TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAVUZLAR NAKLİYAT TURİZM PETROL SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3914)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Basvurucu
|
:
|
Yavuzlar Nakliyat Turizm Petrol San.
ve Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Serhat TEPE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Habur Gümrük Müdürlüğünce tesis edilen işlemlerin
iptali talebiyle açılan davaların süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/6/2013 tarihinde Mersin 2. İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. 7/10/2015 tarihinde kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle
aynı başvurucu tarafından yapılan diğer başvurulara ait 2013/3916, 2013/3964,
2013/3972 ve 2013/3973 numaralı bireysel başvuru dosyalarının kapatılarak
incelemenin 2013/3914 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/11/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 23/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 15/1/2016 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Habur Gümrük Müdürlüğünce, başvurucu Şirket adına Habur
Gümrük Müdürlüğünde tescilli transit beyannameleri muhteviyatı eşyanın
tesliminde meydana gelen eksikliklerle ilgili olarak gümrük vergi ve
resimlerinin 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 198. maddesi
uyarınca on gün içinde ödenmemesi hâlinde eşyanın alıcısı tarafından verilen
teminat mektuplarının nakde çevrilmesi suretiyle tahsil edileceği yolunda
işlemler tesisedilmiştir.
9. Başvurucu Gümrük Başmüdürlüğüne itirazlarda bulunmuştur.
10. Gümrük Başmüdürlüğünün itirazları reddetmesi üzerine başvurucu,kararın iptali istemiyle
Diyarbakır Vergi Mahkemesinde davalar açmıştır.
11. Mahkeme, açılan davalar hakkında verdiği kararlar ile dava
konusu işlemlerin kısmen iptaline, kısmen de davaların reddine karar vermiştir.
12. Temyiz üzerine Danıştay Yedinci Dairesi 14/3/2007 tarihli
kararları ile İlk Derece Mahkemesi kararlarının reddine ilişkin kısımlarının
temyiz isteminin reddine, iptale ilişkin kısımlarının temyiz isteminin kabulüne
karar vermiştir.
13. Bu kararlara karşı yapılan karar düzeltme başvuruları da
aynı Dairenin kararları ile reddedilmiştir.
14. Bozma kararlarına uyan İlk Derece Mahkemesi 9/4/2008 tarihli
kararları iledavaların süre aşımı yönünden reddine
karar vermiştir.
15. Başvurucu, Anayasa’nın 40. maddesinde idari işlemlerde
ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini
belirtmesi gerektiği kuralına yer verilmesine karşın dava konusu işlemlerde bu
hususların belirtilmediğini ve bu nedenle dava açma süresini kaçırdığını ileri
sürerek kararları temyiz etmiş; Danıştay Yedinci Dairesi 15/3/2010 tarihlikararlarıyla İlk Derece Mahkemesinin kararını
onamıştır. Onama kararlarında başvurucunun iddiaları hakkında bir değerlendirme
yapılmamıştır.
16. Başvurucu karar düzeltme dilekçelerinde de aynı iddiayı dile
getirmiş ise de Danıştay Yedinci Dairesi yine bu iddia hakkında bir
değerlendirme yapmayarak 19/3/2013 tarihli ve E.2010/8511, K.2013/1193;
E.2010/8497, K.2013/1179; E.2010/8498, K.2013/1180; E.2010/8495, K.2013/1177;
E.2010/8496, K.2013/1178 sayılı kararlarıyla talepleri reddetmiştir.
17. Anılan kararlar 9/5/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Başvurucu 7/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi
kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.”
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 7. maddesi şöyledir:
“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı
süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare
mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler;
a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin
yapıldığı,
…
Tarihi izleyen günden başlar.”
21. 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi şöyledir:
“1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan
önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir
işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan,
idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan
idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre de hesaba katılır.”
22. 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun’un 56. maddesi şöyledir:
“Karşılığında teminat gösterilmiş bulunan amme
alacağı vadesinde ödenmediği takdirde, borcun 7 gün içinde ödenmesi, aksi halde
teminatın paraya çevrileceği veya diğer şekillerle cebren tahsile devam
olunacağı borçluya bildirilir. 7 gün içinde borç ödenmediği takdirde teminat bu
kanun hükümlerine göre paraya çevrilerek amme alacağı tahsil edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; idarenin eksik vergi tahsilatına ilişkin
bildirimlerinde işleme karşı başvuru yolları ve sürelerini bildirmediğini,
Anayasa'nın 40. maddesi uyarınca idarenin işlemleri nedeniyle hangi süreler
içinde, hangi kanun yollarına başvurulacağının bildirilmesi gerektiğini; bu
hükme uyulmaması hâlinde sürenin hiç başlamayacağına dair Yargıtay Ceza Genel
Kurulu içtihadı bulunmasına rağmen açtığı davaların yanlış merciye
başvurularak dava açma süresinin geçirildiğinden bahisle reddedildiğini
belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; uğradığı
zararlarının tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
26. Benzer konuya ilişkin açılan davada verilen süre aşımı
yönünden ret kararına karşı yapılan başvuruda Mahkememiz İkinci Bölümünün
15/10/2015 tarihli kararıyla gerekçeli karar hakkı yönünden adil yargılanma
hakkının ihlaline karar verilmiş olup (Denktaş
Nakliyat Turizm Ltd. Şti., B. No:2013/3963, 15/10/2015) somut
başvuru da gerekçeli karar hakkı yönünden incelenecektir.
27. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması
nedeniyle kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Anayasa’nın “Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır.”
30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
31. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil
olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olarak görülen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul
edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da -makul sürede yargılanma
hakkı gibi- adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar
hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Ayrıca
hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı,
Anayasa’nın 141. maddesinin birinci fıkrasında yer verilen “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” hükmüyle mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük
olarak düzenlenmiştir.
32. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma
hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın
niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir
yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız
bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm
Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013,
§ 26).
33. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin
ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin
onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber
başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı
esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularıyla başvurucuların usule ilişkin
haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz incelemesinde
tartışılmaması, gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir (Faik Gümüş, B. No: 2012/603, 20/2/2014, §
49).
34. Somut olayda, başvurucu Şirket adına Habur Gümrük
Müdürlüğünde tescilli transit beyannameler muhteviyatı emtianın varış gümrük
müdürlüğüne tesliminde ortaya çıkan noksanlığa karşılık gelen muhtelif
vergilerin 4458 sayılı Kanun'un 198. maddesi uyarınca on gün içinde ödenmesi
gerektiği, aksi hâlde eşyanın alıcısı olan firmanın başvurucu tarafından
kullanılmak üzere verdiği teminat mektubunun nakde çevrilmesi suretiyle tahsil
edileceği yolunda tesis edilen işlemlere ilişkin itirazların reddine dair
Başmüdürlük kararlarının iptali istemiyle Diyarbakır Vergi Mahkemesinde açılan
davalarda dava konusu işlemlerin kısmen iptali, kısmen reddi yönünde verilen
kararların temyiz edilmesi üzerine Danıştay Yedinci Dairesinin kararlarıyla
olayda dava açma süresinin dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle dava konusu
uyuşmazlıkların esası incelenerek verilen Mahkeme kararlarının iptale ilişkin
kısımlarının bozulmasına hükmedilmiştir.
35. Bozma üzerine dosyaları yeniden ele alan İlk Derece
Mahkemesi kararlarında; önceden teminata bağlanan amme alacağının takip ve
tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca tesis edilen dava konusu
işlemler için idari itiraz yollarına başvurulmaksızın -dava açma süresi içinde-
doğrudan vergi mahkemesinde dava açılması gerektiği, bu bakımdan teminata
bağlanan vergilerin takip ve tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun uyarınca tesis
edilip tebliğ edilen işlemlere karşı itiraz prosedürüne başvurulmasının dava
açma süresini etkilemediği, öte yandan bahsedilen vergilerin teminat mektubunun
nakde çevrilmesi suretiyle tahsil edileceği yolunda tesis edilen işlemlerin
tebliği akabinde başlayan dava açma süresinin Gümrük Başmüdürlüğüne yapılan
itiraz başvurularıyla durduğu, itiraz başvurularının reddine ilişkin
Başmüdürlük kararlarının tebliği üzerine itiraz edilmekle duran dava açma
süresinin yeniden işlemeye başlayıp başvurma tarihine kadar geçmiş olan sürenin
de hesaba katılmasıyla hesaplanan dava açma süresinden sonra açılan davaların
süre aşımı nedeniyle esaslarının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesine
yer verilmiştir.
36. Başvurucu; idari işlemlerde ilgili kişilerin hangi kanun
yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiği kuralına
Anayasa’nın 40. maddesinde yer verilmesine karşın dava konusu teminat
mektubunun nakde çevrilmesi suretiyle tahsil edileceği yolunda tesis edilen
işlemlerde bu hususların belirtilmediğini ve bu nedenle dava açma süresini
kaçırdığını ileri sürmüş ise de Danıştay Yedinci Dairesi, İlk Derece Mahkemesi
kararlarına atıf yapmak suretiyle belirtilen iddia hakkında bir değerlendirme
yapmaksızın onama kararları vermiştir. Başvurucu, karar düzeltme dilekçelerinde
de aynı iddiada bulunmuş; Danıştay Yedinci Dairesi yine başvurucunun anılan
iddiasını değerlendirmeden karar düzeltme taleplerinin reddine karar vermiştir.
37. 2577 sayılı Kanun’un başvuruya konu yargılama devam ederken
yürürlükte bulunan 49. maddesinde Danıştayın; görev
ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi veya
usul hükümlerine uyulmaması sebeplerinden dolayı ilk derece mahkemesi
kararlarını bozacağı, yine aynı Kanun’un 54. maddesinde kararın esasına etkisi
olan iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması, kararda birbirine
aykırı hükümler bulunması, kararın usul ve kanuna aykırı bulunması ve hükmün
esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması
durumlarında kararın düzeltilmesi talebinde bulunulacağı kural altına
alınmıştır (Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, § 43).
38. 3/10/2001 tarihinde kabul edilen değişiklikle Anayasa’nın
40. maddesine “Devlet, işlemlerinde, ilgili
kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini
belirtmek zorundadır.” hükmü ilave edilmiştir. Bu değişikliğin
gerekçesinde ise bireylerin, yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar
haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmasının amaçlandığı, son
derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, merci ve sürelerin
belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk
hâline geldiği belirtilmektedir (Aktif
Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855,
26/6/2014, § 40).
39. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu tarafından, idarece
tesis edilen bir işlemde başvurulacak merci ve süresi gösterilmemiş ise yazılı
bildirimin süreyi başlatmayacağı yönünde kararlar verildiği görülmektedir
(Danıştay VDDK,19/2/2014 tarihli, E.2013/221, K.2014/88; 17/09/2014 tarihli,
E.2014/613, K.2014/791; 12/11/2014 tarihli, E.2014/812, K.2014/928 kararları).
40. Bu durumda Anayasa’nın 40. maddesinde yer alan ve idari
işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilerine başvuracağının
ve bunun sürelerinin belirtilmesinin zorunlu olduğu kuralına rağmen dava konusu
edilen işlemlerde bu hususlara yer verilmediği için süresi içinde dava
açamadığına yönelik başvurucu iddiasının ciddi olduğu ve İlk Derece Mahkemesi
tarafından bu iddia değerlendirilemediği için kanun yolu aşamasında ayrıca
değerlendirilmesi gerektiği ancak Danıştay Yedinci Dairesince ayrı bir
değerlendirme yapılmayarak İlk Derece Mahkemesi kararlarına atıf yapılmak
suretiyle temyiz istemlerinin ve daha sonra karar düzeltme taleplerinin
reddedildiği oysa bu iddianın atıf yapılmak suretiyle karşılanacak iddia
niteliğinde olmadığı, temyiz merciince bu iddianın açık bir şekilde
kararlarında değerlendirilmediği ve karşılanmadığı görülmektedir.
41. Diğer taraftan aynı konuya ilişkin açılan davada verilen
süre aşımı yönünden ret kararına karşı yapılan başvuruda Mahkememiz İkinci
Bölümünün 15/10/2015 tarihli kararıyla gerekçeli karar hakkı yönünden adil
yargılanma hakkının ihlaline karar verilmiş olup (Denktaş Nakliyat Turizm Ltd. Şti., B. No:2013/3963, 15/10/2015)
somut başvuru açısından da daha önce verilen bu karardan farklı bir karar
verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığından yargılama süreci bir bütün
olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
44. Başvurucu, işlemler nedeniyle uğradığı zararların tazminine
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
45. Başvuru konusu olayda adil yargılanma hakkının unsurlarından
olan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
46. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır Vergi
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
47. Başvurucu tarafından uğradığı zararların tazmini talebinde
bulunulmuş olup mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği
tespit edilmiş ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiş olduğundan bu
aşamada tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 991,75 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.791,75 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Diyarbakır Vergi Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 991,75 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.791,75 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.