TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDÜLLATİF ÇETİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4470)
|
|
Karar Tarihi: 5/11/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucu
|
:
|
Abdüllatif ÇETİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mazlum DİNÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumu tarafından Azadiya Welat gazetesinin (gazete) bazı
sayfalarının çıkartılarak hükümlü olan başvurucunun gazeteye erişiminin engellenmesi
nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/5/2013 tarihinde Nazilli 2. Asliye Ceza
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun
Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 29/5/2015 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/5/2015 tarihinde, başvurunun
bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 25/5/2015 tarihinde
Bakanlığa bildirilmiştir. Bakanlık, tanınan ek süre sonunda 21/7/2015 tarihinde
görüşlerini Anayasa Mahkemesine bildirmiştir.
6. Bakanlık görüşü 5/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş, başvurucu 21/8/2015 tarihinde karşı beyanlarını Anayasa Mahkemesine
sunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru dilekçesi, ekleri ile başvuruya konu dosya
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, başvuru tarihinde Nazilli E Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
9. Diyarbakır Gümrük Müdürlüğü, yurt dışından gelen
kolilerin kontrolü esnasında on yedi adet yayının yasak olabileceğini
değerlendirerek bunları Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
10. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, on yedi kitaptan on
dört tanesi hakkında toplatma ve yasaklama kararı bulunduğunu tespit ederek
hakkında karar bulunmayan üç kitabın 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesi ile görevli Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesine
karar vermiştir.
11. Cumhuriyet Savcılığının (TMK 10. madde ile görevli), “Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel
Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak-Beşinci kitap)” (kitap) ve “İlk Konuşmalar (Belgeler zafer kazanan tarzın özdilidir)” isimli PKK terör örgütü lideri olan
Abdullah Öcalan tarafından yazılan iki ayrı kitaba ilişkin yaptığı inceleme
sonucunda kitaplarda sürekli KCK/PKK terör örgütünün propagandasının yapıldığı,
terör örgütünden ve terör örgütü mensuplarının yaptığı eylemlerden övgüyle
bahsedildiği, KCK/PKK terör örgütünün bundan sonra izleyeceği yolun nasıl
olması gerektiğinin belirtildiği ve bu bağlamda kitapların 3713 sayılı Kanun’un
7. maddesine ve 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 25. maddesine
muhalefet ettiği değerlendirilerek her iki kitaba el konulmasına ve
toplatılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
12. Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliği (TMK 10. madde ile görevli),
Cumhuriyet Savcılığının yaptığı değerlendirmeyle aynı yönde gerekçelerle
4/10/2012 tarihli ve 2012/102 Değişik İş sayılı kararı ile anılan kitaplara el
konulmasına ve bu kitapların toplatılmasına karar vermiştir.
13. Hâkimliğin anılan kararından sonra evrak Cumhuriyet
Savcılığına gönderilmiş ve 2012/3121 S. sayılı soruşturma başlatılmıştır.
14. Cumhuriyet Savcılığı, soruşturma sonucunda 29/11/2012
tarihli kararı ile kitapların yurtdışından geldiği ve kitapları basanın tespit
edilemediği, kitapların gönderildiği kişinin olaydan haberdar olmadığına dair
savunmasının aksine bir delil bulunmadığı gerekçesiyle olayla ilgili kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı,
karar ile birlikte Diyarbakır 2 No.lu Hâkimliğinden (TMK 10. madde ile görevli)
kitapların müsaderesini talep etmiştir.
15. Hâkimlik, 30/11/2012 tarihli ve 2012/290 Değişik İş
sayılı kararı ile kitapların müsaderesine karar vermiştir. Kitaplar 11/3/2014
tarihinde yakılarak imha edilmiştir.
16. Anılan kitaplardan “Kürdistan
Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)” isimli kitabın, İstanbul 2 No.lu Hâkimliğinin
21/9/2012 tarihli ve 2012/156 sayılı kararı ile toplatılmasına ve bu kitaplara
el konulmasına ilişkin kararına karşı yapılan bireysel başvuru konusunda
Anayasa Mahkemesi, Abdullah Öcalan ([GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014)
kararında Anayasa’nın 26. maddesinde tanımlanan ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğine karar vermiştir. Bunun üzerine Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği,
2/9/2014 tarihli ve 2014/467 Değişik İş sayılı kararı ile Diyarbakır 3 No.lu
Hâkimliğinin 4/10/2012 tarihli toplatma ve el koyma kararının kaldırılmasına
karar vermiştir.
17. Başvurucuya gelen Azadiya Welat gazetesinin 5 Nisan 2013
tarihli nüshasında, Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin 4/10/2012 tarihli kararı
ile el konulmasına ve toplatılmasına karar verilen kitabın bazı bölümleri
yayımlanmıştır.
18. Nazilli E Tipi Kapalı- Açık Ceza İnfaz Kurumu Eğitim
Kurulu (Eğitim Kurulu) 5/4/2013 tarihli ve K.2013/18 sayılı kararında, anılan
kitabın bölümlerinin yayımlandığı gazetenin ilgili sayfalarının başvurucuya
verilmesini uygun görmemiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Eğitim Kurulumuza
iletilen 5 Nisan 2013 tarihli Azadiye Welat isimli gazete ile ilgili olarak yapılan incelemede ise;
gazetenin altıncı sayfasında: beşinci savunma Abdullah Öcalan'ın demokratik
devrim çözümü XXXI başlıklı tam sayfa yazısının olduğu belirlenmiştir.
Diyarbakır 3 Nolu
Hâkimliğinin, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım
Kıskacında Kürtleri Savunmak) beşinci kitapla ilgili olarak 4/10/2012 tarih ve
2012/102 D. İş sayılı "El Konulmasına ve Toplatılmasına" kararı
bulunduğundan,
Söz konusu gazete sahibi hükümlünün dilekçe
ile talep etmesi halinde gazetenin 5. ve 6. sayfalarının çıkarılarak kendisine
verilmesine, herhangi bir talebi olmaması halinde gazetenin depoya
kaldırılmasına... "
19. Başvurucu, Eğitim Kurulunun kararına karşı Nazilli İnfaz
Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Şikâyeti inceleyen Hâkimlik 11/4/2013
tarihli ve K.2013/557 sayılı kararıyla başvurucunun şikâyetinin reddine karar
vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Hükümlünün talebi
incelendiğinde Azadiye Welat
isimli gazetenin 6. sayfasında "Manifestoya Şorase"
başlıklı yazıda Abdullah Öcalan'ın demokratik toplum manifestosu adı altında
beş ciltten oluşan bir savunma hazırladığı, gazetenin her hafta beşinci ciltten
bir bölümünün köşe yazısı olarak yayınlanacağının belirtildiği, 5 Nisan 2013
tarihli gazetenin 6. sayfasında Abdullah Öcalan'ın demokratik devrim çözümü XXXI
başlıklı tam sayfa yazısının bulunduğunun tespit edildiği, Diyarbakır 3 No'lu hakimliğinin Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kürtsel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak) beşinci
kitapla ilgili olarak 04.10.2012/102 D. İş sayılı "El Konulması ve Toplatılması"
karar verildiğinden Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu
Başkanlığının 5/4/2013 tarih ve 2013/18 sayılı kararı ile Azadiye
Welat isimli gazetenin 5. ve 6. sayfalarının çıkartılarak
gazetenin hükümlüye verilmesine, hükümlünün herhangi bir talebinin olmaması
halinde gazetenin emanet eşya deposuna kaldırılmasına karar verildiğinin tespit
edildiği, Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığının
5/4/2013 tarihli, 2013/18 sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğundan
dolayı hükümlünün talebinin reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurmak
gerekmiştir."
20. Başvurucu, Hâkimliğin ret kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen Nazilli 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz
Hâkimliğinin kararının "... usul ve
yasaya uygun bulunduğu ..." gerekçesiyle başvurucunun itirazının reddine karar
vermiştir. Bu karar, başvurucuya 30/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 29/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
22. Anayasa Mahkemesinin 8/4/2015 tarihli ve B. No: 2013/3614
sayılı kararında belirtilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 5/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvurucunun 29/5/2013 tarihli ve 2013/4470 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, gazetede mahkemece yasaklanmış bir kitaptan
alıntılar olmasına rağmen gazete hakkında mahkeme tarafından verilmiş herhangi
bir yasaklama kararı olmadığını ve mahkeme kararı olmaksızın Eğitim Kurulu
tarafından anılan gazeteye erişiminin engellenmesinin hukuka aykırı olduğunu
belirtmiş; söz konusu müdahale nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen
maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı ile Anayasa’nın 26. maddesinde
düzenlenen ifade özgürlüğünün, müdahalenin kendisine hükümlü sıfatından dolayı
uygulanması nedeniyle Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen kanun önünde
eşitlik hakkının ve müdahalenin usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin kararında
itiraz merciinin yeterli gerekçeye yer vermemesi nedeniyle Anayasa’nın 141.
maddesinde düzenlenen gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu, her ne kadar
gazetenin ilgili sayısında Abdullah Öcalan’ın kitabından bir bölümün
yayımlandığı sayfaların kendisine verilmesinin engellenmesinin Anayasa’nın 17.
maddesini ve yaptığı şikâyetler sonucu karar veren mahkemelerin gerekçelerinin
yetersiz olmasının Anayasa’nın 141. maddesini ihlal ettiğini ileri sürmüşse de
anılan şikâyetlerin özü başvurucunun haber ve fikirlere ulaşmasının
engellenmesi nedeniyle Anayasa’nın 26. maddesinde tanımlanan ifade özgürlüğü
ile ilgilidir. Bu nedenle başvurucunun anılan iddiaları ifade özgürlüğü
bağlamında incelenmiştir.
26. Başvurucu, gazeteye erişiminin engellenmesinin hükümlü
sıfatından kaynaklandığını ve bu tutumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri
sürmüş ise de Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu tarafından hükümlüye gelen
yayının yasaklanması şeklindeki müdahalenin niteliği gereği yalnızca ceza infaz
kurumunda bulunanlar hakkında uygulanabileceği açıktır. Öte yandan eşitlik
ilkesi iddiaları yönünden başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki başka
kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın
bulunduğunu ve bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet,
din, dil vb. ayırımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması
gerekir. Somut olayda başvurucu benzer olaylar ile kendi durumunun aynı
olduğunu ortaya koyamadığı gibi kendisine nasıl bir ayırımcılık yapıldığına
ilişkin de hükümlülük statüsü dışında her hangi bir
beyanda bulunmamıştır. Hükümlülere, bu sıfatlarından dolayı uygulanan söz
konusu müdahalenin kamu düzeni ve suçların önlenmesi genel amacı temelinde
cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanması meşru amacını gerçekleştirmeye
yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucunun Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen
eşitlik iddiaları ayrıca incelenmemiştir.
27. Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma
özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar; “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve
“başka yollar” ifadesiyle her
türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, §
43).
28. İfade özgürlüğü, insanın serbestçe haber, bilgi ve
başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi; edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı
kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla
serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi
ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin Aydın,
§ 40).
29. Haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün, ifade
özgürlüğünün norm alanı içinde olduğu konusunda hiçbir tereddüt
bulunmamaktadır. Bu bağlamda, Anayasa’da ifade özgürlüğüne ilişkin olarak daha
ayrıntılı düzenlemeler de yer almakla birlikte mevcut koşullar altında
başvurunun, iletişim araçlarına ulaşım hakkının engellenmesi nedeniyle ifade
özgürlüğünün ihlal edildiği iddiası yönünden, ifade özgürlüğüne ilişkin temel
düzenleme olan ve madde metninde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün haber
veya fikir almak özgürlüğünü de kapsadığının açıkça düzenlendiği Anayasa’nın
26. maddesi kapsamında incelenmesinin gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Bakanlık, Abdullah Öcalan’ın anılan kitabının
toplanmasına ve yasaklanmasına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun
Abdullah Öcalan kararı ile Anayasa’nın 26.
maddesinin ihlal edildiğine karar verilmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu
idaresinin gazetenin başvurucuya iadesine karar verdiğini belirtmiştir.
31. Bakanlık görüşünde belirtilen anılan ihlal kararından
sonra gazetenin çıkarılan sayfalarının başvurucuya iade edilmesinin mağduriyet
sıfatını ortadan kaldırıp kaldırmayacağının değerlendirilmesi gerekir. Mağdurluk
statüsü, bireysel başvurunun her aşamasında değerlendirilebilecek bir konudur.
Anayasa Mahkemesi, mağdurluk statüsünün devam edip etmediğini değerlendirirken
her somut olay açısından farklı durumlar ortaya çıkabileceğini gözeterek genel
olarak hakkın niteliğini, mağduriyetin kalktığına dair ileri sürülen
gerekçeleri, müdahalenin başvurucu üzerindeki etkisini ve mağduriyetin nasıl
giderildiğini incelemektedir.
32. Somut olayda başvurucunun, ihlal kararına kadar gazeteye
ulaşamadığı ve bu şekilde haber ve fikir alma özgürlüğüne müdahalede
bulunulduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu kapsamda başvurucunun
haber ve fikirlere ulaşmasının engellendiği 4/10/2012 tarihinden ihlal
kararının verildiği 25/6/2014 tarihine kadar uzun bir süre geçmiş ve
mağduriyetin giderilmesi için sadece gazetenin ilgili kısımlarının iadesi
yapılmış bunun dışında başka bir yol öngörülmemiştir. Dolayısıyla demokratik
çoğulculuğun sağlanabilmesi için korunması gerekli olan haber ve fikir alma
özgürlüğüne müdahalenin, anılan ihlal kararından
sonra sona erdirilmesinin tek başına başvurucunun mağduriyetini ortadan
kaldırdığı söylenemez.
33. Başvurunun incelenmesi neticesinde ifade özgürlüğüne
ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı
anlaşıldığından, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Bakanlık görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(Sözleşme) 10. maddesi bağlamında ifade özgürlüğünün iki aşamasının bulunduğu:
bunlardan ilkinin kanaat oluşturma, bu kapsamda bilgi edinebilme, bilgilere
ulaşabilme, ikincisinin ise elde ettiği bilgiler dâhilinde kişide oluşan
kanaati her türlü araçla açıklayabilme özgürlüğü olduğu belirtilmiştir. Diğer
taraftan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bazı kararlarına atıfta
bulunarak cezaevlerinde düzenin ve disiplinin sağlanması çok önemli olduğundan
kuralların daha sıkı uygulanabileceğini ve cezaevlerinde yayınlara ulaşmaya
dair yapılacak bir kısıtlamanın bütün yayınları kapsayacak şekilde olmadığı
sürece Sözleşme'nin 10. maddesine uygun olacağını ifade etmiştir.
35. Başvurucu, başvurunun esası hakkındaki Bakanlık görüşüne
karşı, Bakanlığın atıfta bulunduğu AİHM kararlarının kendi iddialarını
desteklediğini ve Bakanlığın, yasaklanan gazetenin cezaevinin güvenliğini nasıl
tehlikeye soktuğunu belirtmediğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa’nın “Düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka
yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu
hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da
vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya
benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni,
kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti
ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların
cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin
açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının
yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin
gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına
ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla,
düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
37. Sözleşme’nin 10. maddesi şöyledir:
“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının
müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve
haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin
radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına
engel değildir.
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin
kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin,
toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması
ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve
haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı
erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı
formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”
38. Başvuru konusu olayda, dergide yayımlanan bazı yazıların
Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin 4/10/2012 tarihli ve 2012/102 Değişik İş sayılı
kararı ile el konulmasına toplatılmasına karar verilen Abdullah Öcalan’ın
kitabından alıntılar olması nedeniyle Eğitim Kurulu tarafından gazetenin anılan
bu kısmının ayrılarak başvurucuya verilmemesi söz konusudur.
39. Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin anılan toplatma kararına
konu olan kitap, İstanbul 2 No.lu Hâkimliğinin kararı ile farklı bir toplatma
ve el koyma kararına ve bu bağlamda Anayasa Mahkemesi nezdinde başka bir
bireysel başvuruya konu olmuştur. Anayasa Mahkemesi bu kararında kitaba ilişkin değerlendirme
yapmış ve İstanbul 2 No.lu Hâkimliğinin toplatma kararının Anayasa'nın 26.
maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir (Abdullah Öcalan).
40. Anılan karar gözetilerek Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu,
Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin anılan toplatma kararına konu kitabın bazı
bölümlerinin yayımlandığı Azadiya Welat
gazetesinin ilgili sayfalarının hükümlüye verilmemesini Kamuran Reşit Bekir (B. No: 2013/3614,
8/4/2015) kararında ayrıca değerlendirmiştir. Başvuru konusu olayda Eğitim
Kurulu, Nazilli İnfaz Hâkimliği ve Nazilli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin ortaya
koyduğu gerekçeler gözetildiğinde anılan kararda ortaya konulan ilkelerden ve
yapılan değerlendirmelerden somut olay açısından ayrılmayı gerektirecek bir yön
bulunmamaktadır.
41. Mahkemenin anılan kararlarda ortaya koyduğu ilkeler
temelinde Nazilli E Tipi Kapalı Açık Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu ve Nazilli
İnfaz Hâkimliğinin Azadiya Welat
gazetesinin, bazı sayfalarının yasaklanmış bir kitaba ait olması gerekçesiyle
başvurucuya verilmesinin engellenmesi kararı ile ifade özgürlüğüne yapılan
müdahalenin Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin toplatma kararı ile bir bütün
olarak değerlendirilmesi neticesinde başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan
müdahalenin, demokratik toplumda gerekli ve ölçülü olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle Nazilli İnfaz Hâkimliğinin ret
kararlarına konu gazetenin bazı sayfalarının çıkartılarak verilmemesi nedeniyle
başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü çerçevesinde
haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılması gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
43. Başvurucu ihlal nedeniyle 4.000 TL maddi ve 10.000 TL
manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucu, uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile ilgili
olarak Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmamıştır. Anayasa Mahkemesinin
maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların, uğradıklarını iddia
ettikleri maddi zarar ile tazminat talepleri arasında illiyet bağı
bulunmalıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmayan
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddedilmesi gerekir.
46. Başvurucunun haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün
kısıtlanması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 1.300 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve
1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
48. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası
uyarınca kararın bir örneğinin bilgi için Bakanlığa gönderilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına
alınan haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan haber ve
fikirlere ulaşma özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 1.300 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 198,35 TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(3) numaralı fıkrası uyarınca Bakanlığa gönderilmesine
5/11/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.