TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SALİM SAYIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3382)
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Bülent ALTINSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Salim SAYIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mesut AKKIŞLA
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, geçirilen kaza sonucu başvurucunun kopan parmaklarının
tedavisi amacıyla sevk edildiği hastanede, zamanında müdahalede bulunulamadığı
gerekçesiyle özel bir hastanede yapılan tedavisi için ödediği meblağın devlet
tarafından karşılanması istemiyle açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle sağlık,
vücut bütünlüğü ve sosyal güvenlik haklarının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 16/5/2013 tarihinde Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 4/11/2015 tarihinde yapılan toplantıda,
başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından 15/1/2014 tarihinde
başvuru hakkında Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, başvurucuya 21/1/2014
tarihinde bildirilmiş olup başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı herhangi bir
beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP
aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle
şöyledir:
7. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sigortalısı olan ve 8/9/2009
tarihinde geçirdiği kaza sonucu motorlu testere ile sağ el iki parmağı kopan,
diğer parmaklarında ise kesikler oluşan başvurucu, önce Uşak Devlet Hastanesine
gitmiş; burada tedavisinin mümkün olmaması nedeniyle İzmir 9 Eylül Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edilmiştir.
8. Saat 16.55’te Üniversite Hastanesine giriş yapan başvurucu,
ameliyat olabilmek için uzun süre beklediğini yetkililere belirterek kendi
isteğiyle bu hastaneden ayrılmış ve özel bir sağlık kuruluşuna başvurmuştur.
9. Özel sağlık kuruluşunda saat 19.00’da ameliyata alınan
başvurucunun sağ elinin 2. ve 5. parmaklarında replantasyon
(dikme), 3. parmağında ise tendon onarımı işlemi yapılmıştır.
10. Bu tedavi karşılığında başvurucu tarafından 15/9/2009 tarihli
fatura ile anılan kuruluşa 11.500 TL ödeme yapılmıştır. Faturaya, başvurucunun
sözleşmesiz hasta olduğu ve tedavi giderlerinin 2008 yılı SGK Sağlık Uygulama
Tebliği’ne (SUT) göre ödenmesinin uygun olmadığını belirten bir şerh
düşülmüştür.
11. Başvurucu, 17/9/2009 tarihinde SGK Uşak İl Müdürlüğüne müracaat
ederek tedavi gideri olarak ödediği meblağın tarafına geri ödenmesi talebinde
bulunmuştur.
12. Başvurucunun bu talebi, SGK’nın
tedavinin yapıldığı hastane ile anlaşmasının olmadığı gerekçesiyle
reddedilmiştir.
13. Başvurucu 7/12/2009 tarihinde özetle “geçirdiği kaza sonucu kopan parmaklarının tedavisi için acil olarak
Uşak Devlet Hastanesine müracaat ettiğini, bu hastanede tedavinin mümkün
olmaması nedeniyle İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesine sevk edildiğini,
burada da ameliyat sırası olduğunu ve acil işlem yapılamayacağının bildirilmesi
üzerine başka bir hastaneye sevkini istediğini, ancak acil giriş yapıldığından
sevk yapılamayacağının bildirildiğini, zaman yeterli olmadığından EMOT
Hastanesine başvurduğunu, burada ameliyat olduğunu ve hastaneye 11.500,00 TL
ödeme yaptığını, ödenmiş olan bu paranın SGK tarafından karşılanmasını
istediğini, ancak davalı kurumun bu ödeme talebini reddettiğini”
belirterek özel hastaneye ödemiş olduğu 11.500 TL’nin 15/9/2009 tarihinden
itibaren işleyecek faizi ile birlikte tarafına ödenmesi istemiyle Uşak İş
Mahkemesinde dava açmıştır.
14. Açılan davada davalı SGK vekili savunmasında özetle “davacının geçirdiği kaza sebebiyle parmaklarının
koptuğunu, tedavisini kurumla sözleşmesi olmayan EMOT Hastanesinde
yaptırdığını, oysa muayene ve tedavinin kurumun hizmet satın aldığı sağlık
kurumu ya da kuruluşlarında yaptırılmasının zorunlu olduğunu, davacının tüm
tedavi belgelerinin İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Alsancak SGK Merkezi
Müdürlüğüne gönderildiğini, ancak davacının tedavi gördüğü hastanenin
sözleşmesiz olmasından dolayı ödeme için gerekli olan tıbbi uygunluk
verilmediğini, olayın aciliyeti varsa ödemenin Sağlık
ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı yataklı tedavi kurumlarınca yapılacak
muayene, tetkik, müdahale, ameliyat ve tedavilere ait fiyat tarifesi üzerinden
hesaplanması gerektiğini” belirterek
davanın reddini talep etmiştir.
15. Dava kapsamında alınan bilirkişi raporunun ilgili kısmı
şöyledir:
“…
Mevcut uyuşmazlıkta
davacının kaza geçirdikten sonra kurum ile sözleşmesi bulunan Uşak Devlet
Hastanesine götürüldüğü anlaşılmaktadır.
Mikro el cerrahisinin
özel uzmanlık isteyen bir dal olması ve birçok devlet hastanesinde bu konuda
yetişmiş doktorun bulunmaması göz önüne alındığında Uşak Devlet Hastanesinin bu
tedaviyi yapmayarak hastayı sevk etmesi normal bir uygulamadır.
Davacının, meydana
gelen kaza sonrası sağ el 2., 3., ve 5. parmaklarında meydana gelen amputasyonun acil olarak tedavi edilmesi gerekir. Aksi
takdirde parmakların kaybedilmesi söz konusu olur. Nitekim devlet hastanesi
tedavi önermemiş, sevk gerçekleştirmiştir. Bu sebeple en yakın il olan İzmir’de
bulunan üniversite hastanesine gitmiştir. Burada tedavi yapılamamış ve özel
klinikte gerçekleştirilmiştir.
Davacının, bu
tedaviyi kurum ile sözleşmesi bulunan sağlık hizmeti sunucusunda yaptıramadığı,
bu nedenle sözleşmesi olmayan bir merkezde yaptırması nedeniyle SUT fiyatları
üzerinden tedavi masrafının tümünün ödenmesi gerekecektir.
SUT fiyatlarına göre
yapılan incelemede, SUT gereği fiyata dahil edilmesi mümkün olmayan basit sarf
malzemeleri dışlanmak üzere malzeme ve ilaç fiyatları aynen alınmış, diğer
işlemler ise SUT kodu belirtilmek üzere fiyatlandırılmıştır.
…”
16. Mahkemenin 2/11/2011 tarihli ve E.2009/877, K.2011/752 sayılı
kararıyla “5510 sayılı Kanun’un 73. maddesi
gereği acil haller dışında sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından kişilerce
satın alınan sağlık hizmeti bedellerinin kurumca ödenmeyeceği, ancak davacının
kopan parmaklarının dikilmesi için Uşak Devlet Hastanesinde ve İzmir 9 Eylül
Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavisinin yapılamaması sebebiyle acilen özel
hastaneye müracaat ettiği ve burada tedavisini gerçekleştirebildiği, bu durumda
davacı tarafından yapılan tedavi giderlerinin SUT gereği kurumdan tahsilinin
gerektiği” gerekçesiyle bilirkişi raporuyla tespit edilen 2.407,74
TL’nin kuruma müracaat tarihi olan 17/9/2009 tarihinden itibaren işleyecek
yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesine karar
vermiştir.
17. Başvurucu tarafından temyiz edilen bu karar, Yargıtay 21. Hukuk
Dairesinin 2/4/2013 tarihli ve E.2012/1183, K.2013/6512 sayılı ilamıyla
onanmıştır.
18. Başvurucu anılan kararı 26/4/2013 tarihinde öğrendiğini
bildirmiş olup 16/5/2013 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı
bulunmadığı tespit edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
19. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Amaç”
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, sosyal sigortalar ile genel
sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan
yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları
ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve
genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve
esasları düzenlemektir.”
20. 5510 sayılı Kanun’un “Finansmanı
sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” kenar başlıklı 63. maddesinin ilgili hükümleri şöyledir:
“Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla
yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde
sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek
hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık
hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını
veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık
hizmetleri şunlardır:
…
b)
Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından
yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik
muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan
teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve
rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre
tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili
kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı
üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler.
…”
21. 5510 sayılı Kanun’un “Sağlık
hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesi” kenar başlıklı 72. maddesinin ilgili
hükümleri şöyledir:
“65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol,
yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık
Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu yetkilidir. Komisyon, tıp eğitimini, hizmet
basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak
sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı
sınıflandırabilir. Komisyon, 63 üncü madde hükümlerine
göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini;
sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı
olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla
hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları,
maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak
suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkilidir.
…”
22. 5510 sayılı Kanun’un “Sağlık
hizmetlerinin sağlanma yöntemi ve sağlık giderlerinin ödenmesi”
kenar başlıklı 73. maddesinin ilgili hükümleri şöyledir:
“Bu Kanuna göre sağlık hizmetleri, Kurum ile
yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan
sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık
sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti
sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle
sağlanır.
…
Acil haller dışında sözleşmesiz sağlık hizmeti
sunucularından kişilerce satın alınan sağlık hizmeti bedelleri Kurumca ödenmez.
Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil
hallerde alınan sağlık hizmeti bedeli, 72 nci
madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen bedeller esas
alınarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere fatura
karşılığı ödenir. Sözleşmeli ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları, acil
hallerde, sözleşmeli sağlık hizmetleri sunucuları ise Kurumun belirlediği
sağlık hizmetleri için genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu
kişilerden veya Kurumdan herhangi bir ilave ücret talep edemez.
…”
23. 2008 yılı -2009 yılında da uygulanan- Sosyal Güvenlik Kurumu
Sağlık Uygulama Tebliği’nin “Sözleşmesi
olmayan sağlık kurum veya kuruluşlarında acil tedavi bedellerinin ödenmesi” kenar başlıklı
5. maddesi şöyledir:
“(1) Acil haller; ani gelişen hastalık, kaza,
yaralanma ve benzeri durumlarda olayın meydana gelmesini takip eden ilk 24 saat
içinde tıbbi müdahale gerektiren durumlar ile ivedilikle tıbbi müdahale
yapılmadığı veya başka bir sağlık kuruluşuna nakli halinde hayatın ve/veya
sağlık bütünlüğünün kaybedilme riskinin doğacağı kabul edilen durumlardır. Bu
nedenle sağlanan sağlık hizmetleri acil sağlık hizmeti olarak kabul edilir.
(2) Kurum sağlık yardımlarından
yararlandırılan kişilerin sözleşmesiz sağlık kurum veya kuruluşuna acil haller
nedeniyle müracaatı sonucu oluşan sağlık giderleri; acil tıbbi müdahale
yapılmasını zorunlu kılan durumun müdahaleyi yapan hekim tarafından imzalanmış
bir belge ile belgelendirilmesi ve Kurumca kabul edilmesi şartıyla karşılanır.
Faturada refakatçi gideri belirtilmiş ise hekim tarafından düzenlenen refakatçi
kalınması gerektiğinin tıbben lüzum görüldüğünü ve refakatçi kalındığını
belirtir belge faturaya eklenecektir. 18 yaşını doldurmamış çocuklar için
refakatçi kalınmasının tıbben lüzum görülmesi şartı aranmaz.
(3) Bu madde kapsamında sözleşmesiz sağlık
kurum veya kuruluşlarındaki yatarak tedavileri Kurumca karşılanan kişiler için,
hekim veya diş hekimi tarafından düzenlenen refakatçi kalınması gerektiğinin
tıbben lüzum görüldüğünü belirtir belgeye dayanılarak, refakatçinin yatak ve
yemek giderleri bir kişi ile sınırlı olmak üzere Kurumca karşılanır. 18 yaşını
doldurmamış çocuklar için refakatçi kalınmasının tıbben lüzum görülmesi şartı
aranmaz.
(4) Sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları acil
hallerde kişilerden, Kurumun sağlık hizmetleri ve refakatçi için ödeyeceği
tutarlar dışında herhangi bir ücret talep edemez.
(5) Sözleşmesiz sağlık kurum ve
kuruluşlarınca, acil tedavilere ilişkin bilgilerin tıbbi açıdan kaydedilmesi ve
Kurumca gerek görüldüğünde ibraz edilmesi zorunludur.
(6) Sözleşmesiz sağlık kurum veya kuruluşları
tarafından genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere acil
hallerde sundukları sağlık hizmetleri ile refakatçi giderleri, SUT eki “Tanıya
Dayalı Ödeme Listesi” nde (EK–9) yer alması durumunda
bu liste fiyatları, yer almıyorsa hizmet başına ödeme yöntemi esas alınarak
kişilere fatura edilir. Kurumca yapılacak inceleme sonrasında belirlenen
tutarlar, fatura karşılığı kişilere ödenir.”
24. Başbakanlık tarafından 2008 yılında yayımlanan 2008/13 sayılı ve
Acil Sağlık Hizmetlerinin Sunumu konulu Genelge’nin ilgili kısmı şöyledir:
“…
Üniversitelere ait araştırma hastaneleri dahil
olmak üzere kamu ve özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının, acil vakaların
kabulü, gerektiğinde başka bir sağlık kurumuna nakli ve tedavi masraflarının
karşılanması hususlarında aşağıdaki kurallara titizlikle uymaları
gerekmektedir:
…
( 7) Acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi
müdahale ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl
karşılanacağı sorgulanmayacaktır. Hizmet bedelinin tahsili ile ilgili işlemler
acil müdahale sağlandıktan sonra yapılacaktır.
(8) Acil vakalarda acil sağlık hizmetinden
yararlananlardan sosyal güvencesi bulunan kişilerin hizmet bedeli ilgili sosyal
güvenlik kurumundan tahsil edilecek ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 73 üncü maddesinin yedinci
fıkrası gereğince hastadan ayrıca ücret farkı talep edilmeyecektir.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 4/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 16/5/2013 tarihli ve 2013/3382 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu, geçirdiği kaza sonucu kopan parmaklarının tedavisi
için Uşak Devlet Hastanesine gittiğini, burada gerekli tedavinin yapılamaması
nedeniyle acilen sevk edildiği 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde
ameliyat sırası olduğu ve birkaç gün beklemesi gerekeceğinin bildirilmesi
nedeniyle SGK ile anlaşması olmayan özel bir hastaneye başvurmak zorunda
kaldığını, özel hastanede yapılan tedavisi sonucu şifa bulduğunu ancak yapmış
olduğu masrafların Sosyal Güvenlik Kurumunca tarafına geri ödenmediğini, bu nedenle
ekonomik yönden zarara uğradığını belirterek sağlık, vücut bütünlüğü ve sosyal
güvenlik haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş ve tedavi sürecindeki
masrafları ile Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sürecindeki masraflarının
karşılanması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
27. Bakanlık görüşünde somut olayda Anayasa’nın 17. ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 8. maddeleri kapsamında devletin acil
hâllerde vücut bütünlüğünü koruma yükümlülüğünün sınırının belirlenmesi gerektiği
ifade edilmiştir.
28. Bakanlık görüşünde, 5510 sayılı Kanun’un 63. ve 73. maddelerinde
acil hâllerde bireylere yapılacak tıbbi tedaviden SGK’nın
sorumlu olduğu ve sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından acil hâllerde
alınan sağlık hizmeti bedelinin, 72. madde gereği sözleşmeli sağlık hizmeti
sunucuları için belirlenen bedeller esas alınarak genel sağlık sigortalısı ve
bakmakla yükümlü oldukları kişilere fatura karşılığı ödeneceğinin hükme
bağlandığı, bu nedenle acil hâllerde alınan sağlık hizmeti bedelinin,
sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları için belirlenen kıstaslara göre
karşılanacağına ilişkin hükmün ve İlk Derece Mahkemesinin bu hükmü
uygulamasının, devletin acil hâllerde bireyleri koruma yükümlülüğünün kapsamını
ne derece etkilediğinin belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir.
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu, her ne kadar sosyal
güvenlik hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun
şikâyetlerinin özünün Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve
manevi varlığın korunması hakkıyla ilgili olduğu anlaşılmıştır.
30. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine
yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü
tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve
Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
31. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin
birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller
dışında, kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve
tıbbi deneylere tabi tutulamaz.”
32. Anayasa’nın “Sağlık
hizmetleri ve çevrenin korunması” kenar başlıklı 56. maddesinin
üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları şöyledir:
“Devlet, herkesin hayatını,
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde
tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini
gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet
vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki
sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine
getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine
getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”
33. Sözleşme’nin “Özel ve aile
hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“1. Herkes özel ve aile
hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
34. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar
başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
35. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri ile kişinin maddi ve manevi
varlığının bütünlüğü, gerek kamusal yetkilerle
donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına
alınmıştır. Bu çerçevede devletin, egemenlik alanında yaşayan ve kontrolü
altında bulunan kişilerin maddi ve manevi varlıklarına yönelen müdahaleleri
önleme, önlenememiş olan müdahalelere yönelik olarak da gerekli soruşturma,
kovuşturma, failleri tespit edip cezalandırma ve gerektiğinde bundan doğan
zararları etkili bir şekilde bizzat karşılama veya sorumlularına karşılatma
yükümlülüğü bulunmaktadır. Kişilerin vücut bütünlüğüne yapılan bir müdahaleden
doğan zararlara yönelik etkili bir tazminin sağlanamadığı ve bu çerçevede
devletin Anayasa’nın 17. maddesinden doğan koruma yükümlülüğünü yerine
getirmediği durumlarda, kişinin vücut bütünlüğünün korunduğundan söz edilemez (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 40).
36. Anayasa’nın 17. maddesinin amacı esas olarak bireylerin maddi ve
manevi varlığına karşı devlet tarafından yapılabilecek keyfî müdahalelerin
önlenmesidir. Devletin ayrıca vücut ve ruhsal bütünlüğe yönelik fiziksel ve
cinsel saldırılar, tıbbi müdahaleler, şeref ve itibarı etkileyen saldırılar
karşısında kişilerin maddi ve manevi varlığını etkili olarak koruma ve maddi ve
manevi varlığına saygı gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123,
2/10/2013, § 32).
37. Kişilerin vücut ve ruhsal bütünlükleriyle ilgili konular, onlara
sağlanan tıbbi tedavi seçimindeki katılımları ve bu tedavilere olan rızaları
ile ilgili hususlar, Sözleşme’nin 8. maddesinin sınırları içerisinde yer
almaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İclal Karakoca ve Hüseyin Karakoca/Türkiye, B. No: 46156/11,
21/5/2013). Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kişilerin tedavi
masraflarına yeterli ölçüde destek sunulmadığına ilişkin iddialarını da
Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamında incelemektedir (Pentiaciova ve diğerleri/Moldova, B. No: 14462/03,
4/1/2005). Bu çerçevede başvurucunun, gittiği kamu hastanelerinde kendisine
gerekli tıbbi tedavinin zamanında uygulanmaması neticesinde başvurduğu özel
hastaneye tedavi ücreti olarak ödediği meblağın devlet tarafından tazmin
edilmesi talebi, devletin vücut bütünlüğünü koruma konusundaki pozitif
yükümlülüğü çerçevesinde Anayasa’nın 17. ve Sözleşme’nin 8. maddelerinin ortak
koruma alanı kapsamında yer almaktadır.
