TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
YASİN YILDIRIM VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/5511)
Karar Tarihi: 10/3/2015
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
Başvurucular
1. Yasin YILDIRIM
2. Zeynep YILDIRIM
3. Feride YILDIRIM
4. Fidan YILDIRIM
5. Mustafa YILDIRIM
6. Mehmet Şükrü YILDIRIM
7. Ahmet YILDIRIM
8. Abdülkadir YILDIRIM
9. Ramazan UYAR
10. İzzettin UYAR
11. İbrahim Halil UYAR
12. Mehmet CİVCİ
13. Ali CİVCİ
14. Yıldız SUBAŞI
15. Yahya YILMAZ
16. Halime CİVCİ (TOK)
17. Anzılha DEMİRAL
18. Kamile KULAK
19. Hadice ZAHİT
20. Nebahat ÇELİK
21. İhsan SAVACAK
22. Makbule DOĞAN
Vekilleri
Av. Güldal BEYAZAĞAÇ TUNCEL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, murisleri tarafından 13/2/1991 tarihinde Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan mülkiyetin tespiti davasının halen sonuçlanmadığını, bu süreçte ağır yargılama masraflarına katlandıklarını, söz konusu davanın derdest oluşu nedeniyle mülkiyetlerinden mahrum kaldıklarını belirterek, adil yargılanma hakları ile mülkiyet haklarının ayrıca Anayasa’da güvence altına alınan kanun önünde eşitlik ilkesinin, hukuk devleti ilkesinin ve hak arama hürriyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 18/7/2013 tarihinde Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 6/9/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 27/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 10/7/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucuların murisleri, 13/2/1991 tarihinde Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları mülkiyetin tespiti davasında, Şanlıurfa ili Bozova ilçesi Lidar köyünde bulunan bir kısım taşınmazların miras yoluyla maliki olduklarını, söz konusu taşınmazların Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü adına Atatürk Barajının yapımı için kamulaştırıldığını, ancak kamulaştırma için takdir edilen bedelin mülkiyetin itirazlı olması nedeniyle faizsiz olarak bankada bloke edildiğini, davanın açılmasına kadar geçen yaklaşık altı yıllık zamanda enflasyon nedeni ile bu bedelin değer kaybına uğradığını belirterek, mülkiyet durumlarının tespitini talep etmişlerdir.
8. Başvurucuların murisleri tarafından açılan dava dosyası ile birleşen beş ayrı dava dosyasında yapılan yargılama sonunda, Bozova Asliye Hukuk Mahkemesi 4/6/2014 tarih ve E.1991//71, K.2014/338 sayılı kararı ile başvurucuların her birinin mülkiyet hisselerinin ayrı ayrı isabet ve aidiyetini tespit etmiş, bunun dışında tüm taraflar açısından kanıtlanamayan taleplerin reddine karar vermiştir.
9. İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, başvurucular tarafından temyiz talebinde bulunulmuş olup temyiz aşaması halen devam etmektedir.
10. Başvurucular, 18/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
11. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 22/11/2001 tarih ve 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 716., 717. ve 754. maddeleri ile 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 3. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 18/7/2013 tarih ve 2013/5511 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
13. Başvurucular, 13/2/1991 tarihinde murisleri tarafından açılan mülkiyetin tespiti davasının halen sonuçlanmadığını, yargılamada makul sürenin aşıldığını ve yargılamanın sona ermemesi nedeniyle kamulaştırma bedeli olarak ödenen meblağ üzerinde tasarrufta bulunamadıklarını belirterek, adil yargılanma haklarının, mülkiyet haklarının, hukuk devleti ilkesinin, kanun önünde eşitlik ilkesinin ve hak arama hürriyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
14. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucuların, başvuruya konu yargılama sürecinin uzun sürmesi nedeniyle Anayasa’da güvence altına alınan hukuk devleti ilkesinin, kanun önünde eşitlik ilkesinin ve hak arama hürriyetinin ihlali iddialarında bulundukları anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Anılan ihlal iddiaları, başvuruya konu yargılamanın devam ettiği hususu da dikkate alındığında, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
15. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
16. Başvurucular, 13/2/1991 tarihinde murisleri tarafından açılan mülkiyetin tespiti davasında yargılama sürecinin halen devam etmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
17. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
18. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
19. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan mülkiyetin tespit davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlere göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, 13/2/1991 tarihidir.
21. Başvuruya konu dava, başvurucuların miras bırakanlarından intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların yargılamaya katıldığı an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).
22. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
23. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan mülkiyetin tespiti davasında Mahkemece, dava dosyası ile aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunan beş ayrı dava dosyasının birleştirildiği, yargılamada nihai olarak davalı ve davacı toplam yüz doksan altı tarafın yer aldığı, dava konusu taşınmazlara ait 14/2/1980 tarihli Tapulama Komisyonu kararının dosyaya alınması için Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı ancak uzun süre bu belgenin dosyaya eklenemediği, taraflarca bu konu ile ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, yargılama boyunca ara kararlar gereği birçok kez resmi kurumlara müzekkereler yazıldığı, uzun süreler müzekkerelere cevap alınamadığı, taraf teşkilinin sağlanamadığı, birçok kez bilirkişi raporlarının aldırıldığı, veraset konusunun netleştirilebilmesi için ilgili Mahkemelerden veraset ilamlarının beklendiği, tüm bu süreçlerin ardından İlk Derece Mahkemesinin esas hakkındaki kararını 4/6/2014 tarihinde verebildiği anlaşılmış, bu kararın taraflarca temyiz edildiği ve temyiz incelemesinin halen devam ettiği belirlenmiştir.
24. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir. (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
25. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve halen devam etmekte olan yirmi dört yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
27. Başvurucular ayrıca, uzun süren yargılama nedeniyle kamulaştırma karşılığı olarak bankaya yatırılan bedelden yararlanamadıkları gibi aradan geçen uzun zaman nedeniyle söz konusu bedelin değerinin erimeye uğradığını da belirterek, mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Başvuruya konu dava, taşınmazın mülkiyetine yönelik bir dava olup, başvurucuların mülkiyet haklarının bulunup bulunmadığı dolayısıyla kamulaştırma bedeli üzerinde mülkiyet haklarının doğup doğmadığı yargılama sonucunda verilecek kararla ortaya çıkacaktır. Taşınmazın mülkiyetine yönelik yargılama devam ettiği sırada ve başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında, yargılamanın uzun sürmesi sonucu kamulaştırma bedelinin alınamaması nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının bu aşamada değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
28. Başvurucular, yaklaşık yirmi dört yılı aşkın yargılama süreci dikkate alınarak yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa Mahkemesince takdir edilecek hakkaniyete uygun tutarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
29. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
30. Başvurucuların, miras yolu ile kendilerine intikal ederek tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin yirmi dört yılı aşkın yargılama süresi ve mirasçı sayısı da nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında, her bir başvurucuya ayrı ayrı net 500,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvuruya konu yargılamanın yirmi dört yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Derece Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1.Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Her bir başvurucuya ayrı ayrı net 500,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili Derece Mahkemelerine gönderilmesine,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.