TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ELİF DOĞAN KUTLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5219)
|
|
Karar Tarihi: 17/2/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
|
Basvurucu
|
:
|
Elif DOĞAN KUTLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Reyhan BOZAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, fazla ödenen ek ders ücretinin iadesine yönelik
idari işlemin iptali talebiyle açılan davada, Danıştay İçtihatları Birleştirme
Kurulu kararının yanlış ve ilgili mevzuatın hatalı yorumlanması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/6/2013 tarihinde Kahta İcra Hukuk Mahkemesi vasıtasıylayapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm başkanı tarafından 5/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 30/7/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
18/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Adıyaman ilinde bir anaokulunda müdür olarak görev
yapmakta iken ek ders ücretlerine ilişkin İl Millî Eğitim Müdürlüğü
müfettişleri tarafından yapılan denetim sonucu inceleme raporu düzenlenmiş;
raporda, başvurucuya 2007 yılından başlayarak 2009 yılı Mart
ayına kadar geçen süredetoplam 507 saatlik hatalı ek
ders ücreti ödemesi yapıldığı tespitine yer verilmiştir.
9. Anılan tespit üzerine Adıyaman İl Millî Eğitim Müdürlüğü
4/1/2011 tarihli işlemi ile başvurucudan, hatalı ek ders ücreti ödemesinden
kaynaklanan 2.960 TL ana paranın faizi ile birlikte toplam 3.711,87 TL olarakiade edilmesini istemiştir.
10. Başvurucu söz konusu işlemin iptali istemiyle Şanlıurfa
İdare Mahkemesinde iptal davası açmış, idarenin hatalı ödemeyi ancak ödeme
tarihinden itibaren dava açma süresi olan altmış gün içinde geri alabileceğini
belirterek idarenin iadeye yönelik işleminin iptal edilmesini istemiştir.
11. Yapılan yargılama sonunda Şanlıurfa İdare Mahkemesi
10/1/2012 tarihli ve E.2011/722, K.2012/18 sayılı kararı ile başvurucunun
talebinin reddine hükmetmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Bu bakımdan, idarenin hatalı olarak tesis ettiği işlemi geri almasına
dair kurallar çerçevesinde maddî olayın incelenmesi, bunun için (de) dava
konusu olayda, geri almanın koşullarının oluşup oluşmadığının ve hatalı
ödemenin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Yukarda yer verilen mevzuat hükümlerinde ve (2006/11350 sayılı Millî
Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin
Bakanlar Kurulu Kararı'na ilişkin haftalık ders ve ek ders saatlerine ilişkin
çizelgede) okul öncesi eğitim kurumlarında kurum müdürünün toplam 25 saat,
kurum müdür yardımcısının ise toplam 20 saat ek ders karşılığı ücret
alabilecekleri belirlenmiştir.
Davacının ise, (inceleme döneminde) söz konusu
mevzuat ile öngörülen miktardan daha fazla (507 saat) ek ders ücreti aldığı
görülmektedir. Müfettişilik tarafından konuya ilişkin
olarak alınan okul müdürünün ve okul müdür yardımcısının ifadelerinde özetle
“fazladan ücret tahakkuk ettirildiğinin doğru olduğu, durumun mevzatın yanlış yorumundan kaynaklandığı ve kastın bulunmadığınının” beyan edildiği görülmektedir. Söz konusu
beyanlar (da) fazladan ücret alındığının ve alınan fazla ücretin hatalı
yorumdan kaynaklandığını açıklamaktadır.
Dolayısıyla
olayda, davacıya yapılan hatalı ödeme işlemi bulunmakta olup; dava konusu
işlemin geri almaya ilişkin kısmının, idarenin hatalı işlemlerini geri alıp
alamayacağına dair genel hükümler çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir.
...
Doktrin ve içtihatlara göre; düzenleyici işlemler, tespit edici
işlemler, [Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 22.12.1973 tarih ve E:
1968/8, K: 1973/14 sayılı kararı gereğince “hatalı” terfî/intibaka
(derece/kademe ilerlemesine) dayalı olanlar hariç] parasal ödeme işlemleri,
geçici kolluk izinleri, negatif işlemler, müeyyide işlemleri, yok hükmünde olan
işlemler, hile ile elde edilen işlemler (...) hak yaratıcı nitelikte olmayan
işlemlerdendir.
Bu çerçevede, parasal ödeme işlemlerinin hak yaratıcı nitelikte olup
olmadıklarının özel olarak incelenmesi gerekmektedir:
Personel hukukunda parasal ödeme işlemleri, mevzuatla öngörülen
şartların gerçekleşmesi halinde, mevzuat gereği, ilgililere belli bir miktar
paranın ödenmesini içermektedirler ki; bu nitelikteki idarî işlemler, hak
yaratıcı olmaktan ziyade, ödemeye ilişkin durumun mevcut olduğunun tespiti
niteliğini taşımaktadırlar.
Dolayısıyla bu nitelikteki işlemler, ilgililer lehine müktesep ödeme
niteliğinde değillerdir. Bu kuralın tek istisnası, 22.12.1973 tarih ve E:
1968/8, K: 1973/14 sayılı Danıştay İBK Kararı gereği hatalı terfî
veya intibaka (hatalı derece/kademe ilerlemesine) dayalı parasal ödemelerdir.
Diğer bir ifadeyle, (İBK kararı haricinde) bir paranın ödenip
ödenmemesi konusunda idareye bir takdir yetkisi tanınmış ve idare bu takdir
yetkisine istinaden bir ödeme işlemi gerçekleştirmiş ise, (sadece) bu durumda
yapılan parasal ödemeler hak kazandırıcı (hukukî korumadan yararlanmaya matuf)
nitelikte olacaktır.
Davacının ek ders ücreti alması olayında ise, terfî/intibak
(derece/kademe ilerlemesi) yoktur. Davacıya yapılan ödemeler, ek ders
verilmesine delâlet eden ödemelerdir. Ancak bu ödemeler ise, mevzuata bağlı
ödemelerdir. Mevzuata bağlı ödemelerde idarenin, ödemenin yapılıp yapılmaması
konusunda takdir yetkisi bulunmamakta; idare bağlı yetki içerisinde hareket
etmektedir. Fakat olaydaki ödeme işlemleri, mevzuata aykırı olarak
gerçekleşmiş; mevzuatta öngörülenin üzerinde bir ödeme gerçekleştirilmiştir.
Bu itibarla, davacının almış olduğu ödemeler, “açıkça” mevzuata aykırı
olarak yapılmış ödemelerdir. Ödemeler hukuka aykırı olduğundan, bu ödemelerin
davacı bakımından müktesep ödeme olması hukuken mümkün değildir ve ödemelerin
geri alınmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna
varılmıştır. ..."
12. Başvurucu İlk Derece Mahkemesi kararına itiraz ederek
hükmün, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarihli ve
E.1968/8, K.1973/14 sayılı kararına aykırı olarak kurulduğunu, farklı idare
mahkemelerince verilen aksi yönde kararlar bulunduğunu ve ilgili mevzuat
uyarınca 31 saat ek ders ödemesi alabilmesinin mümkün olduğunu ancak kararda 25
saat ek ders ödemesi alabileceği yönünde kabulde bulunulduğunu ileri sürmüştür.
13. İtiraz incelemesini yapan Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi
20/9/2012 tarihli ve E.2012/769, K.2012/867 sayılı ilamıylakararı
onamıştır.
