logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(B.L.B. [GK], B. No: 2013/4690, 25/2/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

B.L.B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/4690)

 

Karar Tarihi: 25/2/2016

R.G. Tarih ve Sayı: 23/3/2016-29662

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

 GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekilleri

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Okan TAŞDELEN

Başvurucu

:

B.L.B.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; haksız biçimde ceza davası açılması, zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle davada düşme kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/6/2013 tarihinde İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 25/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 29/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 30/6/2014 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

6. İkinci Bölümün 21/12/2015 tarihinde yaptığı toplantıda başvurunun, niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında 23/2/2004 tarihinde hırsızlık suçundan dava açmıştır.

9. İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesi, 22/3/2007 tarihli ve E.2005/604, K.2007/189 sayılı kararı ile başvurucunun para cezası ile mahkûmiyetine ve verilen cezanın ertelenmesine hükmetmiştir.

10. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 5/11/2010 tarihli ve E.2010/17997, K.2010/17813 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur.

11. İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesi 25/4/2011 tarihli ve E.2011/1, K.2011/269 sayılı kararı ile başvurucu hakkındaki davanın zamanaşımının dolması nedeniyle düşürülmesine karar vermiştir.

12. Söz konusu karar, müşteki tarafından temyiz edilmiş; Yargıtay 13. Ceza Dairesi 15/10/2012 tarihli ve E.2012/19080, K.2012/21754 sayılı ilamı ile hükmü onamıştır.

13. Başvurucu, İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesi önünde süren tüm yargılama süresince bir avukat tarafından temsil edilmiştir.

14. Yargıtay ilamının en geç kesinleşme şerhinin hazırlandığı 27/11/2012 tarihinde İlk Derece Mahkemesi Kalemine ulaştığı anlaşılmaktadır.

15. Başvurucu karardan 20/5/2013 tarihinde haberdar olduğunu ileri sürmüştür.

16. Başvurucu 17/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Dosya içinde başvurucunun 4/3/2013 ile 13/3/2013 tarihleri arasında akut ağrı teşhisine dayalı tek hekim tarafından verilmiş ayaktan istirahat raporu bulunmaktadır.

18. Başvurucu 14/3/2013 tarihinde akut ağrı tanısıyla tekrar muayene edilmiş ve bu tarih itibarıyla çalışabileceğine ilişkin rapor düzenlenmiştir.

19. Başvurucunun 20/3/2013 tarihinde saat 23.24’te acil polikliniğine başvurduğu, kendisine düşme + YDT tanısının konulduğu, tedavisinin 21/3/2013 tarihinde saat 01.00’de bittiğine dair tek hekim raporu hazırlandığı görülmekte; ancak dosyaya sunulan fotokopiden çalışabileceğinin belirtildiği tarih tam olarak okunamamaktadır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 25/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu; kendisine iftira atıldığını, deliller değerlendirilmeksizin ve keyfî biçimde önce mahkûm edildiğini, sonrasında ise zamanaşımının dolması nedeniyle düşme kararı verildiğini, yargılamanın makul bir sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yargılamanın yenilenmesi ve olay nedeniyle alamadığı işçilik alacaklarının tazmin edilmesi talebinde bulunmuştur.

22. Başvurucu; fıtık ameliyatı nedeniyle 4-5 ay dosyanın akıbetini Mahkemeden soramadığını, ameliyattan önce bir ay yerinden kalkamadığını ve sonrasında da iki ay süreyle raporlu olduğunu, ağrılarının geçmesinin ardından nihai kararı öğrendiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:

Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

24. İçtüzük’ünBaşvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

25. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).

26. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla başvuruculara bireysel başvuruda bulunmak için imkân tanımanın yanında hukuki belirlilik de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).

27. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak “başvuru yollarının tüketildiği” tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin “nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği” tarih olarak anlaşılması gerekir. Bu öğrenme somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir.

28. Bireysel başvuru süresi bakımından “nihai kararın gerekçesinin tebliği”, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda nihai kararın gerekçesinin “dosyadan suret alınması” gibi hâllerde öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini “öğrendiklerini beyan ettikleri tarih” de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).

29. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir. Bu kapsamda bir ceza mahkûmiyetine ilişkin nihai kararın sonucunun infaz aşamasında “yakalama”, “müddetname veya çağrı kağıdının ya da ödeme emrinin tebliği” suretiyle öğrenildiği durumlarda başvurucular, nihai kararın sonucundan haberdar olmakta ve nihai karar gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunmaktadırlar (Aydın Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).

30. Nihai kararın gerekçesinin bir şekilde öğrenilemediği veya nihai kararın sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının elde edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının da belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda bireysel başvuru süresinin başlangıç tarihinin tespitinde başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim haklarının aşırı sınırlanmaması hususları birlikte dikkate alınmalıdır.

31. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak için dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülük kapsamında ilk derece mahkemesine ulaşan nihai kararın gerekçesini öğrenme konusunda gerekli özeni gösterme sorumluluğu başvuruculara aittir. Diğer bir ifadeyle başvurucular veya vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan kararın bir örneğini almak için özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Ölmez/Türkiye (k.k.), B. No: 39464/98, 1/2/2005; Refik Alpaya ve İbrahim Dağılma/Türkiye (k.k.), B. No: 34384/08, 12/3/2013, § 16).

32. Mevzuatta, Yargıtay ceza dairelerinin kararlarının taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ceza yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için Kanun'da öngörülen otuz günlük başvuru süresi, en geç anılan üç aylık sürenin sona ermesinden itibaren başlayacaktır.

33. Somut olayda Yargıtayın onama ilamının en geç 27/11/2012 tarihinde İlk Derece Mahkemesi Kalemine ulaştığı görülmüştür (bkz. § 14). Diğer bir ifadeyle başvurucunun ve müdafiinin nihai kararın içeriğine erişme imkânını en geç 27/11/2012 tarihinde elde ettiği anlaşılmıştır.

34. Başvurucu, nihai karar olan 15/10/2012 tarihli Yargıtay ilamından rahatsızlığı nedeniyle ancak 20/5/2013 tarihinde haber olduğunu ve bu tarihten itibaren süresinde bireysel başvuruda bulunduğunu ileri sürmüştür.

35. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

… Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder.

36. İçtüzük’ünBaşvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:

(2) Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvurusunu yapamadığı takdirde, mazeretinin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilir. Komisyonlar raportörlüğünce mazeretin kabulünün gerekip gerekmediği yönünde karar taslağı hazırlanır. Komisyon, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek mazereti kabul veya reddeder.

(3) Başvurunun niteliğine uygun düştüğü takdirde mazeret ve kabul edilebilirliğe ilişkin tek bir taslak hazırlanıp bu iki husus birlikte karara bağlanabilir.

37. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 64. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca mücbir sebep veya ağır hastalık gibi “haklı mazeret” temelinde otuz gün içinde başvuru yapılamadığı takdirde bu durumu delillendiren belgeler ile birlikte mazeretin kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde de bireysel başvuru yapma imkânı bulunmaktadır.

38. İçtüzük’te, mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir mazeretin başvuru süresini uzatacağı kurala bağlanmış olup bu hususlara ilişkin bir belirleme veya tanımlama yapılmamıştır. Hangi hâllerin haklı mazeret olduğunun önceden belirlenmesi mümkün olmadığından Anayasa Mahkemesi, ileri sürülen mazeretin haklı olup olmadığını her başvuruda olayın özelliklerini dikkate alarak değerlendirmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 21).

39. Başvuru konusu olayda, başvurucu bel fıtığı ameliyatı olması dolayısıyla Yargıtay kararını 20/5/2013 tarihinde öğrenebildiğini belirtmektedir. Başvurucu hangi tarihte fıtık ameliyatı olduğuna dair bir belge sunmamıştır. 4/3/2013 tarihli raporda ise başvurucunun rahatsızlığının ağır olup olmadığı hususunda bir tespit yapılmamış, sadece akut ağrı tanısına yer verilmiştir (bkz. § 17). Hastalığın hastane veya sağlık kuruluşunda yatarak tedavisinin yapılmasını gerektirmemesi nedeniyle yatış işlemlerinin uygulanmadığı, ayaktan istirahatin yeterli görüldüğü anlaşılmaktadır. 14/3/2013 tarihli raporla da başvurucunun bu tarih itibarıyla çalışabilecek durumda olduğu tespit edilmiştir (bkz. § 18).

40. Başvurucu 21/3/2013 tarihli bir rapor daha sunmuş ise de bu rapor “düşme” nedeniyle acil polikliniğinden verilmiştir ve ağır hastalık şeklinde bir tespit içermemektedir (bkz. § 19). İstirahat süresi okunamamakla birlikte tek hekim tarafından hazırlanması nedeniyle on günü geçemeyeceği ve azami 31/3/2013 tarihine kadar geçerli olacağı görülmektedir.

41. Başvurucunun sunduğu sağlık raporlarında hastalığın ağır hastalık olduğuna dair bir tespite yer verilmediği gibi hastane veya sağlık kuruluşlarında yatarak tedavisinin yapılması yönünde bir tanının da konulmadığı anlaşıldığından ileri sürülen rahatsızlığın haklı mazeret olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Kaldı ki raporların bitiş tarihleri dikkate alındığında da mazeret sürelerine uyulmadığı ortaya çıkmaktadır.

42. Dolayısıyla özen yükümlülüğü kapsamında en geç 27/2/2013 tarihinde başvurucunun kararın içeriğini öğrendiği kabul edildiğinden ve bu tarihten sonra otuz gün içinde başvuruda bulunulması gerekirken 17/6/2013 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

43. Açıklanan nedenlerle bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

25/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Genel Kurul
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(B.L.B. [GK], B. No: 2013/4690, 25/2/2016, § …)
   
Başvuru Adı B.L.B.
Başvuru No 2013/4690
Başvuru Tarihi 17/6/2013
Karar Tarihi 25/2/2016
Resmi Gazete Tarihi 23/3/2016 - 29662
Basın Duyurusu Var

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, haksız biçimde ceza davası açılması, zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle davada düşme kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Süre Aşımı
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Süre Aşımı

23.3.2016

BB 14/16

Süre Aşımına İlişkin B.L.B Kararı Basın Duyurusu

 

Anayasa Mahkemesi 25/2/2016 tarihinde B.L.B. (B. No: 2013/4690) bireysel başvurusunun, süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

 

Olaylar

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında hırsızlık suçundan dava açmıştır. Mahkeme, başvurucunun para cezası ile mahkûmiyetine ve verilen cezanın ertelenmesine hükmetmiştir. Yargıtay 6. Ceza Dairesi İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur. İlk Derece Mahkemesi başvurucu hakkındaki davanın zamanaşımının dolması nedeniyle düşürülmesine karar vermiştir. Söz konusu karar, müşteki tarafından temyiz edilmiş; Yargıtay hükmü onamıştır. Yargıtay ilamı 27/11/2012 tarihinde İlk Derece Mahkemesine ulaşmıştır. Başvurucu geçirdiği fıtık ameliyatı nedeniyle karardan geç haberdar olduğunu belirterek 17/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

İddialar

Başvurucu; kendisine iftira atıldığını, deliller değerlendirilmeksizin ve keyfî biçimde önce mahkûm edildiğini, sonrasında ise zamanaşımının dolması nedeniyle düşme kararı verildiğini, yargılamanın makul bir sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yargılamanın yenilenmesi ve olay nedeniyle alamadığı işçilik alacaklarının tazmin edilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucu; fıtık ameliyatı nedeniyle 4-5 ay dosyanın akıbetini Mahkemeden soramadığını, ameliyattan önce bir ay yerinden kalkamadığını ve sonrasında da iki ay süreyle raporlu olduğunu, ağrılarının geçmesinin ardından nihai kararı öğrendiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak için dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır. Başvurucular veya vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan kararın bir örneğini almak için özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir.

Erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için Kanun'da öngörülen otuz günlük başvuru süresi nihai kararın bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edildiği andan başlayacaktır.

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nde, mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir mazeretin başvuru süresini uzatacağı kurala bağlanmış olup bu hususlara ilişkin bir belirleme veya tanımlama yapılmamıştır. Hangi hâllerin haklı mazeret olduğunun önceden belirlenmesi mümkün olmadığından, ileri sürülen mazeretin haklı olup olmadığının her başvuruda olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Başvuru konusu olayda, başvurucu bel fıtığı ameliyatı olması dolayısıyla Yargıtay’ın kararını 20/5/2013 tarihinde öğrenebildiğini belirtmektedir. Başvurucu hangi tarihte ameliyat olduğuna dair bir belge sunmamıştır. 4/3/2013 tarihli raporda ise başvurucunun rahatsızlığının ağır olup olmadığı hususunda bir tespit yapılmamış, sadece akut ağrı tanısına yer verilmiştir. Hastalığın yatarak tedavisinin yapılmasını gerektirmemesi nedeniyle yatış işlemlerinin uygulanmadığı, ayaktan istirahatin yeterli görüldüğü anlaşılmaktadır. 14/3/2013 tarihli raporla da başvurucunun bu tarih itibarıyla çalışabilecek durumda olduğu tespit edilmiştir.

Başvurucu 21/3/2013 tarihli bir rapor daha sunmuş ise de bu rapor, düşme nedeniyle acil polikliniğinden verilmiştir ve ağır hastalık şeklinde bir tespit içermemektedir. İstirahat süresi belirli olmamakla birlikte tek hekim tarafından hazırlanması nedeniyle raporun, on günü geçemeyeceği ve azami 31/3/2013 tarihine kadar geçerli olacağı görülmektedir. Dolayısıyla özen yükümlülüğü kapsamında en geç 27/2/2013 tarihinde başvurucunun kararın içeriğini öğrendiği kabul edildiğinden ve bu tarihten sonra otuz gün içinde başvuruda bulunulması gerekirken 17/6/2013 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.

  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi