TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
İBRAHİM DEMİRAYAK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/4075)
Karar Tarihi: 10/3/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Yakup MACİT
Basvurucu
İbrahim DEMİRAYAK
Vekili
Av. Süleyman BAŞTERZİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, icra emrinin iptali talebiyle yapılan şikâyette, dilekçenin tebliğ edilmemesi ve duruşma yapılmaması nedeniyle itiraz ve delil sunma hakkının tanınmamasından dolayı silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/6/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 19/1/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 4/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 2/2/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Isparta İl Özel İdaresine karşı Isparta İş Mahkemesinin E.2010/260 sayılı dosyasında alacak davası açmış; Mahkeme, 28/12/2011 tarihli kararı ile başvurucu lehine vekâlet ücretialacağına hükmetmiştir.
9. Başvurucu hükmedilen alacak ve ferileri ile ilgili Ankara 14. İcra Müdürlüğünün E.2013/2367 sayılı dosyasında ilamlı icra takibi başlatmış, örnek 4-5 numaralı icra emri 15/2/2013 tarihinde borçlu İl Özel İdaresine tebliğ edilmiştir.
10. Borçlu İl Özel İdaresi, takibe dayanak Isparta İş Mahkemesinin E.2010/260 sayılı dosyasının yargılamasında vekille temsil edilmesine rağmen icra emrinin doğrudanborçlu asıla gönderilmesinin mevzuata aykırı olduğunu belirterek icra emrinin iptali talebiyle Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesinin E.2013/285 sayılı dosyasında şikâyette bulunmuştur.
11. Mahkeme, 3/5/2013 tarihli ve K.2013/614 sayılı kararı ile dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucu şikâyetin kabulüne karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
İİK. nun 18/3 ve HMK 320/1 maddelerine göre, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olmadığı takdir edilerek evrak üzerinde inceleme yapılmıştır.
Ankara 14.icra müdürlüğünün E.2013/2367 sayılı takip dosyasının incelenmesinde davalı alacaklı vekili tarafından borçlu Isparta İl Özel İdaresi aleyhine ilamların icrası yolu ile icra takibinde bulunulduğu, takibin Isparta İş Mahkemesi'nin 28/12/2011 tarihli ve E.2010/260, K.2011/515 sayılı kararına dayalı olarak başlatıldığı, bu davada borçlu idarenin vekille temsil edilmiş olduğu, takip talebi ve icra emrinde borçlu idare vekilinin adına yer verilmediği, ilamda alacaklı lehine hükmedilen yargılama gideri, vekalet ücreti ve işlemiş faiz kalemleri toplamının ferileriyle birlikte tahsilinin istendiği, borçlu idareye örnek 4-5 numaralı icra emrinin 15/2/2013 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11, Avukatlık Kanunu'nun 41., 171 ve HMK.73. Maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.
Somut olayda; takip dayanağı ilam kapsamınında davacı/borçlu idarenin kendisini vekille temsil ettirdiği belirgindir. Takip dosyasında icra emrinin vekil yerine asile tebliğolunması anılan yasa hükümlerine aykırı olduğundan şikayetin kabulüne, borçlu idare adına gönderilen icra emrinin iptaline karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur."
12. Dava değeri itibarıyla kesin olarak verilen karar, 15/5/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş; başvurucu 14/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi şöyledir:
“Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.”
14. 2004 sayılı Kanun'un17. maddesi şöyledir:
“Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir.
Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.”
15. 2004 sayılı Kanun'un 18. maddesi şöyledir:
“İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek suretiyle de olur.
Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir. Duruşmalar, ancak zorunluluk hâlinde ve otuz günü geçmemek üzere ertelenebilir”.
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi şöyledir:
“Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir.”
17. 6100 sayılı Kanun'un 317. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“ Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur”.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; icra emrinin iptali talebiyle yapılan şikâyette, dilekçe kendisine tebliğ edilmediği gibi Mahkemece duruşma açılıp dilekçeye ilişkin beyanı alınmadan aleyhine karar verildiğini, kararın dava değeri itibarıyla kesin olarak verildiğini, davadan gerekçeli kararın tebliğ edilmesiyle haberdar olduğunu, yargılama nedeniyle vekâlet ücreti ve masraflardan sorumlu tutulduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) benzer davalarda duruşma açılmadan karar verilmesi hususunu adil yargılanma hakkının ihlali olarak kabul ettiğini, silahların eşitliği ilkesine göre tarafların karşılıklı olarak iddia ve savunmada bulunabilme ve bunların tartışılabileceği bir ortamın yargılanma süresince sağlanması durumunda bu ilkenin gerçekleşmesinin mümkün olabileceğini, bunun yanında davanın, tarafların hazır bulunacağı açık duruşmada görülmesinin, yargılama hukukunun sözlülük ve yüz yüzelik kurallarının bir gereği olduğunu belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Başvurucunun temel iddiasının, gerek şikâyet dilekçesinin tebliğ edilmemesi gerekse duruşma açılmaması nedeniyle şikâyetin içeriği hakkında bilgi sahibi olma, karşı tez ve delillerini sunma hakkından yoksun bırakılmasına ilişkin olması nedeniyle başvuru, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi yönünden incelenecektir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
22. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bu ifadeden, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
23. Başvuru konusu davanın medeni hak ve yükümlülük çerçevesinde incelenmesi açısından şikâyet müessesesinin niteliği ve bu kapsamda Mahkeme kararının sonucunun başvurucunun haklarını ne ölçüde etkilediği hususlarında değerlendirme yapılması gerektiği açıktır.
24. Şikâyet müessesesi, icra dairesinin somut işlemine karşı bir denetim işlevi yerine getirir ve şikâyet olunan, aslen icra dairesidir. Ancak dava sonucu işlemin iptali veya düzeltilmesi kararı verilmesi hâlinde şikâyet konusu işlem lehine olan kimsenin hukuksal durumu doğrudan etkileneceğinden bu kişilerin de zorunlu olarak davalı konumda bulunması gerekmektedir. Nitekim yerleşik yargısal uygulamalarda olduğu gibi başvuru konusu olayda da takip alacaklısı sıfatıyla başvurucu, Mahkeme kararında davalı olarak gösterilmiştir.
25. Şikâyet konusu işlem, temelde icra dairesi işlemi olmakla birlikte şikâyet sonucu verilen karar takibin taraflarının haklarını önemli ölçüde etkilemektedir. Takibin sonuçsuz kalması, haciz veya satış işleminin yapılamaması, takip hukukundan doğan bir hakkın var olup olmadığına yönelik tespitler, tarafların haklarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle kategorik bir şekilde şikâyetin, takibin diğer taraflarını ilgilendirip ilgilendirmediği hususundan ziyade somut olay çerçevesinde ilgilinin hakkının etkilenip etkilenmediği hususlarında değerlendirilmesinin doğru olacağı açıktır.
26. Somut olayda başvurucu, takibe dayanak ilamda hükmedilen alacak için icra takibi başlatmış; borçlunun şikâyeti üzerine Mahkemece icra emrinin tamamının iptaline ve başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedildiği anlaşılmıştır. Görülüyor ki ihlal iddiasına konu Mahkeme kararı ile başvurucunun, aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama gideri borcu doğmasıyla mal varlığı hakkını doğrudan etkileyen mali yükümlülüklere katlanmak zorunda kaldığı anlaşılmaktadır. Bu açıdan başvurucunun medeni haklarının şikâyet sonucu verilen karar nedeniyle etkilendiği ve başvuru konusu olayın bireysel başvuru kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
27. Başvurucunun, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi bağlamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucu, İl Özel İdaresi aleyhine başlattığı ilamlı icra takibine karşı icra emrinin iptali istemiyle yaptığı şikâyette, Mahkemenin şikâyet dilekçesini kendisine tebliğ etmediğini, duruşma da açılmadığı için dilekçe içeriğine ilişkin beyanda bulunamadığını, delillerini bildiremediğini belirterek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde Mahkemenin, sonuca ulaşırken şeklî bir eksikliğin yerinegetirilmemesinden hareket ettiği, davacının sunduğu ve davasını güçlendirecek başkaca argümanlar üzerinde delil değerlendirmesi ve tartışmasına girmediği, başvurucunun yargılama sırasında Mahkemece duruşma açılarak kendisine söz hakkı tanınsaydı davanın sonucunu etkileyecek nitelikte ne gibi beyanda bulunacağı hususunda açıklamada bulunmadığı, bu kapsamda yargılamada karşı taraf ile eşitsizlik meydana getirecek bir durumun ortaya çıkıp çıkmadığı hususlarında değerlendirme yetkisinin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında icra müdürlüğünün, tebligatı vekil yerine borçlu idareye tebliğ etmesinin sonuçlarına alacaklının katlanmaması gerektiğini, davalı idare vekilinin Kurum ile aynı adreste çalıştığını, bu nedenle tebligattan vekilin de haberinin olduğunu, kaldı ki vekile tebligat çıkarılsaydı tebliğ işleminin yine Kuruma yapılacağını,11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine göre tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabın tebliğe muttali olması hâlinde muteber kabul edileceği ve muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağının belirtildiğini, bu açıdan usulsüz tebligat nedeniyle icra emrinin iptal edilemeyeceğini belirtmiştir.
31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
32. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
33. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
34. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece tarafların dinlenilmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Feldbrugge/Hollanda, B. No. 8562/79, 29/05/1986, § 44).
35. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
36. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. J.J./Hollanda, B. No: 9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika, B. No: 19075/91, 20/2/1996, § 33).
37. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer, B. No. 2013/2116, 23/1/2014, § 19).
38. AİHM, silahların eşitliği ilkesine uyulup uyulmadığını denetlerken somut olayda şikâyet konusu eşitsizliğin yargılamayı fiilen ve gerçekten adaletsiz kılıp kılmadığına bakmaktadır (Kremzov/Avusturya, B. No: 12350/86, 21/9/1993, § 75).
39. Bu bakımdan, daha önce ulaşılamayan bilgi ve belgelere üst yargılama aşamasında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile getirilmiş ise silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılmayabilir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil, adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (4), B. No: 2013/251, 10/6/2015, § 22).
40. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfîliği önlemektir. Bu yönüyle hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birini oluşturur. Özellikle ceza davalarında yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği ilkesinin ve savunma hakkının güvencesini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz (Musa Yılmaz Acar, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32).
41. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “aleni yargılama” hakkının tanınması, zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte Sözleşme’nin bu maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük mutlak değildir (Jussila/Finlandiya [BD], B. No: 73053/01, 23/11/2006, § 41; Hakansson ve Sturesson/İsveç, B. No: 11855/85, 21/2/1990, § 66).
42. Dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti ve diğer 7 başvuru/Türkiye (k.k.), B. No:40988/06, 2/7/2013).
43. AİHM, özellikle inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir (Jussila/Finlandiya, § 41; Döry/İsveç, B. No: 28394/95, 12/11/2002, § 37, Mehmet Emin Şimşek/Türkiye, B. No: 5488/05, 28/2/2012, § 30).
44. Yargılamaya taraf olan kişilerin hakkaniyetli yargılama temelinde beyanlarını sözlü vermesinin gerektiği durumlarda sözlü yargılama yapılmaması yargılamanın bir bütün olarak adil olmasını engelleyebilir (Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 11/7/2002, § 51). Dolayısıyla sadece dosyaya dayanılarak tatmin edici bir çözümün sağlanamayacağı olaylarda sözlü yargılamanın yapılması gerekir. Sözlü yargılamaya karar vermede davaya konu meselelerin çokluğu değil, niteliği önem kazanacaktır (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (3), B. No: 2014/929, 10/6/2015, § 26).
45. Başvurucu, şikâyet dilekçesi kendisine tebliğ edilmediği gibi duruşma da yapılmadığını, bu sebeple savunma yapma ve delil bildirme imkânından mahrum bırakıldığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
46. Somut olayda başvurucunun, lehine hükmedilen vekâlet ücreti alacağının tahsili amacıyla İcra Müdürlüğü nezdinde ilamlı icra takibi başlattığı, takip borçlusunun, icra emrinin iptali talebiyle yaptığı şikâyette Mahkemenin, şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmeden dosya üzerinde yaptığı inceleme sonucu icra emrinin iptaline karar verdiği anlaşılmıştır.
47. 6100 sayılı Kanun'un 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı, davalının davadan haberdar edilme, davaya ilişkin açıklama yapma ve delil bildirme hakkını güvence altına alır. Bu hak bir anlamda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkı ile de ilgilidir. Buna göre mahkeme, davalıya savunma hakkını kullanma imkânı vermeden davanın esasıyla ilgili değerlendirme yapamayacaktır. Bu hakkın kullanılabilmesinin usul hukuku açısından en önemli sonucu dava dilekçesinin, içeriğindeki iddialarla muhatap olan süjeye yani davalıya tebliğinin zorunlu olduğu olgusudur.
48. 2004 sayılı Kanun'un 16. maddesinde icra ve iflas dairelerinin yaptığı muamelelerin kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı işlemin iptali veya düzeltilmesi için icra mahkemesine şikâyette bulunulabileceği, aynı Kanun’un 18. maddesinde ise şikâyet taleplerinde basit yargılama usulünün uygulanacağı, talep ve cevapların, dilekçe veya mahkemeye ifade vermek suretiyle ileri sürebileceği, davanın dosya üzerinden yapılan inceleme veya duruşma açılarak sonuçlandırılabileceğibelirtilmiştir.
49. Talep ve cevaba ilişkin, şikâyet müessesesine hasren 2004 sayılı Kanun’da getirilen bu özel düzenlemenin yanında 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesinde, basit yargılama usulünde davaya, dilekçe vermek suretiyle cevap verileceği hususu düzenlenmiştir.
50. Somut olayda icra emrinin iptali istemiyle Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde ileri sürülen şikâyet talebinde Mahkeme, şikâyet dilekçesini davalıya tebliğ etmeden dosya üzerinden değerlendirme yapmak suretiyle icra emrinin iptaline kesin olarak karar vermiştir. Davalı, gerekçeli kararın tebliği ile birlikte şikâyetten haberdar olmuş; dosyaya beyanda bulunma ve delil bildirme hakkından yoksun bırakılmıştır.
51. Mahkemenin 2004 sayılı Kanun’da belirtilen sebepler çerçevesinde tamamen şeklî, sınırlı ve teknik nitelikte bir inceleme yaparak talep konusunu değerlendireceği şikâyette, uyuşmazlığın niteliği gözönüne alındığında Mahkemenin yazılı belge ve beyanlara istinaden uyuşmazlığı hakkaniyete uygun bir şekilde sonlandırma imkânına sahip olduğu anlaşılmış ise de başvurucu şikâyet dilekçesinin tebliğ edilmemesi nedeniyle dilekçe içeriğinden haberdar olamamış, bu nedenle esasa ilişkin beyan ve itirazlarını sunma fırsatını bulamamıştır. Dolayısıyla somut olay açısından bu eksikliğin giderilmesinin yolu olan duruşma açılarak sözlü beyan ve itirazları dile getirme imkânının da sağlanmamış olması, yargılamada başvurucu aleyhine hakkaniyetsizlik sonucunu ortaya çıkarmıştır.
52. Buna göre Mahkeme, iddia ve icra dosyasını dikkate alarak yalnızca davacının tezleri doğrultusunda karar vermiş; davalının, dilekçe içeriği ve toplanan deliller hakkında bilgi edinmesine, bunlara karşı çıkmasına ve delil sunmasına izin vermeyerek diğer tarafı yargılamada üstün bir konuma getirmiştir. Söz konusu eşitsizliğin yargılamayı adaletten yoksun kıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
54. Başvurucu, anayasal haklarının ihlal edildiğini belirterek ihlalin tespiti ile 540,81 TL maddi tazminata karar verilmesini talep etmektedir.
55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
56. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlalin, adil yargılanma hakkının unsurlarından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edilmesinden kaynaklandığı ancak başvuru konusu Mahkeme kararına esas Ankara 14. İcra Müdürlüğünün E.2013/2367 sayılı dosyasının, 11/10/2013 tarihinde borcunun ödenmesi suretiyle işlemden kaldırıldığı, bu açıdan ihlalin giderilmesi amacıyla dosyanın tekrar Mahkemesince ele alınmasında hukuki yarar bulunmadığı ancak bilgi edinilmesi açısından ihlal kararının yerel Mahkemeye gönderilmesinin yararlı olacağı sonucuna ulaşılmıştır.
57. Başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber somut olay açısından başvurucu tarafından ileri sürülen zararın gideriminin, manevi tazminat kapsamında sağlanacağı ancak başvurucunun bu yönde talebinin olmadığı anlaşıldığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
58. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan nedenlerle;
A. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun maddi tazminat talebinin REDDİNE,
E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.