TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
OSMAN KAVAKLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3947)
|
|
Karar Tarihi: 25/2/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
Raportör
|
:
|
Aliye YILDIZ VARSIN
|
Başvurucu
|
:
|
Osman KAVAKLI
|
Vekili
|
:
|
Av. Yücel GÖKTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, daha önce gazilik
statüsü verilmiş olanlara yapılan toplu ödemeden yararlandırılması talebinin
reddedildiğini, kendisine yapılan ödemelerdeki gecikme nedeniyle faize
hükmedilmesi talebiyle idare aleyhine açtığı davada yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, ihlalin tespitiyle uğradığı maddi ve manevi zararın tazminine
karar verilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 4/6/2013 tarihinde
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 26/9/2013 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
26/9/2014 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının
27/10/2014 tarihli yazısı ile Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu
kapsamda sunulan görüşlerine atfen görüş sunulmayacağı beyan edilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. OLAYLAR
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, askerlik görevini
yapmaktayken, Kıbrıs Barış Harekâtında Meteoroloji İstasyonu ekibiyle beraber
bir astsubay emrinde Kıbrıs’a gönderilmiştir. Harekât sonrasında, meteoroloji
mühendisleri ile ekip komutanı “gazilik”
statüsü içinde değerlendirilmiş ancak erlerin isimleri kayda geçmemiştir.
8. Başvurucu, kendisine gazilik
statüsü verilmesi için 11/3/1992 tarihinde idareye başvuruda bulunmuş, listede
ismi olmadığı gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. Başvurucunun 1999 yılında
talebini yinelemesi üzerine yapılan ayrıntılı incelemede ismi tespit edilmiş,
11/3/1992 tarihli başvurusu esas alınarak aylık bağlanmıştır. Yönetim Kurulunca
1/10/1991 tarihi başlangıç kabul edilerek 2000 yılında 6 aylık toplam 4.470.000
TL ödeme yapılmıştır.
9. 2001 yılında ise
1/10/1991-22/3/2001 tarihleri arasında hak edilen aylıklar defaten ödenmiş,
ancak geç ödemeler nedeniyle faiz ödemesi yapılmamıştır.
10. Başvurucu 8/3/2000 tarihli
dilekçesiyle idareye başvurarak 3761 sayılı Kanun kapsamına alınması nedeniyle
1999 tarihine kadar hak sahiplerine yapılmış olan ikramiye ve aylıkların cari
faizleriyle birlikte ödenmesi talebinde bulunmuştur.
11. Başvurucu, idarenin zımni
ret işlemi üzerine, 24/2/1968 tarih ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş
Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun’da
değişiklik yapan l/12/l983 tarih ve 2943
sayılı Kanun ve 7/9/1991 tarih ve 3761 sayılı Kanun uyarınca ikramiye ödenmesi
ve geç ödenen aylıklarına 22/3/2001 tarihine kadar işleyecek faize hükmedilmesi
talebiyle 22/3/2000 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
Mahkeme, 19/6/2001 tarih ve E.2000/1209, K.2001/750 sayılı kararıyla, faiz
isteminin reddine, 3761 sayılı Kanun’un 1. maddesinde ikramiye ödemesine dair
hüküm bulunmadığı, 2943 sayılı Kanun ile 1005 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 3.
maddenin ise Kıbrıs harekatına fiilen katılanlara Mayıs 1976-Ocak 1983
tarihleri arasında hesap edilecek aylıklarının bu Kanun’un yürürlük tarihinden
itibaren (9/11/1983) üç ay içinde ödeneceğini hükme bağladığı, başvurucunun
5434 sayılı Kanun’un 117. maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi
içinde kendisine ikramiye ödenmesi talebinde bulunmadığı gerekçesiyle bu
kanundan faydalandırılmasına olanak bulunmadığına karar vermiştir.
12. Temyiz üzerine, Danıştay 11.
Dairesinin 2/11/2004 tarih ve E.2001/5425, K.2004/4304 sayılı ilamıyla, 2943 ve
3761 sayılı Kanunlar uyarınca ikramiye ödenmesi talebinin reddine ilişkin hüküm
fıkrasının onanmasına, kararın faize ilişkin bölümünün ise bozulmasına karar
verilmiştir. İdarenin karar düzeltme talebi aynı Dairenin 20/3/2007 tarih ve
E.2005/2094, K.2007/2651 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
13. Bozma ilamı doğrultusunda
yargılamaya devam eden Mahkeme, 13/6/2007 tarih ve E.2007/309, K.2007/1419
sayılı kararıyla toplu ödemenin yapıldığı tarihe kadar faiz işletilmesine
ilişkin talebi kabul etmiştir.
14. Temyiz üzerine, karar,
Danıştay 11. Dairesinin 7/7/2010 tarih ve E.2007/10618, K.2010/6538 sayılı
kararıyla onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 1/3/2013
tarih ve E.2010/10026, K.2013/2197 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
15. Anılan karar, 7/5/2013
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 4/6/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
17. 9/11/1983 tarih ve 2943
sayılı Kanun ile 1005 sayılı Kanun’a eklenen
geçici 3. madde şöyledir:
“1974 yılında Temmuz 1 inci ve Ağustos 2 nci Barış Harekatına Kıbrıs'ta
fiilen görev alarak katılmış olan Türk vatandaşlarına bu Kanunun yürürlük
tarihine kadar aşağıdaki cetvele göre hesaplanacak aylıkların tutarı, yürürlük
tarihini izleyen üç ay içinde defaten ödenir.
Bu Kanunun yürürlük
tarihinden evvel ölenlerin istihkakları ölüm tarihlerini izleyen ay sonuna
kadar hesaplanır ve kanuni mirasçılarına ödenir.
Geçici ikinci ve
üçüncü maddeler gereğince yapılacak toptan ödemeler her türlü vergi, resim ve
harçtan muaf olup hiç bir suretle haczedilemez”.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 25/2/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/6/2013 tarih ve 2013/3947
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucu, kendisine gazilik
statüsü verilmesi için idareye yaptığı başvurunun kayıtların düzenli
tutulmaması nedeniyle geç sonuçlandığını, kendisi ile aynı durumda bulunanlara
yapılan toplu ödemeden faydalanamadığını, ödemede gecikme yaşanması nedeniyle
ödenmesi gereken faize hükmedilmesi için açtığı davanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkı ve eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat ödenmesini talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
i. 1983 Yılına Kadar Hak Edilmiş Olan Aylıkların Ödenmesi
Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkı ve Eşitlik İlkesinin
İhlal Edildiği İddiası
20. 30/11/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem
ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
21. Anılan Kanun hükmü uyarınca
Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi
olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir.
22. Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin
geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B.
No: 2012/51, § 18, 25/12/2012).
23. Başvuru konusu olayda başvurucu,
idarenin zımni ret işlemi üzerine, 2943 ve 3761 sayılı Kanunlar uyarınca
ikramiye ödenmesi ve geç ödenen aylıklarına 22/3/2001 tarihine kadar işleyecek
faize hükmedilmesi talebiyle 22/3/2000 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde
dava açmıştır. Mahkeme, 19/6/2001 tarihli kararıyla, faiz isteminin reddine,
3761 sayılı Kanun’un 1. maddesinde ikramiye ödemesine dair hüküm bulunmadığı,
2943 sayılı Kanun ile 1005 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 3. maddenin ise Kıbrıs
harekatına fiilen katılanlara Mayıs 1976-Ocak 1983 tarihleri arasında hesap
edilecek aylıklarının bu Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren (9/11/1983) üç
ay içinde ödeneceğini hükme bağladığı, başvurucunun 5434 sayılı Kanun’un 117.
maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde kendisine ikramiye
ödenmesi talebinde bulunmadığı gerekçesiyle bu kanundan faydalandırılmasına
olanak bulunmadığına karar vermiştir. Temyiz üzerine, Danıştay 11. Dairesinin
2/11/2004 tarihli ilamıyla, 2943 ve 3761 sayılı Kanunlar uyarınca ikramiye
ödenmesi talebinin reddine ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına karar verilmiş,
idarenin karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 20/3/2007 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Anılan kararın bu bölümü 20/3/2007 tarihinde kesinleşmiştir.
24. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu kararın ikramiye ödenmesi talebinin reddine ilişkin bölümünün
23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiası
Yönünden
25. Başvurucunun, ödemelerdeki
gecikme nedeniyle faize hükmedilmesi talebiyle açtığı davanın makul sürede
sonuçlandırılmadığı şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi diğer
kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle,
başvurunun bu şikâyet yönünden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Başvurucu ödemelerin geç
yapılması nedeniyle faize hükmedilmesi talebiyle idare mahkemesinde açtığı
davanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
27. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın
141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede
yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği
açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
28. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
29. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer
alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu
hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki
haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan
davalar da, Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6.
maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Başvuruya konu davanın, başvurucunun
kendisine yapılan ödemelerdeki gecikme nedeniyle faize hükmedilmesi talebini
konu alan bir uyuşmazlık olduğu görülmekle, somut yargılama faaliyetinin,
medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B.
No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
30. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde
tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi
olarak kabul edilebilmektedir Somut başvuru açısından benzer bir durum söz
konusu olup, makul süre değerlendirmesinde nazara alınacak zaman diliminin
başlangıç tarihi, başvurucu tarafından Kıbrıs Barış Harekatına katılması
nedeniyle kendisine yapılan ödemlerdeki gecikme nedeniyle faize hükmedilmesi
talebiyle idareye dilekçe ile başvurduğu 8/3/2000 tarihidir. (B. No: 2012/1198,
7/11/2013, § 45).
31. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları
nezdinde sürdüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif
maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır.
32. Hukuk sistemimizde idari
yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama
süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM tarafından verilen birçok ihlal
kararında yer verilmiş olup, özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar
ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun
yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu
kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul
hükümleri de göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 54-60).
33. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, 8/3/2000 tarihli dilekçesiyle idareye başvurarak 3761 sayılı Kanun
kapsamına alınması nedeniyle 1999 tarihine kadar hak sahiplerine yapılmış olan
ikramiye ve aylıkların cari faizleriyle birlikte ödenmesi talebinde bulunmuş,
idarenin zımni ret işlemi üzerine, 22/3/2000 tarihinde Ankara 2. İdare
Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme, 19/6/2001 tarihli kararıyla faiz isteminin
reddine karar vermiştir. Temyiz üzerine, Danıştay 11. Dairesinin 2/11/2004
tarihli ilamıyla kararın faize ilişkin bölümünün bozulmasına karar verilmiş,
idarenin karar düzeltme talebi aynı Dairenin 20/3/2007 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Bozma ilamı doğrultusunda yargılamaya devam eden Mahkeme,
13/6/2007 tarihli kararıyla toplu ödemenin yapıldığı tarihe kadar faiz
işletilmesine ilişkin talebi kabul etmiştir. Temyiz üzerine karar, Danıştay 11.
Dairesinin 7/7/2010 tarihli kararıyla onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi
aynı Dairenin 1/3/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir
34. Başvuruya konu davada yer
alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da
yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru
açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz
konusu 12 yıl 11 ay 23 günlük yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun’un 50. maddesi Yönünden
36. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 20.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
37. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin 12 yıl 11 ay 23 günlük yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucunun talebi de göz
önünde bulundurularak, başvurucuya net 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
39. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
40. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. 1983 yılına kadar hak
edilmiş olan aylıkların ödenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3.
Yargılamanın makul süreyi aşması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 10.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
25/2/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.