vurgu yapılmıştır.

37. Dolayısıyla başvurucunun, suçla ilgili inandırıcı nedenler bulunmadığı hâlde tutuklandığı iddiasının yerinde olmadığı, gösterilen deliller ve tutuklama kararlarında yer alan gerekçeler dikkate alındığında, tutuklamanın kuvvetli şüphe olgusunu karşıladığı, böylece tutuklama nedenlerinin oluştuğu, isnat edilen suça ilişkin somut olgular olmadan gerekçesiz olarak tutuklama kararı verildiğine yönelik şikâyetinin dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.

38. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası

39. Başvurucu, iddianamede adresinin yanlış gösterildiğini ve bu nedenle aleyhine açılan kamu davasından haberdar olmadığını ve müdafiinin iddianamede gösterilmediğini ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

40. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

41. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

42. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

43. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

44. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle idari merciler ve derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

45. Buna göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

46. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılama İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi önünde görülmeye devam etmektedir. Başvurucunun, yargılama aşamasının başlangıcında müdafi yardımından yoksun bırakıldığı ve iddianamede adresinin yanlış gösterilmesi nedeniyle yargılamadan geç haberdar olması gibi hususları başvuru tarihi itibarıyla İlk Derece Mahkemesi önünde, karar verildikten sonra ise temyiz incelemesinde ileri sürebilme ve ileri sürülmüş ise temyiz aşamasında inceletme imkânı bulunmaktadır. Oysa başvurucu tarafından, kanun yolunda ileri sürülebilecek iddialar ve bu iddiaların değerlendirileceği Yargıtay süreci beklenmeden yargılama sürecindeki usul eksikliklerinin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.

47. Açıklanan nedenlerle derece mahkemeleri önünde usulüne uygun olarak açılmış ve devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutukluluğa İtirazın Duruşma Yapılmaksızın Değerlendirildiği İddiası

48. Başvurucu, tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız olarak dosya üzerinden gerçekleştirildiğini, çekişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine riayet edilmediğini ileri sürmüştür.

49. Bakanlık görüş yazısında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları göz önüne alındığında tutukluluğun devamı konusundaki incelemenin, sanığın makul aralıklarla dinlenilerek gerçekleştirilmesi gerektiğini ancak tutukluluğa ilişkin her incelemede şüpheli ya da sanığın dinlenmesi zorunluluğunun -bu türden incelemenin çok kısa sürede karara bağlanması gerektiği de göz önüne alındığında- yargı sistemini işlemez hâle getirebileceği, şüpheli veya sanığın makul aralıklarla dinlenilmesinin yeterli olduğu, tutuklama karar tarihi ile itirazın sonuçlandığı tarih arasındaki sürenin göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.

50. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne katılmadığını belirtmiştir.

51. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”

52. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, yakalama veya tutuklama yoluyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin, adli nitelik taşıması ve özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan teminatları sağlaması gerekir. Ayrıca tutukluluğun yasaya aykırı olup olmadığının hâkim önünde düzenlenen duruşmalarda etkili olarak incelenmesini talep etme ve tutukluluk hâlinin gerekli olup olmadığının yetkililer tarafından hızlı bir şekilde tespit edilmesini isteme hakkını da teminat altına almaktadır(Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, §§ 64-66).

53. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca tutukluluğun devamına ilişkin olarak mahkemelerce verilen kararlara yapılan her itirazda başvurucunun dinlenilmesi gerekli olmamakla beraber tutuklu kişinin makul aralıklarla dinlenilmeyi talep etme hakkı vardır. Tutukluluğunun gözden geçirilmesi esnasında yapılan incelemede “çelişmeli yargı” ve “silahların eşitliği” ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 68).

54. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında herhangi bir süre beklemeksizin salıverilmesini talep edebilir. Aynı Kanun’un 267. maddesine göre ise resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar mahkeme önünde itiraza konu olabilirler.

55. Somut olayda itiraz incelemesi sırasında duruşma yapılmamıştır. Başvurucunun ve Cumhuriyet Savcısı’nın tutukluluk hâlinin hukuka aykırı olup olmadığına ilişkin sözlü açıklama yapmak üzere Mahkemeye çağrılmadığı ve dinlenmediği incelemede, silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğinden bahsedilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 71).

56. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen kural dikkate alındığında -hürriyeti kısıtlanan kişinin durumu hakkında kısa sürede karar verilmesi esası dâhil olmak üzere- tutukluluk kararına karşı yapılan her itirazda duruşma yapılması, ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirecektir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan yargılama usulüne ilişkin yükümlülükler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece, tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73)

57. Somut olayda, hakkında savunma amaçlı yakalama kararı bulunan başvurucu, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/2/2013 tarihli kararı ile savunması alındıktan sonra tutuklanmış, 5/2/2013 tarihli duruşmada ise tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. Başvurucu ve müdafii, 4/2/2013 tarihli ara celsede ve 5/2/2013 tarihli celsede tutukluluk hâlleri ile ilgili itirazlarını duruşmada dile getirme ve mahkeme önünde sözlü savunma yapma fırsatı bulmuştur. Bu nedenle İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan incelemeden 22 gün gibi makul bir süre sonra, 27/2/2013 tarihinde İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan itiraz incelemesinin duruşmalı yapılması bir zorunluluk olarak kabul edilemez.

58. Açıklanan nedenlerle itiraz incelemesi esnasında başvurucu hakkında verilen tutukluluk kararına ilişkin olarak duruşma yapılmamış olmasında, bir ihlal olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni bulunmadığı hâlde gerekçesiz olarak tutuklama kararı verildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluğa itirazın duruşma yapılmaksızın değerlendirildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına

5/11/2015tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Sercan Pehlivan [2.B.], B. No: 2013/2561, 5/11/2015, § …)
   
Başvuru Adı SERCAN PEHLİVAN
Başvuru No 2013/2561
Başvuru Tarihi 11/4/2013
Karar Tarihi 5/11/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, somut delil olmamasına rağmen gerekçesiz olarak tutuklama nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının; tutukluluğun devamının duruşmasız değerlendirilmesi, iddianamede adresin yanlış gösterilmesi dolayısıyla aleyhine açılan kamu davasından haberdar olmaması ve müdafiin iddianamede gösterilmemesi nedenleriyle de adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutukluluk (süre) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Sözlü yargılanma hakkı (aleni yargılanma, duruşmada hazır bulunma vs.) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 188
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 220
100
101
270
271
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi