TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MURAT KAYMAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9689)
Karar Tarihi: 31/3/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Murat KAYMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, F tipi ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun sohbet etmek amacıyla bir araya geldiği arkadaşlarıyla fotoğraf çektirme talebinin reddi nedeniyle Anayasa'nın 2., 5., 13. ve 90. maddelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/12/2013 tarihinde Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 14/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 5/6/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 11/6/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 22/6/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı için hâlen Kocaeli 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)bulunmaktadır.
10. Başvurucu; ceza infaz kurumunda eğitim, iyileştirme ve bireyselleştirme faaliyetlerinin bir parçası olan sohbet etme faaliyeti sırasında grupta bulunan arkadaşlarıyla fotoğraf çektirmek için 30/11/2012 tarihinde kurum idaresine başvurmuş, başvurucunun talebi reddedilmiştir.
11. Bunun üzerine başvurucu 3/12/2012 tarihinde şikâyet usulüyle Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) başvurmuştur. Başvurucu dilekçesinde, başka hücrede kalan arkadaşlarla bir araya gelmesinde nasıl sakınca görülmüyorsa fotoğraf çekiminde de sakınca olmaması gerektiğini ve keyfî olarak Cezaevi idaresi tarafından engellendiğini, fotoğrafların neden çektirilmediğine dair hiçbir gerekçenin belirtilmediğini ileri sürmüştür. Ayrıca diğer hapishanelerde bir engelleme olmadığını iddia etmiştir. Bu konuyla ilgili olarak bir cezaevinde dokuz kişinin beraber çekindiği fotoğrafı başvurusuna eklemiştir.
12. İnfaz Kurumu, başvurucunun dilekçesiyle beraber konuyla ilgili daha önce verilen Kocaeli İnfaz Hâkimliği ile Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının örneklerini, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) 22/1/2007 tarihli ve 45/1 sayılı Genelgesi'nin ilgili maddesini ekleyerek aynı gün İnfaz Hâkimliğine göndermiştir.
13. Şikâyet, ilk olarak Kocaeli İnfaz Hâkimliği 28/12/2012 tarihli ve E.2012/2303, K.2012/2529 sayılı kararına konu olmuştur. Anılan karar şu şekildedir:
"...
İtiraz edenin dilekçesi, ekleri bir bütün halinde inceleyip değerlendirildiğinde; Genelge hükümlerine göre ''Hükümlü ve tutuklular; kendi oda veya koğuşunda beraber kaldıkları arkadaşlarıyla veya açık görüş günlerinde ziyarete gelen yakınlarıyla, idarece belirlenen yerlerde ve bedelleri kendileri tarafından karşılanmak koşuluyla fotoğraf çektirebilir'' şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza İnfaz kurumlarında arkadaşlarıyla fotoğraf çektirelemez diye yasaklayıcı bir hüküm yoktur. Başka koğuşta kalan arkadaşlarıyla sohbet sırasında yüz yüze biraraya geldiklerine göre idarenin kontrolü(n)de ve başka amaç taşımamak kaydıyla yine idarece belirlenecek yerde hatıra fotoğrafının çektirilmesinde yasaya ve genelgelere aykırı bir durum söz konusu olamaz. Bu nedenlerle idare hükümlü ve tutuklulara gerekli kolaylığı göstermelidir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-İtiraz eden MURAT KAYMAZ'nin talebi ile ilgili olarak idarece takdir edilecek şekilde hükümlü ve tutukluların fotoğraf çektirme talepleri makul ölçüler içinde yerine getirilmesi gerekeceğinden sakınca görülmediği hallerde fotoğraf çekimine izin verilmesine, bunun dışında kalan taleplerin reddine;
..."
14. Karar 11/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Şikâyet üzerine verilen bu karara karşı herhangi bir itirazda bulunulmamıştır.
15. Daha sonra, İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı 22/1/2013 tarihinde, hükümlü ve tutukluların fotoğraf çekilme esaslarını belirleyen uygulama talimatı üzerine karar almak için toplanmıştır.
16. İnfaz Hâkimliğinin yukarıda belirtilen kararında da yer alan Genel Müdürlük Genelgesi'nin ilgili maddesine atıf yapılmak suretiyle "Ceza infaz kurumumuzun yüksek güvenlikli ceza infaz kurumu olması, barındırdığı terör ve çıkar amaçlı suç grubuna mensup hükümlü ve tutukluların örgütsel dayanışma ve güç birliği açısından örgütten ayrılan ve aynı dava dosyasından yargılandıkları halde hasımlılık yaşayan çıkar amaçlı suç örgütü mensuplarının teşhir edilmemesi için hükümlü ve tutukluların aynı odayı paylaştıkları ve ortak sohbete çıktıkları kişiler ile 3 kişi olacak şekilde fotoğraf çekilmelerine" karar verilerek başvurucunun talebi reddedilmiştir.
17. İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının anılan kararı başvurucuya 13/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 18/2/2013 tarihinde İnfaz Hâkimliğinin kararının uygulanmadığını, kararın keyfî olduğunu ileri sürerek yine Kocaeli İnfaz Hâkimliği nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur.
19. Kocaeli İnfaz Hâkimliği 15/3/2013 tarihli E.2013/1298, K.2013/1332 sayılı kararıyla ve "itiraz edenin dilekçesi, İdari ve Gözlem Kurulu kararına yönelik zarar ve ekleri bir bütün halinde inceleyip değerlendirildiğinde kararın usul ve yasalara uygun olduğu" gerekçesiyle başvurucunun talebini reddetmiştir.
20. Söz konusu karar 26/3/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu bu karara karşı itiraz kanun yoluna başvurmamıştır.
21. Başvurucu bu kez 7/5/2013 tarihinde doğrudan Kocaeli İnfaz Hâkimliğine yazdığı dilekçede; sohbete çıktığı kişilerle ikişer kişi olarak ayrı ayrı ve sohbet alanında yer alan bütün kişilerle fotoğraf çektirmiş olduğunu, bu durumda idarenin sınırlama kararının bir anlamı ve pratik karşılığının bulunmadığını, daha önce İnfaz Hâkimliğince verilen kararla sohbet etme çerçevesinde fotoğraf çekme hakkını kullanabileceğinin belirtildiğini fakat İnfaz Kurumunun kararıyla üç kişilik sınırlama getirildiğini, infaz hâkimliklerinin kararına nasıl itiraz edilmesi gerektiğinin yasada yer aldığını, daha sonra verilen hâkimlik kararının gerekçesiz ve keyfî olduğunu, bu sayede kendileri üzerinde ekonomik bir külfet meydana geldiğini ileri sürerek gereğinin yapılmasını talep etmiştir. Ayrıca çektirdiği fotoğrafları dosyasına sunmuştur.
22. Başvurucunun dilekçesi aynı gün Cezaevi idaresince daha önce başvurucuyla ilgili verilen kararlar (bkz. §§ 13, 16) belirtilmek suretiyle Kocaeli İnfaz Hâkimliğine gönderilmiştir.
23. Taleple ilgili olarak Cumhuriyet savcısından yazılı görüş istenmiş, Cumhuriyet savcısı hükümlünün talebinin kabulü ile yasal bir dayanağı olmayan fotoğraf çekimi sırasındaki üç kişi ibaresinin kaldırılmasına yönelik mütalaada bulunmuştur.
24. Kocaeli İnfaz Hâkimliği 7/6/2013 tarihli ve E.2013/2136, K.2013/2395 sayılı kararla Cumhuriyet savcısının mütalaasından farklı olarak "itiraz edenin dilekçesi, ekleri bir bütün halinde inceleyip değerlendirildiğinde çekilen fotoğrafların yan yana konulması durumunda idarenin toplu fotoğraf çekilme yasağının izin verilen uygulama karşısında pratik bir faydasının bulunmadığının tespitine" karar vermiştir.
25. Kararın İnfaz Kurumuna gönderilmesinden sonra 28/6/2013 tarihinde Cezaevi Müdürlüğü Kocaeli İnfaz Hâkimliğine kararın içeriğinin anlaşılamaması gerekçesiyle söz konusu kararın yeniden değerlendirilmesi hususunda bir yazı yollamıştır. Aynı zamanda bu yazı başvurucuya da tebliğ edilmiştir.
26. Kocaeli İnfaz Hâkimliği 15/7/2013 tarihinde, kararın yeniden değerlendirilmesini gerektirecek bir durum bulunmadığını belirterek hükmün itiraz edene tebliği için gerekli işlemlerin yapılmasını bildirmiştir.
27. İnfaz Kurumu Müdürü bunun üzerine Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde karara itiraz etmiş, Kocaeli İnfaz Kurumu Müdürlüğünün itirazı 21/8/2013 tarihinde 2013/1050 Değişik İş sayılı kararla kesin olarak reddedilmiştir.
28. Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin bu kararı İnfaz Kurumu Müdürüne tebliğ edilmeden önce başvurucu 26/9/2013 tarihinde, Kocaeli İnfaz Hâkimliğine başvurarak Kocaeli İnfaz Hâkimliğinin 7/6/2013 tarihli ve E.2013/2136, K.2395 sayılı kararının hâlâ uygulanmadığını ifade etmiş ve kararın tavzihini talep etmiştir.
29. Kocaeli İnfaz Hâkimliği ise 24/10/2013 tarihli ve E.2013/3801, K.2013/3934 sayılı kararıyla başvurucunun talebini reddetmiştir. İnfaz Hâkimliğinin kararı şu şekildedir:
"Konu Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evi Genel Müdürlüğünün 22/01/2007 tarih ve 45/1 nolu genelgesinde düzenlenmiştir. Genelgenin diğer işlemler başlıklı 5.bölümünün 8.maddesinde hükümlü ve tutukluların, kendi oda veya koğuşlarında beraber kaldıkları arkadaşları ile veya açık görüş günlerinde ziyarete gelen yakınlarıyla fotoğraf çektirebilecekleri şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu düzenlemeden açıkça anlaşılacağı üzere, hükümlü ve tutukluların sohbet odalarında ki arkadaşlarıyla fotoğraf çektirmeli mümkün değildir. Doğal olarak Adalet Bakanlığının genelgesi cezaevi yönetiminde dikkate alınıp uygulanmak zorundadır. Hükümlünün talebinin daha önceden hakimliğimizce incelendiği, değişik tarihlerde ve değişik nitelikte kararlar verildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar, önceki aşamalarda, konuyla ilgili olarak farklı kararlar verilmiş ise de, talebin idari bir faaliyete yönelik olması nedeniyle yeni ve farklı kararlar verilmesi mümkündür.
Bu itibarla hükümlünün talebi yerinde görülmemiş ve reddine karar verilmiştir."
30. Anılan karara başvurucu tarafından itiraz edilmesi üzerine Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi 4/12/2013 tarih ve 2013/1599 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
31. Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/1599 Değişik İş sayılı bu kararı başvurucuya 11/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
32. Başvurucu 25/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
33. Yukarıdaki paragrafta belirtilmiş olan (bkz. § 27) Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/8/2013 tarihli ve 2013/1050 Değişik İş sayılı kararı ise Kurum Müdür Vekili'ne 4/7/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
34. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 4. maddesi şöyledir:
"İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır :
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahadeye tâbi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar vermek.
5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır."
35. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 9. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası şöyledir:
"Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik, mekanik, elektronik ve fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları sürekli kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli olduğu sıkı güvenlik rejimine tâbi hükümlülerin bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları tesislerdir. Bu kurumlarda bireysel veya grup hâlinde iyileştirme yöntemleri uygulanır.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar ile süresine bakılmaksızın, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgütün faaliyeti çerçevesinde, Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) İnsanlığa karşı suçlardan (madde 77, 78),
b) Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82),
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188),
d) Devletin güvenliğine karşı suçlardan (madde 302, 303, 304, 307, 308),
e) Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
Mahkûm olanların cezaları, bu kurumlarda infaz edilir."
36. 6/4/2006 tarihli Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün (İnfaz Tüzüğü) 40. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"(1) İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılanişleri yapmakla görevli ve yetkilidir;
a) Hükümlülerin suç türlerini belirleyerek, durumlarına uygun kurumlara ayrılmaları ve bunlara uygun olacak infaz ve iyileştirme rejimini saptamak,
b) Hükümlülerin kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek,
c) Kurumlarda kalmakta olan hükümlüleri gruplandırmak,
d) Hükümlülerin kalmakta oldukları odaları değiştirmek,
e) Hükümlülerin bireysel olarak, psiko-sosyal yardım servisince hazırlanan iyileştirme programlarına uyumunu ve sonuçlarını değerlendirmek,
f) İyileştirme programları kapsamında spor alanları, çok amaçlı salon, kütüphane ve iş atölyelerinden yararlanma gibi faaliyetlere katılabilecek durumdaki hükümlüler ile kurumun iç hizmetlerinde çalıştırılacak hükümlülerin belirlenmesi ile ilgili karar almak,
g) Tehlikeli hâli bulunan ya da örgüt mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar vermek,
h) Açık kurumlar ile eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlemesi ve temizliği, doğal afet sonrası yardım, tiyatro çalışmaları gibi sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılacak hükümlülerin kurum dışına çıkabilmeleri için karar almak,
ı) Açık kurumlarda ve eğitimevlerinde kalan hükümlülerin, oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşyaların cinsleri ve miktarlarını belirlemek,
j) Koşullu salıvermeye ve uygulanacak infaz rejimine esas teşkil edecek iyi hâl kararını almak,
k) Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
37. Adalet Bakanlığı'nın Ceza ve Tevkif Evi Genel Müdürlüğünün 22/01/2007 tarih ve 45/1 No.lu Genelgesi'nin "Diğer işlemler" başlıklı beşincibölümün 8. maddesi şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklular; kendi oda veya koğuşunda beraber kaldıkları arkadaşlarıyla veya açık görüş günlerinde ziyarete gelen yakınlarıyla, idarece belirlenen yerlerde ve bedelleri kendileri tarafından karşılanmak koşuluylafotoğraf çektirebilecektir. Fotoğraf çekimi,müdürü ve fotoğrafçılık işkolu bulunan ceza infaz kurumlarında sadece fotoğrafçılık işkolunca yerine getirilecek, dışarıdan fotoğrafçı temini yoluna gidilmeyecektir. Müdürü bulunmayan kurumlardaki fotoğraf çekimleri dışarıdan temin edilen fotoğrafçı tarafından gerçekleştirilecektir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 31/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu; Bakanlığın genelgesi kapsamında bir araya geldiği arkadaşlarla sohbet ederken fotoğraf çektiremediğini, müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmadığını, Kocaeli İnfaz Hâkimliğine cezaevi idaresinin mevcut uygulamasının kaldırılması için müracaat ettiğini, cezaevi idaresinin İnfaz Hâkimliğinin kararını uygulamadığını, bunun üzerine İnfaz Hâkimliğine tekrar başvurup daha net bir karar verilmesini istediğini, bu sefer İnfaz Hâkimliğinin kendi kararının aksine bir kararla talebini reddettiğini, itiraz yolundan da sonuç alamadığını, toplu olarak fotoğraf çektirme yasağının sosyalleşme imkânının önünde engel teşkil ettiğini belirterek Anayasa'nın 2., 5., 13. ve 90. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespit edilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, yaşadığı bu süreçte usulsüzlükler yapıldığını, İnfaz Hâkimliği kararının idare tarafından uygulanmadığını ileri sürmekle beraberbaşvurucunun sonuç olarak fotoğraf çektirme talebinin kabul edilmeme sebebinin genelge hükmüne dayandırılması ve bu sebeple başvurucunun talebinin kabul edilmemesi, temel amacın sohbet edilen arkadaşlarla beraber herhangi bir sınırlama olmaksızın fotoğraf çektirmek olduğu ve İnfaz Hâkimliğinin son kararının da Bakanlığın genelgesine dayandırılması gözönüne alındığında başvurunun; mahkeme kararlarının icrası çerçevesinde değil, başvurucunun fotoğraf çektirememesine ilişkin yasağın kanuni temeli olmadığı iddiası kapsamında ele alınması gerekmektedir.
41. Başvurucu, arkadaşlarıyla beraber fotoğraf çektiremediğini, genelge ile bir sınırlama getirilmesinin kanuni bir dayanağının bulunmadığını ileri sürmektedir.
42. Bakanlığın görüşünde özel hayata saygı hakkının nasıl sınırlanması gerektiğine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kıstasları hatırlatılmış ve takdir Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır.
43. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı cevabında ileri sürdüğü hususları tekrar etmiştir.
44. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
45. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
46. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı, Sözleşme'nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkı ile bireyin kendisini gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilme hakkına karşılık gelmektedir (Nurcan Yolcu, B. No: 2013/9880, § 30). Bu kapsamda, kişiliğin geliştirilmesi ve kişinin kendini gerçekleştirmesi aynı zamanda diğer insanlarla ilişkilerin varlığına bağlı olup sohbet etme çerçevesinde cezaevinde yer alan kişilerle fotoğraf çekimine ilişkin hususlar daha çok Anayasa'nın 17. maddesini ilgilendirmektedir.
47. Özel yaşama saygı hakkı alt kategorisinde geçen "özel yaşam" kavramı AİHM tarafından oldukça geniş yorumlanmakta ve bu kavrama ilişkin tüketici bir tanım yapmaktan özellikle kaçınılmaktadır (Neşe Aslanbay Asbıyık, B. No: 2014/5836, § 25).
48. Sözleşmenin 8. maddesinin esas olarak kamu görevlilerinin keyfî müdahalelerine karşı bireyi korumayı amaçlasa da söz konusu madde sadece devletin bu tür müdahalelerde bulunmasından kaçınmasını sağlamayı amaçlamamaktadır. Maddede bahsedilen negatif yükümlülüğe, özel hayata ve aile hayatına etkin bir saygının sağlanması için gerekli pozitif yükümlülükler eklenebilir. Bu yükümlülükler, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de kapsayacak şekilde, özel hayata saygının güvence altına alınması amacıyla birtakım tedbirler alınmasını gerektirebilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 40).
49. Buna karşın cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
50. Nitekim Anayasa'nın 17. maddesinde, manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı açısından herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın diğer maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması da mümkün olabilir. Bu noktada Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan güvence ölçütleri işlevsel niteliği haizdir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 33).
51. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
52. Belirtilen Anayasa hükmü, hak ve özgürlükleri sınırlama ve güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olup Anayasa'da yer alan bütün hak ve özgürlüklerin yasa koyucu tarafından hangi ölçütler gözönünde bulundurularak sınırlanabileceğini ortaya koymaktadır. Anayasa'nın bütünselliği ilkesi çerçevesinde, Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun genel kuralları gözönünde tutularak uygulanması zorunlu olduğundan, belirtilen düzenlemede yer alan başta yasa ile sınırlama kaydı olmak üzere tüm güvence ölçütlerinin, Anayasa'nın 17. maddesinde yer verilen hakkın kapsamının belirlenmesinde de gözetilmesi gerektiği açıktır (Sevim Akat Eşki, § 35).
53. Somut olayda 30/11/2012 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna verilen dilekçe ile başlayan süreçte başvurucunun sohbet ettiği arkadaşlarıyla fotoğraf çektirme isteği aynı şekilde devam etmiş, başvurucunun talep ettiği hususun İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı tarafından kabul edilmeme sebebi ile Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/12/2013 tarihli nihai kararı arasında dayanılan mevzuat olarak bir farklılık bulunmadığı anlaşılmıştır.
54. Bu minvalde, başvurucunun toplu olarak sohbet ettiği ve grupta bulunan diğer arkadaşlarıyla fotoğraf çektirememesine ilişkin başvurusu disiplin tedbirleri kapsamında Genel Müdürlük Genelgesi hükümlerine dayandırılarak kabul edilmediği, başvurucununodada bulunduğu kişilerle beraber fotoğraf çektirebileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla talebin kabul edilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında bir müdahalede bulunulmuştur.
55. Başvuruda ileri sürülen şikayetler yönünden 5275 sayılı Kanun'un 9. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, ... , ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli olduğu sıkı güvenlik rejimine tâbi hükümlülerin bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları tesislerdir" hükmü dikkate alındığında söz konusu genelge kapsamında ceza infaz kurumu tarafından alınan kararlar sonucunda müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunduğu açıktır.
56. Nitekim 5275 sayılı Kanunun 9. maddesinde başvurucunun da hapis cezasını çekmekte olduğu F tipi yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının oda veya koğuşlarının bir ya da üç kişi olacak şekilde düzenlenmesi öngörülmüş ancak mevzuatla belirtilen hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında temasın geçerli olabileceği Kanun'da açıkça düzenlenmiştir. Anayasa'ya göre mutlaka kanunla düzenlenmesi gerekmeyen bir konu, kanuni dayanağı olmak kaydıyla idarenin düzenleyici işlemlerine bırakılabilir (Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 87). Bu kapsamda Kanun'un bütün hususları ayrıntılarıyla düzenlemesi beklenemeyeceğinden genel esaslar ortaya konulduktan sonra diğer meselelere ilişkin düzenlenmeler alt metinlere bırakılabilir.
57. Ayrıca, 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 4. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrası kapsamındaki şikâyetlerin; kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere dayalı olarak sonuçlandırılması gerekmektedir. Dolayısıyla ceza infaz kurumları tarafından alınan tedbirlerin infaz hâkimliklerince hukuka uygun olup olmadığı değerlendirilirken sadece Kanun'un ilgili hükümlerine değil; tüzük, yönetmelik ve genelgelere uygun hareket edilip edilmediğine de bakılmaktadır.
58. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Geçici olarak muaf tutulan 198,35 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucudan TAHSİLİNE,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
31/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.