TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞABAN KARAMAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5527)
|
|
Karar Tarihi: 13/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe
GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Şaban
KARAMAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat
SADAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör olayı nedeniyle köyü terk etmeye mecbur
kalınması sonucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun sulhname imzalandığı gerekçesiyle kabul edilmemesi üzerine
açılan davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/7/2013 tarihinde İstanbul 8. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 5/11/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5.Başvurucu 26/5/2006 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına
giren zararının karşılanması talebiyle Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit
Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
6.1/8/2007 tarihli ve 2007/1-5303 sayılı Zarar Tespit Komisyonu
kararında "... yapılan müracaatın
2004/7955 sayılı Yönetmelik hükümlerine uygun olması nedeniyle müracaatçıya;
ahşap taş duvarlı ev için 5.358 TL, yığma kargir ahır
için 3.412,53 TL, kerpiç ve diğer basit bina tandırlık
için 656,10 TL, yonca (sulu) ağaç için 10.780 TL, karışık sebze ağaç için
1.489,60 TL,buğday ağaç için 1.575 TL, elma ağaç için
182 TL, armut ağaç için 77 TL, erik ağaç için 112 TL mal varlığına ulaşamama
nedeniyle oluşan zararı için toplam 23.642,23 TL ödenmesine" karar
verilmiştir.
7. Zarar Tespit Komisyonu kararı akabinde 5233 sayılı Kanun’un
12. maddesi gereğince davet yazısı ile birlikte sulhname
örneği başvurucu vekiline gönderilmiştir.
8. “Yukarıda ayni/nakdi
olarak belirtilen zararımın/zararlarımın karşılanması sonucunda, Komisyonun
tespitine esas olay ile ilgili olarak uğradığım zararımın tamamının karşılanmış
olduğunu kabul ve taahhüt ederim.” beyanını içeren sulhname 5/9/2007 tarihinde başvurucu vekili tarafından
imzalanmıştır.
9. Başvurucu, Komisyon kararında hükmedilen miktarın gerçek
zararını karşılamadığından bahisle 11/8/2008 tarihinde tekrar Komisyona
başvurmuştur.
10. Komisyonun 9/9/2008 tarihli yazısıyla başvurucuya vekili
tarafından sulhnamenin kabul edildiği, Komisyonca
herhangi bir işlem yapılamayacağıbildirilmiştir.
11. Başvurucu,sulhnameyi
imzalayan vekilini azlettiğini belirterek 11/8/2008 tarihli dilekçesinin
yeniden gözden geçirilmesi istemiyle 30/4/2009 tarihinde tekrar Komisyona
başvurmuştur.
12. Başvurucu 30/4/2009 tarihli talebine Komisyon tarafından
cevap verilmemesi üzerine Komisyona yaptığı başvurunun kısmen kabulüne ilişkin
işlemin iptali ile 100.000 TL zararının tazmini istemiyle 11/8/2009 tarihinde
Van 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
13. Mahkemenin 24/3/2010 tarihli ve E.2009/1826, K.2010/574
sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları
şöyledir:
"2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 7. maddesinde, dava açma süresi, özel Kanunlarda ayrı süre
gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve İdare Mahkemelerindeyazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen
günden itibaren altmış gün olduğu belirtilmiş, 11. maddesinde; 'İlgililer
tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri
alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam
yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu
başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün
içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi
veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve
başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır' hükmüne yer verilmiş,
aynı Yasanın sürelerle ilgili genel esasları düzenleyen 8. maddesinde ise;
sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden başlayacağı hüküm
altına alınmış, 15.maddesinin 1/b bendinde ise, süre aşımı halinde davanın
reddine karar verileceği kuralı yer almıştır.
...
Olayda davacının, 16/6.2006 tarihli ve 26433
yevmiye numaralı vekaletname ile vekil tayin ettiği Av. M. D.nin
davalı idarece ödenmesine karar verilen tazminat miktarına ilişkin olarak
düzenlenen sulhnameyi 5/9/2007 tarihinde imzaladığı,
davacının sulhname ile belirlenen miktarın gerçek
zararının çok altında olduğu gerekçesi ile 11/8/2008 tarihli dilekçeyle davalı
idareye başvurduğu, davacının en geç bu tarihte sulhnameyi
öğrendiği, davalı idarece anılan dilekçe üzerine 9/9/2008 tarih ve 2858 sayılı
işlemin tesis edildiği, anılan işlemin davacıya 1/10/2008 tarihinde tebliğ
edildiği (davacı tarafından belirtilen tarih), bu tarihten itibaren 60 gün
içinde dava açması gerekirken bu süre geçirildikten çok sonra 11/8/2009
tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan, işin esasına girme olanağı
bulunmamaktadır."
14. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 19/3/2012 tarihliilamı ile dilekçede ileri
sürülen temyiz nedenlerinin kararların bozulmasını gerektirecek nitelikte
görülmediği belirtilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.
15. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 10/4/2013 tarihli
ilamıyla reddedilmiştir.
16. Karar 20/6/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 16/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
1. İlgili Mevzuat
18. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008
tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
19. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine
göre,
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü
derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört
katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci
derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı
tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
…
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara
intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri
uygulanır.”
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı
süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare
mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler;
a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin
yapıldığı,
…
Tarihi izleyen günden başlar.”
21.2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi şöyledir:
"1. İlgililer tarafından idari dava
açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya
yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan
makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye
başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse
istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş
sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine
kadar geçmiş süre de hesaba katılır."
22. 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari
işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi
mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın
karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına
başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle
doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı
davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları
saklıdır."
23. 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesi şöyledir:
"1. (Değişik: 5/4/1990
- 3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi
mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında
yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
a) 3/a
bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların
reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili
olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava
dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde
davanın reddine,
c) 3/f
bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek
açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine,
d) 3/g
bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5 inci
maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut
(c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili
tarafından dava açılmış ise otuzgün içinde bizzat
veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,
e) 3/b
bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine,
Karar
verilir.
2.
Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştaya
veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, merciine başvurma tarihi olarak kabul
edilir.
3.
Dilekçelerin 3 ncü maddeye uygun olmamaları
dolayısıyla reddi halinde yeni dilekçeler için ayrıca harç alınmaz.
4.
(Değişik: 10/6/1994 - 4001/7 md.)
İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin 1/a
bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve
yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma
tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları
dışında, kararın düzeltilmesi veya temyiz yoluna; tek hakim
kararına karşı ise itiraz yoluna başvurulabilir.
5. (Ek:
5/4/1990 - 3622/6 md.) 1
inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen
dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir."
24. Danıştay Onbeşinci Dairesinin
20/6/2011tarihli ve E.2011/10246, K.2011/326 sayılı kararının ilgili kısmı
şöyledir:
" Her ne kadar Van İdare Mahkemesince,
davacının başvurusunun reddedildiğini 28/12/2005 tarihinde öğrendiği kabul
edilerek hüküm kurulmuş ise de davacının iki gözünün de görmemesi nedeniyle
Tebligat Kanunu'nun yukarıda anılan hükmü uyarınca yapılmayan tebligatın
usulüne uygun yapıldığından söz etmeye hukuken imkan bulunmamakta olup
davacının 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun davalı idarece
reddedildiğini en geç başvurusunun yeniden değerlendirilmesini talep ettiği
29/6/2006 tarihinde öğrendiği ve 11. madde kapsamında yaptığı aynı tarihli
başvuruya idarece verilen 14/6/2006 tarih ve 506/2050 sayılı cevap yazısını da
yeniden başvuru yaptığı 08/8/2006 tarihinde öğrendiğinin kabulü ile 08/8/2006
tarihinden itibaren dava açma süresi içinde ve en son 9/10/2006 tarihinde dava
açılması mümkün ve gerekli iken 27/10/2006 tarihinde açılan davanın süreaşımı
nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır."
25. Danıştay Onbeşinci Dairesinin 22/6/2011
tarihli ve E.2011/10221, K.2011/390 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'da belirtilen süreler içinde
ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan
komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı
sonucuna varılması halinde, saptanan zararının ödenmesine karar verilerek, bu
miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı, davet
yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Hak sahibinin, sulhname tasarısını 30 gün içinde imzalaması halinde
uyuşmazlık sulhen çözümlenmiş olmakta; sulh yoluyla
çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklı
bulunmaktadır.
İdari işlemlerin tebliği ile güdülen amacın,
ilgililerin işlemden haberdar olmalarını sağlamak olduğu dikkate alındığında,
davacının yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işlemin davacıya tebliği
üzerine 60 günlük dava açma süresi içerisinde ya doğudan dava açılması ya da 2577
sayılı Kanun'un 11. maddesindeki üst makamlara başvuru usulünün işletilerek
yasal dava açma süresi içerisinde dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.
"
26. Danıştay Onbeşinci Dairesinin
24/3/2012 tarihli ve E.2011/10290, K.2011/1156 sayılı kararının ilgili kısmı
şöyledir:
"Uyuşmazlıkta, sulhnamenin
imzalandığı tarih itibariyle, davacının zararının karşılanmadığından haberdar
olduğu dikkate alındığında, bu tarihten itibaren altmış gün içinde doğrudan
veya 2577 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca yapılan itiraz üzerine dava
açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra yapılan itirazın reddi üzerine
açılan davada süre aşımı bulunduğundan, davanın süre aşımı yönünden reddi
yolunda verilen kararda sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik görülmemiştir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 13/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; 5233 sayılı Kanun kapsamında Komisyona
başvurduğunu, vekilinin Komisyon tarafından sunulan sulhnameyi
bilgisi dışında imzaladığını, bu nedenle vekilini azlettiğini, sulhnamede öngörülen tutarın gerçek zararını karşılamaya
yetmediğini, bedel farkının tazmin edilmesi talebiyle 11/8/2008 tarihinde
tekrar Komisyona başvurduğunu, Komisyonun 9/9/2008 tarihli cevap yazısında
vekili tarafından sulhname imzalandığından bahisle
başvuruya ilişkin Komisyonca herhangi bir işlem yapılamayacağının
bildirildiğini, anılan cevap yazısında bu işleme karşı başvurulabilecek yargı
yolunun ve süresinin gösterilmediğini, şekil şartlarına uygun olmayan ve
haklarını hatırlatmayan idari işlemin geçerliliğinin bulunmadığını, 11/8/2008
tarihli dilekçesinin yeniden gözden geçirilmesi istemiyle 30/4/2009 tarihinde
tekrar Komisyona başvurduğunu ve idarece süresinde cevap verilmediğini, bunun
üzerine dava açma süresi içerisinde açtığı davanın süresinde açılmadığı
gerekçesiyle hukuka aykırı olarak reddedildiğini belirterek mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; İlk Derece Mahkemesi
kararının bozulması, yeniden yargılama yapılması, maddi ve manevi tazminat
ödenmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
29. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun 5233
sayılı Kanun kapsamındaki zararının kısmen reddine ilişkin idari işlem
nedeniyle açtığı davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia ettiği anlaşılmıştır. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvuru, uyuşmazlığın mahkeme önüne taşınamamasına ilişkin olduğundanbaşvurucunun iddialarının mahkemeye erişimhakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
30. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
31.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
32. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden fayadalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya
koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil
yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 29).
33. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
34. Anılan hak, kural olarak mutlak bir hak olmayıp
sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlamaların
hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi,
açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir
(Serkan Acar, B. No: 2013/1613,
2/10/2013, § 38).
35. Somut olayda başvurucu; 5233 sayılı Kanun kapsamında
Komisyona başvurduğunu, vekilinin Komisyon tarafından sunulan sulhnameyi bilgisi dışında imzaladığını, bu nedenle
vekilini azlettiğini, sulhnamede öngörülen tutarın
gerçek zararını karşılamaya yetmediğini, bedel farkının tazmin edilmesi
talebiyle 11/8/2008 tarihinde tekrar Komisyona başvurduğunu, Komisyonun
9/9/2008 tarihli cevap yazısında vekili tarafından sulhname
imzalandığından bahisle başvuruya ilişkin Komisyonca herhangi bir işlem
yapılamayacağının bildirildiğini, anılan cevap yazısında bu işleme karşı
başvurulabilecek yargı yolunun ve süresinin gösterilmediğini, şekil şartlarına
uygun olmayan ve haklarını hatırlatmayan idari işlemin geçerliliğinin
bulunmadığını, 11/8/2008 tarihli dilekçesinin yeniden gözden geçirilmesi
istemiyle 30/4/2009 tarihinde tekrar Komisyona başvurduğunu ve idarece
süresinde cevap verilmediğini, bunun üzerine dava açma süresi içerisinde açtığı
davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle hukuka aykırı olarak reddedildiğini
ileri sürmüştür.
36. İdari işlemlerin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi
altında kalmasını engellemek, kamu hizmetinin hızlı, düzenli ve etkin biçimde
yürütülmesini sağlamak düşüncesi ile idari davaların açılması kanunlarla belli
sürelere bağlanmıştır (Mohammed Aynosah, § 35).
37. Kanun koyucu bu doğrultuda 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesi
ile idari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin yazılı bildirimin yapıldığı
tarihi izleyen günden başlayacağı hükme bağlanmıştır.
38.Aynı Kanun'un 11. maddesinde ise ilgililer tarafından idari
dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi
veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan
makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun idari dava
açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin
reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması hâlinde
dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar
geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hükme bağlandıktan sonra 12. maddesinde de
ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam
yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi
ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki
kararın veya kanun yollarına başvurulması hâlinde verilecek kararın tebliği
veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden
itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri, bu hâlde de
ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma haklarının saklı olduğu
kuralına yer verilmiştir (bkz. §§ 20-23).
39. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin
öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça
hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık
oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak
yanlış uygulanması ya da hatalı hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da
kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğini kabul etmek gerekir (Garanti
Bankası A.Ş., B. No: 2013/4553, 16/4/2015, § 42).
40. Süre koşulu gibi dava açmaya ilişkin usul koşulları birden
fazla yoruma neden olabilecek nitelikte ise mahkemeye erişim hakkı kapsamında o
yorumlardan birinin davayı açmak isteyen kişileri engelleyecek şekilde katı bir
şekilde kullanılmaması veya söz konusu koşulların katı bir uygulamaya tabi
olmaması gerekir (Mohammed Aynosah, § 33).
41. Somut olayda Mahkemenin 24/3/2010 tarihli kararında;
başvurucunun vekilinin Komisyon tarafından ödenmesine
karar verilen tazminat miktarına ilişkin olarak düzenlenen sulhnameyi
5/9/2007 tarihinde imzaladığı, başvurucunun ise sulhname
ile belirlenen miktarın gerçek zararının çok altında olduğu gerekçesi ile
11/8/2008 tarihli dilekçeyle Komisyona başvurduğu, başvurucunun en geç bu
tarihte sulhnameyi öğrendiği, davalı idarece anılan
dilekçe üzerine 9/9/2008 tarihli işlemin tesis edildiği, anılan işlemin
başvurucuya 1/10/2008 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ tarihinin başvurucu
tarafından belirtildiği, mevzuat hükümleri uyarınca bu tarihten itibaren altmış
gün içinde dava açılması gerektiği, bu süre geçirildikten çok sonra 11/8/2009
tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu belirtilerek davanın reddine karar
verilmiştir.
42. Somut olayda Mahkemece, sulhnamenin
öğrenildiği tarih olarak Komisyona başvuru tarihi olan 11/8/2008 tarihi olarak
kabul edilmiş, anılan talebe karşı Komisyonun 9/9/2008 tarihinde tesis ettiği
işlemin tebliğinde başvurucunun beyanı esas alınmış, buna karşın davanın idare
mahkemelerinde genel dava açma süresi olan altmış gün içinde açılmadığı
belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
43. Bu kapsamda somut olayda dava açmaya ilişkin usul
koşullarının Mahkemece katı uygulandığından söz edilemeyeceği, idari işleme
karşı başvurulabilecek yargı yolunun ve süresinin 2577 sayılı Kanun'da
belirtildiği, mevzuatın karışık olmadığı nitekim Mahkeme kararının Danıştayın yerleşik içtihadı yönünde verildiği (§§ 24-26)
açıktır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının, bir ihlalin olmadığı açık
olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
13/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.