TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SALİM SAYIN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/3382)
Karar Tarihi: 4/11/2015
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hasan Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Bülent ALTINSOY
Başvurucu
Salim SAYIN
Vekili
Av. Mesut AKKIŞLA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, geçirilen kaza sonucu başvurucunun kopan parmaklarının tedavisi amacıyla sevk edildiği hastanede, zamanında müdahalede bulunulamadığı gerekçesiyle özel bir hastanede yapılan tedavisi için ödediği meblağın devlet tarafından karşılanması istemiyle açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle sağlık, vücut bütünlüğü ve sosyal güvenlik haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 16/5/2013 tarihinde Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 4/11/2015 tarihinde yapılan toplantıda, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından 15/1/2014 tarihinde başvuru hakkında Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, başvurucuya 21/1/2014 tarihinde bildirilmiş olup başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sigortalısı olan ve 8/9/2009 tarihinde geçirdiği kaza sonucu motorlu testere ile sağ el iki parmağı kopan, diğer parmaklarında ise kesikler oluşan başvurucu, önce Uşak Devlet Hastanesine gitmiş; burada tedavisinin mümkün olmaması nedeniyle İzmir 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edilmiştir.
8. Saat 16.55’te Üniversite Hastanesine giriş yapan başvurucu, ameliyat olabilmek için uzun süre beklediğini yetkililere belirterek kendi isteğiyle bu hastaneden ayrılmış ve özel bir sağlık kuruluşuna başvurmuştur.
9. Özel sağlık kuruluşunda saat 19.00’da ameliyata alınan başvurucunun sağ elinin 2. ve 5. parmaklarında replantasyon (dikme), 3. parmağında ise tendon onarımı işlemi yapılmıştır.
10. Bu tedavi karşılığında başvurucu tarafından 15/9/2009 tarihli fatura ile anılan kuruluşa 11.500 TL ödeme yapılmıştır. Faturaya, başvurucunun sözleşmesiz hasta olduğu ve tedavi giderlerinin 2008 yılı SGK Sağlık Uygulama Tebliği’ne (SUT) göre ödenmesinin uygun olmadığını belirten bir şerh düşülmüştür.
11. Başvurucu, 17/9/2009 tarihinde SGK Uşak İl Müdürlüğüne müracaat ederek tedavi gideri olarak ödediği meblağın tarafına geri ödenmesi talebinde bulunmuştur.
12. Başvurucunun bu talebi, SGK’nın tedavinin yapıldığı hastane ile anlaşmasının olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
13. Başvurucu 7/12/2009 tarihinde özetle “geçirdiği kaza sonucu kopan parmaklarının tedavisi için acil olarak Uşak Devlet Hastanesine müracaat ettiğini, bu hastanede tedavinin mümkün olmaması nedeniyle İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesine sevk edildiğini, burada da ameliyat sırası olduğunu ve acil işlem yapılamayacağının bildirilmesi üzerine başka bir hastaneye sevkini istediğini, ancak acil giriş yapıldığından sevk yapılamayacağının bildirildiğini, zaman yeterli olmadığından EMOT Hastanesine başvurduğunu, burada ameliyat olduğunu ve hastaneye 11.500,00 TL ödeme yaptığını, ödenmiş olan bu paranın SGK tarafından karşılanmasını istediğini, ancak davalı kurumun bu ödeme talebini reddettiğini” belirterek özel hastaneye ödemiş olduğu 11.500 TL’nin 15/9/2009 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tarafına ödenmesi istemiyle Uşak İş Mahkemesinde dava açmıştır.
14. Açılan davada davalı SGK vekili savunmasında özetle “davacının geçirdiği kaza sebebiyle parmaklarının koptuğunu, tedavisini kurumla sözleşmesi olmayan EMOT Hastanesinde yaptırdığını, oysa muayene ve tedavinin kurumun hizmet satın aldığı sağlık kurumu ya da kuruluşlarında yaptırılmasının zorunlu olduğunu, davacının tüm tedavi belgelerinin İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Alsancak SGK Merkezi Müdürlüğüne gönderildiğini, ancak davacının tedavi gördüğü hastanenin sözleşmesiz olmasından dolayı ödeme için gerekli olan tıbbi uygunluk verilmediğini, olayın aciliyeti varsa ödemenin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı yataklı tedavi kurumlarınca yapılacak muayene, tetkik, müdahale, ameliyat ve tedavilere ait fiyat tarifesi üzerinden hesaplanması gerektiğini” belirterek davanın reddini talep etmiştir.
15. Dava kapsamında alınan bilirkişi raporunun ilgili kısmı şöyledir:
“…
Mevcut uyuşmazlıkta davacının kaza geçirdikten sonra kurum ile sözleşmesi bulunan Uşak Devlet Hastanesine götürüldüğü anlaşılmaktadır.
Mikro el cerrahisinin özel uzmanlık isteyen bir dal olması ve birçok devlet hastanesinde bu konuda yetişmiş doktorun bulunmaması göz önüne alındığında Uşak Devlet Hastanesinin bu tedaviyi yapmayarak hastayı sevk etmesi normal bir uygulamadır.
Davacının, meydana gelen kaza sonrası sağ el 2., 3., ve 5. parmaklarında meydana gelen amputasyonun acil olarak tedavi edilmesi gerekir. Aksi takdirde parmakların kaybedilmesi söz konusu olur. Nitekim devlet hastanesi tedavi önermemiş, sevk gerçekleştirmiştir. Bu sebeple en yakın il olan İzmir’de bulunan üniversite hastanesine gitmiştir. Burada tedavi yapılamamış ve özel klinikte gerçekleştirilmiştir.
Davacının, bu tedaviyi kurum ile sözleşmesi bulunan sağlık hizmeti sunucusunda yaptıramadığı, bu nedenle sözleşmesi olmayan bir merkezde yaptırması nedeniyle SUT fiyatları üzerinden tedavi masrafının tümünün ödenmesi gerekecektir.
SUT fiyatlarına göre yapılan incelemede, SUT gereği fiyata dahil edilmesi mümkün olmayan basit sarf malzemeleri dışlanmak üzere malzeme ve ilaç fiyatları aynen alınmış, diğer işlemler ise SUT kodu belirtilmek üzere fiyatlandırılmıştır.
…”
16. Mahkemenin 2/11/2011 tarihli ve E.2009/877, K.2011/752 sayılı kararıyla “5510 sayılı Kanun’un 73. maddesi gereği acil haller dışında sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından kişilerce satın alınan sağlık hizmeti bedellerinin kurumca ödenmeyeceği, ancak davacının kopan parmaklarının dikilmesi için Uşak Devlet Hastanesinde ve İzmir 9 Eylül Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavisinin yapılamaması sebebiyle acilen özel hastaneye müracaat ettiği ve burada tedavisini gerçekleştirebildiği, bu durumda davacı tarafından yapılan tedavi giderlerinin SUT gereği kurumdan tahsilinin gerektiği” gerekçesiyle bilirkişi raporuyla tespit edilen 2.407,74 TL’nin kuruma müracaat tarihi olan 17/9/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.
17. Başvurucu tarafından temyiz edilen bu karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2/4/2013 tarihli ve E.2012/1183, K.2013/6512 sayılı ilamıyla onanmıştır.
18. Başvurucu anılan kararı 26/4/2013 tarihinde öğrendiğini bildirmiş olup 16/5/2013 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı bulunmadığı tespit edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
19. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Amaç” kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir.”
20. 5510 sayılı Kanun’un “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” kenar başlıklı 63. maddesinin ilgili hükümleri şöyledir:
“Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri şunlardır:
…
b) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler.
21. 5510 sayılı Kanun’un “Sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesi” kenar başlıklı 72. maddesinin ilgili hükümleri şöyledir:
“65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu yetkilidir. Komisyon, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabilir. Komisyon, 63 üncü madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkilidir.
22. 5510 sayılı Kanun’un “Sağlık hizmetlerinin sağlanma yöntemi ve sağlık giderlerinin ödenmesi” kenar başlıklı 73. maddesinin ilgili hükümleri şöyledir:
“Bu Kanuna göre sağlık hizmetleri, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanır.
Acil haller dışında sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından kişilerce satın alınan sağlık hizmeti bedelleri Kurumca ödenmez.
Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hallerde alınan sağlık hizmeti bedeli, 72 nci madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere fatura karşılığı ödenir. Sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları, acil hallerde, sözleşmeli sağlık hizmetleri sunucuları ise Kurumun belirlediği sağlık hizmetleri için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden veya Kurumdan herhangi bir ilave ücret talep edemez.
23. 2008 yılı -2009 yılında da uygulanan- Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin “Sözleşmesi olmayan sağlık kurum veya kuruluşlarında acil tedavi bedellerinin ödenmesi” kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“(1) Acil haller; ani gelişen hastalık, kaza, yaralanma ve benzeri durumlarda olayın meydana gelmesini takip eden ilk 24 saat içinde tıbbi müdahale gerektiren durumlar ile ivedilikle tıbbi müdahale yapılmadığı veya başka bir sağlık kuruluşuna nakli halinde hayatın ve/veya sağlık bütünlüğünün kaybedilme riskinin doğacağı kabul edilen durumlardır. Bu nedenle sağlanan sağlık hizmetleri acil sağlık hizmeti olarak kabul edilir.
(2) Kurum sağlık yardımlarından yararlandırılan kişilerin sözleşmesiz sağlık kurum veya kuruluşuna acil haller nedeniyle müracaatı sonucu oluşan sağlık giderleri; acil tıbbi müdahale yapılmasını zorunlu kılan durumun müdahaleyi yapan hekim tarafından imzalanmış bir belge ile belgelendirilmesi ve Kurumca kabul edilmesi şartıyla karşılanır. Faturada refakatçi gideri belirtilmiş ise hekim tarafından düzenlenen refakatçi kalınması gerektiğinin tıbben lüzum görüldüğünü ve refakatçi kalındığını belirtir belge faturaya eklenecektir. 18 yaşını doldurmamış çocuklar için refakatçi kalınmasının tıbben lüzum görülmesi şartı aranmaz.
(3) Bu madde kapsamında sözleşmesiz sağlık kurum veya kuruluşlarındaki yatarak tedavileri Kurumca karşılanan kişiler için, hekim veya diş hekimi tarafından düzenlenen refakatçi kalınması gerektiğinin tıbben lüzum görüldüğünü belirtir belgeye dayanılarak, refakatçinin yatak ve yemek giderleri bir kişi ile sınırlı olmak üzere Kurumca karşılanır. 18 yaşını doldurmamış çocuklar için refakatçi kalınmasının tıbben lüzum görülmesi şartı aranmaz.
(4) Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları acil hallerde kişilerden, Kurumun sağlık hizmetleri ve refakatçi için ödeyeceği tutarlar dışında herhangi bir ücret talep edemez.
(5) Sözleşmesiz sağlık kurum ve kuruluşlarınca, acil tedavilere ilişkin bilgilerin tıbbi açıdan kaydedilmesi ve Kurumca gerek görüldüğünde ibraz edilmesi zorunludur.
(6) Sözleşmesiz sağlık kurum veya kuruluşları tarafından genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere acil hallerde sundukları sağlık hizmetleri ile refakatçi giderleri, SUT eki “Tanıya Dayalı Ödeme Listesi” nde (EK–9) yer alması durumunda bu liste fiyatları, yer almıyorsa hizmet başına ödeme yöntemi esas alınarak kişilere fatura edilir. Kurumca yapılacak inceleme sonrasında belirlenen tutarlar, fatura karşılığı kişilere ödenir.”
24. Başbakanlık tarafından 2008 yılında yayımlanan 2008/13 sayılı ve Acil Sağlık Hizmetlerinin Sunumu konulu Genelge’nin ilgili kısmı şöyledir:
Üniversitelere ait araştırma hastaneleri dahil olmak üzere kamu ve özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının, acil vakaların kabulü, gerektiğinde başka bir sağlık kurumuna nakli ve tedavi masraflarının karşılanması hususlarında aşağıdaki kurallara titizlikle uymaları gerekmektedir:
( 7) Acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi müdahale ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl karşılanacağı sorgulanmayacaktır. Hizmet bedelinin tahsili ile ilgili işlemler acil müdahale sağlandıktan sonra yapılacaktır.
(8) Acil vakalarda acil sağlık hizmetinden yararlananlardan sosyal güvencesi bulunan kişilerin hizmet bedeli ilgili sosyal güvenlik kurumundan tahsil edilecek ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73 üncü maddesinin yedinci fıkrası gereğince hastadan ayrıca ücret farkı talep edilmeyecektir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 4/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 16/5/2013 tarihli ve 2013/3382 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu, geçirdiği kaza sonucu kopan parmaklarının tedavisi için Uşak Devlet Hastanesine gittiğini, burada gerekli tedavinin yapılamaması nedeniyle acilen sevk edildiği 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde ameliyat sırası olduğu ve birkaç gün beklemesi gerekeceğinin bildirilmesi nedeniyle SGK ile anlaşması olmayan özel bir hastaneye başvurmak zorunda kaldığını, özel hastanede yapılan tedavisi sonucu şifa bulduğunu ancak yapmış olduğu masrafların Sosyal Güvenlik Kurumunca tarafına geri ödenmediğini, bu nedenle ekonomik yönden zarara uğradığını belirterek sağlık, vücut bütünlüğü ve sosyal güvenlik haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş ve tedavi sürecindeki masrafları ile Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sürecindeki masraflarının karşılanması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
27. Bakanlık görüşünde somut olayda Anayasa’nın 17. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 8. maddeleri kapsamında devletin acil hâllerde vücut bütünlüğünü koruma yükümlülüğünün sınırının belirlenmesi gerektiği ifade edilmiştir.
28. Bakanlık görüşünde, 5510 sayılı Kanun’un 63. ve 73. maddelerinde acil hâllerde bireylere yapılacak tıbbi tedaviden SGK’nın sorumlu olduğu ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hâllerde alınan sağlık hizmeti bedelinin, 72. madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü oldukları kişilere fatura karşılığı ödeneceğinin hükme bağlandığı, bu nedenle acil hâllerde alınan sağlık hizmeti bedelinin, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen kıstaslara göre karşılanacağına ilişkin hükmün ve İlk Derece Mahkemesinin bu hükmü uygulamasının, devletin acil hâllerde bireyleri koruma yükümlülüğünün kapsamını ne derece etkilediğinin belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu, her ne kadar sosyal güvenlik hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun şikâyetlerinin özünün Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması hakkıyla ilgili olduğu anlaşılmıştır.
30. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
31. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.”
32. Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” kenar başlıklı 56. maddesinin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları şöyledir:
“Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”
33. Sözleşme’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
34. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
35. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü, gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alınmıştır. Bu çerçevede devletin, egemenlik alanında yaşayan ve kontrolü altında bulunan kişilerin maddi ve manevi varlıklarına yönelen müdahaleleri önleme, önlenememiş olan müdahalelere yönelik olarak da gerekli soruşturma, kovuşturma, failleri tespit edip cezalandırma ve gerektiğinde bundan doğan zararları etkili bir şekilde bizzat karşılama veya sorumlularına karşılatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Kişilerin vücut bütünlüğüne yapılan bir müdahaleden doğan zararlara yönelik etkili bir tazminin sağlanamadığı ve bu çerçevede devletin Anayasa’nın 17. maddesinden doğan koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği durumlarda, kişinin vücut bütünlüğünün korunduğundan söz edilemez (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 40).
36. Anayasa’nın 17. maddesinin amacı esas olarak bireylerin maddi ve manevi varlığına karşı devlet tarafından yapılabilecek keyfî müdahalelerin önlenmesidir. Devletin ayrıca vücut ve ruhsal bütünlüğe yönelik fiziksel ve cinsel saldırılar, tıbbi müdahaleler, şeref ve itibarı etkileyen saldırılar karşısında kişilerin maddi ve manevi varlığını etkili olarak koruma ve maddi ve manevi varlığına saygı gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32).
