TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ EKŞİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4558)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 6/6/2015-29378
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ali EKŞİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Perize KAPLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Bağcılar Asliye
Hukuk Mahkemesinde açtığı müdahalenin men'i ve ecrimisil davasında makul sürede yargılama yapılmadığını,
uzun süren yargılama boyunca taşınmazı üzerine ihtiyati tedbir konulması
nedeniyle tasarruf yetkisinin kısıtlandığını belirterek, adil yargılanma ve
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 24/6/2013 tarihinde
Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 18/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
16/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığı 30/10/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 6/2/2002
tarihinde Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesinde yirmi iki davalı aleyhine açtığı
müdahalenin men’i ve ecrimisil
davasında, tapuda adına kayıtlı olan taşınmaz üzerine bina yapımı için
müteahhit H.Ö. ile "düzenleme şeklinde
gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi"
akdettiklerini, ancak bu sözleşmenin Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesinin
E.2000/1190, K.2001/703 sayılı kararı ile feshedildiğini, buna rağmen
davalıların, müteahhit H.Ö.'den, taşınmaz üzerine
yapılan yapıdan haricen yer satın alarak, işgalci durumuna düştüklerini
belirtmiş, müdahalenin men'ini ve ecrimisile
hükmedilmesini talep etmiştir.
8. Yargılamanın ilerleyen
aşamalarında dava dosyası Bağcılar 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, bu Mahkemenin
kapatılması üzerine Bakırköy 11. Asliye Hukuk Mahkemesine, Bakırköy 11. Asliye
Hukuk Mahkemesinin de kapatılması üzerine Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesine
devredilmiştir.
9. Anılan dava dosyası, aynı
Mahkemede görülmekte olan ve aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunan
E.2010/301 sayılı dava dosyası ile birleştirilmiştir.
10. Bakırköy 6. Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.2010/301 sayılı dava dosyasında ise çeşitli tarihlerde açılmış
bulunan, aralarındaki hukuki ve fiili bağlantı nedeniyle bu dosyada
birleştirilen altı dava dosyası daha bulunmaktadır.
11. Bu kapsamda yapılan
yargılamanın sonunda, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi, 29/4/2014 tarih ve
E.2010/301, K.2014/214 sayılı kararı ile başvurucunun müdahalenin men'i davasının kabulüne, ecrimisil
talebinin reddine karar vermiştir.
12. İlk Derece Mahkemesinin
kararına karşı, başvurucu ve davanın diğer tarafları temyiz talebinde
bulunmuşlardır.
13. Temyiz incelemesi halen
devam etmektedir.
14. Başvurucu, 24/6/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve
düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla
yükümlüdür.”
16. 11/1/2011 tarih ve 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 473.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı
olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine
yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre
yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda
olmaksızın sözleşmeden dönebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 10/3/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 24/6/2013 tarih ve 2013/4558
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu, 27/3/2001
tarihinde Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı müdahalenin men'i ve ecrimisil davasında
makul sürede yargılama yapılmadığını, ayrıca açtığı dava ile birleşen ve
uyuşmazlık konuları aynı taşınmaz olan davalar nedeniyle uzun süren yargılama
boyunca taşınmazı üzerine ihtiyati tedbir konulmasından dolayı tasarruf
yetkisinin kısıtlandığını belirterek, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. İhtiyati Tedbir Kararı Nedeniyle
Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
19. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47.
maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“(3) Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa
temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle
ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa
hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin
aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru
dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem
veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin
eklenmesi şarttır.”
20. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik
kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci
maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya
temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan
ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
21. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel
başvuru formu ve ekleri” başlıklı 59. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
“…
(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
…
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü
açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan
zedelendiği iddiasının dayanakları.
…
(3) Başvuru formuna aşağıdaki belgeler ya da onaylı
örnekleri eklenir:
…
e) Dayanılan belgelerin asılları ya da onaylı örnekleri.
…
(4) Başvurucu ihlal iddiasına dayanak gösterdiği üçüncü
fıkradaki belgelere herhangi bir nedenle erişememesi hâlinde bunun
gerekçelerini belirtir. Mahkeme gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri
resen toplar.
…”
22. İçtüzüğün “Formun
ve eklerinin hazırlanmasına ilişkin ilkeler” başlıklı 60. maddesi
şöyledir:
“(1) Başvuru formu, İçtüzüğün 59 uncu maddesine uygun olarak
düzenlenir ve aynı maddede belirtilen belgeler ya da onaylı örnekleri başvuru
formuna eklenir.
(2) Başvuru formu okunaklı ve başvurunun esasına yönelik
özlü bilgileri içerir şekilde hazırlanır. Başvuru formunun ekler hariç on
sayfayı geçmesi hâlinde başvurucunun ayrıca başvuru formuna olayların özetini
eklemesi gerekir.
(3) Başvurucu, başvuru formunun ekinde sunduğu belgeleri,
tarih sırasına göre numaralandırarak her bir belgeyi tanımlayıcı başlıklar
hâlinde dizi pusulasına bağlar.”
23. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili
fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa
hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki
iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer (B. No: 2013/276, 9/1/2014, §
19).
24. Başvurucunun,
kamu gücünün işlem,
eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile
dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile
ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya
kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru
dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da
ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve
deliller açıklanmalıdır (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 20).
25. Yukarıda belirtilen koşullar yerine
getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun
olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun
olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından
ileri sürülen iddiaların niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru
hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve
eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları
yapması zorunludur (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 23).
26. Başvuru dilekçesinde,
başvuruya konu edilen, sekiz ayrı davanın birleştirilerek görüldüğü yargılama
sürecinde başvurucunun taşınmazı hakkında ihtiyati tedbir kararı verildiği
iddia edilmiş, anılan yargılama sürecinin uzun sürmesi nedeniyle bu kararın
mülkiyet hakkını ihlal ettiği ileri sürülmüştür.
27. Bireysel başvuruya konu
edilen, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2010/301 sayılı dava dosyasının
incelenmesinde, başvurucunun taşınmazı hakkında verilen ihtiyati tedbir kararı
tespit edilememiştir. Bireysel başvuru dosyası üzerinde yapılan incelemede ise
ihtiyati tedbir kararının, ne zaman, hangi Mahkeme tarafından, hangi dava
kapsamında, kimin menfaatlerini korumak üzere, hangi kapsamda ve hangi
gerekçelerle konulduğuna dair herhangi bir bilgi ya da belgeye ulaşılamamış,
başvurucunun da Anayasa Mahkemesinden, herhangi bir bilgi ve belgenin istenmesi
için talepte bulunmadığı anlaşılmıştır.
28. Anayasa Mahkemesine yapılan
bireysel başvurularda başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve
takip etme yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu,
ihlal edildiğini iddia ettiği Anayasa hükmünün nasıl ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak zorundadır.
Başvurucu tarafından soyut şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunulmuş
olması iddiaların ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru yolu, Anayasa’ya aykırılığın soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan
bir yol olarak düzenlenmemiştir (B. No: 2014/483, 19/11/2014, § 29).
29. Başvurucunun, ihlal
iddiasının dayanağı olan tüm olayları göstermesi, başvuruyu aydınlatacak ve
hükmün esasını etkileyecek argümanları destekleyici tüm belgeleri başvuru
dilekçesine eklemesi gerekir. Şayet bir belge elde edilememişse, bunun da
nedenleri açıklanmalıdır. Somut başvuruda başvurucu bu koşulları yerine
getirmeyerek iddialarını temellendirmediğinden başvurusunun esasının
incelenmesi imkânı bulunmamaktadır (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 26).
30. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının başvurucu tarafından
kanıtlanmamış olması nedeniyle, başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı
İddiası
31. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti
açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik
nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu
bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
32. Başvurucu, 27/3/2001
tarihinde Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı müdahalenin men’i ve ecrimisil davasında
makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
33. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
34. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
35. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, Asliye Hukuk Mahkemesi
nezdinde taşınmaza müdahalenin men’i ve ecrimisil talebi ile açılmış olan bir davanın söz konusu
olduğu görülmekle, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul
hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
36. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 6/2/2002 tarihidir.
37. Başvurucu bireysel başvuruya
konu ettiği ve davacısı olduğu taşınmaza müdahalenin men’i
ve ecrimisil davasının 27/3/2001 tarihinde açıldığını
belirtmişse de bireysel başvuru dosyası ayrıntılı olarak incelendiğinde,
başvurucu tarafından başvuruya konu edilen söz konusu davanın açılma tarihinin
6/2/2002 tarihi olduğu anlaşılmış ve makul süre incelemesinde davanın anılan
tarihte başladığı kabul edilerek değerlendirme yapılmıştır.
38. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
39. Başvuruya konu yargılama sürecinin
incelenmesinde, yargılamanın konusunun, başvurucuya ait olduğu iddia edilen
taşınmaza yapılan müdahalenin önlenmesi ve rıza dışı yararlanma nedeniyle ecrimisil ödenmesi talebiyle açılan bir dava olduğu,
bununla birlikte söz konusu davadan başka yedi ayrı davanın, aralarındaki
hukuki ve fiili bağlantı nedeniyle bu dava ile birleştirildiği, Bağcılar Asliye
Hukuk Mahkemesinde açılan davanın, önce Bağcılar 2. Asliye Hukuk Mahkemesine
devredildiği, bu Mahkemenin de kapatılması üzerine Bakırköy 11. Asliye Hukuk
Mahkemesine devredildiği, anılan Mahkemenin de kapatılmasının ardından Bakırköy
6. Asliye Hukuk Mahkemesinde yargılamaya devam edildiği, nihayetinde Bakırköy
6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/4/2014 tarihli kararı ile esasa ilişkin İlk
Derece Mahkemesi aşamasının tamamlanabildiği anlaşılmıştır.
40. Söz konusu yargılama süreci
boyunca, keşifler yapılmış, birçok kez bilirkişi raporları ve ek raporlar
alınmış, tanıklar dinlenmiş, birleştirilen dosyalara ilişkin taraflarca
bildirilen deliller getirtilmiş, resmi kurumlara müzekkereler yazılarak bilgi
talep edilmiş ve uzun süreler bu müzekkere cevapları beklenmiş, esasa ilişkin
kararın verilmesine dayanak teşkil edebilecek bir başka yargılama dosyasına
ulaşılmaya çalışılmış, ancak yapılan birçok yazışmaya rağmen bu dosyaya
ulaşılamamış, bu durum nedeniyle ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmuş,
ulaşılamayan bu dosyaya ait elde bulunan bir adet karar örneğinin kesinleşmiş
olduğu kabul edilerek ve nihayet elde edilen delillerle ulaşılan sonuçlara göre
24/9/2014 tarihinde esasa ilişkin karar verilebilmiştir. Kararın temyiz
edildiği ve temyiz incelemesinin devam etiği anlaşılmıştır.
41. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
42. Başvuruya konu taşınmaza
müdahalenin men’i ve ecrimisil
davasında yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken
usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya
koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on
üç yıllık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
43. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi
Yönünden
44. Başvurucu, uzun süren
yargılama nedeniyle taşınmazlarından mahrum kaldığını belirterek, bu süre
boyunca uğradığı zararlar nedeniyle 295.000 TL maddi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
45. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem
niteliğinde karar verilemez.
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
46. 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda ihlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedileceği belirtilmiş, ancak yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari
eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
47. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
48. Başvuru konusu olayda, başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte, başvurucunun
manevi tazminat talebi bulunmaması nedeniyle ihlalin tespiti dışında
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gereken bir husus bulunmadığı
anlaşılmaktadır.
49. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
50. Başvuruya konu yargılamanın
on üç yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal
ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını
teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. İhtiyati
tedbir kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
3.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili Derece Mahkemelerine
gönderilmesine,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.