TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDURREHMAN URAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6140)
|
|
Karar Tarihi: 5/11/2014
|
R.G. Tarih-Sayı: 30/1/2015-29252
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Abdurrehman
URAY
|
Vekili
|
:
|
Av. Halil İbrahim ÖZDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu adına vekil
tarafından, tapu verilmesi talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle
açılan davada Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiği ileri sürülmüş, tazminata karar verilmesi
talebinde bulunulmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 6/8/2013 tarihinde
Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan
ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 18/2/2014 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm
kararı alınması gerekli görüldüğünden, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanınca 10/4/2014
tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş,
Adalet Bakanlığınca görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Ankara ili
Keçiören ilçesi Kanuni Mahallesi imarın 30309 ada 10 parsel sayılı taşınmazı
üzerine 1980 yılında gecekondu yapmıştır.
8. Başvurucu, gecekondusu için
tapu tahsisi belgesi düzenlendiğinden bahisle tahsis belgesinin tapuya
çevrilmesi talebinde bulunmuş, ancak Defterdarlık tarafından gecekondunun ilk
yapım tarihinde mülkiyeti özel şahıslara ait kadastro parselinde bulunduğu
gerekçesiyle 4/3/1999 tarihli işlem ile talep reddedilmiştir.
9. Başvurucunun 13/2/2001
tarihli dilekçesi ile Ankara 28. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tescil davası
Mahkemenin 23/5/2001 tarih ve E.2001/121, K.2001/286 sayılı kararıyla davada
idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle reddedilmiş, bu karar Yargıtay
14. Hukuk Dairesinin 3/12/2001 tarih ve E.2001/8168, K.2001/8417 sayılı
kararıyla onanmıştır.
10. Başvurucu bu karar üzerine
gecekondusu için tapu verilmesi talebinin reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle Ankara 9. İdare Mahkemesinde dava açmış, Mahkeme 26/12/2002 tarih ve
E.2002/90, K.2002/1824 sayılı kararı ile davayı reddetmiş, bu karar Danıştay
Altıncı Dairesinin 9/3/2005 tarih ve E.2003/4913, K.2005/1385 sayılı kararı ile
bozulmuştur.
11. Ankara 9. İdare Mahkemesi
bozma kararına uymuş ve 9/4/2008 tarihli kararı ile gecekondunun bulunduğu
yerde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar vermiş, 16/12/2008
tarihli bilirkişi raporunun Mahkemeye sunulmasından sonra 28/1/2009 tarih ve
E.2005/1785, K.2009/171 sayılı kararı ile davayı yeniden reddetmiştir.
12. Başvurucu tarafından bu
karar temyiz edilmiş, Danıştay Ondördüncü Dairesi
5/3/2011 tarih ve E.2011/5447, K.2012/1409 sayılı kararı ile Mahkeme kararını
onamıştır.
13. Bu karara karşı yapılan
karar düzeltme başvurusu da aynı Dairenin 12/6/2013 tarih ve E.2012/5172,
K.2013/4918 sayılı kararı ile reddedilerek Mahkeme kararı kesinleşmiş, karar
başvurucu vekiline 17/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu vekili tarafından
6/8/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
15. Diğer taraftan, Anayasa
Mahkemesince elektronik ortamda elde edilen nüfus kayıt örneğine göre
başvurucunun 18/11/2011 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
B. İlgili
Hukuk
16. 24/2/1984 tarih ve 2981
sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler
ve 6785 sayılı İmar Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un 10.
maddesinin (a) bendi şöyledir:
“Bu Kanun hükümlerine göre hazine, belediye, il özel
idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler
üzerinde, gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar, 12 nci madde hükümlerine göre tespit ettirildikten
sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu
tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine
"Tapu Tahsis Belgesi" verilir.
Tapu tahsis belgesi,
ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine
verilecek tapuya esas teşkil eder.
(Ek : 18/5/1987 - 3366/4 md.) Ancak islah imar planı veya
kadastro planları ile belirlenen alanlarda tapu tahsis belgesi yerine hak
sahiplerine doğrudan tapuları verilebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 5/11/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 6/8/2013 tarih ve 2013/6140
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu vekili, özel
şahısların taşınmazı üzerine gecekondu yapılmadığını, gecekondunun özel
mülkiyete konu olamayacak taşlık alanda olduğunu, gecekondu için tapu tahsis
belgesi verildiğini, başka bir yargı kararında bitişik parselin hazineye ait
taşınmaz olduğunun tespit edildiğini, yargılamanın yaklaşık 12 yıl sürdüğünü belirterek
Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan hakların ihlal edildiğini ileri
sürmüş, tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
19. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır.”
20. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
21. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar”
kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan
etkilenenler tarafından yapılabilir.”
22. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca,
Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla
medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava
ehliyetine sahiptir (B. No: 2012/22, 25/12/2012, § 24.).
23. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar”
başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup,
anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre; bir kişinin Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması
gerekmektedir. Bu önkoşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri
sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı, başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak”
ve “doğrudan” etkilenmiş olması
ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur”
olduğunu ileri sürmesi gerekir (B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
24. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 34. maddesinde yer alan“mağdur” kelimesi ile ihtilaf konusu eylem ya da
ihmalden doğrudan etkilenen kişinin kast edildiğini belirtmiş (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95,
28/10/1999, § 50), hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce
ölmesi durumunda mağdurluk durumunun ortadan kalkması nedeniyle hukuken bir
başkasının ölen kişi adına bireysel başvuruda bulunamayacağına karar vermiştir
(Davut Kaya, Zöhre
Polat/Türkiye, B. No: 2794/05-40345/05, 21/10/2008).
25. 2/11/2001 tarih ve 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Doğum ve ölüm” başlıklı 28. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar
ve ölümle sona erer.”
26. 11/1/2011 tarih ve 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ölüm,
ehliyetsizlik ve diğer durumlar” başlıklı 43. maddesi şöyledir:
“Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca
kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın
veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi
veya iflas etmesi durumlarında sona erer.
Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da
uygulanır.
Tarafların karşılıklı kişisel hakları saklıdır.”
27. Aynı Kanun’un “Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas”
başlıklı 513. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
“Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça
sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da
iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur.”
28. 4721 sayılı Kanun’un 28.
maddesine göre gerçek kişiler hakkında sağ doğmakla başlayan kişilik ölümle
sona ermekte olup, ölüm ile kişiliği sona erenler için artık hak ve fiil
ehliyetine sahip olduklarından söz etmeye olanak bulunmamaktadır. 6098 sayılı
Kanun’un anılan hükümlerinden anlaşıldığı üzere ise hukuki işlemden doğan
vekâlet veren ile vekil arasında temsil yetkisine dair sözleşme, aksi
kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça taraflarının
birinin ölümü, ehliyetini kaybetmesi veya iflası ile hiçbir işleme gerek
kalmaksızın kendiliğinden son bulacaktır.
29. Başvuru konusu olayda,
Ankara 9. İdare Mahkemesinde açılan davanın temyiz incelemesi sırasında
18/11/2011 tarihinde başvurucu vefat etmiş, daha sonra Danıştay Ondördüncü Dairesinin karar düzeltme talebinin reddine
ilişkin 12/6/2013 tarihli kararının başvurucu vekiline tebliğinin ardından
vekil tarafından anılan yargılamada başvurucunun Anayasa’nın 35. ve 36.
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuru
yapılmış, başvuru formunda başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer
verilmemiştir.
30. Kamu gücü tarafından hakkı
ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi
adına bir başkası tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır.
31. Bu durumda, başvuru
tarihinden önce vefat eden başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan
avukat tarafından yapılan bireysel başvuruda, başvurucunun güncel bir hakkının
ihlal edildiği iddiasının değerlendirilmesi söz konusu olamayacaktır.
32. Açıklanan nedenlerle,
bireysel başvurunun yapıldığı tarihten önce vefat eden başvurucu adına yapılan
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
33. 6216 sayılı Kanun’un “Başvuru hakkının kötüye kullanılması”
kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
“Bireysel
başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine,
yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk
Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir.”
34. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün “Bireysel
başvuru formu ve ekleri” başlıklı 59. maddesinin (5) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Başvurucuların,
adreslerinde veya başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana
geldiğinde bunu Mahkemeye bildirmeleri zorunludur.”
35. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün “Başvuru
hakkının kötüye kullanılması” başlıklı 83. maddesi şöyledir:
“Başvurucunun
istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel
başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru
reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin
Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına
karar verilir.”
36. İlgili düzenleme
vasıtasıyla, genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele alının ve
genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara
sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade
eden hakkın kötüye kullanılmasının, bireysel başvuru alanında özel olarak ele
alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça
aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen
davranışların, başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi
mümkündür (B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
37. Bu kapsamda özellikle,
Mahkemeyi yanıltmak amacıyla kasten gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması
veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi
noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun
değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi
etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Mahkemenin
bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat
oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak
kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya
tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda, başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (B. No: 2013/7087,
18/9/2014, § 29).
38. Somut başvuru açısından,
avukat tarafından 18/11/2011 tarihinde vefat eden kişi adına başvuru yapıldığı,
ancak 6/8/2013 tarihinde yapılan başvuruya ait formda kişinin vefatına ilişkin
bir bilgiye yer verilmediği gibi başvuru sonuçlanana kadar da bir bildirimde
bulunulmayarak Mahkemeyi yanıltıcı bir davranışın ortaya konulduğu
anlaşılmaktadır.
39. Bu durumda Avukat Halil
İbrahim Özdemir’in, Mahkemeyi yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle,
6216 sayılı Kanun’un 51. maddesi uyarınca takdiren
net 2.000,00 TL disiplin para cezasıyla tecziyesine karar verilmesi
gerekmiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun “kişi yönünden
yetkisizlik” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
C. 6216 sayılı Kanun’un 51. maddesi uyarınca Avukat Halil İbrahim
Özdemir’e 2.000,00 TL disiplin para cezası verilmesine,
D. İlgisi nedeniyle kararın bir örneğinin Ankara Barosuna
gönderilmesine,
5/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.