TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MİRZE BOZMA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5319)
|
|
Karar Tarihi: 13/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Leyla Nur
ODUNCU
|
Başvurucu
|
:
|
Mirze BOZMA
|
Vekili
|
:
|
Av. Saim
BOZKURT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; terör örgütü üyeleri tarafından babası yaralandığı,
hayvanlarının telef edildiği, konutuna zarar verildiği dikkate alınmaksızın
17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddedilmesi
nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma ve mülkiyet haklarının; ret işlemine
karşı açılan davaya ilişkin yargılama işlemlerinin adil olmaması, makul sürede
sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/7/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/12/2014 tarihinde,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/12/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 15/1/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 10/2/2015 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; terör örgütü mensupları tarafından 14/7/1993
tarihinde Batman ili Sason ilçesi Sarıyayla köyü Yıldızkaya mezrasına yapılan baskında hayvanlarının telef
olduğunu, konutuna silahla ateş açılması sonucu konutunun hasar gördüğünü,
babası M.B.nin yaralandığını beyan etmiş ve bu özel
durumundan kaynaklanan güvenlik kaygısı nedeniyle köyünü terk etmek zorunda
kaldığını iddia etmiştir.
9. Başvurucu 10/9/2007 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına
giren zararlarının karşılanması talebiyle Batman Valiliği Zarar Tespit
Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
10. Komisyon 7/1/2011 tarihli ve 2011/1-154 sayılı kararında;
terör olayları sonucu oluşan zararların karşılanması talebiyle yapılan
başvuruda bilirkişi heyetince yapılan keşif, tutulan tutanaklar, dosyalarda yer
alan bilgi ve belgeler uyarınca Sason ilçesi Sarıyayla
köyünün boşalmadığından, kişiye yönelik bir tehdit ve saldırı olmadığından
bahisle talebin reddine karar vermiştir.
11. Başvurucu tarafından belirtilen ret işlemi aleyhine Batman
İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.
12. Batman İdare Mahkemesinin 25/11/2011 tarihli ve E.2011/800, K.2011/1292
sayılı kararı ile Sarıyayla köyünün Yıldızkaya, Elagöz, Yelek, Gümüşkemer, Karaağaç, Karayün, Üçevler, Kergiz ve Yolaç mezralarından oluştuğu; Batman İl Jandarma
Komutanlığının boşalan ve boşaltılan köylere ilişkin yazısında Yıldızkaya, Elagöz, Yelek, Gümüşkemer, Karaağaç, Karayün, Üçevler, Kergiz ve Yolaç mezralarının 1993 ile 2000 yılları arasında kısmen
boşaltıldığı/boşaldığının ifade edildiği; 1987 ile 2000 yılları arasında Sarıyayla köyünde geçici köy korucusu ile gönüllü köy
korucusu görevlendirildiği ve koruculuk sisteminin olduğu, köy korucularının
ailelerinin dışında köyde yaşayan 25 hanenin bulunduğu, köy nüfusunun 1990
yılında 1.178 kişi, 1997 yılında 605 kişi, 2000 yılında 777 kişi olduğu; 1990
ile 2000 yılları arasında köyde muhtarlık seçimlerinin yapıldığı, Sarıyayla köyündeki ilköğretim okulunun eğitim ve öğretime
açık olduğu, Sarıyayla köyü halkının bir kısmının
güvenlik kaygısıyla da olsa göç etmesinden dolayı uğradığı zararın anılan köyün
tamamen boşalmamış olması, diğer bir ifadeyle anılan köyde nesnel güvenlik
kaygısının yaşanmamış olması ve başvurucuya yönelik bir terör tehdidi ya da
saldırısının bulunmaması nedenleriyle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre
idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığından bahisle davanın reddine
karar verilmiştir.
13. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 31/1/2013 tarihli ve E.2012/3224, K.2013/640 sayılı ilamı ile
kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz
nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği
belirtilerek kararın onanmasına hükmedilmiştir. Onama kararı, başvurucuya
19/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 16/7/2013 tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008
tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
16. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
“Yaralanma,
engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek
üzere yaralanma derecesine göre,
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları
tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş
katından kırksekiz katı tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı
tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı
tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
…
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen
nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa
ilişkin hükümleri uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 13/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı talebin ve
akabinde açtığı davanın reddedildiğini, köy korucusu olmak yahut köyü terk
etmek şeklinde idarece yapılan baskı ve zorlamaya köy halkının maruz kalmasının
dikkate alınmadığını, dosyadaki zarar tespitine ilişkin raporlar ve güvenlik
nedeniyle köyünün boşaltılmış olduğunu belirten belgeler ile terör örgütü
mensuplarınca köye yapılan baskın sonucunda hayvanlarının telef olmasına,
konutunun hasara uğramasına, babası M.B.nin
yaralanmasına dair özel durumu dikkate alınmadan köyün tamamen boşalmamış
olduğu soyut gerekçesine ve şahsına yönelik bir terör tehdidi ya da
saldırısının bulunmamasına dayanılarak, sunduğu belgeler değerlendirilmeden
idare tarafından sunulan belgelerin dikkate alındığını, bu belgeler tebliğ
edilmemek suretiyle kendisine savunma yapma imkânı tanınmadan karar verildiğini
ve bu kararın adil olmadığını belirtmiştir.
19. Başvurucu; ayrıca kararların yeterli gerekçe ihtiva
etmediğini, sunduğu belgeleri dikkate almadan idarece sunulan belgelere dayalı
olarak karar veren Mahkemenin tarafsız olmadığını, kendi içinde çelişkili ve
gerçeği yansıtmayan belgelere dayanılarak karar verildiğini, davasının reddine
karar verilmesi nedeniyle makul ve objektif bir sebep bulunmamasına rağmen
şahsına tazminat ödenmemesi yönünde karar alınarak ayrımcılığa maruz kaldığını,
idarenin can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu
mülkiyet hakkından yoksun kaldığını ve Derece Mahkemelerinin yaptığı hatalı
değerlendirme nedeniyle zararlarının tazmin edilmediğini, 5233 sayılı Kanun’da
yazmayan bir nedene dayanılarak Komisyon ve yargı makamlarınca talebinin reddedildiğini,
yaptığı başvuru hakkında yürütülen işlemlerin makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek Anayasa’nın2., 7., 10., 35., 36., 87., 125. ve
141.maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş ve maddi
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun
14/7/1993 tarihinde terör örgütü üyelerince babası M.B.nin
yaralanması noktasındaki özel durumu nazara alınmaksızın, mukim olduğu köyün
tamamen boşaltılmamış olduğu şeklindeki nesnel ölçütten hareketle Mahkemece
reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. Başvuru formunun incelenmesi neticesinde başvurucunun
kardeşi olduğunu beyan ettiği M.B.nin yaralanması
sonrasında terör olaylarından kaynaklanan güvenlik kaygısı nedeni ile yerleşim
yerini terk ettiğini belirttiği tespit edilmiştir.
22. Anayasa Mahkemesinin 10/6/2015 tarihli yazıları ile
başvurucunun kardeşi olduğu belirtilen M.B.nin
yaralandığı iddiası hakkında delil teşkil etmesi maksadıyla bireysel başvuru
dosyasına sunulan belge içeriğinde geçen M.B.nin
kimlik bilgilerini, yazının tebliğinden itibaren yirmi beş gün içinde
bildirilmesi talep edilmiştir. Anılan yazı 25/6/2015 tarihinde başvurucu
vekiline tebliğ edilmiştir.
23. Başvurucunun 7/7/2015 tarihli cevap dilekçesinde “Başvurucu, 14.07.1993 tarihli vahim olayda yaralanan M.B.nin oğludur.” ifadesine yer verilmiş,
dolayısıyla mağdur olduğu iddia edilen M.B.nin
başvurucunun babası olduğu belirtilmiş ve anılan iddia kapsamında başvurucu ile
başvurucunun babası M.B.nin nüfus kayıtları
sunulmuştur.
24. Başvurucunun babasına ait nüfus kaydının incelenmesi
neticesinde H.B. ve M.B. oğlu, 1957 doğumlu M.B. olduğu tespit edilmiştir.
25. 14/7/1993 tarihinde terör örgütü üyelerince M.B.nin yaralanması iddiası ile yapılan benzer bir
başvuruda (Gülamir Bozma, B. No: 2013/4569, 14/4/2016)
Anayasa Mahkemesinin 16/2/2016 tarihli yazıları ile Sason İlçe Jandarma
Komutanlığı Derince Jandarma Karakol Komutanlığından M.B.nin
terör örgütü mensuplarınca yaralandığı iddiası hakkında delil teşkil etmesi
maksadıyla bireysel başvuru dosyasına sunulan jandarma astsubay kıdemli çavuş,
uzman jandarma I. kademeli çavuş, jandarma binbaşı, jandarma onbaşı ve jandarma
er rütbelerini haiz sekiz görevli tarafından düzenlenen 14/7/1993 tarihli olay
yeri tespit tutanağı ile Sason İlçe Jandarma Komutanlığı Derince Jandarma
Karakol Komutanlığı tarafından düzenlenen “Derince
J.KRK.K.lığı Suç Takip Dosyaları- Terör Olayları
(Derince)” başlıklı belgenin içeriklerinde geçen M.B.nin
kimlik bilgilerini Mahkemeye sunması istenmiş; anılan bilgi Mahkemeye
sunulmuştur (Gülamir Bozma, § 71). Mahkemeye sunulan
belgelerin incelenmesi neticesinde 14/7/1993 tarihinde yaralandığı iddia edilen
kişinin Y.B. ve N.B. oğlu, 1974 doğumlu M.B. olduğunun belirtildiği tespit
edilmiştir.
26. Başvuru formu ve ekleri ile Sason İlçe Jandarma Komutanlığı
tarafından sunulan belgelerin incelenmesi neticesinde ihlale neden olduğu ileri
sürülen olay kapsamında, başvuru formunda başvurucunun kardeşi olduğu beyan
edilmekle birlikte sonraki tarihli dilekçe ile (bkz. § 23) başvurucunun babası
olduğu belirtilen, 14/7/1993 tarihinde yaralandığı iddia edilen M.B.nin ana adı, baba adı, doğum tarihi ile başvurucunun
babasına ait kimlik bilgilerinin uyumlu olmadığı tespit edilmiştir.
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuru hakkının kötüye kullanılması” kenar başlıklı 51.
maddesi şöyledir:
“Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye
kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında,
ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere
disiplin para cezasına hükmedilebilir.”
28. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
(İçtüzük) “Başvuru hakkının kötüye
kullanılması” kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:
“Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve
benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye
kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri
dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla
olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.”
29. İlgili düzenlemeler vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir
kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça
öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının
hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının
bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda
bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve mahkemenin başvuruyu
gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların, başvuru hakkının kötüye
kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
30. Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek
olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması,
başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi
verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu
değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında
mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat
oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak
kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya
tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29).
31. Somut başvuru açısından başvurucunun, babası M.B.nin terör örgütü mensuplarınca yaralandığı yönündeki
iddiasının gerçeği yansıtmadığı zira başvurucunun babası ile 14/7/1993
tarihinde terör örgütü üyelerince yaralandığı iddia edilen kişinin adı ve
soyadı örtüşmekle birlikte başvurucunun aile nüfus kayıt örneğine göre babasının
kimlik bilgileri ile yaralanma olayına ilişkin belgelerin içeriğinde geçen
kişinin kimlik bilgilerinin örtüşmediği anlaşılmıştır.
32. Açıklanan nedenle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddianın yanıltıcı beyan niteliğinde olduğu, başvuru formu ve ekleri, nüfus
kayıtları, Anayasa Mahkemesi tarafından yazılan müzekkereye verilen cevap
(bkz.§ 25) incelendiğinde başvurucunun babası ile mağdur olduğu beyan edilen M.B.nin farklı kişiler oldukları anlaşıldığından başvurunun
başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
33. Başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle 6216 sayılı
Kanun’un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi
uyarınca takdiren 2.000 TL disiplin para cezasına
hükmedilmesine, başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle başvuru
reddedildiğinden adli yardım kapsamında tahsil edilmeyen 198,35 TL başvuru
harcının başvurucudan tahsiline karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B. Başvuru, başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle
reddedildiğinden 198,35 TL harcın başvurucudan TAHSİLİNE,
C. 6216 sayılı Kanun’un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. madddesi
uyarınca 2.000 TL disiplin para cezasının başvurucudan TAHSİLİNE,
D. İlgisi nedeniyle kararın bir örneğinin Ankara Baro
Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.