logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Vedat Benli [2.B.], B. No: 2013/307, 16/5/2013, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

VEDAT BENLİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/307)

 

Karar Tarihi: 16/5/2013

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

Raportör

:

Özcan ÖZBEY

Başvurucu

:

Vedat BENLİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, hakkında verilen hapis cezalarının kanuna aykırı olarak içtima edilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 3/1/2013 tarihinde Vize Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 21/3/2013 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, başvuru tarihinde Vize Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.

6. Başvurucu hakkında yağma suçlarından İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/6/2005 tarih ve E.2004/91, K.2005/81 sayılı ilamı ile 4 yıl 2 ay; İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/3/2006 tarih ve E.2004/205, K.2006/74 sayılı ilamı ile 20 yıl 10 ay; Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/3/2008 tarih ve E.2007/209, K.2008/88 sayılı ilamı ile 8 yıl 4 ay hapis cezasına hükmedilmiş olup, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/7/2012 tarih ve 2012/762 Değişik İş sayılı kararı ile aynı neviden olan bu cezaların 32 yıl 16 ay hapis cezası olarak toplanmasına ve infazına karar verilmiş ve bu karara uygun olarak Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığınca müddetname tanzim edilmiştir.

7. Başvurucunun, hakkında verilen toplama kararının ve buna bağlı olarak düzenlenen müddetnamenin kanuna aykırı olduğunu belirterek yaptığı başvuru, anılan Mahkemenin 9/8/2012 tarih ve 2012/871 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.

8. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz da İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/12/2012 tarih ve 2012/1449 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiş ve bu karar başvurucuya 25/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

9. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Aynı neviden şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezaların birleştirilmesi halinde tatbik edilecek ceza ağır hapiste 36, hapiste 25, sürgünde 15, hafif hapiste 10 seneyi geçemez.”

10. 4/11/2004 tarih ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un “Ağır Hapis Cezasının Dönüştürülmesi” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Kanunlarda öngörülen ‘ağır hapis’ cezaları, ‘hapis’ cezasına dönüştürülmüştür.”

11. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Zaman Bakımından Uygulama” kenar başlıklı 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

12. Mahkemenin 16/5/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/1/2013 tarih ve 2013/307 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

13. Başvurucu, hakkında verilen hapis cezaları Mahkemece içtima edilirken 5252 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının dikkate alınmadığını, oysa bu fıkra ile “ağır hapis” cezası “hapis” cezasına dönüştürüldüğü için içtima sonucunun da 32 yıl 16 ay hapis cezası yerine 765 sayılı Kanun’un 77. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre 25 yıl hapis olarak hesap edilmesi gerektiğini, ancak Mahkemece anılan düzenlemeye aykırı ve gerekçesiz bir şekilde karar verilerek Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve kararın kaldırılarak cezalarının 25 yıla içtima ettirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

14. Başvurucu ayrıca, başka mahkemelerce benzer taleplerin kabul edildiğini, mahkemeler arasındaki bu farklı uygulamalar nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

15. Başvurucu ek olarak, Anayasa’nın 2. ve 13. maddelerindeki düzenlemeleri dayanak göstererek talebinin reddedilmesi nedeniyle temel haklarının ihlal edildiğini belirtmiştir.

B. Değerlendirme

16. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurunun, cezaların toplanması konusunda derece mahkemelerinin kanuna aykırı olarak gerekçesiz bir şekilde karar verdikleri iddiasına dayandırıldığı görülmektedir. Ayrıca başvurucu her ne kadar benzer taleplere ilişkin olarak uygulamada farklı kararların verildiğinden bahisle eşitlik ilkesinin ve Anayasa’nın 2. ve 13. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de, bu iddiaların özü, söz konusu kararın adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

17. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

18. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir…

Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz”

19. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

20. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

21. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

22. Bir anayasal hakkın ihlali iddiası içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır.

23. Bu kapsamda, bireysel başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasada yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da açıkça keyfilik içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri takdirinde açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz.

24. Cezaların nasıl toplanacağı ve sonuç ceza miktarının azami ne kadar olacağı hususu uygulamada saptanmıştır. Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi (YCGK., 6/11/2007 tarih ve E.2007/190, K.2007/228; YCGK., 20/10/2009 tarih ve E.2009/149, K.2009/239; Yr. 11. C.D., 12/2/2007 tarih ve E.2006/7914, K.2007/678) 1/6/2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, her suç yönünden ayrı ayrı yapılan değerlendirme sonucu, her suçla ilgili lehe kanun belirlendikten ve buna göre her suçun nihai cezası saptandıktan sonra, cezaların içtimaına 765 sayılı TCK’nın 68 ila 77. maddelerindeki ilkelere göre karar verilecektir. Bu uygulamada lehteki kanunun 5237 sayılı TCK olmasının sonuca etkisi bulunmayacaktır. Buna göre, 765 sayılı TCK kapsamında ağır hapis cezasını gerektiren yağma suçları gibi aynı neviden şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezaların birleştirilmesi halinde tatbik edilecek cezanın ağır hapis cezasının tabi olduğu hükümler gereğince belirlenmesi ve sonuç cezanın da 36 yılı geçmemesi gerekmektedir.

25. Başvurucunun iddiasına dayanak yaptığı 5252 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile 765 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmayarak, sadece sonuç “ağır hapis” cezasının “hapis” cezasına dönüştürülmesi öngörülmüştür. Bu itibarla yağma suçlarında lehe kanun hükümleri uygulanarak hükmolunan cezaların 765 sayılı Kanun’un 77/1. maddesi uyarınca toplanması halinde uygulanacak cezanın 36 yılı geçemeyeceği gözetilerek hüküm kurulması ve sonuç cezanın da 5252 sayılı Kanun’un 6. maddesi hükmü uyarınca hapse dönüştürülmesi gerekmekte olup, Mahkeme de bu doğrultuda uygulama yapmıştır.

26. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun iddialarının esas itibariyle derece mahkemelerince anılan Kanun hükmünün değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet bulunmadığına ve dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmekte ise de; yapılan incelemede, talebin derece mahkemeleri tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak değerlendirilmediğine ve başvurucunun kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına dair açık bir bulgu saptanmadığı gibi Mahkemenin ilgili hukuku yorumlamasında ve gerekçelendirmesinde de bir keyfilik tespit edilmemiştir.

27. Açıklanan sebeplerle başvurucunun bu kapsamdaki iddialarının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

28. Diğer yandan başvurucu Mahkemenin gerekçesiz bir şekilde karar verdiğini ileri sürmüştür.

29. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”

30. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır.

31. Başvurucu hakkında verilen cezalar derece mahkemesince ilgili hukuk kuralları uygulanmak suretiyle toplanmış, itiraz üzerine kararı inceleyen mercii tarafından da bu karar ve gerekçesi hukuka uygun bulunarak başvurucunun itirazı reddedilmiştir. Dolayısıyla derece mahkemelerinin kararları ve gerekçelerinde açık bir ihlal saptanmadığından, başvurucunun bu yöndeki iddiası da “açıkça dayanaktan yoksun” bulunmuştur.

V. HÜKÜM

Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 16/5/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Vedat Benli [2.B.], B. No: 2013/307, 16/5/2013, § …)
   
Başvuru Adı VEDAT BENLİ
Başvuru No 2013/307
Başvuru Tarihi 3/1/2013
Karar Tarihi 16/5/2013

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, hakkında verilen hapis cezalarının kanuna aykırı olarak içtima edilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı İnfaz, koşullu salıverme Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 77
5252 Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun 6
5237 Türk Ceza Kanunu 7
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi