TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BAHAR TEBER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5552)
|
|
Karar Tarihi: 25/3/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 30/6/2015-29402
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Bahar TEBER
|
Vekili
|
:
|
Av. Eda KARAGÖZ KÜPÇÜK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, idari para
cezalarının iptali istemiyle açtığı davada verilen karar nedeniyle, Anayasa'nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 24/7/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 17/10/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
21/11/2014 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının
25/12/2014 tarihli yazısı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Yaşamkent Ustam Ocakbaşı adındaki
işletmesini Yaşamkent Gıda Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne 26/8/2009 tarihinde devretmiş, fakat gerek devreden
gerekse devralan tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığına başvurularak turizm
işletme belgesinin iptali yahut devri gerçekleştirilmemiştir.
8. Bakanlıkça, başvurucuya
"haber vermeden işletmesini devretmesi
nedeniyle" 12/3/1982 tarih ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik
Kanunu’nun 33. maddesinin (e) bendi uyarınca 27/5/2011 tarihinde 3.964 TL
tutarında idari para cezası verilmiştir.
9. Bakanlık daha sonra
tesisteki eksiklikler ve ilgili belgelerin ibraz edilememesi nedeniyle 2634
sayılı Kanun’un 33. maddesinin (a) bendi uyarınca 23/8/2011 tarihinde
başvurucuya 3.964 TL tutarında idari para cezası vermiştir.
10. Başvurucu, her iki cezanın
iptali istemiyle Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesine itiraz başvurusu yapmış,
Mahkeme yalnızca devir işlemi nedeniyle verilen para cezasının hukuka
uygunluğunu tartışarak, 14/3/2013 tarih ve 2012/1289 D.İş.
sayılı kararı ile başvuruyu reddetmiştir. Karar
gerekçesi şöyledir:
“2634 Sayılı Kanunun 33. maddesinin
e bendi uyarınca "İzinsiz olarak yatırım veya işletmenin tümünün veya
belgelendirme için zorunlu bir kısmının devredilmesi, kiraya verilmesi,
ortaklık statüsünün, unvanının veya türünün değiştirilmesi hallerinde üçbin Türk Lirası idarî para cezası verilir."
Tüm dosya kapsamından; itiraz edene Bakanlıkça 1. Sınıf
Lokanta İsletme Belgesi düzenlendiği, bahse konu
tesisi devrettiği ve Bakanlığa devir işlemi hakkında bilgi verilmediğinin
tespit edildiği, bu durumda itiraz edenin anılan yasal yükümlülüklerini yerine
getirmediği anlaşılmakla, itiraz edene verilen idari para cezalarında herhangi
bir usul ve yasaya aykırılık olmadığından, yerinde görülmeyen itirazın reddine
dair aşağıdaki şekilde karar vermek gereği doğmuştur.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle.
5326 sayılı Kabahatler Yasasının 28/8-a maddesi uyarınca;
İtiraz konusu idari yaptırım kararı hukuka uygun bulunduğundan İTİRAZ1N
REDDİNE,
…”
11. Başvurucu, ikinci cezanın da
iptali istenildiği halde İlk Derece Mahkemesinin bu konuya ilişkin bir karar
vermediği hususunu da içerir şekilde karara itiraz etmiş, Ankara 13. Asliye
Ceza Mahkemesi kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesine yer vererek
10/6/2013 tarih ve D.İş.2013/254 sayılı kararı ile itirazı reddetmiş, karar,
25/6/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesine
24/7/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
13. 2634 sayılı Kanun’un 33.
maddesinin (a) ve (e) bentleri şöyledir:
“ Belge sahibine, ilgili diğer Kanun hükümleri saklı
kalmak kaydıyla aşağıda belirtilen durumlarda ve miktarlarda idarî para cezası
uygulanır:
(a) Uyarma cezasına rağmen, otuz gün içinde gerekli
düzeltmenin yapılmaması veya bir yıl içinde yeni uyarma cezasını gerektiren
fiil veya fiillerin tespiti ile bu Kanunda belirtilen veya Bakanlıkça istenilen
bilgi veya belgelerin süresi içerisinde verilmemesi veya yanıltıcı bilgi veya
belge verilmesi hallerinde üçbin Yeni Türk Lirası
idarî para cezası.
…
e) İzinsiz olarak yatırım veya işletmenin tümünün veya
belgelendirme için zorunlu bir kısmının devredilmesi, kiraya verilmesi,
ortaklık statüsünün, unvanının veya türünün değiştirilmesi hallerinde üçbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası.”
14. 30/3/2005 tarihli ve 5326
sayılı Kabahatler Kanunu'nun “Başvuru yolu”
kenar başlıklı 27. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine
ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden
itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza
mahkemesine başvurulabilir….”
15. 5326 sayılı Kanun'un “Başvurunun incelenmesi” kenar başlıklı
28. maddesinin ilgili fıkrası şöyledir:
“…
(8) Mahkeme, son
karar olarak idarî yaptırım kararının;
a) Hukuka uygun olması nedeniyle, "başvurunun
reddine",
b) Hukuka aykırı olması nedeniyle, "idarî yaptırım
kararının kaldırılmasına",
Karar verir.
…”
16. Anılan Kanun’un “İtiraz yolu” kenar başlıklı 29. maddesinin ilgili fıkraları ise şöyledir:
“(1) Mahkemenin verdiği son karara karşı, Ceza Muhakemesi
Kanununa göre itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliği tarihten itibaren
en geç yedi gün içinde yapılır.
(2) İtirazla ilgili karar, dosya üzerinden inceleme
yapılarak verilir.
(3) Mahkeme, her bir itirazla ilgili olarak “itirazın
kabulüne” veya “itirazın reddine” karar verir.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 25/3/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 24/7/2013 tarih ve 2013/5552 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu, idari para
cezalarının hukuka aykırı olduğunu, devir işleminin bildirilmemesinden
kendisinin sorumlu tutulamayacağını, daha öncesinde uyarı yapılmadığını, ikinci
para cezasına da itiraz etmiş olmasına rağmen İlk Derece Mahkemesince bu konuda
bir karar verilmediğini, karara yaptığı itiraz başvurusunun da aynı şekilde
sonuçsuz kaldığını belirterek, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiaları, yargılamanın sonucu itibarıyla
adil olmadığı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamı altında değerlendirilecektir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
20. Başvurucu, haber vermeden
işletmesini devretmesi nedeniyle 2634 sayılı Kanun’un 33. maddesinin (e) bendi
uyarınca uygulanan 27/5/2011 tarihli 3.964 TL tutarında idari para cezasına
karşı yaptığı itirazın reddedilmesinin, adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini
ileri sürmüştür.
21. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
22. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
23. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı
49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel
başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
24. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
25. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §
26).
26. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, idari para cezalarının hukuka aykırı olduğunu, devir işleminin
bildirilmemesinden kendisinin sorumlu tutulamayacağını, daha öncesinde uyarı
yapılmadığını, tüm bu nedenlere rağmen açtığı davanın reddedildiğini belirtmiş,
Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi ise başvurucunun tesisi devretmesine karşın
Bakanlığa devir işlemi hakkında bilgi vermediğini, bu nedenle yasal
yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirterek, davayı reddetmiştir.
27. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı
veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe
ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun,
yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge
sunmamış olup, mahkemece delillerin değerlendirilmesinin ve verilen kararın
içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası
29. Başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
30. Başvurucu, devrettiği
tesisteki eksiklikler ve ilgili belgelerin ibraz edilememesi nedeniyle 2634
sayılı Kanun’un 33. maddesinin (a) bendi uyarınca 23/8/2011 tarihli işlem ile
uygulanan idari para cezasını da dava konusu etmesine karşın Ankara 10. Sulh
Ceza Mahkemesince bu para cezasına yönelik bir karar verilmediğini, bu konuya
ilişkin yaptığı itirazın da sonuçsuz kaldığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Başvurucunun bu iddiası
mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenecektir.
32. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
33. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması”
kenar başlıklı 40. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen
herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme
hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde,
ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini
belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler
sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin
edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
34. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
35. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak
başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma
hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak
arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde,
Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir (E.2013/64, K.2013/142, K.T. 28/11/2013).
36. Adil yargılanma hakkının en
temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme
önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. (B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
37. Başvuru konusu olayda
başvurucu, haber vermeden işletmesini devretmesi nedeniyle 2634 sayılı Kanun’un
33. maddesinin (e) bendi uyarınca hakkında uygulanan 27/5/2011 tarihli 3.964 TL
tutarındaki idari para cezasına ve tesisteki eksiklikler ve ilgili belgelerin
ibraz edilememesi nedeniyle 2634 sayılı Kanun’un 33. maddesinin (a) bendi
uyarınca hakkında uygulanan 23/8/2011 tarihli 3.964 TL tutarındaki idari para
cezasına karşı aynı dilekçe ile Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açmış
ise de anılan Mahkeme yalnızca 2634 sayılı Kanun’un 33. maddesinin (e) bendi
uyarınca uygulanan para cezasının hukuka uygunluğunu incelemiş, 2634 sayılı
Kanun’un 33. maddesinin (a) bendi uyarınca uygulanan para cezası hakkında ise
bir karar vermemiştir. Başvurucu tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına
yapılan itiraz başvurusunda bu durum belirtilmesine karşın Ankara 13. Asliye
Ceza Mahkemesi tarafından yapılan kanun yolu incelemesinde de dava konusu
yapılmasına karşın hukuki denetimi yapılmayan ikinci para cezası hakkında bir
değerlendirme yapılmayarak, itiraz başvurusu reddedilmiştir.
38. Bu durumda, dava konusu
yapılmasına karşın 2634 sayılı Kanun’un 33. maddesinin (a) bendi uyarınca
uygulanan para cezası hakkında Sulh Ceza Mahkemesince bir karar verilmediği ve
Asliye Ceza Mahkemesince yapılan kanun yolu incelemesinde de bu hususun
tartışılmadığı ve değerlendirilmediği görülmekle, yargılama sürecine bir bütün
olarak bakıldığında, başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
40. Başvurucu, ihlalin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılamasına, aksi
halde 7.928,00 TL tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmektedir.
41. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
42. Başvuru konusu olayda tespit
edilen ihlal, mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmesinden kaynaklandığından ve
ihlalin yeniden yargılama yapılarak ortadan kaldırılmasında hukuki yarar
bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası
gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine, tespit edilen
ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı
anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin ise reddine karar
verilmesi gerekir.
43. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL başvuru harcı ve
1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Verilen
para cezasına yönelik yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2.
Verilen para cezasına yönelik mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3.
Mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. İhlal ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili MAHKEMESİNE
GÖNDERİLMESİNE,
C. Başvurucunun tazminat talebinin tespit edilen ihlal ile
bağlantısı olmadığından REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL başvuru harcı ve
1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
25/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.