37. Kişilerin vücut ve ruhsal bütünlükleriyle ilgili konular, onlara sağlanan tıbbi tedavi seçimindeki katılımları ve bu tedavilere olan rızaları ile ilgili hususlar, Sözleşme’nin 8. maddesinin sınırları içerisinde yer almaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İclal Karakoca ve Hüseyin Karakoca/Türkiye, B. No: 46156/11, 21/5/2013). Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kişilerin tedavi masraflarına yeterli ölçüde destek sunulmadığına ilişkin iddialarını da Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamında incelemektedir (Pentiaciova ve diğerleri/Moldova, B. No: 14462/03, 4/1/2005). Bu çerçevede başvurucunun, gittiği kamu hastanelerinde kendisine gerekli tıbbi tedavinin zamanında uygulanmaması neticesinde başvurduğu özel hastaneye tedavi ücreti olarak ödediği meblağın devlet tarafından tazmin edilmesi talebi, devletin vücut bütünlüğünü koruma konusundaki pozitif yükümlülüğü çerçevesinde Anayasa’nın 17. ve Sözleşme’nin 8. maddelerinin ortak koruma alanı kapsamında yer almaktadır.
38. Devletin vatandaşlarına sağlık hizmetlerini yeterli ölçüde sağlayamaması durumunda vücut bütünlüğünü koruma konusundaki pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemesi söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda devletin, gerek kamu hastanelerinde gerekse de özel hastanelerde tedavi gören hastaların vücut bütünlüğünün güvence altına alınması için yasal çerçevenin belirlenmesi ve belli koşullarda gerekli tedbirlerin alınması konusunda pozitif bir yükümlülüğü vardır.
39. Bu çerçevede devlet, sağlık hizmeti sunma konusunda gerekli düzenlemeleri yapsa bile bir hastanın tedavisi kapsamında sağlık çalışanlarının yaptığı değerlendirme hatası veya sağlık çalışanları arasında koordinasyon sağlanamaması gibi durumlar nedeniyle meydana gelen bedensel zararlardan da sorumlu olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Genç/Türkiye, B. No: 24109/07, 27/1/2015 § 67).
40. Devletin bireylere sağlık hizmeti sunma konusundaki yükümlülüğü, ülkenin sosyal ve ekonomik gerçekleriyle yakından ilgilidir. Bu nedenle devlet, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılabilmesi noktasında, kaynakların tahsis edildiği alanlara ilişkin bazı sınırlamalar öngörebilir. Dolayısıyla sağlık hizmeti sunma konusunda devletin pozitif yükümlülüğünün ekonomik sınırları belirlenirken, devletin kamu kaynaklarını kullanma konusundaki takdir hakkı ile tedavi ücretlerinin bireylere yüklediği ekonomik külfet arasında makul bir denge kurulmalıdır.
41. Devletin vücut bütünlüğünü koruma konusundaki ödevi, sağlık hizmetlerinin mutlak anlamda ücretsiz olarak sağlanacağı şeklinde yorumlanamaz. Bununla birlikte Anayasa’nın 56. maddesi gereği devletin, sağlık hizmetlerini düzenleme ve planlama konusunda üzerine yüklenen sorumluluk çerçevesinde oluşturulan genel sağlık sigortası sistemi vasıtasıyla sağlık hizmetlerinin finansmanına katılması yasayla öngörülebilir. Ancak bu durumda dahi kamu kaynaklarını kullanma ve hangi kamu hizmetlerine öncelik tanınacağını belirleme konusunda kamu otoritelerinin geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır.
42. Somut olayda kendisine acilen tıbbi müdahalede bulunulması gerekli olan başvurucu, başvurduğu kamu hastanelerinde bu tedavinin gerçekleştirilememesi nedeniyle gittiği özel bir hastanede tedavi sürecini tamamlamasına bağlı olarak özel hastaneye ödediği bedelin tamamının devlet tarafından karşılanması gerektiğini iddia etmektedir. Bu durumda başvuru konusu olayda, acil durumlarda kamu hastaneleri veya SGK ile sözleşmesi bulunan sağlık hizmeti sunucularınca sağlanan sağlık hizmetlerinden yararlanamayan bireylerin SGK ile sözleşmesi bulunmayan bir sağlık hizmeti sunucusuna başvurmaları hâlinde tedavi ücretinin karşılanması konusunda devlete düşen pozitif yükümlülüğün sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir.
43. Başvurucunun kopan parmaklarının dikilmesini acil bir durum olarak niteleyen Uşak İş Mahkemesi, başvurucunun SGK ile anlaşması bulunmayan özel bir sağlık hizmeti sunucusuna ödediği 11.500 TL’nin 2.407,74 TL’lik kısmının başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucuya ödenmesi gereken ücreti 5510 sayılı Kanun’un 73. maddesi uyarınca sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedelleri ve SUT’ta yer alan kıstasları esas alarak tespit etmiştir.
44. 5510 sayılı Kanun’un 73. maddesinde ve 2009 yılında yürürlükte olan SUT’un 5. maddesinde, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularının acil hâllerde sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden veya SGK’dan herhangi bir ilave ücret talep edemeyeceği açıkça düzenlenmiştir (bkz. §§ 22, 23). Anılan mevzuat hükümleri, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularının acil hâllerde sundukları sağlık hizmeti için SUT’ta belirlenen tarifeler üzerinden fatura düzenleyeceğini ve SGK tarafından yapılacak inceleme sonrasında tedavi masraflarının fatura karşılığında kişilere ödeneceğini öngörmektedir.
45. Devletin, yukarıda bahsedilen mevzuat hükümleri uyarınca sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularına acil hâllerde gerek bireyler gerekse de SGK tarafından ödenecek miktarı sınırlandırmış olması, kendisine acilen tıbbi müdahalede bulunulması zorunlu olan bireylerin öngörülemez ve orantısız bir ekonomik külfetle karşılaşmalarını engelleyici niteliktedir. Hatta böyle bir sağlık hizmetinden yararlanan sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olduğu bireylerin, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularına acil hâllerde SUT’ta belirlenen tarifeler üzerinden ödedikleri ücretin tamamı SGK tarafından fatura karşılığında bireylere geri ödenmektedir. Bu nedenle devletin, acil ve zorlayıcı şartlar altında sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularına başvuran bireyleri ekonomik anlamda karşılaşılabilecek aşırı bir külfetten koruma konusunda gerekli mevzuat düzenlemelerini yaptığı görülmektedir.
46. Tüm bu veriler ışığında 5510 sayılı Kanun’un 73. maddesi ve SUT’un 5. maddesi uyarınca sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularının acil hâllerde sağladıkları tıbbi tedavi karşılığında SUT’ta belirlenen kıstaslara göre tespit edilecek ücretin dışında herhangi bir ilave ücret talep edemeyeceklerine ilişkin açık hükümler dikkate alındığında başvurucunun ileri sürdüğü mağduriyetin, devletin sağlık hizmeti sunma konusundaki pozitif yükümlülüğüne ilişkin bir eksiklikten kaynaklanmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvuru konusu olayda, başvurucu tarafından fazladan ödendiği düşünülen tedavi ücretinin, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucusunun mevzuata aykırı hareket etmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, başvurucu tarafından söz konusu sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucusu aleyhine hukuk mahkemelerinde açılacak ayrı bir davada tartışılabilecektir.
47. Sonuç olarak başvuru konusu olayda devletin, acil ve zorlayıcı şartlar altında sözleşmesiz bir sağlık hizmeti sunucusuna başvuran başvurucunun öngörülemez ve aşırı bir ekonomik zorlukla karşılaşmaması için gerekli mevzuat düzenlemelerini yaptığı ve başvurucuya SUT’ta belirlenen kıstaslar esas alınarak tespit edilen tedavi ücretini ödediği dikkate alındığında başvurucunun vücut bütünlüğünü koruma konusundaki pozitif yükümlülüğüne aykırı davrandığından bahsedilemeyecektir. Dolayısıyla başvurucunun tedavi masrafları için fazladan ödediğini iddia ettiği yaklaşık 8.000 TL tutarındaki meblağın, başvurucu ile başvurucunun tedavisini sağlayan sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucusu arasındaki hukuki ilişkiden kaynakladığı, başvurucunun yaptığı ödemeye ilişkin devlete atfedilebilecek herhangi bir hak ihlalinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurucunun vücut bütünlüğünün korunması hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı açık olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
4/11/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.