14. Onama ilamı üzerine başvurucu, karar düzeltme talebinde
bulunmuş; kendisine hatalı yapıldığı ileri sürülen ödemelerin gerçekleşmesinde
bir hilesinin ya da gerçek dışı beyanının bulunmadığını, hatalı ödeme
yapıldığının müfettiş tespiti ile ortaya çıkmasının olayda açık hata da
olmadığını gösterdiğini, olaya Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun
22/12/1973 tarihli kararının doğru uygulanması gerektiğini ve bu doğrultuda
idarenin iade talebini ancak en son ek ders ödemesinden itibaren 60 gün içinde
yapabileceğini dolayısıyla idari işlemin iptalinin gerektiğini belirtmiş ve
kararın düzeltilmesini istemiştir.
15. Başvurucunun karar düzeltme talebi de Gaziantep Bölge İdare
Mahkemesinin 15/4/2013 tarihli ve E.2013/823, K.2013/808 sayılı ilamıyla
reddedilmiştir.
16. Karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilam başvurucuya
28/5/2013tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 24/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973
tarihli ve E.1968/8, K.1973/14 sayılı kararı şöyledir:
"Yargıtay kararında belirtilen istisnalar ve olayda açık
kanunsuzluk hali hariç, kanunsuz işlemlerin geri alınmasının idarî dava açma
süresi ile sınırlı olacağı şeklinde bir karar verilmesinin isabetine
inanıyoruz. Çünkü usul ve yargılama hukukunun ihmali asla kabul edilemeyecek
kurallarından biri de tarafların eşit olanaklardan yararlanmasıdır.
Bir idarî karar aleyhine idarî dava süresi içinde ilgililer dava
açmazsa işlem kesinleşir ve ilgili bu kanunsuz işlemin sonuçlarına katlanır ve
katlanmak zorundadır. Şu halde idare de dava süresi
sonunda kanunsuz olduğu ileri sürülen işleminin sonucuna katlanmalıdır. Kaldı
ki idare böyle hallerde gene de imtiyazlı durumdadır.
Onun aldığı kanunsuz kararın alınmasında en küçük bir katkısı
bulunmayan idare olunan, süresinde dava açmazsa bu kararın sonuçlarına
katlanıyor. Halbuki idare kendi ihmali, bilgi azlığı sonucu bu kararı aldığına
göre dava süresi geçtikten sonra bunun sonuçlarına öncelikle katlanmalıdır.
Bundan başka idare hukukunun diğer önemli bir ilkesi de İdari
işlemlerdeki doğruluk karinesidir.
Bu ilke İdarenin tek taraflı kararlarına vatandaşın uyma zorunluluğunu
doğurur.
Bu ilkenin tabi i sonucu olarak idarî işlemlerde devamlılık, istikrar
esastır. Bu esas o derece önemli sayılmıştır ki idarede kararsızlıktansa
kanunsuz işlemlere bir süre sonra kanuniyet tanımak ehveni şer sayılmış, gene
bu ilkenin sonucu istikramı temini için idarî işlemler aleyhineaçılacakdavalariçin
hususi hukuktan çok daha kısa dava süresi tanınmış, bazen bu süre 10 günlük
gibi çok kısa bir müddete kadar indirilmiştir. Ayrıca yürütmenin durdurulması
kararı verilmedikçe dava açılması kararın uygulanmasına engel sayılmamıştır.
Bir idarî işlemin her zaman geri alınması ihtimali tehdidi altında
bırakılmasından doğacak itimat buhranına Yüce Mahkemenin son vermesinin ülke
yararına ve hukukun genel ilkeleri doğrultusunda olacağı kanısındayız.
... Yukarda açıkladığımız ve önerdiğimiz hal tarzı kabul olunmaz, başka
bir anlatımla kanunsuz işlemlerin her zaman geri alınması kabul edilecek
olursa, bu işlemlere dayalı olarak ödenmiş paraların geri alınmasının mümkün
olup olamayacağı sorununu ayrıca incelemek gerekecektir.
İdarî işlemlerde doğruluk karinesi bulunduğundan, aksi yetkili merci
veya makamlarca saptandığı tarihe kadar doğru kabul edilen bir işlemin
doğurduğu sonuçların da doğru olması gerekmektedir. Bu kuralın aksini düşünmek
idarede ve toplum yaşantısında kargaşayı ve anarşiyi davet demektir. Durumu bir
örnekle açıklamak gerekirse: Bir İle atanan valinin atanma işleminin yanlış
olduğunun anlaşılması üzerine bu işlemin geri alındığını kabul edelim. Bu
durumda bu valinin yaptığı bütün işlemlerin geçersiz sayılması gerekecektir.
İta amiri olarak harcadığı paralar, yaptığı atamalar, verdiği idarî ve yargısal
kararlar tüm geçersiz olacak. Bütün bu kararların geçersiz olacağını nasıl
kabul edemezsek aynı şekilde valinin aldığı aylığın geri alınmasını da kabul
edemeyiz. Çünkü hususî hukukta kullanılan deyimle ortada sebepsiz zenginleşme
söz konusu olmadığından bu paranın geri alınması da kanımızca mümkün değildir.
Yalnız burada bir idarî işlemin hukuki sonucu olan ödemelerle maddî hataları
ayırmak gerekmektedir. Bir aylığın, bir alacağın hesaplanmasında yapılan
hatalar genel zaman aşımı içerisinde geri istenir ve alınır. Çünkü bunlar bir
idari işlemin sonucu değildir.
...
SONUÇ :
1 — İdarenin, hatalı terfi veya intibak işlemine dayanarak ödediği
meblâğın istirdadına, bir mahkeme kararma lüzum olmadan karar verebileceğine ve
bu karara karşı açılacak davaların çözümünün Danıştay'ın görevi içinde olduğuna
21/12/1973 gününde yapılan müzakerede oyçokluğuyla,
2 — İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi
hallerinde, süre aranmaksızın kanunsuz terfi veya intibaka dayanarak ödediği
meblağı her zaman geri alabileceğine 22/12/1973 günü yapılan müzakerede
oybirliğiyle,
3 — Yukarıda belirtilen istisnalar dışında kalan hatalı ödemelerin
istirdadının, hatalı ödemenin ilk yapıldığı tarihten başlamak üzere 90 gün
içinde kabil olduğuna ve 90 günlük süre geçtikten sonra istirdat edilemiyeceğine 22/12/1973 günü yapılan müzakerede esasta
ve gerekçede oyçokluğuyla karar verildi .
..."
19. 16/12/2006 tarihli ve 26378 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan K.2006/11350 sayılı Millî Eğitim
Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerinin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin
Bakanlar Kurulu Kararı'nın "Aylık
karşılığı ders görevi" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"(1) Kapsama dâhil örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görevli;
a) Örgün ve yaygın eğitim kurumlarının müdür, müdür başyardımcısı ve
müdür yardımcıları haftada 6 saat,
...
ders okutmakla yükümlüdürler. Bu yükümlülük öncelikle alanlarında,
alanlarında ders bulunmayanlara ise ihtiyaç hâlinde ve istekleri üzerine
alanları dışında ders görevi verilmek suretiyle yerine getirilir."
20. K.2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu kararının "Ek ders görevi" kenar başlıklı
6. maddesi ile "Ders saatleri
çizelgesi" kenar başlıklı 29. maddesi şöyledir:
"MADDE 6- (1) Kapsama dâhil örgün ve
yaygın eğitim kurumlarında görevli olup, aylık karşılığı ders görevini
tamamlayan;
a) Müdür, müdür başyardımcısı ve müdür
yardımcılarına haftada 6 saate,
...
kadar alanlarında, alanlarında ek ders görevi verilemeyen veya kısmen
verilebilenlere, ihtiyaç halinde ve istekleri üzerine alanları dışında da ek
ders görevi verilebilir."
"MADDE 29- (1) Yönetici ve öğretmenlerin
haftalık ders ve ek ders saatleri ekli çizelgede gösterilmiştir."
