TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYCAN ÖZDOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4841)
|
|
Karar Tarihi: 25/2/2015
|
R.G. Tarih-Sayı: 22/5/2015-29363
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Aycan ÖZDOĞAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulselam DURAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, yargılandığı ceza
davasında savunmasını ana dilinde yapamaması nedeniyle Anayasa’nın 36.
maddesinde koruma altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 27/6/2013 tarihinde
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde, başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 24/12/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. Adana Cumhuriyet
Başsavcılığının 21/3/2012 tarih ve E.2012/150 sayılı iddianamesi ile başvurucu
hakkında "PKK terör örgütüne bilerek ve
isteyerek yardım etmek, PKK terör örgütü üyesi olmak" suçlarını
işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
6. UYAP sistemi üzerinden
edinilen bilgiye göre başvurucu, davanın 8/5/2012 tarihli 2. celsesinde Kürtçe
savunma yapmak istediğini mahkemeye bildirmiş, ancak talebi reddedilmiştir.
7. Söz konusu celse
tutanaklarının ilgili bölümleri şöyledir:
"...
SANIK AYCAN ÖZDOĞAN SAVUNMASINDA: Ben ana dilim olan Kürtçe
savunma yapmak istiyorum dedi.
Sanık Aycan Özdoğan müdafi: Müvekkilimin ana dilinde savunma
yapması talebi Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası sözleşmelere uygundur. Bu
nedenle talebin kabul edilmesini talep ederiz dedi.
İddia Makamından soruldu: Sanığın Türkçe bilmesi nedeniyle talebin
reddine karar verilmesi talep olunur dedi.
Gereği Düşünüldü:
Sanığın Türkçe bildiği, sanık müdafiince
de, sanığın Türkçe bilmesine karşın ulusal ve
uluslararası hakların kullanılması anlamında Kürtçe ifade verilmesi isteminde
bulunulduğunun açıklandığı, 5271 sayılı CMK.nun 202.
ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/e maddesi kapsamında tercüman
bulundurulacak hallerin düzenlendiği, bu kapsamda sanık ve sanık müdafiinin Kürtçe savunma ve tercüman bulundurma
istemlerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, bu yöndeki taleplerin reddine,
Sanığın Türkçe olarak savunma yapmadığı takdirde susma
hakkını kullanmış sayılacağının ihtarına oy birliği ile karar verilip tefhimle
açık duruşmaya devam olundu.
SANIK AYCAN ÖZDOĞAN SAVUNMASINDA: Kürtçe olduğu düşünülen
bir şeyler söyledi. Mahkemece anlaşılamadı.
Sanığın hazırlıktaki ifadeleri okundu.
Soruldu: Kürtçe olduğu düşünülen bir şeyler söyledi.
Mahkemece anlaşılamadı.
Sanığa dosyada bulunan nüfus ve adli sicil kaydı, ev arama,
yakalama el koyma tutanağı, fotoğraf teşhis tutanakları, üst arama tutanakları,
doküman çözüm tutanağı, internet çıktıları, pasaport kayıtları, polis
tutanakları, gazete kupürü ve diğer tüm bilgi, belge ve beyanlar okundu.
Soruldu: Kürtçe olduğu düşünülen bir şeyler söyledi.
Mahkemece anlaşılamadı.
Sanık müdafiinden soruldu: Bu
aşamada bir diyeceğimiz yoktur dedi.
..."
8. Adana 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin 31/5/2012 tarih ve E.2012/53, K.2012/76 sayılı kararı ile
başvurucunun dokuz yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
9. Temyiz üzerine, Adana 6.
Ağır Ceza Mahkemesinin 31/5/2012 tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
15/1/2013 tarih ve E.2012/10659, K.2013/802 sayılı ilamı ile onanmıştır.
10. Onama kararı başvurucuya
11/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Bireysel başvuru 27/6/2013
tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
12. 4/12/2014 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun “Tercüman
bulundurulacak hâller” kenar başlıklı 202. maddesi şöyledir:
“(1) Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe
bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia
ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.
