TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMİNE ÖZDEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/5465)
Karar Tarihi: 31/3/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Fatma KARAMAN ODABAŞI
Başvurucu
Emine ÖZDEMİR (TOSUN)
Vekili
Av. Abdülaziz TOKAY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mayına basılması sonucu yaralanma sonucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddedilmesi nedeniyle yaşam ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/7/2013 tarihinde Silopi Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 24/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 9/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 6/1/2014 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Bilişim Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 22/4/1992 tarihinde Şırnak ili Silopi ilçesi Kapılı köyü yakınlarında odun topladığı sırada mayına basması sonucu sağ ayağını diz altından kaybederek yaralanmıştır.
8. Başvurucu 1/4/2005 tarihinde, yaralanması nedeniyle uğradığı zararın karşılanması için 5233 sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırılması istemiyle Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
9. Komisyon 17/2/2006 tarihli 2006/204 sayılı kararı ilebaşvurunun reddine karar vermiştir.İlgili gerekçe şöyledir:
"... Silopi Cumhuriyet Başsavcılığının 1992/622 Hazırlık ve 1992/650 nolu Takipsizlik yazılarında "Bölgenin mayınlı olduğu Jandarmaca köylerine ilan edildiği ayrıca tarlada çalıştıkları esnada nöbetçi askerler tarafından mayınlı bölgenin gösterilerek oraya girmemeleri gerektiği uyarısına rağmen mayınlı bölgede odun toplamaya çalışırken mayına basmaları neticesinde yaralandığı" belirtilmekte olduğundan Komisyonca Emine TOSUN'nun mayına basması sonucu yaralanarak sakatlanmasının kendi kusuru ve ihmalinden olduğu..."
10. Başvurucu, yaralanma olayının 5233 sayılı Kanun kapsamına girdiğini belirterek yapılan başvurunun reddine ilişkin Komisyonun 17/2/2006 tarihli ve 2006/204 sayılı kararının iptali ile maddi ve manevi tazminat istemiyle Şırnak Valiliği (İdare) aleyhine 23/5/2006 tarihinde Diyarbakır İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
11. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi 8/9/2006 tarihli ve E.2006/1270, K.2006/1340 sayılı kararıyla davanın yetki yönünden reddine, dosyanın yetkili Mardin İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
12. Mardin İdare Mahkemesinin 5/3/2008 tarihli ve E.2006/637, K.2008/374 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:
"...olayın 22.4.1992 günü ... Kapılı Köyü Kasrik Mevkiinde 33-34 nolu sınır taşları arasında meydana geldiğinin olay yeri krokisi ve tutanak ile tespit edildiği, davacının olay yerine köy halkı ile birlikte odun toplamaya gittiğini, yolda askerlerce gittikleri yerin mayınlı olduğu konusunda uyarıldıklarını, buna rağmen gittikleri söz konusu mevkiide mayına basması sonucu ayağını diz altından kaybettiğini ifade ettiği, Türkiye ve Irak arasındaki sınırda yer alan nöbet kulübesindeki askerler tarafından, köylülerin bölgenin mayınlı olduğu, tarladan çıkmamaları gerektiği konusunda uyarıldıkları, Habur 2. Jandarma Sınır Bölük Komutanlığınca, sınır bölgesine ve sel sularıyla gelen mayınların bulunması nedeniyle nehir kenarına inilmemesi hususu bütün tarla sahiplerine ve köyde ikamet eden vatandaşlara bildirildiği, Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı'nın 09.07.1992 tarihli yazısından, patlayan mayının menşeinin ve Türkiye veya Irak Devletlerinden hangisi tarafından sınıra döşendiğinin bilinmediğinin rapor edildiği, olay nedeniyle Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1992/622 Hazırlık ve 1992/650 nolu kararıyla, bölgenin mayınlı olduğunun Jandarmaca köylerinde ilan edildiği, ayrıca tarlada çalıştıkları esnada nöbetçi asker tarafından mayınlı bölgenin gösterilerek oraya gitmemeleri gerektiği uyarısına rağmen mayınlı bölgede odun toplamaya çalışırken mayına basmaları neticesinde meydana gelen olayda kimseye atfı kabil kusur bulunmadığından ve mağdurelerin de şikayetinin bulunmadığından bahisle takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının yaralanmasına sebebiyet veren olayın Türkiye ile Irak sınırı arasında yer alan ve terörü engellemek amacıyla değil sınır güvenliği amacıyla komşu Devletlerden herhangi biri tarafından döşendiği anlaşılan mayının patlaması sonucu meydana geldiği, diğer bir ifadeyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren bir eylem veya terörle mücadele kapsamında yürütülen bir faaliyet nedeniyle meydana gelmediği anlaşıldığından..."
13. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 28/2/2013 tarihli ve E.2011/9332, K.2013/1587 sayılı ilamıyla hüküm onanmasına karar verilmiştir.
14. Karar, başvurucuya 13/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 12/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 5233 sayılı Kanun'un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar'ın 1. maddesi (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-24).
17. 5233 sayılı Kanun'un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine göre,
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
...
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 31/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu 22/4/1992 tarihinde odun toplamak için gittiği Silopi ilçesi Kapılı köyü Hezil Çayı yakınlarında mayına basması sebebiyle yaralandığını, anılan olay nedeniyle uğradığı zararın karşılanması istemiyle 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun ve akabinde açtığı davanın reddedildiğini, vatandaşların hayatlarını devam ettirdikleri bir alanda patlayıcı bir maddenin varlığı sebebiyle meydana gelen zarar yönünden idarenin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, olay tarihinde bölgede yaşanan terör olayları sebebiyle yerleşim alanları ile kırsal alanlarda döşenmiş kara mayınlarının bulunduğu hususunun açık olduğunu, sosyal devlet ilkesi gereği zararının karşılanması gerektiğini belirterek Anayasa’nın 17. ve 19. maddesinde güvence altına alınan yaşam ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; Komisyona başvurunun kabulünün sağlanması veya tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
21. Başvurucu her ne kadar Anayasa'nın 17. ve 19. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de sosyal devlet ilkesi ve devletin kusursuz sorumluğundan hareketle yaralanmaya sebebiyet veren olay nedeniyle oluşan zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilmesi ve patlayan mayının olay tarihinde bölgede yaşanan terör olayları sebebiyle bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin iddiaların özü itibarıyla kararın adil olmadığı hususu ile ilgili bulunduğu değerlendirilerek adil yargılanma hakkı kapsamında inceleme yapılmıştır.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
23. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
24. Terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sebebiyle maddi zarara uğrayan kişilerin bu zararlarının karşılanması amacından hareketle 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinde hangi zararların kanun kapsamı dışında bulunduğu belirtilmiş, aynı Kanun'un 7. maddesinde ise karşılanacak zararlar açıklanmıştır. Bu bakımdan terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle meydana gelen yaralanma, sakatlanma veya ölüm hâllerinde uğranılan zararların Kanun'un kapsamı dışında olduğu açıkça belirtilmiştir.
25. Başvuruya konu dava, genel olarak idarenin hizmet kusuru sebebiyle 2577 sayılı Kanun kapsamında açılmış bulunmayıp meydana gelen zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında kaldığı ve bu Kanun kapsamında karşılanması gerektiği iddiasına dayanmaktadır. Başvurucunun iddiaları ile beraber Mardin İdare Mahkemesinin 5/3/2008 tarihli kararında (bkz. § 12) belirtilen gerekçeler incelendiğinde iddiaların, 5233 sayılı Kanun'un kapsamına ilişkin hükümler içeren 2. maddesinin (d) bendinde yer verilen "Terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar." ifadesinin Derece Mahkemeleri tarafından yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
26. Mardin İdare Mahkemesince verilen 5/3/2008 tarihli kararda, 5233 sayılı Kanun uyarınca idarenin tazminat ödemekle sorumlu tutulabilmesi için meydana gelen zararın terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle doğması gerektiğinin belirtildiği; dosya kapsamı, Silopi Cumhuriyet Başsavcılığının Haz. No: 1992/622 sayılı takipsizlikle sonuçlanan dosyası, olay yeri krokisi, olayla ilgili tutulan tutanak, başvurucunun ifadesi, İlçe Jandarma Komutanlığının 9/7/1992 tarihli yazısı dikkate alındığında olayın ülke sınırında yer alan ve terörü engellemek amacıyla değil, sınır güvenliği amacıyla komşu devletlerden herhangi biri tarafından döşendiği anlaşılan mayının patlaması sonucu meydana geldiği; terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülenfaaliyetler nedeniyle meydana gelmediği gerekçesiyle başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
27. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu, Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ve somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir derece mahkemelerine aittir.
28. Başvurucunun dava ve temyiz aşamasında da aynen ileri sürdüğü iddialarının idari makamların ve mahkemelerin delilleri değerlendirmesine ve konuya ilişkin hukuk kurallarının mahkemeler tarafından yorumlanmasına ilişkin olduğu, başvurucunun nihai olarak lehine olmayan mahkeme kararının sonucundan şikâyet ettiği anlaşılmakta olup Derece Mahkemelerinin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
29. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemeleri kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
31/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.