TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÇAĞDAŞ MÜHENDİSLİK LTD. ŞTİ.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3449)
|
|
Karar Tarihi: 22/1/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 5/6/2015-29377
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan
ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M.
Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır
YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Çağdaş
Mühendislik Ltd. Şti.
|
Temsilcisi
|
:
|
Müslim
YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, iştirak ettiği hizmet alımı ihalesine ilişkin
olarak yaptığı itirazen şikâyet başvurusunun
reddedilmesine ilişkin Kamu İhale Kurulu kararının iptali istemiyle açtığı
davada Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 16/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel
bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 24/12/2013 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucunun iştirak ettiği
Devlet Su İşleri (DSİ) 3. Bölge Müdürlüğü tarafından 15/9/2009 tarihinde açık
ihale usulü ile yapılan "Sakarya Merkez
Aşırlar Göleti Proje Yapımı" ihalesi
başka şirkete verilmiştir.
6. Başvurucunun ihalenin
sonucuna karşı yaptığı 2/10/2009 tarihli şikayet
başvurusu DSİ 3. Bölge Müdürlüğünün 9/10/2009 tarih ve 93974 sayılı işlemi ile
reddedilmiş, bu işlem başvurucuya 15/10/2009 tarihinde tebliğ edilmiş ve
başvurucu 26/10/2009 tarihinde Kamu İhale Kurumu’na (KİK) itirazen
şikayet başvurusunda bulunmuştur.
7. Başvurucu dilekçesinde,
ihalenin aşırı düşük teklif tespiti ve sorgulaması yapılmadan başka bir şirkete
verildiğini, bu sorgulama yapılsaydı ihale üzerinde kalan şirketin teklifinin
değerlendirme dışı bırakılacağını ve ekonomik açından en avantajlı teklifi
vermesi nedeniyle ihalenin kendi üzerinde kalacağını ileri sürmüştür.
8. KİK yaptığı ön incelemede, itirazen şikayet başvurusu
dilekçesine başvuru bedelinin yatırıldığına dair banka dekontunun eklenmediğini
tespit etmiş ve bu eksikliğin itirazen şikayet
başvuru süresinin bitim tarihi olan 26/10/2009 tarihine kadar tamamlatılması
gerektiğini Kamu Satınalma Platformunda ilan
etmiştir.
9. Başvurucunun belirtilen
eksikliği 26/10/2009 tarihi mesai bitimine kadar tamamlamaması üzerine Kamu
İhale Kurulu 2/11/2009 tarih ve 2009/UH.I-2688 sayılı
kararı ile başvurucunun yaptığı itirazen şikayet
başvurusunu reddetmiştir.
10. Başvurucu anılan kararın
iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Ankara 3. İdare Mahkemesinde dava
açmış, Mahkeme 27/1/2010 tarih ve E.2009/1604 sayılı kararı ile yürütmenin
durdurulması talebini reddetmiştir.
11. Başvurucunun bu karara
yaptığı itiraz da Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 4/3/2010 tarih ve İtiraz
No:2010/909 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
12. Daha sonra Ankara 3. İdare
Mahkemesi 8/12/2010 tarih ve E.2009/1604, K.2010/1654 sayılı kararı ile davayı
reddetmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Dosyanın incelenmesinden, DSİ 3. Bölge Müdürlüğü tarafından
15.9.2009 tarihinde Açık İhale Usulü ile yapılan 2009/114061 İhale Kayıt
Numaralı "Sakarya Merkez Aşırlar Göleti Proje
Yapımı" ihalesine ilişkin olarak, davacı şirket tarafından 02.10.2009
tarihinde idareye şikayet başvurusunda bulunulduğu, idarenin başvurunun uygun
bulunmadığına dair kararının davacıya 15.10.2009 tarihinde tebliğ edilmesi
üzerine 10 günlük itirazen şikayet başvuru süresinin
son günü olan 26.10.2009 tarihinde davalı idareye itirazen
şikayet başvurusunda bulunulduğu, idarece yapılan ön inceleme neticesinde,
davacı tarafından başvuru dilekçesine başvuru bedelinin Kurum hesaplarına
yatırıldığına dair banka dekontunun eklenmediği, söz konusu eksikliğin davalı
idare internet sitesinde yer alan Kamu Satınalma
Platformunda belirtildiği, buna karşın eksikliğin 10 (on) günlük itirazen şikayet başvurusu süresinin dolduğu tarih olan
26.10.2009 tarihi mesai bitimine kadar tamamlanmadığı gerekçesiyle, dava konusu
02.11.2009 tarih ve 2009/UH.I-2688 sayılı Kamu İhale Kurulu kararı ile 4734
sayılı Kanunun 54. maddesinin 10. fıkrasının (c) bendi uyarınca
"Başvurunun reddine" karar verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı
anlaşılmıştır.
Yukarıda hükümlerine yer verilen mevzuat uyarınca,
danışmanlık hizmeti alımı ihaleleri için yapılacak olan itirazın şikayet başvurularında da başvuru bedelinin yatırılması
zorunlu olup, davacının bu bedeli yatırmaması nedeniyle başvurusunun reddi
yolunda tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”
13. Karar, başvurucu
temsilcisinin gösterdiği adresin kapalı olması nedeniyle muhtarlığa bırakılmış
ve ihbarname adresin kapısına 20/4/2011 tarihinde yapıştırılmıştır.
14. Başvurucu 6/6/2011 tarihinde
kararı temyiz etmiş ve temyiz dilekçesinde 27/5/2011 tarihinde kararı
öğrendiğini belirtmiştir.
15. Danıştay Onüçüncü
Dairesi 26/9/2011 tarih ve E.2011/2857, K.2011/4052 sayılı kararı ile temyiz
istemini süre aşımı nedeniyle reddetmiştir. Dairenin gerekçesi şöyledir:
“Dosyanın incelenmesinden; temyizen
incelenerek bozulması istenen mahkeme kararının davacı şirkete 20.04.2011
tarihinde tebliğ edildiği, bu karara karşı en geç 20.05.2011 tarihine kadar
temyiz isteminde bulunulması gerekirken, davacı şirket tarafından 06.06.2011
tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesi kaydına giren dilekçe ile temyiz isteminde
bulunulduğu anlaşıldığından, temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle incelenme
olanağı bulunmamaktadır.”
16. Bu karara karşı yapılan
karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 18/2/2013 tarih ve E. 2012/557, K.
2013/368 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
17. Karar, başvurucuya 6/5/2013
tarihinde tebliğ edilmiş, 16/5/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
18. 4/1/2002 tarih ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “İhalelere
yönelik başvurular” kenar başlıklı 54. maddesinin yedinci ve devam
eden fıkraları şöyledir:
“İtirazen şikayet
dilekçelerine, başvuruda bulunmaya yetkili olunduğuna dair belgeler ile imza
sirkülerinin aslı veya yetkili mercilerce onaylı örneklerinin, varsa şikayete
idarece verilen cevabın bir örneği ile başvuru bedeli ve teminatının Kurum
hesaplarına yatırıldığına dair belgenin eklenmesi zorunludur.
Aynı kişi tarafından birden fazla ihaleye, birden fazla kişi
tarafından ise aynı ihaleye tek dilekçe ile başvuruda bulunulamaz.
Belirtilen hususlara aykırılık içeren ve henüz başvuru
süresi dolmamış olan başvurulardaki eksiklikler, idare veya Kurumun bildirim
yapma zorunluluğu bulunmaksızın, başvuru süresinin sonuna kadar başvuru sahibi
tarafından giderilebilir.
Başvuruların ihaleyi yapan idare veya Kurum dışındaki idari
mercilere ya da yargı mercilerine yapılması ve başvuru dilekçelerinin bu
merciler tarafından ilgisine göre idareye veya Kuruma gönderilmesi hâlinde,
dilekçelerin idare veya Kurum kayıtlarına girdiği tarih, başvuru tarihi olarak
kabul edilir.
Başvurular üzerine ihaleyi yapan idare veya Kurum tarafından
gerekçeli olarak;
a) İhale sürecinin devam etmesine engel oluşturacak ve
düzeltici işlemle giderilemeyecek hukuka aykırılığın tespit edilmesi halinde
ihalenin iptaline,
b) İdare tarafından düzeltme yapılması yoluyla
giderilebilecek ve ihale sürecinin kesintiye uğratılmasına gerek bulunmayan
durumlarda, düzeltici işlem belirlenmesine,
c) Başvurunun süre, usul ve şekil kurallarına uygun
olmaması, usulüne uygun olarak sözleşme imzalanmış olması veya şikayete konu işlemlerde hukuka aykırılığın tespit
edilememesi veya itirazen şikayet başvurusuna konu
hususun Kurumun görev alanında bulunmaması hallerinde başvurunun reddine,
karar verilir.”
19. 11/2/1959 tarih ve 7201
sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı
ve tebellüğden imtina” kenar başlıklı 21. maddesi şöyledir:
“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler
mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste
bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı,
o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve
memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva
eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber,
adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de
mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da
bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi
olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış
olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar
heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında
teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen
adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı
tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları
yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule
mecburdurlar.”
20. 6/1/1981 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun “Temyiz dilekçesi”
kenar başlıklı 48. maddesinin (6) ve (7) numaralı fıkraları şöyledir:
“Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin
tamamının ödenmemiş olması halinde kararı veren; mahkeme veya Danıştay daire
başkanı tarafından verilecek onbeş günlük süre
içerisinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçilmiş sayılacağı hususu
temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler
tamamlanmadığı takdirde, mahkeme, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan
Danıştay dairesi, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir. Temyizin
kanuni süre geçtikten sonra yapılması halinde de kararı veren mahkeme, ilk
derece mahkemesi olarak davaya bakan Danıştay dairesi, temyiz isteminin reddine
karar verir. Mahkemenin veya Danıştay dairesinin bu kararları ile bu maddenin 2 nci fıkrasında belirtilen temyiz
isteminde bulunulmamış sayılmasına ilişkin kararlarına karşı, tebliğ tarihini
izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin
ödenmemiş olduğu, dilekçenin 3 üncü madde esaslarına
göre düzenlenmediği ve temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapıldığı
hususlarının dosyanın gönderildiği Danıştayın ilgili
dairesi ve kurulunca saptanması hallerinde de 2 ve 6 ncı
fıkralarda sözü edilen kararlar daire ve kurulca verilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 22/1/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 16/5/2013 tarih ve 2013/3449 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
Başvurucu,
i. DSİ 3. Bölge Müdürlüğünce yapılan ihalede ihalenin üzerinde
bırakılmasına karar verilen şirket hakkında "aşırı düşük teklif" sorgulaması yapılmamasının usule ve
kanuna aykırı olduğunu, ayrıca ilgili kanunda "danışmanlık hizmet alımı işleri" için başvuru ücreti alınacağına
dair bir hüküm bulunmamasına rağmen KİK tarafından, anılan ücretin
yatırılmadığı gerekçesiyle başvurusunun reddedildiğini, açıklanan nedenlerle
idarenin hukuka bağlılığı ilkesinin,
ii. Ankara 3. İdare Mahkemesinde açtığı davada yürütmenin durdurulması
talebinin reddi kararının ve bu karara yaptığı itiraz üzerine verilen kararın
gerekçesiz olduğunu, başvuru ücreti yatırılmadığı için davanın reddedilmesinin
kanuna aykırı olduğunu, bu nedenle adil yargılanma hakkının,
iii. Mahkeme kararının muhtara bırakılması şeklinde
gerçekleştirilen tebligatın usulsüz ve kararın ıttıla tarihinin 27/5/2011
olduğu belirtilmesine rağmen, Danıştay tarafından bu itirazlar dikkate
alınmaksızın ve bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın temyiz
başvurusunun süre aşımı gerekçesiyle reddine karar verilmesinin, bunun yanında
temyiz talebi incelenmediği için harç ve diğer giderlerin iadesine karar
verilmemiş olmasının ve karar düzeltme talebinin reddi kararının gerekçesiz
olması nedeniyle adil yargılanma hakkının,
ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve
manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı değildir. Başvurucunun iddialarının
özü, ilk derece mahkemesi ve Danıştay kararlarının adil olmadığı hususu ile
ilgilidir. Bu sebeple başvurucunun iddiaları aşağıda iki başlık altında ve adil
yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Danıştay Kararlarında Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
23. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
25. 6216 sayılı Kanun’un “Esas
hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı
yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal
edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile
sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme
yapılamaz.”
26. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
a. Danıştay Kararının Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığı İddiası
27. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu
çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası
veya açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden
incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
28. Başvurucu, Ankara 3. İdare Mahkemesi kararının muhtara
bırakılmak suretiyle tebliğ edilmesinin usulsüz olduğunu ve kararın ıttıla
tarihinin 27/5/2011 olduğu belirtilmesine rağmen, Danıştay tarafından bu
itirazlar dikkate alınmaksızın ve bu konuda herhangi bir değerlendirme
yapılmaksızın temyiz başvurusunun süre aşımı gerekçesiyle reddine karar
verildiğini ileri sürmüştür.
29. Başvuru konusu olayda, 7201 sayılı Kanun’un 21. maddesi
uyarınca (§ 19) ilk derece mahkemesi kararı şirket temsilcisinin gösterdiği
adrese tebligata çıkarılmış, temsilcinin adreste bulunmaması nedeniyle posta
memurunca araştırma yapılmış, komşudan alınan bilgiye göre temsilcinin “çarşıya” gittiğinin tespit edilmesi
üzerine karar mahalle muhtarına imza karşılığı teslim edilmiş ve 20/4/2011
tarihinde temsilcinin gösterdiği adresin kapısına ihbarname yapıştırılmıştır.
30. Danıştay Onüçüncü Dairesi
tarafından temyiz başvurusu üzerine yapılan incelemede, ilk derece mahkemesinin
verdiği kararın 20/4/2011 tarihinde tebliğ edildiği, bu karara karşı en geç
20/5/2011 tarihine kadar temyiz talebinde bulunulması gerekirken 6/6/2011
tarihinde kayda giren dilekçe ile yapılan temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle
reddinin gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
31. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen
kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme
imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin
şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına
saygı gösterilmediği, bu çerçevede karşı tarafın sunduğu deliller ve
görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme
fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının
oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya
da bariz takdir hatası veya açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş
olması gerekir. Somut olayda başvurucu, temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle
reddedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamış
olup, başvurucunun Danıştay Onüçüncü Dairesince
delillerin değerlendirilmesinin ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığı
şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Danıştay Onüçüncü
Dairesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de içermediği
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Harç ve Diğer Giderlerin İade Edilmediği
İddiası
33. Başvurucu, temyiz talebi incelenmediği gerekçesiyle harç
ve diğer giderlerin iadesine karar verilmemesinden de şikâyet etmektedir.
34. 2577 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (6) ve (7) numaralı
fıkraları uyarınca (§ 20), temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması
halinde kararı veren mahkemenin, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan
Danıştay dairesinin temyiz isteminin reddine karar vereceği, temyizin kanuni
süre geçtikten sonra yapıldığı hususlarının dosyanın gönderildiği Danıştayın ilgili dairesi ve kurulunca saptanması
hallerinde de temyiz isteminin reddine ilişkin kararın daire ve kurulca
verileceği düzenlenmiştir.
35. Anılan mevzuat uyarınca, başvurucu tarafından yapılan
temyiz başvurusunun süresinde yapılıp yapılmadığı hakkında Danıştay Onüçüncü Dairesi tarafından bir inceleme yapılmış ve
sonuçta temyiz süresinin geçirilmesinden sonra talepte bulunulduğunun tespit
edilmesi nedeniyle temyiz talebi süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
36. Başvuruya konu olayda, başvurucu tarafından yapılan
temyiz istemi üzerine 2577 sayılı Kanunun 48. maddesi gereğince gerekli
incelemeler yapılarak karar verildiği görüldüğünden, başvurucunun temyiz
talebinin incelenmemesi nedeniyle harç ve giderlerin iadesine karar verilmesi
gerektiği şikâyetinin, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Karar Düzeltme Talebinin Gerekçesiz
Reddedildiği İddiası
37. Başvurucu karar düzeltme talebinin reddi kararının
gerekçesiz olmasından şikâyet etmektedir.
38. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.”
39. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak
niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü
kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde
gözetilmesi gerektiği açıktır (B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
40. Derece mahkemelerinin, taraflarca ileri sürülen tüm
iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp, hükme esas teşkil eden
gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer taraftan
kanun yolu mercilerince; onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları
verilmesi hâlinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler
kabul edilmiş olacağından, anılan kararlarda ayrıca gerekçe gösterilmesine
gerek bulunmamaktadır (B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 25). Nitekim AİHM
içtihatları da bu yöndedir (Van de Hurk/Hollanda, B. No: 16034/90, 19/4/1994, §
61).
41. Somut olayda Danıştay Onüçüncü
Dairesi, temyiz talebinin ilk derece mahkemesi kararının tebliğ tarihinden
itibaren en geç 20/5/2011 tarihine kadar yapılması gerekirken 6/6/2011
tarihinde yapılması nedeniyle süre aşımı nedeniyle temyiz talebini
reddetmiştir. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi üzerine aynı Daire
temyiz kararına atıf yapmak suretiyle karar düzeltme talebini reddetmiştir. Dolayısıyla
Danıştay Onüçüncü Dairesinin karar düzeltme talebi
hakkında verdiği kararın gerekçesiz olduğundan söz edilemez.
42. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. İlk Derece Mahkemesi Kararlarında
Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
43. Başvurucu, KİK kararının hukuka aykırı olması, Ankara 3.
İdare Mahkemesinde açtığı davada yürütmenin durdurulması talebinin reddi
kararının ve bu karara yaptığı itiraz üzerine verilen kararın gerekçesiz olması
ile başvuru ücreti yatırılmadığı için davanın reddedilmesinin adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
44. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
45. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
46. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil
nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural
olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
47. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği,
başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarını öncelikle
yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi,
bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp
takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa
Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/1049,
16/4/2013, § 32).
48. Başvuru konusu olayda, başvurucu, KİK kararının hukuka
aykırı olduğunu ve bu kararın iptali istemiyle açtığı davada adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de, ilk
derece mahkemesi kararına karşı yaptığı temyiz başvurusunu süresinde yapmadığı
gerekçesiyle Danıştay Onüçüncü Dairesi tarafından bu
başvuru süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
49. Bu durumda, başvurucunun ilk derece mahkemesi kararını
süresi içinde temyiz etmeyerek kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarının
tamamını usulüne uygun bir şekilde tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu
görülmektedir
50. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmına ilişkin ihlal
iddialarının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun
1.
Danıştay kararlarında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun
olması”,
2. İlk Derece Mahkemesi kararlarında adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği yönündeki iddiasının “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
22/1/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.