logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Zeki Bingöl [1.B.], B. No: 2013/3651, 25/3/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZEKİ BİNGÖL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3651)

 

Karar Tarihi: 25/3/2015

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Recep ÜNAL

Başvurucu

:

Zeki BİNGÖL

Vekili

:

Av. Gülser TEKE

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, şahsına yönelik hakaretler nedeniyle açılan ceza davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını, bir kısım suçların yanlış nitelendirildiğini, siyasi faaliyetlerin engellenmesine ilişkin şikâyetler yönünden herhangi bir karar verilmediğini, bu şekilde anılan eylemlerin cezasız kaldığını belirterek, adil yargılanma, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılama ve tazminat taleplerinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 29/5/2013 tarihinde Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 9/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu 29/3/2009 tarihinde yapılan yerel seçimler öncesinde Demokratik Sol Parti (DSP) tarafından İstanbul Beylikdüzü Belediye Başkanlığına aday gösterilmiştir.

6. DSP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı tarafından İlçe Seçim Kuruluna yazılan 18/3/2009 tarih ve 2009/50 sayılı yazı ile Genç Bakış gazetesinin 18/3/2009 tarih ve 178 numaralı sayısındaki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Beylikdüzü Belediye Meclis Üyesi adayı olan Z.A.’nın başvurucu hakkındaki beyanlarının aktarıldığı haberin küçük düşürücü ve aşağılayıcı olduğu gerekçesiyle gerekli kanuni işlemlerin yapılması talep edilmiştir.

7. Beylikdüzü Life Aktüel Haber, Kültür-Sanat ve Yaşam gazetesinin 18/3/2009 tarih ve Y.3 25 sayılı nüshasında başvurucu hakkında yayımlanan haber ve yorumlar nedeniyle DSP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı tarafından 26/3/2009 tarih ve 2009/56 sayılı yazı ile Büyükçekmece İlçe Seçim Kuruluna başvuruda bulunularak ilgili Gazete hakkında tedbir kararı verilmesi ve suç duyurusunda bulunulması talep edilmiştir.

8. Büyükçekmece İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının 18/3/2009 tarih ve C.05.SKB.4.34.17.140/368 ile 26/3/2009 tarih ve C.05.SKB.4.34.17.140/397 sayılı yazılarıyla Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.

9. Başvurucu, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı 27/3/2009 tarihli dilekçe ile Gerçek Gazetesinin 17/3/2009 tarih ve 1041 sayılı nüshasındaki haber, aynı tüzelkişiye ait Gerçek TV adlı kanalda yayınlanan “Sesli Düşünceler” adlı programda, program yapımcısı, sunucusu ve konuğunun (Z.A.) başvurucu hakkında adı geçen gazetede yayımlanan haberler doğrultusunda kullandıkları ifadelerle ve Genç Bakış Gazetesinin 18/3/2009 tarih ve 178 sayılı nüshasında yer alan “MHP Beylikdüzü Belediye Meclis adayı Z... A..., DSP'li Başkan adayı Zeki BİNGÖL’ü topa tuttu” başlıklı haber içeriğinde başvurucu hakkında kullanılan “tetikçi”, “şantajcı” ve “rantçı” şeklindeki ifadelerle, iftira ve hakaret suçlarını işlediklerini ileri sürerek ilgili kişiler hakkında şikâyetçi olmuştur.

10. Başvurucu, 17/3/2009 tarihli Gerçek Gazetesinde, yine aynı tarihte Gerçek TV kanalında yayınlanan “Sesli Düşünceler” adlı programda ve ayrıca 18/3/2009 tarihli Genç Bakış Gazetesinde şahsına karşı yapılan isnatlardan dolayı 27/3/2009 tarihinde Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuştur. Başvurucuya yönelik bu isnatlardan dolayı DSP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı da Beylikdüzü İlçe Seçim Kuruluna 18/3/2009 tarihli yazı ile şikâyette bulunmuştur. Beylikdüzü İlçe Seçim Kurulunun 18/3/2009 tarihli yazısı ile başvurucunun şikâyeti Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmiştir.

11. DSP Beylikdüzü İlçe Başkanlığının 20/3/2009 tarihli yazısı ile seçim çalışmaları kapsamında broşür dağıtan DSP ilçe teşkilatının kadın ve gençlik kollarına üye bazı kişilerin 19/3/2009 tarihinde, kendilerine polis süsü veren MHP ilçe teşkilatına mensup bazı kişiler tarafından alıkonuldukları, özgürlüklerinden yoksun kılındıkları, siyasi faaliyetlerinin hile, tehdit ve psikolojik baskı ile engellendiği ileri sürülerek Beylikdüzü İlçe Seçim Kurulundan, ilgili siyasi partiye uyarıda bulunulmasına, gerekli kanuni işlemlerin yapılmasına ve Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi talebinde bulunulmuştur.

12. DSP Beylikdüzü İlçe Başkanlığının 26/3/2009 tarihli yazısı ile Beylikdüzü İlçe Seçim Kurulundan, başvurucu hakkında küçük düşürücü ve aşağılayıcı, gerçek dışı, yalan ve iftira niteliğinde haberler yapıldığı ifade edilerek seçim yasakları çerçevesinde ilgili haberleri yapan gazete hakkında gerekli müeyyide ve tedbirlerin uygulanması talep edilmiştir. İlçe Seçim Kurulunun aynı tarihli yazısı ile anılan Parti Başkanlığının dilekçesi ve ekleri Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmiş ve 2009/7958 soruşturma numarasına kaydedilmiştir.

13. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 30/3/2009 tarihli kararı ile İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının 26/3/2009 tarihli suç duyurusuna istinaden başlatılan 2009/7958 sayılı soruşturma ile 18/3/2009 tarihli suç duyurusuna istinaden başlatılan 2009/7410 sayılı soruşturmanın birleştirilmesine ve her iki soruşturmanın 2009/7410 soruşturma sayılı dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.

14. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 23/5/2009 tarih ve 2009/3198 sayılı iddianamesi ile başvurucunun şikâyetçi olduğu şüpheliler hakkında, 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin (1) numaralı fıkrasında tanımlanan hakaret suçundan cezalandırılmaları talebi ile Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

15. Başvurucu, yargılama devam ederken Mahkemeye sunduğu 18/3/2010 tarihli dilekçe ile şahsına yönelik isnatların hakaret suçu dışında iftira suçunu da oluşturduğunu ileri sürmüş, bu nedenle iftira suçundan ek iddianame düzenlenmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına iadesini talep etmiştir. Öte yandan başvurucu, birleştirilen diğer soruşturma ile ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığınca herhangi bir işlem yapılmadığını belirterek, konunun araştırılmasını ve sonucuna göre anılan suçlar açısından ek iddianame düzenlenmek üzere dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına iadesini talep etmiştir.

16. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Dairesinin 20/10/2011 tarih ve 2136 sayılı kararı gereği mahkemelerin ayrılması nedeniyle, Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinin başvuruya konu E.2009/1248 numaralı dava dosyası, 6/8/2012 tarihinde E.2012/105 numarası ile Büyükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesi uhdesine geçmiştir.

17. Büyükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/10/2012 tarih ve E.2009/105, K.2012/113 sayılı kararıyla, 9/6/2004 tarih ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 27. maddesi ve HSYK’nın iş bölümüne ilişkin kararı gereğince görevli ve yetkili mahkeme Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi olduğundan, görevsizlik kararı verilmiş ve dava dosyası Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

18. Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/1/2013 tarih ve E.2012/2644, K.2013/46 sayılı kararı ile 5/7/2012 tarihinde yürürlüğe giren 2/7/2012 tarih ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi gereğince sanıklar hakkında devam eden kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmiştir.

19. Başvurucu bu karara karşı Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunmuş ancak Ağır Ceza Mahkemesinin 8/4/2013 tarih ve 2013/691 Değişik İş sayılı kararıyla itirazın reddine karar verilmiştir.

20. İtirazın reddine dair karar, başvurucuya 24/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucu, 29/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

22. 5237 sayılı Kanun’un “Hakaret” kenar başlıklı 125. maddesi şöyledir:

“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (...) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.”

23. 5237 sayılı Kanun’un “İftira” kenar başlıklı 267. maddesi şöyledir:

“(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır.

(3) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.

(5) Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; (…) hükmolunur.

(6) Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.

(7) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 17/11/2011 tarihli ve E.: 2010/115, K.: 2011/154 sayılı Kararı ile.)

(8) İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.

(9) Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.”

24. 5187 sayılı Kanun’un “Görevli mahkemeler ve yargılama usulü” kenar başlıklı 27. maddesi şöyledir:

“Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlardan dolayı açılan davalardan, ağır ceza işlerinden olanlar ağır ceza mahkemelerinde, diğerleri asliye ceza mahkemelerinde görülür.

Bir yerde ağır ceza veya asliye ceza mahkemesinin birden fazla dairesi bulunması halinde bu davalar iki numaralı mahkemede görülür.

Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlara ilişkin davalar acele işlerden sayılır.”

25. 6352 sayılı Kanun’un “Dava ve cezaların ertelenmesi” kenar başlıklı geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“(1)31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;

b)Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,

karar verilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 25/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 29/5/2013 tarih ve 2013/3651 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu, şahsına yönelik hakaretler nedeniyle açılan ceza davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını, anılan eylemlerin iddia makamı tarafından iftira yerine hakaret suçu olarak nitelendirildiğini, siyasi faaliyetlerin engellenmesine ilişkin soruşturmanın, doğrudan ilgisi olmadığı halde hakaret suçuna ilişkin soruşturma ile birleştirildiğini, ancak siyasi faaliyetlerin engellenmesine ilişkin şikâyetler yönünden herhangi bir karar verilmediğini, bu yöndeki eylemlerin cezasız bırakılması ile siyasi faaliyetlerinin engellenmesine kamu otoritesince göz yumulduğunu, diğer yandan basın yoluyla hakaret suçuna ilişkin kovuşturmanın ertelenmesi ile şahsına yönelik eylemlerin cezasız kaldığını belirterek, adil yargılanma, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılama ve tazminat taleplerinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden

28. Başvurucu, şahsına yönelik hakaretler nedeniyle açılan ceza davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını, anılan eylemlerin iddia makamı tarafından iftira yerine hakaret suçu olarak nitelendirildiğini, siyasi faaliyetlerin engellenmesine ilişkin şikâyetler yönünden herhangi bir karar verilmediğini belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

30. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’unBireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

31. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.

32. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

33. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

34. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

1. Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”

35. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen “adil yargılanma” ifadesi, 3/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ile Anayasa’ya eklenmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

36. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bu ifadeden, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için, başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından, bireysel başvuruya konu olamaz (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 23).

37. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre, bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler, Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkân veren bir sistemin benimsenmiş veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması hâlleridir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 24).

38. 5271 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 25).

39. Başvurucu, suç işlediğini düşündüğü bir üçüncü kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma açılmasını sağlamak amacıyla şikâyette bulunmuş olup, talebi üçüncü kişinin cezalandırılmasıyla sınırlıdır. Başvurucu, üçüncü kişinin fiili nedeniyle medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin zararının giderilmesini istiyorsa, hukuk mahkemeleri önünde dava açma imkânı vardır.

40. Sonuç itibarıyla, başvurucunun adil yargılanma hakkına dayanan tüm ihlal iddialarının konusu, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.

41. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü haklar, Anayasa ve Sözleşme ile buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma alanı kapsamında yer almadığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Seçme ve Seçilme Hakkı Yönünden

42. Başvurucu, siyasi faaliyetlerin engellenmesine ilişkin şikâyetler yönünden Cumhuriyet Savcılığınca herhangi bir karar verilmediğini, bu yöndeki eylemlerin cezasız bırakılması ile siyasi faaliyetlerinin engellenmesine kamu otoritesince göz yumulduğunu belirterek, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

43. Mahalli idare seçimleri ile ilgili olarak, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği iddiaları daha önce bireysel başvuruya konu olmuştur. Parlamento seçimleri haricinde, kapsam ve güç bakımından yeterli yasama yetkisine sahip olmayan mahalli idarelerle ilgili seçimlerin, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında yer aldığı kabul edilmiş olup, bu kapsamdaki başvuruların “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (B. No: 2014/5425, 23/7/2014, §§ 29-37; B. No: 2014/11717, 4/11/2014, §§ 14-24).

44. Anayasa’nın 127. maddesi gereği bir mahalli idare niteliğinde olan Beylikdüzü Belediye Başkanlığı seçimiyle ilgili ihlal iddialarını içeren somut başvuruda farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Anayasa’nın 17. Maddesi Yönünden

45. Başvurucu, yukarıda kabul edilemez olduğuna karar verilen iddialarını ileri sürerken, basın yoluyla hakaret suçuna ilişkin kovuşturmanın ertelenmesi ile şahsına yönelik eylemlerin cezasız kaldığından da şikâyet etmektedir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16; B. No: 2012/682, 2/10/2013, § 18). Başvurucunun belirtilen şikâyetinin, Anayasa’nın 17. maddesi gereğince şeref ve itibar hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

46. Anayasa’nın 17. maddesi kapsamındaki şeref ve itibar hakkının ihlali iddialarını içeren ve bu tür iddialar yönünden daha etkili giderim sağlayan hukuk davası açma imkânı kullanılmaksızın yapılan benzer başvuruların, “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §§ 23-35; B. No: 2013/577, 30/6/2014, §§ 19-32).

47. Başvuru formu ve eklerindeki bilgi ve belgelere göre başvurucunun, şahsına yönelik basın yoluyla hakaret eylemleri nedeniyle yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurduğu, bunun dışında herhangi bir tazminat davası açmadığı anlaşılmakta olup, önceki kararlardan farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmayan somut başvurunun bu kısmının da “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurusunun “konu bakımından yetkisizlik”,

2. Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine ilişkin başvurusunun “konu bakımından yetkisizlik”,

3. Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin başvurusunun “başvuru yollarının tüketilmemesi”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,

25/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Zeki Bingöl [1.B.], B. No: 2013/3651, 25/3/2015, § …)
   
Başvuru Adı ZEKİ BİNGÖL
Başvuru No 2013/3651
Başvuru Tarihi 29/5/2013
Karar Tarihi 25/3/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, şahsına yönelik hakaretler nedeniyle açılan ceza davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını, bir kısım suçların yanlış nitelendirildiğini, siyasi faaliyetlerin engellenmesine ilişkin şikâyetler yönünden herhangi bir karar verilmediğini, bu şekilde anılan eylemlerin cezasız kaldığını belirterek, adil yargılanma, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılama ve tazminat taleplerinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Konu Bakımından Yetkisizlik
Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma Konu Bakımından Yetkisizlik
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 125
267
5187 Basın Kanunu 27
6352 Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun geçici 1
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi