logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Rahim Tayfur [1.B.], B. No: 2013/2676, 20/4/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET RAHİM TAYFUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/2676)

 

Karar Tarihi: 20/4/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Leyla Nur ODUNCU

Başvurucu

:

Mehmet Rahim TAYFUR

Vekili

:

Av. İsa KİRAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; terör örgütü mensuplarınca kaçırılması ve serbest bırakılması karşılığında örgüt üyelerine verildiği beyan edilen paranın tazmin edilmesi talebiyle 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini gerekirken ret işlemine karşı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; terör örgütü üyeleri tarafından kaçırılması nedeniyle yaşam hakkının ve kaçırma eyleminin başvurucunun konutu civarında meydana gelmesi nedeniyle konut dokunulmazlığı ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/4/2013 tarihinde Ağrı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 22/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu 26/6/2006 tarihinde ikamet ettiği evinin önünden kendisine ait aracıyla silahlı iki kişi tarafından kaçırıldığını, terör örgüt mensuplarının başvurucunun akrabalarını telefonla arayarak irtibata geçmesi ve para karşılığı başvurucunun serbest bırakılacağını söylemesi üzerine başvurucunun kardeşi ve bazı akrabalarının polis merkezine giderek ihbarda bulunduklarını, başvurucunun aracının terk edilmiş vaziyette bulunduğunu, başvurucunun kardeşi ve başvurucunun akrabalarından Y.K. isimli kişinin 27/6/2006 tarihinde 130.000 TL’yi de yanlarına alarak terör örgütü üyelerinin belirttiği yere gittiklerini, parayı örgüt mensuplarına verdiklerini ve kendisinin serbest bırakıldığını iddia etmiştir.

7. Başvurucu 14/4/2008 tarihinde, serbest bırakılması karşılığında terör örgütü üyelerine ödediğini beyan ettiği 130.000 TL’nin ve 70.000 TL manevi tazminatın 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması talebiyle Ağrı Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.

8. Komisyon 27/5/2011 tarihli ve 5064 sayılı kararında başvuru dilekçesi ile talep edilen zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında belirtilen zararlardan olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.

9. Başvurucu tarafından belirtilen ret işlemi aleyhine iptal davası açılmıştır.

10. Erzurum 2. İdare Mahkemesinin 28/12/2011 tarihli ve E.2011/1503, K.2011/1804 sayılı kararı iledavanın reddine karar verilmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:

“...Yasa’nın karşılanacak zararlar başlıklı 7. maddesinde; "a) hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlaraverilen her türlü zararlar, b) yaralanma, sakatlanma ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri, c) terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar" bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar arasında sayılmıştır.

...

Yukarıda yer verilen 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle Kanun kapsamında karşılanabilecek nitelikte maddi zarara uğradığını iddia eden kişilerin bu zararlarının tazmini amacıyla başvurmaları hâlinde kurulacak zarar tespit komisyonlarının; bu Kanun kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek amacıyla ilgili yerlerden her türlü bilgi ve belge istemek, bilirkişi görevlendirmek, gerektiğinde keşif yapmak gibi kapsamlı bir araştırma-inceleme yapma görevi ve yetkisi ile donatılmıştır.

Zarar tespit komisyonunun 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğu tespit edilen zararları ödeme görevi olmakla birlikte, bu kanun hükümlerine göre karşılanması gerekmeyen zararları ödeme zorunluluğu bulunmamaktadır.

Bu durumda; davacının PKK terör örgütü tarafından kaçırılması ve serbest bırakılması karşılığında terör örgütüne verildiği iddia olunan fidye bedeli nedeniyle uğramış olduğu zararın 5233 sayılı Yasa kapsamında sayılan zararlardan olmaması nedeniyle, söz konusu zararın tazmini isteminin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. ...”

11. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 11/10/2012 tarihli ve E.2012/2528, K.2012/6878 sayılı ilamı ile kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek kararın onanmasına hükmedilmiştir. Onama kararı başvurucuya 18/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu 17/4/2013 tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

13. 5233 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:

“Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.”

14. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:

“Bu Kanun,3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.”

15. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 7. maddesi şöyledir:

“Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar şunlardır:

 a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar.

 b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.

 c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar.”

16. 5233 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“7 nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle,hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 20/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu 26/6/2006 tarihinde ikamet ettiği evinin önünden kendisine ait aracıyla silahlı iki kişi tarafından kaçırıldığını, kaçırma eyleminin evinin bahçesine girerken gerçekleştirildiğini ve bu nedenle konut dokunulmazlığı ilkesinin ihlal edildiğini, terör örgüt mensuplarının akrabalarını telefonla arayarak başvurucunun serbest bırakılması karşılığında para istediklerini, başvurucunun kardeşi ve bazı akrabalarının polis karakoluna giderek ihbarda bulunduklarını, başvurucunun kardeşi ve başvurucunun akrabalarından Y.K. isimli kişinin 130.000 TL’yi de yanlarına alarak terör örgütü üyelerinin gelmelerini belirttiği yere gittiklerini, parayı örgüt mensuplarına verdiklerini ve bunun karşılığında kendisinin serbest bırakıldığını belirterek Anayasa’nın 17., 21., 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş; maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

19. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğunu beyan ettiği, serbest bırakılması karşılığında terör örgütü üyelerine verdiğini iddia ettiği paranın tazmini amacıyla açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 17., 21., 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia ettiği anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, terör örgütü mensupları tarafından kaçırılmasında devletin sorumluluğu bulunduğunu belirterek Anayasa’nın 17. maddesinde tanımlanan kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucunun Komisyona sunduğu dilekçe ve dava dilekçesinde anılan ihlal iddiasından hiç bahsetmediği tespit edilmiş; bireysel başvuru formunun incelenmesinde ise şikâyetin dile getiriliş şeklinden anılan ihlal iddiasının, başvurucunun başvurusunun 5233 sayılı Kanun kapsamında kaldığını delillendirme amaçlı olduğu sonucuna varılmış; başvurucunun iddiaları hakkında Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

20. Başvurucu, Mahkemece verilen ret kararı neticesinde serbest bırakılması karşılığında terör örgütü mensuplarına verildiği beyan edilen paranın idarece tazmini yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sonucu maruz kaldığı mülkiyet hakkından yoksun kalma durumu karşısında zararını karşılayacak bir giderim sağlanması imkânının kendisine tanınmadığını belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Anılan ihlal iddiası, Derece Mahkemeleri tarafından yapılan değerlendirme temelli bir şikâyet olup başvurucunun yargılamanın adil olmadığı iddiasının incelenmesi sonucu verilen karara bağlı olarak değerlendirileceğinden bu ihlal iddiası yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır.

21. Başvurucu, ayrıca ikamet ettiği evinin bahçesine girerken terör örgütü üyeleri tarafından kaçırıldığını belirterek Anayasa’nın 21. maddesinde tanımlanan konut dokunulmazlığı ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Anılan ihlal iddiasının konut dokunulmazlığı ilkesi ile ilgisi bulunmadığından bu ilke bakımından ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

22. Başvurucu 26/6/2006 tarihinde terör örgütü mensupları tarafından kaçırılması akabinde serbest bırakılması karşılığında örgüt üyelerine ödediğini beyan ettiği para sebebiyle oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilmesi gerektiğini fakat anılan olay Komisyon ve Mahkemece hatalı şekilde değerlendirilerek 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun ve açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

23. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).

24. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).

25. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ile bu hususta içtihadi bir ölçütün belirlenmesi ve somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir, esasen derece mahkemelerine ait olup 5233 sayılı Kanun’un uygulanması bağlamında daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış olan taleplere ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde belirtilen hususlara ilişkin iddiaların, maddi olayın ve hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması bağlamında kanun yolu mahkemelerince değerlendirilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu belirtilerek açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 45-50; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Elif Akbayır ve diğerleri/Türkiye, B. No: 30415/08, 28/06/2011, § 88). Bu konudaki takdir esasen derece mahkemelerine ait olmakla beraber derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası içermesi durumunda, anayasal bir temel hak veya özgürlüğün ihlal edilip edilmediğinin tespiti noktasında farklı bir değerlendirme yapılması gerekebilecektir (Mesude Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, § 93; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014, § 88).

26. Başvurucunun, terör örgütü mensupları tarafından kaçırılması sonrasında serbest bırakılması karşılığında örgüt üyelerine para vermek zorunda kaldığını ve bu çerçevede oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdüğü ve belirtilen vakıaya ilişkin belgelerini Derece Mahkemesine ibraz ederek 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğunu iddia ettiği zararlarının karşılanması noktasındaki özel durumunun dikkate alınmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.

27. 5233 sayılı Kanun’un 1. maddesinde bu Kanun’un amacının terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu (bkz. § 13), Kanun’un 2. maddesinde bu Kanun’un 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylem veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı (bkz. § 14) ifade edilmiş; Komisyonca dikkate alınacak deliller kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde (bkz. § 16) zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğunun tespitinin yapılması akabinde Kanun’un 7. maddesinde belirtilen zarar kalemleri (bkz. § 15) ve 9. maddesinde belirtilen oranlar üzerinden yapılacak hesaplama ile tespit edilen tazminat miktarının başvurucuya ödenmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

28. Başvuru konusu olayda başvurucunun talebinin 5233 sayılı Kanun kapsamında olmadığından bahisle Komisyonca başvurunun reddine karar verilmiştir.

29. İdare Mahkemesi kararında, başvurucunun örgüt mensupları tarafından kaçırılması sonrasında serbest bırakılması karşılığı para ödediğinden bahisle oluştuğu iddia edilen zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında sayılan zararlardan olmadığı tespitinde bulunulmuş; davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucunun iddiaları temyiz merciince de incelenip reddedilmek suretiyle İdare Mahkemesi kararı onanmıştır.

30. 5233 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde Kanun’un çıkarılış amacı “... terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ancak bu yolla sonuç alamayanların başvurmaları, verilen tazminat miktarlarının haksız zenginleşme aracı olarak kullanılmasının önlenmesi...” şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin madde gerekçesinde “Zararların sulhen karşılanması yöntemi ile mağdurların yargı yoluna gitmelerine gerek kalmaksızın kısa sürede zararlarının giderilmesi amaçlanmıştır.” ifadesine yer verilmiştir. Terör ve terörle mücadeleden doğan maddi zararların karşılanması konusunda 5233 sayılı Kanun, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun tazminat hukukuna ilişkin genel hükümlerinden farklı olarak özel bir giderim usulü öngörmektedir (Hüseyin Dayan, B. No: 2013/5033, 13/4/2016, §§ 43, 44).

31. Her ne kadar başvurucu, terör örgütü üyeleri tarafından kaçırılması sonrasında serbest bırakılması karşılığında ödediğini iddia ettiği para nedeniyle oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğunu beyan etmiş ise de başvurucunun iddiaları hakkında değerlendirmede bulunan Derece Mahkemelerinin kararlarında açık bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

32. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

33. Başvurucu, ayrıca serbest bırakılması karşılığında ödediğini iddia ettiği paranın tazmin edilmesi yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir.

34. Başvuru formu ve Komisyona başvuru dilekçesi ile dava dilekçesinin incelenmesinde terör örgütü üyelerinin başvurucuyu serbest bırakmaları için başvurucunun ödediğini beyan ettiği paranın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilmesinin gerektiğinin belirtildiği ve tazminat başvurusunun reddedilmesine ilişkin Komisyon kararı ve bu karar akabinde açılan davada idari yargı makamlarının 5233 sayılı Kanun’un kapsamına ilişkin düzenlemeleri dar ve aleyhe yorumlaması nedeniyle Anayasa’nın 35. maddesinin ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü tespit edilmiştir.

35. Başvurucu tarafından, mülkiyet hakkının ihlal edildiği hususundaki iddianın yargılamanın sonucuna dayandırıldığı ve yargılama sürecine ilişkin olarak yukarıda yapılan değerlendirme neticesinde (bkz. §§ 22-34) başvurucunun delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına ve yargılamaya etkin olarak katılma imkânının elinden alındığına dair bir bulgu da saptanmadığı anlaşılan somut yargılama faaliyetinin, adil yargılanma hakkının gereklerine uygun şekilde yerine getirildiği tespit edilmiş olduğundan mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddianın ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir (Ülkü Özgür, B. No: 2013/2263, 26/6/2014, § 43).

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

20/4/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Rahim Tayfur [1.B.], B. No: 2013/2676, 20/4/2016, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET RAHİM TAYFUR
Başvuru No 2013/2676
Başvuru Tarihi 17/4/2013
Karar Tarihi 20/4/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, terör örgütü mensuplarınca kaçırılması ve serbest bırakılması karşılığında örgüt üyelerine verildiği beyan edilen paranın tazmin edilmesi talebiyle 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini gerekirken ret işlemine karşı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; terör örgütü üyeleri tarafından kaçırılması nedeniyle yaşam hakkının ve kaçırma eyleminin başvurucunun konutu civarında meydana gelmesi nedeniyle konut dokunulmazlığı ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5233 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 1
2
7
8
6462 Engelliler ve BazıKanunveKanunHükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması HakkındaKanun 1
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi