TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAŞAR ALBAYRAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4523)
|
|
Karar Tarihi: 16/9/2015
|
R.G. Tarih - Sayı:
28/11/2015-29546
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Selami ER
|
Başvurucu
|
:
|
Yaşar ALBAYRAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Cumhur YILDIZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırılan
taşınmazın bedelinin komşu parsel için başka bir davada belirlenen miktardan
daha düşük olması ve dava tarihi ile karar tarihi arasında geçen süre için faiz
ödenmemesi nedenleriyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 25/6/2013 tarihinde
Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 19/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
27/4/2015 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına ve başvurunun bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının görüş
yazısı, 14/7/2015 tarihinde başvurucunun ikamet adresinde tebliğ edilmiş,
başvurucu Adalet Bakanlığının cevabına karşı beyanlarını yasal süresi içinde
ibraz etmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru dilekçesi ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, başvurucuya ait Beykoz ilçesi Akbaba köyü, 116 ada, 13 sayılı
parselin ıslah projesi alanında kalması sebebiyle diğer taşınmazlarla birlikte kamulaştırılması
için 19/6/2007 tarihli ve 1982/1942 sayılı Encümen Kararı almış; başvurucuyla
uzlaşılamaması üzerine taşınmazın 453.11 m²lik kısmının değerinin tespit edilip
başvurucuya ödenerek idare adına tesciline karar verilmesi talebiyle 28/4/2009 tarihinde
Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin tespiti ve
tescil davası açmıştır.
8. Mahkemece belirlenen
bilirkişi heyeti 20/8/2009 tarihli raporuyla taşınmazın m² birim fiyatını 225
TL ve kamulaştırma bedelini 139.031 TL olarak belirlemiştir. Başvurucunun
2/4/2010 tarihli dilekçesiyle mevki ve konumu itibarıyla daha az kıymetli
taşınmazın m² birim fiyatının 350 TL olarak belirlendiği belirtilerek yapılan
itiraz sonucu bilirkişi heyetinden alınan 21/4/2010 tarihli ek raporda,
20/8/2009 tarihli rapordaki tespitin 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu ve Yargıtay içtihatlarına uygun olduğu belirtilerek
tespitte değişiklik yapılmamıştır.
9. Başvurucu, 18/10/2010
tarihli dilekçesiyle yine taşınmazın m² birim fiyatının düşük olduğu ve
kamulaştırılmayan kısımda değer düşüklüğü karşılığının %49 yerine %40 olarak
belirlenmesine itiraz etmiş ve Mahkemece görevlendirilen yeni bilirkişi
heyetinin hazırladığı 3/9/2010 tarihli raporla taşınmazın m² birim fiyatı 250
TL’ye, kamulaştırma bedeli ise 146.384,50 TL’ye yükseltilmiştir. Bu rapora da
itiraz edilmesi üzerine aynı heyetten alınan 3/8/2011 tarihli ek raporda önceki
tespitte değişikliğe gerek görülmemiştir.
10. Mahkeme, 18/1/2012 tarihli
ve E.2009/146, K.2012/17 sayılı kararında davacının davasının kabulüyle dava
konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin 146.384,50 TL olarak tespitine,
kararın kesinleşmesi beklenmeksizin bedelin davalıya ödenmesine, taşınmazın
kamulaştırılan kısmının başvurucu adına olan tapu kaydının davacı lehine yol
olarak tapudan terkinine karar vermiştir.
11. Anılan karar taraflarca
temyiz edilmiş; başvurucu, bilirkişi raporlarına yaptığı itirazları temyiz
dilekçesinde de dile getirmiş ancak Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 26/11/2012 tarihli
ve E.2012/20058, K.2012/23782 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararını
onamıştır.
12. Tarafların karar düzeltme
talebi aynı Dairenin 18/4/2013 tarihli ve E.2013/4067, K.2013/7688 sayılı
ilamıyla reddedilmiştir.
13. Nihai karar 29/5/2013
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş olup başvurunun 25/6/2013 tarihinde
yapıldığı anlaşılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
14. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırma bedelinin mahkemece tespiti ve taşınmaz
malın idare adına tescili” kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
“Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde
idare, … asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma
bedelinin tespitiyle, … idare adına tesciline karar verilmesini ister.
Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz
gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, … taşınmaz malın malikine …
bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.
…
Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde
anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde
keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede
sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın
değerini tespit için mahallinde keşif yapar…
Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da
dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini
belirten raporlarını onbeş gün içinde mahkemeye
verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder.
Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini
ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa
itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.
Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün içinde
sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve hakim,
tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından
yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder.
Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının
kamulaştırılma bedelidir. … İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına
yatırıldığına… dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare
adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir
ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil
hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.
(Ek fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./6. md) Kamulaştırma
bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması
hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz
işletilir.
…”
15. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları”
kenar başlıklı 11. maddesinin 4650 sayılı Kanunla değişik ilgili kısımları
şöyledir:
“ …bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz
mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır
bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;
a) Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü,
c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve
her unsurun ayrı ayrı değerini,
d) Varsa vergi beyanını,
e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet
takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma
tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde
getireceği net gelirini,
g) Arsalarda, kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan
emsal satışlara göre satış değerini,
h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet
hesaplarını ve yıpranma payını,
ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların
cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate
alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın
değerini tespit ederler.
Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı
gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile
ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate
alınmaz.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 16/9/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 25/6/2013 tarihli ve 2013/4523
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, taşınmazına komşu
parselin metrekare birim fiyatının aynı nitelikteki başka bir davada 350 TL
olarak belirlendiği hâlde kendi taşınmazının metrekaresine 250 TL değer
biçildiğini; birbirine komşu iki parselin metrekaresi hakkında, aynı
nitelikteki davalarda ayrı ayrı değer biçilerek hakkaniyetsiz davranıldığını,
emsal alınan taşınmaz kadastro parseli kendi taşınmazı ise imarlı parsel olduğu
hâlde belirlenen bedele düzenleme ortaklık payı ilavesi yapılmadığını,
taşınmazına dava tarihi olan 28/4/2009 tarihi itibarıyla değer biçilip ödemenin
karar tarihi olan 18/1/2012 tarihinde yapıldığını, aradaki bu zaman dilimi
nedeniyle kendisine faiz ödemesi yapılmadığı için zarara uğradığını belirterek
Anayasa'nın 35. ve 46. maddelerinde düzenlenen hak ve ilkelerin ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve 108.784 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi,
başvurucuların ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesine bağlı olmayıp somut
dava ve buna bağlı olayların özelliklerine göre olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder.
19. Başvurucunun, bedelin olması
gerekenden düşük tespit edilmesi ve bu nedenle maddi zarara uğradığına dair
şikâyetlerinin özü, nihai Mahkeme kararının sonucunun hakkaniyete uygun
olmadığına ilişkin olup bu şikâyet yargılamanın sonucunun adil olmadığı iddiası
kapsamında değerlendirilecektir. Başvurucunun faiz ödenmemesi nedeniyle
mülkiyet hakkına ilişkin şikâyeti ise mülkiyet hakkı kapsamında ayrıca
incelenecektir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası
20. Başvurucu, aleyhlerine
açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında, taşınmazın değerinin
olması gerekenden ve yakın çevredeki taşınmazların önceki kamulaştırma
davalarında belirlenen metrekare birim değerinden düşük belirlenmesi nedeniyle
mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek maddi
tazminat talep etmiştir.
21. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
23. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
24. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açıkça keyfîlik
veya bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu
şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
25. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun yukarıdaki iddiaları incelendiğinde başvurucunun iddialarının
özünün, Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk
kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına, derece mahkemelerinin
uyuşmazlığa getirdiği çözümün adil olmamasına ve esas itibarıyla yargılamanın
sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
26. 2942 sayılı Kanun’un 10. ve
11. maddeleri uyarınca tarafların kamulaştırma kararı sonrasında bedel
hususunda anlaşamamaları hâlinde dava tarihine göre taşınmazın gerçek değerinin
mahkemece adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde tespit edilmesi ve bedelinin
taşınmaz sahibine ödenmesi gerekmektedir.
27. Anayasada ve 2942 sayılı
Kanun’da bahsedilen kriterler çerçevesinde bedel veya değer düşüklüğü
karşılığının tespiti, uzman mahkemelerin ve Yargıtayın
bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu
konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi yapılan bireysel başvurularda
bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de
bulunmamaktadır. Bununla birlikte çok sayıda alıcısı ve satıcısı bulunmayan ve
satışa konu malların aynı nitelikte (homojen) olmadığı emlak piyasasında, bir
taşınmazın herkes için geçerli tek, değişmez ve kolay hesaplanabilir bir
fiyatının olmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015,
§§ 48, 49).
28. Başvurucunun delil olarak
sunduğu ve metrekare birim değeri 350 TL olarak tespit edilen taşınmaz,
başvurucunun taşınmazına komşu parselde yer almakla birlikte, tespitin nedeni
olan dava, acele el koyma davası olup taşınmazın nihai değeri, sonradan
açılacak kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası ile belirlenecektir.
Ayrıca her iki taşınmazın büyüklükleri, geometrik şekilleri, konumları ile
kamulaştırılan ve kamulaştırma sonrası sahiplerine kalan kısımları arasında
farklıklar bulunduğu görülmekte ve bu faktörlerin değer tespitine etki edeceği
anlaşılmaktadır. Bununla birlikte bu etkinin ne ölçüde olacağını ve
taşınmazların değerinin ne olacağını belirlemek uzman bilirkişi raporlarına
dayalı olarak derece mahkemelerinin görev ve yetkisi içindedir. Verilen mahkeme
kararında açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında derece mahkemelerinin tespitine
müdahalesi söz konusu olamaz.
29. Başvuruya konu davada
başvurucu, taşınmazın metrekare birim fiyatını 225 TL olarak belirleyen
20/8/2009 tarihli ilk bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve Mahkemece 21/4/2010
tarihli ek bilirkişi raporu alınmış, bu rapora da itiraz edilmesi üzerine yeni
bilirkişi heyeti atanarak 3/9/2010 tarihli yeni bilirkişi raporu alınmış ve bu
raporda taşınmazın değeri 250 TL metrekare birim fiyatı üzerinden
belirlenmiştir. Bu rapora da itiraz edilmesi üzerine 3/8/2011 tarihinde ek
rapor alınmış ancak bu raporda taşınmazın değer tespitinde değişiklik
yapılmamıştır. Görüldüğü gibi Mahkemece başvurucunun bilirkişi raporlarına
itirazı dikkate alınarak yeniden inceleme yaptırılmış ve yeni bir heyet tayin
edilerek yeniden hesaplama yaptırılmış ve bu rapor da yeniden
incelettirilmiştir. Uzman bilirkişilerce tespit edilen değer de kamulaştırma
bedeli olarak Mahkemece karara bağlanmıştır. Bu durumda bedelin tespiti
bağlamında Mahkemenin gerekli özeni göstermediği söylenemez.
30. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açıkça keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilememiştir.
31. Açıklanan nedenlerden dolayı
başvurucunun belirtilen iddialarının kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu ve derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası
veya açıkça keyfîlik de içermediği anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Mülkiyet Hakkına İlişkin Şikâyet
32. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda başvurucunun, faiz ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkına
ilişkin şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından
başvurucunun bu şikâyetinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Başvurucu, dava tarihi
itibarıyla tespit edilen kamulaştırma bedelinin dava sonunda faiz işletilmeden
ödenmesinden şikâyet etmekte ve kamulaştırma bedeline dava tarihinden ödeme
tarihine kadar geçen süre için kanuni faiz uygulanarak belirlenecek meblağın
tazminat olarak ödenmesini talep etmektedir.
34. Anayasa’nın “Mülkiyet Hakkı” kenar başlıklı 35. maddesi
şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz.”
35. Anayasa'nın “Kamulaştırma” kenar başlıklı 46.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği
hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan
taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve
usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya
yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli
nakden ve peşin olarak ödenir. … Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu
hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit
olarak ödenir.
…
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir
sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en
yüksek faiz uygulanır.”
36. Anayasa'nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması”
kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz.”
37. Somut başvuruda başvurucu,
kamulaştırmanın kamu yararı şeklinde meşru bir amaca yönelik olmadığı yönünde
bir şikâyette bulunmamaktadır. Başvuru dosyası incelendiğinde başvurucularla
beraber çok sayıda kişinin hisse sahibi olduğu taşınmazın, kentsel hizmet alanı
olarak kullanılmak üzere kamulaştırıldığı ve kamulaştırma sürecinin 2492 sayılı
Kanun doğrultusunda sürdürülerek tamamlandığı görülmektedir. Bu durumda
mülkiyetten yoksun bırakmanın, meşru amacının bulunduğu ve kanuna uygun olarak
yapıldığı anlaşıldığından başvurucuların faiz ödenmemesine yönelik şikâyetleri
Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddeleri kapsamında ölçülülük ilkesi yönünden
incelenecektir.
38. Anayasa'nın 46. maddesinde
öngörülen ve temel öğesinin “kamu yararı”
olduğu kabul edilen kamulaştırma, bir taşınmaz üzerindeki özel mülkiyet
hakkının, malikin rızası olmaksızın, kamu yararı için ve karşılığı ödenmek
koşuluyla devlet tarafından sona erdirilmesidir. Kamu yararı bulunması,
kamulaştırma kararının yasada gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek
karşılığın peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal öğeleridir (AYM,
E.2004/25, K.2008/42, K.T. 17/1/2008).
39. Anayasa’nın 35. maddesine
göre kişilerin mülkiyetleri ancak kanunla öngörülmüş usullerle ve kamu yararı
gereği karşılığı ödenmek suretiyle ellerinden alınabilir. Anayasa’nın 13. maddesinde
yer alan ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülklerinden mahrum bırakılmaları
hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile mülkünden mahrum bırakılan bireyin
hakları arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, § 37).
40. Uzun süren kamulaştırma
bedelinin tespiti davalarında, dava tarihine göre belirlenen kamulaştırma
bedelinin, dava sonunda faiz işletilmeden taşınmazı kamulaştırılan bireylere
ödenmesi hâlinde bireylerin almaları gereken bedelin enflasyon karşısında
aşınmasına neden olunmaktadır. Taşınmazı kamulaştırılan kişilere ödenen
kamulaştırma bedelinin kişinin uğradığı zararı telafi edebilmesi için
taşınmazın gerçek karşılığı olması yanında ayrıca ödenen bedelin tespitiyle ödenmesi
arasında geçen dönemde gözlemlenen enflasyona nispetle hissedilir derecede
değer kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, § 59).
41. Bir eşyanın devir
tarihindeki bedelinin daha sonra ödenmesi durumunda arada geçen sürede
enflasyon nedeni ile paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile mülkiyetin
gerçek değeri azaldığı gibi bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı olarak
getirisinden yararlanma imkânı da bulunmamaktadır. Bu tür uygulamalar
neticesinde kişiler mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa
uğratılmaktadır (AYM, E.2008/58, K.2011/37, 10/2/2011).
42. Nitekim kanun koyucu,
bahsedilen husustaki yasal eksikliği gidermek ve kamulaştırma bedelinin tespiti
davalarında davanın zamanında sonuçlandırılamaması hâlinde yargılama sürecinde
kamulaştırma bedelinin enflasyon etkisiyle uğrayacağı değer kaybını telafi
ederek benzer mağduriyetleri önlemek maksadıyla 6459 sayılı Kanun’un 6.
maddesiyle 2942 sayılı Kanun’un 10. maddesine bir fıkra ekleyerek “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın
dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin
bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.” hükmünü getirmiş ve
zamanında tamamlanamayan kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında ödemenin
yapıldığı tarihe kadar kamulaştırma bedeline faiz ödenmesi imkânını tanımıştır
(Mehmet Akdoğan ve diğerleri, §
53).
43. Somut başvuruya konu
kamulaştırma işleminde ise davada bahsedilen Kanun hükmünün yürürlüğe giriş
tarihinden önce karar verilmiş, temyiz talebi ise reddedilmiş ve kamulaştırma
bedeli başvurucuya faizsiz olarak ödenmiştir. Bu durumda kamulaştırma sürecinde
kamu yararına ulaşmak için kullanılan yöntemler ile izlenen amaç arasında makul
bir orantılılığın ve mülkünden mahrum bırakılan başvurucunun orantısız ve aşırı
bir yüke maruz kalıp kalmadığının araştırılması gerekmektedir.
44. Başvuru konusu kamulaştırma
bedelinin tespiti ve tescili davası, 28/4/2009 tarihinde açılmış, Mahkemenin
18/1/2012 tarihli kararıyla başvurucuya 146.384,50 TL kamulaştırma bedeli
ödenmiştir. Bu durumda dava tarihi esas alınarak tespit edilen kamulaştırma
bedeli başvurucuya dava tarihinden 2 yıl 9 ay sonra ödenmiştir. Merkez Bankası
verilerine göre davanın açıldığı ve bedel tespitinde esas alınan Nisan 2009 ile
ödemenin yapıldığı Ocak 2012 tarihi arasında enflasyonda meydana gelen artış % 24,56 olup dava tarihine göre belirlenerek yapılan
ödemenin enflasyon karşısında uğradığı değer kaybını telafi edecek fark
35.957,50 TL’dir.
45. Yukarıdaki tespitler
doğrultusunda kamulaştırma bedelinin dava açıldığı tarihteki değeri ile
ödendiği tarihteki değeri arasında gözlemlenen farkın kamulaştırma bedeline
faiz veya enflasyon farkı eklenmemesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Ödenmeyen enflasyon farkı, bireylerin mülkiyet hakkının korunması ile kamu
yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozarak ve Anayasa’da yer alan
ölçülülük ilkesine aykırı bir şekilde başvurucu üzerinde orantısız bir yük
oluşturarak mülkiyet hakkını ihlal etmektedir.
46. Başvurunun değerlendirilmesi
neticesinde başvuruya konu kamulaştırma bedelinin tespiti davasında dava
tarihine göre belirlenen kamulaştırma bedelinin başvurucuya 2 yıl 9 ay sonra
ödendiği, bu süre zarfında Merkez Bankası verilerine göre enflasyonda meydana
gelen artışın % 24,56 olduğu, bahsedilen değer kaybı oranı dikkate alındığında
bu durumun başvurucu üzerinde idarenin ulaşmak istediği meşru kamu yararı ile
haklı gösterilemeyecek şekilde orantısız yüke sebep olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
47. Belirtilen nedenlerden
dolayı başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi
Yönünden
48. Başvurucu, dava tarihine
göre belirlenen kamulaştırma bedelinin dava sonunda kendisine faiz
uygulanmaksızın ödenmesi ve bedelin olması gerekenden düşük tespit edilmesi
nedenleriyle maddi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
49. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
50. Başvurucuya dava tarihine
göre belirlenen kamulaştırma bedelinin 2 yıl 9 ay sonunda faiz işletilmeden
ödendiği, faiz işletilmeden yapılan ödemeler sonucu kamulaştırma bedelinde bu
sürede gerçekleşen % 24,56 oranındaki enflasyon nedeniyle bir değer kaybı
oluştuğu, bu durumun başvurucu üzerinde idarenin ulaşmak istediği meşru kamu
yararı ile haklı gösterilemeyecek şekilde orantısız bir yük oluşturduğu
anlaşıldığından bahsedilen maddi değer kaybını telafi edebilmek için
başvurucuya net 35.957,50 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
51. Başvurucu tarafından,
bedelin olması gerekenden düşük tespit edilmesi nedeniyle maddi tazminat
talebinde bulunulmuş olmakla beraber tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi
zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından ve başvurucunun bu
iddiası açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez bulunduğundan
başvurucunun diğer maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
52. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500 TL vekâlet
ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Yargılamanın sonucunun adil
olmadığı iddiasının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkına ilişkin
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 35.957,50 TL
MADDİ TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata
ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. Başvurucu tarafından yapılan
198,35 TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın
tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren
dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona
erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına
16/9/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.