(2) Engelli olan sanığa veya mağdura, duruşmadaki iddia ve
savunmaya ilişkin esaslı noktalar, anlayabilecekleri biçimde anlatılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkra hükümleri, soruşturma evresinde
dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanır. Bu evrede
tercüman, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanır.
(4) (Ek fıkra: 24/01/2013-6411 S.K./1. mad) Ayrıca sanık;
a) İddianamenin okunması,
b) Esas hakkındaki mütalaanın verilmesi,
üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade
edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilir. Bu durumda tercüme
hizmetleri, beşinci fıkra uyarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği
tercüman tarafından yerine getirilir. Bu tercümanın giderleri Devlet
Hazinesince karşılanmaz. Bu imkân, yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına
yönelik olarak kötüye kullanılamaz.
(5) (Ek fıkra: 24/01/2013-6411 S.K./1. mad) Tercümanlar, il
adlî yargı adalet komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan kişiler
arasından seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hâkimler yalnız bulundukları il
bakımından oluşturulmuş listelerden değil, diğer illerde oluşturulmuş
listelerden de tercüman seçebilirler. Bu listelerin düzenlenmesine ilişkin usul
ve esaslar yönetmelikle belirlenir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 25/2/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 27/6/2013 tarih ve 2013/4841
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, ana dilde savunma
hakkının kısıtlandığını, bu nedenle yargılamasının adil olmadığını belirterek,
Anayasa’nın 36. maddesinde koruma altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Başvurucu, kendisini ana
dilinde savunmak istemesine rağmen buna izin verilmemesi nedeniyle savunma
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu, bu iddialarını temyiz
aşamasında da ileri sürmüştür.
16. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
17. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e) bendindeki
konuya ilişkin düzenleme şu şekildedir:
“3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki
asgarî haklara sahiptir:
…
e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya
konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.”
18. Sözleşme’nin 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının (e) bendi, hakkında suç isnadı olan kişinin, mahkemede
kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde, bir tercümanın
yardımından ücretsiz olarak yararlanma hakkını güvence altına alır. Bu hak
yalnızca hakkında suç isnadında bulunulan kişilere tanınmış bir haktır ve bu
haktan faydalanabilmek için sanığın ödeme gücü olup olmamasının bir önemi
bulunmamaktadır (B. No: 2013/725, 19/11/2014, § 48).
19. Tercüman, bir dili başka bir
dil ile beyan eden, dilden dile çeviri yapan kişidir. Tercüman hakkı, hem belgelerin çevirisine hem de sözlü ifadelere
uygulanır; her iki durumda da adil bir yargılama yapılabilmesi için gerekli
olan çevirinin yapılması gerekmektedir. Bu hak bir duruşmada söylenen her
sözcüğün ya da tüm belgelerin çevrilmesini gerektirmez; değerlendirilecek
husus, sanığın hakkındaki suçlamaları tümüyle anlayıp yanıt verebilecek düzeyde
olup olmadığıdır (bkz. Kamasinski/Avusturya,
B.No: 9783/82, 19/12/1989, §§ 74, 83).
20. Ancak somut başvuru
açısından çözümlenmesi gereken asıl mesele devletin yükümlülüğünün tercüman
isteyen tüm sanıklar bakımından geçerli olup olmadığıdır. Bu noktada tercüman
hakkının sınırlı bir hak olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Başka bir deyişle
tercüman isteyen herkesin değil, adil bir yargılamadan umulan yararın
sağlanması amacıyla ve yalnızca yargılamada kullanılan dili bilmeyen, anlamayan
ve konuşamayan kişilere tercüman atanması bir zorunluluktur. Diğer bir deyişle,
yargılamada kullanılan dili bilmeyen, anlamayan ve konuşamayan kişilerin bir
tercümanın yardımına ihtiyaç duyması halinde devletin çeviri sağlama
yükümlülüğü doğar.
21. Bu kişilerin böyle bir
ihtiyacının bulunup bulunmadığını belirlemek davaya bakan hâkimin görevdir;
hâkim, sanıkla görüştükten sonra yargılamada tercüman bulunmamasından sanığın
zarar görmeyeceğinden emin olmadır (Cuscani/Birleşik Krallık, B. No: 32771/96, 24/9/2002, § 38)
22. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e)
bendinin ancak mahkemede konuşulan dili bilmeyenlerin kullanabileceği bir hak
getirdiğini; mahkemenin dilini “anlayan”
ve “konuşan” bir sanığın, başka
bir dilde, örneğin mensubu olduğu etnik dilde savunma yapabilmesi için
tercümandan yararlanma talebinde ısrar edemeyeceğini belirtmektedir (Lagerblom/İsveç, B. No: 26891/95, 14/1/2003, §§ 61-64).
23. 5271 sayılı 202. maddesine
göre, sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa;
mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya
ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir. Bu haktan, soruşturma evresinde
dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar da yararlanır. 5271 sayılı Kanun’un 202.
maddesiyle, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmeyen
şüphelilerin/sanıkların kendilerine daha iyi ifade edebilecekleri Türkçe
dışındaki bir dilde savunmalarını yapabilmelerine imkân tanınmıştır. Böylece,
Türkçeyi hiç konuşamayan ve anlayamayan kişiler, ana dilleri ya da bildikleri
başka bir dilde şikâyetlerini aktarabilmesi veya savunmalarını yapabilmesi
sağlanmıştır.
24. Diğer taraftan, 5271 sayılı
Kanun’un 202. maddesine 24/1/2013 tarihinde ilave edilen (4) numaralı fıkra ile
Sözleşme’de ve AİHM içtihatlarında ortaya konan
ölçütlerin ilerisine geçilerek tercüman hakkı genişletilmiştir. Yeni kurala
göre, sanıkların “İddianamenin okunması ve
esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha
iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde” yapabileceği
hükmü getirilmiştir. Böylece “meramını
anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen” sanığa da,
sözlü savunmasını başka dilde yapabilme imkânı getirilmiştir.
25. Somut olayda ise başvurucu, 23/2/2012
tarihinde gözaltına alınmış ve bu tarihten itibaren soruşturma evresinde
Emniyette susma hakkını kullanmış, Cumhuriyet Başsavcılığında ise Türkçe
savunma yapmıştır. Kovuşturma evresinde ise Kürtçe savunma yapmayı talep etmiş,
ancak tercümandan yararlanma isteği reddedilmiştir. İlk Derece Mahkemesi,
başvurucunun mahkemede kullanılan Türkçe dilini konuşup, anladığını ve meramını
tam olarak ifade ettiğini, mensup olduğu ana dilinde savunma hakkı talebinin
hukuki ihtiyaca dayanmadığını belirterek talebi reddetmiştir (§ 7). Diğer bir
ifadeyle, Mahkeme, başvurucunun böyle bir ihtiyacının bulunmadığını
belirleyerek, yargılamada tercüman bulunmamasından onun zarar görmeyeceğinden
emin olmuştur.
26. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun, soruşturma evresinde Cumhuriyet Başsavcılığında 25/2/2012
tarihinde müdafisi huzurunda Türkçe ifade verdiği görülmektedir. Diğer yandan,
yargılamanın 2. celsesinde ana dilinde savunma yapma talebinin İlk Derece
Mahkemesince Türkçeyi iyi bildiği gerekçesiyle ve Anayasa’ya uygun olarak
reddedildiği açıktır. Bu durumda, mahkemenin dilini “anlayan” ve “konuşan”
başvurucunun, başka bir dilde savunma yapabilmesi için tercümandan yararlanma
talebinin reddedilmesinin savunma hakkını kısıtlamadığı ve dolayısıyla adil
yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle,
tercümandan yararlanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşıldığından başvurunun, “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle, başvurunun “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 25/2/2015 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.