TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
OSMAN BÜYÜKSU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5512)
|
|
Karar Tarihi: 3/4/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Serhat ALTINKÖK
|
Başvurucu
|
:
|
Osman BÜYÜKSU
|
Vekili
|
:
|
Av. Selin OTAĞ
|
|
|
Av. Mahmut Nedim DAĞDELEN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, tutukluluğunun Kanun’da
öngörülen azami süreyi aştığını ve uzun bir süredir tutuklu olduğunu belirterek
Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/7/2013 tarihinde
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca,
31/12/2013 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade
edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 23/8/2006 tarihinde
gözaltına alınmış ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/8/2006 tarih ve
2006/38 sayılı kararı ile tutuklanmıştır.
6. Başvurucu hakkında, 26/9/2004 tarih
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinde tanımlanan “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti”
ile 220. maddesinde tanımlanan “Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma” suçlarını işlediği iddiasıyla, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca 13/11/2006 tarih ve 2006/623 sayılı iddianame
hazırlanmıştır.
7. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi
8/12/2009 tarih ve E.2006/346, K.2009/205 sayılı kararıyla başvurucu hakkında
5237 sayılı Kanun’un 188. maddesinin (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları ile
220. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca suç işlemek amacıyla örgüt
kurma ve uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarını işlediğinden bahisle
mahkûmiyet kararı vermiştir.
8. Başvurucu, İstanbul 9. Ağır Ceza
Mahkemesinin 8/12/2009 tarihli kararını temyiz etmiştir. Yargıtay 10. Ceza
Dairesi, 20/6/2011 tarih ve E.2010/56086, K.2011/5104 sayılı ilamıyla, İstanbul
9. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/12/2009 tarihli kararını suç işlemek amacıyla örgüt
kurma suçu bakımından onamış, uyuşturucu madde ticareti yapmak suçu bakımından
ise bozmuştur.
9. Bozma kararının ardından yapılan
yargılama neticesinde, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/9/2012 tarih ve
E.2011/196, K.2012/206 sayılı kararıyla, başvurucunun 5237 sayılı Kanun’un 188.
maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca 15 yıl 7 ay 15 gün hapis ve 9.340,00
TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiştir. Başvurucular, 12/7/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
10. UYAP üzerinden edinilen bilgiye
göre başvurucu hakkındaki dava başvuru tarihi itibariyle temyiz aşamasında
derdesttir.
B. İlgili
Hukuk
11. 5237 sayılı Kanun’un 188.
maddesinin, (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları şöyledir:
“(3) Uyuşturucu veya uyarıcı
maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz
eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul
eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar
hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)
(4)
Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin
olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.(2)
(5)
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, suç işlemek için teşkil edilmiş bir
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında
artırılır.”
12. 5237 sayılı Kanun’un 220.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“Kanunun suç saydığı fiilleri
işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip
bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye
elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması
gerekir.
Suç işlemek
amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.”
13. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun “Tutuklulukta geçecek
süre” kenar başlıklı 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine
giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde,
gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 3/4/2014 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 12/7/2013 tarih ve 2013/5512 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu sürenin 5271 sayılı Kanun’da
öngörülen süreyi aştığını ve uzun bir süredir tutuklu olarak bulundurulduğunu
ileri sürerek Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan haklarının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
16. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler.”
17. Bu hüküm gereğince Anayasa
Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme’nin zaman
bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu
düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları
da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No:
2012/832, 12/2/2013, § 14).
18. Devam eden tutukluluğun hukuka
aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel
amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep
veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna
bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen
hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının
yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda, itiraz kanun yolunda
çelişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere uygun olarak bir
inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır. Dolayısıyla belirtilen
nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla
yapılacak bireysel başvuruların, başvuru yolları tüketilmek şartıyla,
tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 30).
19. Ancak başvurucu hali hazırda
tahliye olmuş ya da hakkında ilk derece mahkemesinde hüküm kurulmuş ise
bireysel başvuru açısından talebi, hukuka aykırılığın tespiti ve gerekiyorsa
belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bu
tür ihlal iddiaları bakımından varsa başvuru yolları denendikten sonra bireysel
başvuru yapılmalıdır (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 31).
20. Ne var ki başvurunun kabul
edilebilmesi için ihlal iddiasına dayanak teşkil eden nihai işlem veya
kararların 23/9/2012 tarihinden evvel kesinleşmemiş olmaları da gerekmektedir.
Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştikleri tespit
edildiği takdirde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu
tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür
(B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 32).
21. Ancak kişi serbest bırakılmadan
yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa,
mahkûmiyet tarihi itibarıyla da tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda
kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına
bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru
incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi
arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş
olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta
erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya
ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli
suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona
ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez (B.
No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).
22. Somut olayda, İstanbul 9. Ağır Ceza
Mahkemesinin 20/9/2012 tarih ve E.2011/196, K.2012/206 sayılı kararıyla,
başvurucunun 5237 sayılı Kanun’un 188. maddesi uyarınca 15 yıl 7 ay 15 gün
hapis ve 9.340,00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmiştir.
23. Başvurucunun tutukluluk hali,
davanın esasına ilişkin kararın 20/9/2012 tarihinde açıklanmasıyla birlikte
sona ermiştir. Kararla birlikte başvurucuya isnat olunan suç sabit görülerek,
başvurucunun cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Kaldı ki başvurucunun
yargılandığı örgüt kurma suçundan mahkûmiyetine hükmedildiği ceza daha önce
Yargıtay tarafından onanmış ve kesinleşmiştir.
24. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun
“kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın
ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerine konu olayda tutuklamaya ilişkin nihai
kararın, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012
tarihinden önce verildiği anlaşıldığından başvurunun “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun
“zaman
bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 3/4/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.