TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEKAİ KIRAÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2811)
|
|
Karar Tarihi: 21/5/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Zekai KIRAÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihan KOÇ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, birden fazla
rüşvet almak, bilişim sistemine
veri yerleştirmek ve sistemdeki verileri değiştirmek suçları nedeniyle Kara
Kuvvetleri Komutanlığı Ankara Askeri Mahkemesinde yargılamasının sürdüğü dosya
kapsamında tutukluluğunun devamı hakkındaki kararın hukuki dayanaktan yoksun ve
kişiselleştirilmemiş olması nedeni ile Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 2/5/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve
Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 31/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 15/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığı tarafından
Anayasa Mahkemesine 15/7/2014 tarihinde sunulan görüş
başvurucuya 25/7/2014 tarihinde bildirilmiş olup, başvurucu, Adalet
Bakanlığının görüşüne karşı bir beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Kara Kuvvetleri Komutanlığı
Askeri Mahkemesince,
“1.Birden fazla rüşvet almak suçunun işlendiğine dair
kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması,
2. Bozulan askeri disiplinin yeniden tesisi,
3. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ile tanık,
mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunması,"
gerekçelerine
dayanılarak 7/6/2012 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.
8. Askeri savcılık tarafından
2012/407 A.K. sayılı soruşturma dosyası kapsamında başvurucu hakkında “birden fazla rüşvet almak, bilişim sistemine veri
yerleştirmek ve sistemdeki verileri değiştirmek” suçlarından 25/6/2012 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianame Kara
Kuvvetleri Komutanlığı Ankara Askeri Mahkemesince kabul edilmiş olup
başvurucunun yargılanması halen devam etmektedir.
9. Başvurucu, hakkında
yürütülen kovuşturma nedeniyle açığa alınmış ve 14/3/2013
tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişkisi kesilmiştir.
10. Kara Kuvvetleri Komutanlığı
Askeri Mahkemesi 10/4/2013 tarihli duruşmada
"... iddianamede detaylı izah edilen rüşvet suçuna konu
eylemelerden bir kısmının suç vasfının değişebilmesi ihtimali bulunmakla
birlikte muhtemel suç vasfının irtikap olması ihtimali nazara alınarak
iddianamede isnat edilen eylemlerinin askeri disiplini bozan nitelikteki
ağırlık ve vahameti göz önünde bulundurularak 3535 sayılı kanunun 5530 sayılı
kanun ile değişik 71 nci maddesi ve dava dosyasında
mevcut banka kayıtları, iletişim tespitleri, hesap ekstreleri, bilirkişi
görüşleri, tespit edilen sanık sorguları birlikte değerlendirildiğinde sanığın CMK.nun 100/2-a, b/1 ve 2
maddelerinde izah edildiği üzere, sanığın yargılandığı suç tiplerinin ihtiva
ettiği cezaların ağırlığı dolayısıyla ortaya çıkan kaçma şüphesi, delilleri yok
etme, gizleme veya değiştirme ile tanık, mağdur ve başkaları üzerinde baskı
yapma girişiminde bulunması hususlarında kuvvetli şüphe edinilmekle 5271 sayılı
kanunun 108/3 ncü maddesi doğrultusunda kamu
davasının geldiği aşama itibariyle tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu kanaatine
varıldığı ..."
gerekçesi ile başvurucunun tutukluluk
halinin devamına karar vermiştir.
11. Başvurucu, tutukluluğunun
devamı hakkındaki karara itiraz etmiştir. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Ankara
Askeri Mahkemesi 15/4/2013 tarihli ve E.2013/204 İd., K.2013/152 Müteferrik sayılı kararında itirazın reddi ve
tutukluluk halinin devamına hükmetmiştir. Bu karar başvurucuya 24/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu, 2/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunmuştur.
13. Kara Kuvvetleri Komutanlığı
Askeri Mahkemesi 7/6/2013 tarihli duruşmada 7/6/2012
tarihli ve 2012/387 İd.-2011/267 K. - 2012/407 A.K. sayılı tutuklama
müzekkeresinin geri alınarak başvurucunun adli kontrol tedbirleri uygulanmak
kaydıyla derhal salıverilmesine karar vermiştir.
B. İlgili
Hukuk
14. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanun’un 252. maddesinin 1.
fıkrası şöyledir:
“(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya
yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya
göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
15. 5237 sayılı Türk Ceza Kanun’un 244. maddesi şöyledir:
“(1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan
kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden,
değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri
başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(3) Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir
kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde,
verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi
suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar
sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur.”
16. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanun’un 100. ve 101. maddeleri şöyledir:
“Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya
güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer
alan;
…
11. Anayasal Düzene
ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314,
315),
…”
Madde 101 – (1)
Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi
üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen
mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere
yer verilir.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97
md.) Tutuklamaya,
tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin
kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek
açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir,
ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda
belirtilir.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 21/5/5015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
2/5/2013 tarihli ve 2013/2811 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu, tutukluluk
halinin devamına ilişkin gerekçelerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Türk
Silahlı Kuvvetleri ile ilişkisinin kesilmiş olması nedeniyle tutukluluğunun
devamı hakkındaki kararın gerekçesinde yer alan “askeri disiplini bozan nitelikteki ağırlık ve vahameti”
dayanağının isabetli olmadığını, tutukluluğun devamı hakkındaki kararın
gerekçesinde tutuklama nedenlerinin somut olgularla irtibatlandırılarak
açıklanmadığını ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünü gösteren delillerden
bahsedilmediğini belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tahliye edilmesinin sağlanması ile
maddi-manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
19. Başvurucu, tutukluluk ve
tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmadığını,
tutukluluk kararlarında yeterli kişiselleştirmelerin yapılmadığını belirterek
Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
21. Bu hükümle, bir ceza
soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede
bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme hakları güvence altına alınmıştır.
22. Tutukluluk süresinin makul
olup olmadığı her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Anayasanın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen
sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklinde ifadesini
bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas,
tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Masumiyet karinesine rağmen
tutukluluğun devamı, ancak kişi hürriyetine nazaran daha ağır bir kamu
yararının mevcut olması durumunda haklı görülebilir. Bu nedenle bir davada
tutukluluğun makul süreyi aşmamasını gözetmek, öncelikle derece mahkemelerinin
görevidir. Bu amaçla, belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların
derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmesi ile serbest bırakılma
taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61- 62).
23. Tutuklama tedbirine,
kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu
kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek
maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki tutuklama nedenleri belli bir süreye
kadar tutmanın devamı için yeterli görülebilirse de, bu süre geçtikten sonra
uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin
gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 63).
24. Makul sürenin
hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun daha önce yakalanıp gözaltına
alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama
tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
25. Somut olayda başvurucu 7/6/2012 tarihinde
“Askeri disiplinin tesisi ve Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ile
tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunması” gerekçeleriyle
tutuklanmış, 7/6/2013 tarihinde ise “askeri
yargıda adli kontrol hükümlerinin uygulanamayacağına ilişkin hükmün Anayasa
Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle” adli kontrol uygulanmak
suretiyle serbest bırakılmıştır. Başvurucu, 14/3/2013
tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişkisinin kesilmiş olmasına rağmen, “isnat edilen eylemlerin askeri disiplini bozan
nitelikteki ağırlık ve vahameti” nin, bu tarihten sonra verilen tutuklama
kararında gerekçe olarak gösterilmesi nedeniyle tutuklamanın hukuki dayanağının
bulunmadığını iddia etmiştir. Tutuklama ve tutukluluğun devamına ilişkin
verilen kararların gerekçelerine bakıldığında, başvurucunun sadece bu nedenle
tutuklanmadığı, bunun tutuklama gerekçelerinden sadece biri olduğu, bununla
birlikte “dava dosyasında mevcut banka
kayıtları, iletişim tespitleri, hesap ekstreleri ve
bilirkişi görüşleri ile sanık sorguları”nın da dikkate alındığı
anlaşılmaktadır.
26. Hukuka uygun olarak
tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama
nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak
belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir. Somut
olayda, özgürlüğünden mahrum bırakıldığı 7/6/2012 tarihi
ile tutukluluğun devamına ilişkin karara itirazın reddedildiği 15/4/2013 tarihi
arasında başvurucunun tutuklu kaldığı süre 10 ay 8 gün, serbest bırakıldığı
7/6/2013 tarihi arasında geçen süre ise toplam 1 yıldır.
27. Somut olayda başvurucuya isnat
edilen suçun niteliği, isnat edilen suçla ilgili kuvvetli şüphenin varlığını
objektif olarak ortaya koyan deliller ve tutukluluğun devamına ilişkin
gerekçeler ile tutukluluk süresi dikkate alındığında ve mahkemece verilen
tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri incelendiğinde, bu
gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve meşruluğunu haklı
gösterecek özende, içerikte ve yeterlilikte olduğu görülmektedir. Dolayısıyla başvurucunun
özgürlüğünden yoksun bırakıldığı 1 yıllık süre, somut davanın koşullarında
makuldür.
28. Açıklanan nedenlerle, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak açık
bir ihlalin bulunmadığı, bu nedenle başvurunun "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
şikâyetinin "açıkça dayanaktan yoksun
olması" nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
21/5/2015 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.