TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
OSMAN KAVAKLI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/3947)
Karar Tarihi: 25/2/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Raportör
Aliye YILDIZ VARSIN
Başvurucu
Osman KAVAKLI
Vekili
Av. Yücel GÖKTAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, daha önce gazilik statüsü verilmiş olanlara yapılan toplu ödemeden yararlandırılması talebinin reddedildiğini, kendisine yapılan ödemelerdeki gecikme nedeniyle faize hükmedilmesi talebiyle idare aleyhine açtığı davada yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespitiyle uğradığı maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 4/6/2013 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 26/9/2013 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/9/2014 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının 27/10/2014 tarihli yazısı ile Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen görüş sunulmayacağı beyan edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. OLAYLAR
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, askerlik görevini yapmaktayken, Kıbrıs Barış Harekâtında Meteoroloji İstasyonu ekibiyle beraber bir astsubay emrinde Kıbrıs’a gönderilmiştir. Harekât sonrasında, meteoroloji mühendisleri ile ekip komutanı “gazilik” statüsü içinde değerlendirilmiş ancak erlerin isimleri kayda geçmemiştir.
8. Başvurucu, kendisine gazilik statüsü verilmesi için 11/3/1992 tarihinde idareye başvuruda bulunmuş, listede ismi olmadığı gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. Başvurucunun 1999 yılında talebini yinelemesi üzerine yapılan ayrıntılı incelemede ismi tespit edilmiş, 11/3/1992 tarihli başvurusu esas alınarak aylık bağlanmıştır. Yönetim Kurulunca 1/10/1991 tarihi başlangıç kabul edilerek 2000 yılında 6 aylık toplam 4.470.000 TL ödeme yapılmıştır.
9. 2001 yılında ise 1/10/1991-22/3/2001 tarihleri arasında hak edilen aylıklar defaten ödenmiş, ancak geç ödemeler nedeniyle faiz ödemesi yapılmamıştır.
10. Başvurucu 8/3/2000 tarihli dilekçesiyle idareye başvurarak 3761 sayılı Kanun kapsamına alınması nedeniyle 1999 tarihine kadar hak sahiplerine yapılmış olan ikramiye ve aylıkların cari faizleriyle birlikte ödenmesi talebinde bulunmuştur.
11. Başvurucu, idarenin zımni ret işlemi üzerine, 24/2/1968 tarih ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun’da değişiklik yapan l/12/l983 tarih ve 2943 sayılı Kanun ve 7/9/1991 tarih ve 3761 sayılı Kanun uyarınca ikramiye ödenmesi ve geç ödenen aylıklarına 22/3/2001 tarihine kadar işleyecek faize hükmedilmesi talebiyle 22/3/2000 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme, 19/6/2001 tarih ve E.2000/1209, K.2001/750 sayılı kararıyla, faiz isteminin reddine, 3761 sayılı Kanun’un 1. maddesinde ikramiye ödemesine dair hüküm bulunmadığı, 2943 sayılı Kanun ile 1005 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 3. maddenin ise Kıbrıs harekatına fiilen katılanlara Mayıs 1976-Ocak 1983 tarihleri arasında hesap edilecek aylıklarının bu Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren (9/11/1983) üç ay içinde ödeneceğini hükme bağladığı, başvurucunun 5434 sayılı Kanun’un 117. maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde kendisine ikramiye ödenmesi talebinde bulunmadığı gerekçesiyle bu kanundan faydalandırılmasına olanak bulunmadığına karar vermiştir.
12. Temyiz üzerine, Danıştay 11. Dairesinin 2/11/2004 tarih ve E.2001/5425, K.2004/4304 sayılı ilamıyla, 2943 ve 3761 sayılı Kanunlar uyarınca ikramiye ödenmesi talebinin reddine ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına, kararın faize ilişkin bölümünün ise bozulmasına karar verilmiştir. İdarenin karar düzeltme talebi aynı Dairenin 20/3/2007 tarih ve E.2005/2094, K.2007/2651 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
13. Bozma ilamı doğrultusunda yargılamaya devam eden Mahkeme, 13/6/2007 tarih ve E.2007/309, K.2007/1419 sayılı kararıyla toplu ödemenin yapıldığı tarihe kadar faiz işletilmesine ilişkin talebi kabul etmiştir.
14. Temyiz üzerine, karar, Danıştay 11. Dairesinin 7/7/2010 tarih ve E.2007/10618, K.2010/6538 sayılı kararıyla onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 1/3/2013 tarih ve E.2010/10026, K.2013/2197 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
15. Anılan karar, 7/5/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 4/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 9/11/1983 tarih ve 2943 sayılı Kanun ile 1005 sayılı Kanun’a eklenen geçici 3. madde şöyledir:
“1974 yılında Temmuz 1 inci ve Ağustos 2 nci Barış Harekatına Kıbrıs'ta fiilen görev alarak katılmış olan Türk vatandaşlarına bu Kanunun yürürlük tarihine kadar aşağıdaki cetvele göre hesaplanacak aylıkların tutarı, yürürlük tarihini izleyen üç ay içinde defaten ödenir.
Bu Kanunun yürürlük tarihinden evvel ölenlerin istihkakları ölüm tarihlerini izleyen ay sonuna kadar hesaplanır ve kanuni mirasçılarına ödenir.
Geçici ikinci ve üçüncü maddeler gereğince yapılacak toptan ödemeler her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olup hiç bir suretle haczedilemez”.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 25/2/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/6/2013 tarih ve 2013/3947 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, kendisine gazilik statüsü verilmesi için idareye yaptığı başvurunun kayıtların düzenli tutulmaması nedeniyle geç sonuçlandığını, kendisi ile aynı durumda bulunanlara yapılan toplu ödemeden faydalanamadığını, ödemede gecikme yaşanması nedeniyle ödenmesi gereken faize hükmedilmesi için açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkı ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. 1983 Yılına Kadar Hak Edilmiş Olan Aylıkların Ödenmesi Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkı ve Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiği İddiası
20. 30/11/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
21. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir.
22. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51, § 18, 25/12/2012).
23. Başvuru konusu olayda başvurucu, idarenin zımni ret işlemi üzerine, 2943 ve 3761 sayılı Kanunlar uyarınca ikramiye ödenmesi ve geç ödenen aylıklarına 22/3/2001 tarihine kadar işleyecek faize hükmedilmesi talebiyle 22/3/2000 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme, 19/6/2001 tarihli kararıyla, faiz isteminin reddine, 3761 sayılı Kanun’un 1. maddesinde ikramiye ödemesine dair hüküm bulunmadığı, 2943 sayılı Kanun ile 1005 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 3. maddenin ise Kıbrıs harekatına fiilen katılanlara Mayıs 1976-Ocak 1983 tarihleri arasında hesap edilecek aylıklarının bu Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren (9/11/1983) üç ay içinde ödeneceğini hükme bağladığı, başvurucunun 5434 sayılı Kanun’un 117. maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde kendisine ikramiye ödenmesi talebinde bulunmadığı gerekçesiyle bu kanundan faydalandırılmasına olanak bulunmadığına karar vermiştir. Temyiz üzerine, Danıştay 11. Dairesinin 2/11/2004 tarihli ilamıyla, 2943 ve 3761 sayılı Kanunlar uyarınca ikramiye ödenmesi talebinin reddine ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına karar verilmiş, idarenin karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 20/3/2007 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Anılan kararın bu bölümü 20/3/2007 tarihinde kesinleşmiştir.
24. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın ikramiye ödenmesi talebinin reddine ilişkin bölümünün 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiası Yönünden
25. Başvurucunun, ödemelerdeki gecikme nedeniyle faize hükmedilmesi talebiyle açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılmadığı şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu şikâyet yönünden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Başvurucu ödemelerin geç yapılması nedeniyle faize hükmedilmesi talebiyle idare mahkemesinde açtığı davanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
27. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
28. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
29. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da, Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Başvuruya konu davanın, başvurucunun kendisine yapılan ödemelerdeki gecikme nedeniyle faize hükmedilmesi talebini konu alan bir uyuşmazlık olduğu görülmekle, somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir Somut başvuru açısından benzer bir durum söz konusu olup, makul süre değerlendirmesinde nazara alınacak zaman diliminin başlangıç tarihi, başvurucu tarafından Kıbrıs Barış Harekatına katılması nedeniyle kendisine yapılan ödemlerdeki gecikme nedeniyle faize hükmedilmesi talebiyle idareye dilekçe ile başvurduğu 8/3/2000 tarihidir. (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 45).
31. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları nezdinde sürdüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır.
32. Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM tarafından verilen birçok ihlal kararında yer verilmiş olup, özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 54-60).
33. Başvuru konusu olayda, başvurucu, 8/3/2000 tarihli dilekçesiyle idareye başvurarak 3761 sayılı Kanun kapsamına alınması nedeniyle 1999 tarihine kadar hak sahiplerine yapılmış olan ikramiye ve aylıkların cari faizleriyle birlikte ödenmesi talebinde bulunmuş, idarenin zımni ret işlemi üzerine, 22/3/2000 tarihinde Ankara 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme, 19/6/2001 tarihli kararıyla faiz isteminin reddine karar vermiştir. Temyiz üzerine, Danıştay 11. Dairesinin 2/11/2004 tarihli ilamıyla kararın faize ilişkin bölümünün bozulmasına karar verilmiş, idarenin karar düzeltme talebi aynı Dairenin 20/3/2007 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bozma ilamı doğrultusunda yargılamaya devam eden Mahkeme, 13/6/2007 tarihli kararıyla toplu ödemenin yapıldığı tarihe kadar faiz işletilmesine ilişkin talebi kabul etmiştir. Temyiz üzerine karar, Danıştay 11. Dairesinin 7/7/2010 tarihli kararıyla onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 1/3/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir
34. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 12 yıl 11 ay 23 günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. maddesi Yönünden
36. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 20.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
37. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 12 yıl 11 ay 23 günlük yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucunun talebi de göz önünde bulundurularak, başvurucuya net 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
40. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. 1983 yılına kadar hak edilmiş olan aylıkların ödenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın makul süreyi aşması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 10.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
25/2/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.