21. K.2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu kararına ek "Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici ve
Öğretmenlerin Haftalık Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin Çizelge"nin ilgili kısmı şöyledir:
Okul / kurum yönetici öğretmenleri
|
Madde
No
|
Aylık Karşılığı Ders Görevi
|
Ders Niteliğinde Yönetim Görevi
|
Zorunlu Ek Ders Görevi
|
İsteğeBağlı Ek Ders Görevi
|
Öğrenci
Sosyal ve Kişilik Hizmetleri
|
Hazırlık
ve Planlama Görevi
|
ÜcretKarşılığı
Toplam Ek Ders Saati
|
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARI
1- Müdür
|
5,6,10
|
6
|
25
|
...
|
6
|
...
|
...
|
25,31
|
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 17/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, anaokulu müdürü olarak görev yapmakta iken ek
ders ödemeleri ile ilgili hakkında düzenlenen müfettiş raporu doğrultusunda,
Adıyaman İl Millî Eğitim Müdürlüğünün 4/1/2011 tarihli işlemi ile 2007-2009
yılları arasında hatalı ek ders ücreti ödemesi yapıldığından bahisle
kendisinden toplam 3.711,87 TL'nin iadesinin istenmesi üzerine Şanlıurfa İdare
Mahkemesinde açtığı iptal davasında Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu
kararının yanlış yorumlandığını, gerekçeli kararda hatalı ödenen aylık ek ders
ücretinin mevcudiyetinden bahsedildiğini ancak ilgili mevzuata göre alabileceği
ek ders saatinin söz konusu kararda haftalık 20 saat olarak belirtilenin aksine
haftalık 26 saat olduğunu, bu anlamda hatalı olarak fazla ödenen bir meblağın
olmadığını, yine kararda hatalı ödenen ek ders saatinin kabulü yönünde beyanı
olduğunun hüküm altına alındığını ancak gerçekte böyle bir kabulünün olmadığını
belirterek kişilik hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş;
ek ders ücretine yönelik yaptığı iade ödemelerinin durdurulmasını, bunun mümkün
olmaması durumunda maddi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
25. Başvurucunun şikâyetlerinin özünün, Derece Mahkemelerince
somut olayın ve ilgili mevzuatın yanlış yorumlandığına yönelik olduğu
anlaşıldığından söz konusu şikâyetlerin adil yargılanma hakkı kapsamında
incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. İlgili Mevzuatın ve Danıştay İçtihadının
Yanlış Yorumlandığına İlişkin İddia
26. Başvurucu, Adıyaman İl Millî Eğitim Müdürlüğünün 4/1/2011
tarihli işleminin iptali istemiyle açtığı dava sonunda verilen gerekçeli
kararda alabileceği ek ders saatinin miktarına yönelik mevzuatın yanlış olarak
değerlendirildiğini ve yapılan ödemelerin,22/12/1973 tarihli ve E.1968/8,
K.1973/14 sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararının yanlış
yorumlanması suretiyle "açık hata"
olarak değerlendirilmesi sonucu işlemin iptaline yönelik talebinin
reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
29. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
30. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu
çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi
kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz Başvurusu, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §
26).
31. 16/12/2006 tarihli ve 26378 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan K.2006/11350 sayılı "Millî
Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerin Ders ve Ek Ders Saatlerine İlişkin
Karar" ile Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde yönetici ve
öğretmen olarak görev yapanların haftalık ders ve ek ders saatleri
düzenlenmiştir. Söz konusu karara ek "Millî
Eğitim Bakanlığı Yönetici ve Öğretmenlerin Haftalık Ders ve Ek Ders Saatlerine
İlişkin Çizelge"nin
"OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARI" kısmının
"1-Müdür" olarak
belirlenen bölümünde deücret karşılığı toplam ek ders
saatinin "25,31" olarak
belirlendiği (bkz. § 21), somut olayda da bir okul öncesi eğitim kurumunda
müdür olan başvurucunun bu kapsamda değerlendirildiği tespit edilmiştir.
32. Bireysel başvuruya konu edilen yargılama sürecinin
incelenmesi neticesinde davanın, Adıyaman İl Millî Eğitim Müdürlüğünün,
başvurucuya hatalı ödendiği ileri sürülen ek ders ücretlerinin iadesine dönük
işleminin iptali istemi ile açıldığı, Şanlıurfa İdare Mahkemesince yapılan
değerlendirmede K.2006/11350 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer verilen
hükümlere dayanılarak okul öncesi eğitim kurumu müdürü olan başvurucunun toplam
25 saat ek ders karşılığı ücret alabileceğinin belirlendiği vebaşvurucudan
iadesi istenen ödemelerin, söz konusu Danıştay İçtihatları Birleştirme Genel
Kurulu kararında belirtilen ilkeler bağlamında dikkate alınarak "açıkça mevzuata aykırı yapılmış ödemeler" olarak
nitelendirildiği, bu doğrultuda davanın reddine hükmedildiği (bkz. § 11), ret
kararın Gaziantep Bölge İdare Mahkemesince onandığı ve karar düzeltme isteminin
de reddedilmesi üzerine yargılama sürecinin sona erdiği tespit edilmiştir.
33. Başvurucu bu süreçte, hatalı olarak ilgili mevzuata göre
ancak 20 saat ek ders ücreti alabileceğinin belirtildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucuya göre söz konusu mevzuat uyarınca 26 saate kadar ek ders ücreti
alabilmesi mümkündür. Ayrıca başvurucuya göre ilgili yargılama sürecinde
22/12/1973 tarihli ve E.1968/8, K.1973/14 sayılı Danıştay İçtihatları
Birleştirme Kurulu kararı yanlış yorumlanmıştır.
34. Bu durumda Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından hukuk
kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın
sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
35. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi
tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi İlk Derece
Mahkemesinin ve Bölge İdare Mahkemesinin kararlarında bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilememiştir.
36. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemeleri
kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. İlk Derece Mahkemesi Kararında Hatalı Bir
Kabulün Varlığına İlişkin İddia
37. Başvurucu, Şanlıurfa İdare Mahkemesinin gerekçeli kararında
ek ders saatlerine yönelik hatalı ödemeler yapıldığı konusunda kendisinin de
kabulü olduğuna yer verilmesine karşın gerçekte böyle bir kabulünün olmadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
39. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
40. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya
eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması
gerekir.
41. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya
çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine
başvurulmalıdır (Bayram Gök, B.
No: 2012/946, 26/3/2013, § 17).
42. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle
genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması
esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan
denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, § 18).
43. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde
düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Bayram Gök, §
19).
44. Somut başvuruya konu olayda başvurucunun, Adıyaman İl Millî
Eğitim Müdürlüğünün işlemine karşı açtığı iptal davasının Şanlıurfa İdare
Mahkemesince reddedilmesi sonucu Gaziantep Bölge İdare Mahkemesine itirazda
bulunduğu, itirazın reddi üzerine karar düzeltme talebinde bulunduğu ancak
ilgili süreçlerde bu başlık altında incelenen şikâyetine yönelik herhangi bir
hususu dile getirmediği anlaşılmıştır (bkz. §§ 12, 14). Bu anlamda ihlale neden
olduğu ileri sürülen iddiaya ilişkin olarak yargısal yollara başvurulmadığından
başvuru yollarının usulüne uygun olarak tüketilmediği anlaşılmıştır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmına ilişkin ihlal
iddiasının, başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden ileri sürüldüğü
anlaşıldığından diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İlgili mevzuatın ve Danıştay içtihadının yanlış
yorumlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararında hatalı bir kabulün varlığı nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
17/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.