TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
UĞUR ÖZDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2600)
|
|
Karar Tarihi: 23/1/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Recep ÜNAL
|
Başvurucu
|
:
|
Uğur ÖZDEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Güray GÜNEŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, sözleşmenin feshi
suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi işlemine esas teşkil
eden disiplin cezalarının usulsüz ve yok hükmünde olduğunu, bu işleme karşı
açtığı iptal davasında bu hususların dikkate alınmadığını, bu şekilde adil
yargılanma ile kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 18/4/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 15/7/2013 tarihinde kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 23/6/2010 tarihinde imzaladığı sözleşme ile uzman erbaş
olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve başlamıştır.
6. Başvurucu, son görev yeri
olan Siirt 3. Komando Tugayı, 4. Komando Taburu, 1. Komando Bölük Komutanlığı
emrinde görev yaptığı sırada farklı disiplin amirleri tarafından toplam üç defa
disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Başvurucuyla ilgili disiplin safahatı
şöyledir:
i. 4/4/2011 tarihinde saat
08:00’da yapılan sabah yoklamasına katılması gerekirken katılmadığı
gerekçesiyle alınan savunması uygun görülmeyerek, disiplin amiri (Bölük
Komutanı) tarafından 6/4/2011 tarihinde beş gün göz hapsi disiplin cezasıyla
cezalandırılmış ve bu ceza başvurucuya 7/4/2011 tarihinde tebliğ edilmiştir.
ii. 9/11/2011 tarihinde saat 03:30
sıralarında Batman’da ikamet ettiğini söyleyen bir bayan tarafından, Tugay
Harekat Merkezine başvurucu hakkında telefonla bir kaç kez şikayette
bulunulması üzerine alınan savunması yeterli görülmediğinden, disiplin amiri
(Tabur Komutanı) tarafından 23/11/2011 tarihinde yedi gün oda hapsi cezası ile
cezalandırılmıştır.
iii. 8/11/2011 tarihinde garnizonu izinsiz
olarak terk ettiğinin anlaşılması üzerine, alınan savunması da yeterli
görülmediğinden, disiplin amiri (Tugay Komutanı) tarafından 20/12/2011
tarihinde 21 gün oda hapsi disiplin cezası ile cezalandırılmıştır.
7. Başvurucu bu disiplin
cezaları sonucunda, son disiplin cezası aldığı tarihten geriye doğru bir yıl
içinde toplam 30 günden fazla hürriyeti bağlayıcı disiplin cezası aldığı
gerekçesiyle Tugay Komutanı tarafından 31/1/2012
tarihinde sözleşmesi feshedilerek terhis edilmiştir.
8. Başvurucu bu işleme karşı
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) 29/2/2012
tarihinde iptal davası açmış ve ayrıca yürütmenin durdurulmasını talep
etmiştir.
9. Başvurucunun yürütmenin
durdurulmasına yönelik talebi AYİM Birinci Dairesinin 13/3/2012
tarih ve E.2012/298 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
10. AYİM Birinci Dairesinin 27/11/2012 tarih ve E.2012/298, K.2012/1286 sayılı kararı
ile dava konusu “sözleşmenin feshi”
işleminin 18/3/1986 tarih ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesi
gereğince davalı idareye “bağlı yetki”
verdiği, işlemin sebep unsuru olan disiplin cezalarının 4/7/1972 tarih ve 1602
sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca yargı
denetimi dışında kaldığı belirtilerek anılan işlemde hukuka aykırı herhangi bir
yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmış ve davanın reddine karar verilmiştir.
11. Başvurucunun, ret kararına
karşı karar düzeltme yoluna başvurması üzerine AYİM Birinci Dairesinin 21/3/2013 tarih ve E.2013/318, K.2013/280 sayılı kararı ile
karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiş ve bu şekilde başvuru yolları
tüketilmiştir. Bu karar başvurucuya 23/3/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 18/4/2013
tarihinde, süresi içerisinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. Anayasa’nın 129. maddesinin
üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.
Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar
hakkındaki hükümler saklıdır.”
14. 22/5/1930 tarih ve 1632 sayılı Askeri
Ceza Kanunu’nun, başvuruya konu cezaların verildiği tarihte yürürlükte bulunan “Disiplin âmirlerinin ceza salâhiyeti”
kenar başlıklı mülga 171. maddesi şöyledir:
“Disiplin amirlerinin ceza vermek salâhiyetleri merbut
cetvelde gösterilmiştir.”
15. Aynı Kanun’un başvuruya konu
cezaların verildiği tarihte yürürlükte bulunan “Cezanın kat’ileşmesi” kenar
başlıklı mülga 181. maddesi şöyledir:
“Bir disiplin cezası resmi surette mahkuma
tebliğ edildiği vakit kat’ileşir. Ve bu cezayı veren
tarafından kaldırılamaz ve değiştirilemez. Bu cezanın kaldırılması veya
değiştirilmesi ancak şikayet yoluyla veya ceza veren
âmirin mahkum lehine yapacağı müracaat üzerine veyahut affı âli ile kabildir.”
16. Aynı Kanun’un, başvuruya
konu cezaların verildiği tarihte yürürlükte bulunan “Şikâyet” kenar başlıklı mülga 188. maddesi şöyledir:
“1- Bir disiplin cezasından şikâyet, cezalı tarafından veya
kendisinin mafevkleri tarafından doğrudan doğruya yapılır.
2- Cezalı tarafından yapılacak şikâyet ancak tebliğinden bir
gece sonra yapılabilir.
3- Şikâyet cezanın infazını geri bırakmaz.
4- Disiplin cezaları hakkında cezalı tarafından yapılacak
şikâyet üzerine karar vermeğe salâhiyetli âmir, bu
kararın verileceği zamanda cezayı vermiş olan âmirin bir derece mafevki olan
disiplin amiridir.
5- Şikâyetler hemen tetkik edilerek bir karara bağlanır.”
17. Disiplin cezalarının
verildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan haliyle 1602 sayılı Kanun’un 21.
maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Cumhurbaşkanının, Yüksek Askeri Şüranın
tasarrufları ve Sıkıyönetim Komutanlarının 1402 sayılı Kanunda yazılı
tasarrufları ile disiplin suç ve t(e)cavüzlerinden
ötürü disiplin amirlerince verilen cezalar yargı denet(i)mi dışındadır.”
18. Başvurucunun ilişiğinin
kesildiği 31/1/2012 tarihi itibarıyla yürürlükte
bulunan haliyle 3269 sayılı Kanun’un 12. maddesi şöyledir:
“Ayrıca;
…
d) Disiplin mahkemeleri veya en az iki disiplin amirinden
disiplin cezası aldığı tarihten geriye doğru son bir yıl içerisinde toplam otuz
günden daha fazla hürriyeti bağlayıcı disiplin cezası alanların,
…
Sözleşmeleri feshedilmek suretiyle Türk Silâhlı
Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 23/1/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
18/4/2013 tarih ve 2013/2600 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, sözleşmenin feshi
(terhis) işlemine esas teşkil eden disiplin cezalarının gerekçesiz olduğunu,
aynı olay nedeniyle ve zamanaşımı süresi dolduktan sonra iki ayrı disiplin
cezası verildiğini, bu nedenle disiplin cezasının yok hükmünde olduğunu,
disiplin cezalarının daha sonra kayıtlarının ve infazlarının yapılmamasının bu
olguyu doğruladığını, disiplin cezası almasına neden olan kadını tanımadığını
ve bu kadının daha sonra kendisini arayıp yanlışlıktan dolayı özür dilediğini,
verilen üç ayrı disiplin cezası ile ilgili olarak usulüne uygun bir şekilde
savunmasının alınmadığını, sözleşmenin feshi işlemine esas teşkil eden disiplin
cezalarının usulsüz ve yok hükmünde olduğunu, fesih işlemine karşı açtığı iptal
davasında bu hususların dikkate alınmadığını, bu şekilde adil yargılanma ve
kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, dava
konusu fesih işleminin iptalini, bu mümkün olmadığı takdirde maddi ve manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı Yönünden
21. Başvurucu, kendisine verilen
askeri disiplin cezalarında ağır usuli sakatlıklar
bulunduğunu iddia etmektedir. Verilen disiplin cezalarının hürriyeti bağlayıcı
nitelikte olmaları nedeniyle başvurucunun bu şikâyetinin Anayasa’nın 19.
maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler.”
23. Anılan hüküm uyarınca
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012
tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa
Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve
kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).
24. Öte yandan, 1632 sayılı
Kanun’un başvuruya konu oda hapsi cezasının verildiği ve uygulandığı tarihte
yürürlükte olan mülga 181. maddesi gereğince anılan Kanun kapsamında verilen
disiplin cezalarının, cezalıya tebliğ edildiği tarihte kesinleşeceği hususunda
duraksama yoktur.
25. Başvuru dilekçesi içeriği,
ekleri ve başvurucunun iddiaları kapsamından, başvurucuya verilen 4/4/2011 tarihli disiplin cezasının başvurucuya 7/4/2011
tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun sözleşmesinin feshine
esas teşkil eden diğer disiplin cezalarının başvurucuya tebliğ edildiğine veya
bu cezaların uygulandığına dair herhangi bir bilgi veya belge sunulmamıştır. Bu
çerçevede 8/11/2011 ve 9/11/2011 tarihli disiplin
cezalarının başvurucu tarafından, en geç sözleşmenin feshedildiğine dair
yazının kendisine tebliğ edildiği 31/1/2012 tarihinde öğrenildiğinin ve bu
tarihte kesinleştiğinin kabulü gerekir.
26. Sonuç olarak, başvuruya konu
6/4/2011 tarihli disiplin cezasının 7/4/2011 tarihinde;
23/11/2011 ve 20/12/2011 tarihli disiplin cezalarının ise 31/1/2012 tarihinde
tebliğ edildiği ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurulara
ilişkin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten önce kesinleştikleri
anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu disiplin cezalarının 23/9/2012
tarihinden önce kesinleştikleri anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden
28. Başvurucu, sözleşmenin feshi
(terhis) işlemine karşı açtığı iptal davasında, işleme esas teşkil eden
disiplin cezalarının usulsüz ve yok hükmünde olmalarının dikkate alınmadığını
ve bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine
göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen
hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa
ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını
içeren başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
30. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
31. Görüldüğü üzere, anılan Anayasa
kuralında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının
kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 22).
32. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“1. Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”
33. Sözleşme’nin 6. maddesinde
ifade edilen “medeni hak ve yükümlülükler”
kavramı, idarenin özel kişilerle yaptığı idari hizmet sözleşmelerinden doğan
uyuşmazlıkları da kapsamına almaktadır. Bu nitelikteki uyuşmazlıkların Anayasa
ve Sözleşme’de güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının koruma alanı ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin konu bakımından
yetkisi kapsamında yer aldığı konusunda tereddüt yoktur (B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 30). Başvurucunun tarafı olduğu idari
sözleşmenin, askeri idare tarafından feshedilmesi işleminin iptaline ilişkin
olan somut uyuşmazlığın da bu çerçevede, adil yargılanma hakkının koruma alanı
içerisinde yer aldığı açıktır.
34. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
35. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
36. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır (B. No:
2012/665, 13/6/2013, § 20).
37. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz bir takdir hatası veya açık
keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak
ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular belirtilen istisnai haller dışında Anayasa
Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
38. Başvurucunun, adil
yargılanma hakkı kapsamındaki bu iddiası, sözleşmenin feshi işleminin sebep
unsurunu teşkil eden disiplin cezalarının usulsüz ve yok hükmünde olduğu, bu
işleme karşı açtığı iptal davasında disiplin cezalarına ilişkin usuli sakatlıkların dikkate alınmadığı noktasında
düğümlenmektedir.
39. AYİM Birinci Dairesinin 27/11/2012 tarih ve E.2012/298, K.2012/1286 sayılı kararının
ilgili kısımları şöyledir:
“…
Davalı idarenin 3269 Sayılı Kanunun 12’nci maddesinin (d) bendinden
kaynaklanan bir bağlı yetki içinde bulunduğu açıktır. … İdarenin bağlı yetki
içinde tesis ettiği işlemlerde sebep ve konu unsuru açısından takdir yetkisi
söz konusu değildir. İdare bağlı yetki durumunda Kanunun öngördüğü sebebi
tespit ettiğinde yine Kanunun öngördüğü işlemi yapmak zorundadır. …
1602 Sayılı AYİM Kanununun 21/son maddesinde disiplin
amirleri tarafından verilen cezaların yargı denetimi dışında olduğu
belirtilmiştir.
Davacı hakkında tesis edilen ‘sözleşme feshi’ işlemi 3269
Sayılı Uzman Erbaş Kanunun 12nci maddesi kapsamında davalı idareyi bağlı yetki
içine sokmaktadır. Anılan Kanun hükmünde ‘disiplin cezaları aldığı tarihten
geriye doğru son bir yıl içerisinde toplam otuz günden fazla hürriyeti
bağlayıcı disiplin cezası almak’ sebebine bağlı olarak sözleşmenin
feshedilebileceği (konu unsuru açısından) belirtilmiştir. Dava konusu işlemin
sebebi disiplin cezalarına (sebep işlem) dayanmakta olup, disiplin cezalarının
da 1602 Sayılı Kanunun 21/son maddesi kapsamında yargı denetimi dışında kaldığı
açıktır.
Davacı hakkında farklı ve yetkili disiplin amirleri
tarafından bir yıllık süre içinde otuz günden fazla hürriyeti bağlayıcı
disiplin cezası verildiği ve davalı idarenin bağlı yetki içinde sözleşme feshi
işlemi tesis ettiği anlaşılmakla anılan işlemde hukuka aykırı bir yön
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Diğer yandan, davacı vekili tarafından disiplin cezalarının
yok hükmünde olduğu ileri sürülmüş ise de söz konusu disiplin cezalarının yok
hükmünde olmasını gerektirecek herhangi bir hukuki gerekçenin bulunmadığı
değerlendirilmiştir.
…”
40. Görüldüğü üzere AYİM
kararında, idarenin bağlı yetki içinde bulunmasının başvurucunun sözleşmesinin
feshedilmesi sonucunu doğurduğu, fesih işleminin sebep unsurunu teşkil eden
disiplin cezalarının yargı denetimi dışında bulunması nedeniyle, usuli eksikliklerin bu denetim kapsamında incelenemeyeceği
ve bağlı yetki çerçevesinde fesih işleminin hukuka uygun olduğu, ayrıca
başvurucunun disiplin cezalarının yok hükmünde olduğu yönündeki iddiasının da
belirtilen işlemlerin yok hükmünde olduğunun kabul edilmesini gerektirecek
herhangi bir hukuki gerekçe bulunmaması nedeniyle, temelsiz olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
41. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı
veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe
ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
42. Somut olayda başvurucunun
davasına esas teşkil eden disiplin cezalarına karşı yargı yolunun kapalı olması
nedeniyle bu işlemlerdeki iddia edilen usuli
eksiklikler, AYİM tarafından değerlendirmeye tabi tutulamamıştır. Öte yandan
başvurucunun, sözleşmesinin feshedilmesine esas teşkil eden disiplin
cezalarının yok hükmünde olduğu yönündeki iddiası da AYİM tarafından
değerlendirilmiş ve belirtilen işlemlerin yok hükmünde kabul edilmesini
gerektirecek herhangi bir hukuki gerekçe bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak AYİM bağlı yetki kuralı çerçevesinde varılan sonuçta herhangi bir
hukuka aykırılık görmemiş ve işlemin sebep unsurunun hukuka uygunluğunu, yargı
denetiminin kapalı olması nedeniyle denetleyememiştir. Sonuç
olarak başvurucunun, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir
bilgi ya da belge sunmadığı, aksine yargılama sonucunda verilen kararın adil
olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmakta olup, AYİM tarafından dosya
kapsamındaki deliller çerçevesinde yapılan değerlendirmede ve ulaşılan sonuçta
bariz bir takdir hatası veya açık keyfiliğe rastlanmadığından, bu noktada
Anayasa Mahkemesinin, Yüksek Mahkemenin takdirine müdahalesi söz konusu olamaz.
43. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun,
davanın reddine dair kararın adil olmadığı iddiasının temyiz mercii şikâyeti
niteliğinde olduğu ve Yüksek Mahkeme kararının açık bir keyfilik de içermediği
anlaşıldığından, başvurunun bu yönü itibarıyla, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurunun;
1. Kişi özgürlüğü ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaları içeren bölümünün “zaman bakımından yetkisizlik”,
2. Adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği yönündeki iddiaları içeren bölümünün “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
23/1/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.