38. Devletin vatandaşlarına sağlık hizmetlerini yeterli ölçüde
sağlayamaması durumunda vücut bütünlüğünü koruma konusundaki pozitif
yükümlülüğünü yerine getirmemesi söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda devletin, gerek kamu hastanelerinde gerekse de özel
hastanelerde tedavi gören hastaların vücut bütünlüğünün güvence altına alınması
için yasal çerçevenin belirlenmesi ve belli koşullarda gerekli tedbirlerin
alınması konusunda pozitif bir yükümlülüğü vardır.
39. Bu çerçevede devlet, sağlık hizmeti sunma konusunda gerekli
düzenlemeleri yapsa bile bir hastanın tedavisi kapsamında sağlık çalışanlarının
yaptığı değerlendirme hatası veya sağlık çalışanları arasında koordinasyon
sağlanamaması gibi durumlar nedeniyle meydana gelen bedensel zararlardan da
sorumlu olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Genç/Türkiye, B. No: 24109/07, 27/1/2015 §
67).
40. Devletin bireylere sağlık hizmeti sunma konusundaki yükümlülüğü,
ülkenin sosyal ve ekonomik gerçekleriyle yakından ilgilidir. Bu nedenle devlet,
kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılabilmesi noktasında, kaynakların
tahsis edildiği alanlara ilişkin bazı sınırlamalar öngörebilir. Dolayısıyla
sağlık hizmeti sunma konusunda devletin pozitif yükümlülüğünün ekonomik
sınırları belirlenirken, devletin kamu kaynaklarını kullanma konusundaki takdir
hakkı ile tedavi ücretlerinin bireylere yüklediği ekonomik külfet arasında
makul bir denge kurulmalıdır.
41. Devletin vücut bütünlüğünü koruma konusundaki ödevi, sağlık hizmetlerinin
mutlak anlamda ücretsiz olarak sağlanacağı şeklinde yorumlanamaz. Bununla
birlikte Anayasa’nın 56. maddesi gereği devletin, sağlık hizmetlerini düzenleme
ve planlama konusunda üzerine yüklenen sorumluluk çerçevesinde oluşturulan
genel sağlık sigortası sistemi vasıtasıyla sağlık hizmetlerinin finansmanına
katılması yasayla öngörülebilir. Ancak bu durumda dahi kamu kaynaklarını
kullanma ve hangi kamu hizmetlerine öncelik tanınacağını belirleme konusunda
kamu otoritelerinin geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır.
42. Somut olayda kendisine acilen tıbbi müdahalede bulunulması
gerekli olan başvurucu, başvurduğu kamu hastanelerinde bu tedavinin
gerçekleştirilememesi nedeniyle gittiği özel bir hastanede tedavi sürecini
tamamlamasına bağlı olarak özel hastaneye ödediği bedelin tamamının devlet
tarafından karşılanması gerektiğini iddia etmektedir. Bu durumda başvuru konusu
olayda, acil durumlarda kamu hastaneleri veya SGK ile sözleşmesi bulunan sağlık
hizmeti sunucularınca sağlanan sağlık hizmetlerinden yararlanamayan bireylerin
SGK ile sözleşmesi bulunmayan bir sağlık hizmeti sunucusuna başvurmaları
hâlinde tedavi ücretinin karşılanması konusunda devlete düşen pozitif
yükümlülüğün sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir.
43. Başvurucunun kopan parmaklarının dikilmesini acil bir durum
olarak niteleyen Uşak İş Mahkemesi, başvurucunun SGK ile anlaşması bulunmayan
özel bir sağlık hizmeti sunucusuna ödediği 11.500 TL’nin 2.407,74 TL’lik
kısmının başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucuya ödenmesi
gereken ücreti 5510 sayılı Kanun’un 73. maddesi uyarınca sözleşmeli sağlık
hizmeti sunucuları için belirlenen bedelleri ve SUT’ta
yer alan kıstasları esas alarak tespit etmiştir.
44. 5510 sayılı Kanun’un 73. maddesinde ve 2009 yılında yürürlükte
olan SUT’un 5. maddesinde, sözleşmesiz sağlık hizmeti
sunucularının acil hâllerde sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu
kişilerden veya SGK’dan herhangi bir ilave ücret
talep edemeyeceği açıkça düzenlenmiştir (bkz. §§ 22, 23). Anılan mevzuat
hükümleri, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularının acil hâllerde sundukları
sağlık hizmeti için SUT’ta belirlenen tarifeler
üzerinden fatura düzenleyeceğini ve SGK tarafından yapılacak inceleme
sonrasında tedavi masraflarının fatura karşılığında kişilere ödeneceğini
öngörmektedir.
45. Devletin, yukarıda bahsedilen mevzuat hükümleri uyarınca
sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularına acil hâllerde gerek bireyler gerekse de
SGK tarafından ödenecek miktarı sınırlandırmış olması, kendisine acilen tıbbi
müdahalede bulunulması zorunlu olan bireylerin öngörülemez ve orantısız bir
ekonomik külfetle karşılaşmalarını engelleyici niteliktedir. Hatta böyle bir
sağlık hizmetinden yararlanan sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olduğu
bireylerin, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularına acil hâllerde SUT’ta belirlenen tarifeler üzerinden ödedikleri ücretin
tamamı SGK tarafından fatura karşılığında bireylere geri ödenmektedir. Bu
nedenle devletin, acil ve zorlayıcı şartlar altında sözleşmesiz sağlık hizmeti
sunucularına başvuran bireyleri ekonomik anlamda karşılaşılabilecek aşırı bir
külfetten koruma konusunda gerekli mevzuat düzenlemelerini yaptığı
görülmektedir.
46. Tüm bu veriler ışığında 5510 sayılı Kanun’un 73. maddesi ve SUT’un 5. maddesi uyarınca sözleşmesiz sağlık hizmeti
sunucularının acil hâllerde sağladıkları tıbbi tedavi karşılığında SUT’ta belirlenen kıstaslara göre tespit edilecek ücretin
dışında herhangi bir ilave ücret talep edemeyeceklerine ilişkin açık hükümler
dikkate alındığında başvurucunun ileri sürdüğü mağduriyetin, devletin sağlık
hizmeti sunma konusundaki pozitif yükümlülüğüne ilişkin bir eksiklikten
kaynaklanmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvuru konusu olayda, başvurucu
tarafından fazladan ödendiği düşünülen tedavi ücretinin, sözleşmesiz sağlık
hizmeti sunucusunun mevzuata aykırı hareket etmesinden kaynaklanıp
kaynaklanmadığı, başvurucu tarafından söz konusu sözleşmesiz sağlık hizmeti
sunucusu aleyhine hukuk mahkemelerinde açılacak ayrı bir davada
tartışılabilecektir.
47. Sonuç olarak başvuru konusu olayda devletin, acil ve zorlayıcı
şartlar altında sözleşmesiz bir sağlık hizmeti sunucusuna başvuran başvurucunun
öngörülemez ve aşırı bir ekonomik zorlukla karşılaşmaması için gerekli mevzuat
düzenlemelerini yaptığı ve başvurucuya SUT’ta
belirlenen kıstaslar esas alınarak tespit edilen tedavi ücretini ödediği
dikkate alındığında başvurucunun vücut bütünlüğünü koruma konusundaki pozitif
yükümlülüğüne aykırı davrandığından bahsedilemeyecektir. Dolayısıyla
başvurucunun tedavi masrafları için fazladan ödediğini iddia ettiği yaklaşık
8.000 TL tutarındaki meblağın, başvurucu ile başvurucunun tedavisini sağlayan
sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucusu arasındaki hukuki ilişkiden kaynakladığı,
başvurucunun yaptığı ödemeye ilişkin devlete atfedilebilecek herhangi bir hak
ihlalinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurucunun
vücut bütünlüğünün korunması hakkına
yönelik bir ihlalin bulunmadığı açık olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
4/11/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.