TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÜNAL YILDIRIM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/6776)
Karar Tarihi: 5/11/2014
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Bahadır YALÇINÖZ
Başvurucu
Ünal YILDIRIM
Vekili
Av. Mehmet SEVİM
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, öğrenim gördüğü üniversiteden tarafına ek sınav hakkı tanınması için yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ve 42. maddesinde düzenlenen eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 23/8/2013 tarihinde Sivas İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 25/4/2014 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm kararı alınması gerekli görüldüğünden, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 1995 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesine kaydolmuş, daha sonra akademik başarısızlık nedeniyle okul ile ilişiği kesilmiş, 15/3/2005 tarih ve 5316 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun uyarınca yeniden üniversiteye kaydı yapılmıştır.
6. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Yönetim Kurulu'nun 3/9/2009 tarih ve 2009/7 sayılı kararıyla 2. sınıf öğrencisi iken başvurucunun fakülte ile ilişiğinin kesilmesine karar verilmiş, aynı gün 2009/9 sayılı Fakülte Yönetim Kurulu kararıyla başvurucuya 3 sınav hakkı verilerek, 1. sınav hakkını 7/9/2009 tarihinde, 2. sınav hakkını 2009-2010 eğitim-öğretim yılı dönem sonu sınavlarında ve 3. sınav hakkını da bütünleme sınavlarında kullanmasına karar verilmiştir.
7. Başvurucu anılan sınavlarda başarı göstermek suretiyle 3. sınıfa geçmiş, 2/7/2011 tarihinde yapılan bütünleme sınavında başarısız olmuş, bunun üzerine 26/8/2011 tarihli dilekçesi ile öğrencilikte 9 yılı aşması nedeniyle 4/11/1982 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 44. maddesi uyarınca tarafına ek sınav hakkı verilmesi talebinde bulunmuştur.
8. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı, 13/2/2011 tarih ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 171. maddesiyle 2547 sayılı Kanun’un 44. maddesinin değiştirilerek eğitim süresi ile ilgili sınırlamanın kaldırıldığı ve öğrencilerin katkı paylarını yatırdığı sürece eğitimlerine devam edecekleri gerekçesiyle talebi 7/9/2011 tarih ve 3234 sayılı işlemiyle reddetmiştir.
9. Başvurucu tarafından anılan işlemin iptali istemiyle dava açılmış, Sivas İdare Mahkemesi 21/9/2012 tarih ve E.2011/1797, K.2012/1007 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Dava dosyasının incelenmesinden; Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi 1995 101 083 numaralı öğrencisi olan davacının, 06.09.1995 tarihinde lisans eğitimine kaydolduğu, akademik başarısızlık nedeniyle okuldan ilişiği kesildiği, 5316 sayılı af kanunuyla tekrar okula kaydının yapılması akabinde, Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Yönetim Kurulu'nun 03.09.2009 tarih ve 2009/7 sayılı kararıyla 2. sınıf öğrencisi iken fakülte ile ilişiğinin kesilmesine karar verildiği, aynı gün 2009/9 sayılı fakülte yönetim kurulu kararıyla tarafına 3 sınav hakkı verilerek 1. sınav hakkını 07.09.2009, 2. sınav hakkını 2009-2010 eğitim-öğretim yılı dönem sonu sınavlarında, 3. sınav hakkını da bütünleme sınavlarında kullanmasına karar verildiği, bu sınavlarda başarı göstererek 3. sınıfa geçtiği, davacının 28.07.2011 tarihinde yapılan bütünleme sınavında başarısız olduğundan bahisle öğreniminde 9 yılı aşmış olduğu ve 2547 sayılı Kanunun 44. maddesi uyarınca tarafına ek sınav hakkı verilmesi istemli 26.08.2011 tarihli başvurunun, davalı idarenin 07.09.2011 tarih ve 3234 sayılı işlemiyle reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda; davacının 1995 yılında başladığı eğitimden akademik başarısızlık nedeniyle ilişiğinin kesilmesi sonrası 5316 sayılı Kanundan yararlanarak Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıfına intibakının yapıldığı, tarafına verilen ek sınav haklarından başarılı olarak 3. sınıfa geçtiği, 6111 sayılı Kanunun yürürlük tarihinde kullanmakta olduğu bir sınav hakkının bulunmadığı, değiştirilmeden önce 2547 sayılı kanunun 44. maddesinde düzenlenen ek sınav hakkının değişiklik sonrası madde metninde yer almadığı, bunun yerine ilgili döneme ait öğrenci katkı payı ve öğrenim ücretlerini ödeme koşuluyla öğrenimlerine devam etmek için kayıt yaptırabileceği düzenlemesine yer verildiği, azami öğrenim süreleri sonrası öğrencilerin ilişikleri kesilmesi öncesi son bir şans niteliğindeki ek sınav uygulamasının da bu şekilde son bulduğu görülmektedir.
Diğer taraftan; 6111 sayılı kanunun uygulamasını gösteren YÖK Genel Kurulu'nun 07.07.2011 tarihli ve 15 sayılı kararının 2547 sayılı kanunun 171. maddesi kapsamında, değişiklik öncesi 44. madde ile verilen sınav haklarının kullanılmasına ilişkin B/1 maddesindeki düzenleme uyarınca davacının geçmişten gelen ek sınav hakkı bulunmadığı ve bu suretle mevcut uygulamaya dahil olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda; 6111 Kanun uyarınca fakülte intibakı yapılan davacının, aynı Kanunla değişik 2547 sayılı Kanunun 44. maddesinde ek sınav hakkının düzenlenmemesi ve geçmişten gelen sınav hakkının bulunmaması nedeniyle tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”
10. Başvurucu tarafından bu karara yapılan itiraz Sivas Bölge İdare Mahkemesinin 14/3/2013 tarih ve E.2013/56, K.2013/92 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
11. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi de aynı Mahkemenin 11/7/2013 tarih ve E.2013/225, K.2013/302 sayılı kararıyla reddedilmiş, karar başvurucuya 25/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesine, 23/8/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
13. 2547 sayılı Kanun’un 44. maddesinin (c) bendi şöyledir:
“Bir yıl süreli yabancı dil hazırlık sınıfı hariç, kayıt olduğu programa ilişkin derslerin verildiği dönemden başlamak üzere, her dönem için kayıt yaptırıp yaptırmadığına bakılmaksızın önlisans programlarını azami dört yıl, lisans programlarını azami yedi yıl, lisans ve yüksek lisans derecesini birlikte veren programları azami dokuz yıl, yüksek lisans programını azami üç yıl, doktora programını ise azami altı yıl içinde başarı ile tamamlayarak mezun olamayanlar, bu Kanunun 46 ncı maddesinde belirtilen koşullara göre ilgili döneme ait öğrenci katkı payı veya öğrenim ücretlerini ödemek koşulu ile öğrenimlerine devam etmek için kayıt yaptırabilir. Bu durumda, ders ve sınavlara katılma ile tez hazırlama hariç, öğrencilere tanınan diğer haklardan yararlandırılmaksızın öğrencilik statüleri devam eder.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 5/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 23/8/2013 tarih ve 2013/6776 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, ek sınav hakkı verilmesi talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yükseköğretim Kurulunun kendi durumundakiler için ek sınav hakkı verilmesine yönelik genelgesinin bulunduğunu, Dekanlık makamının yetki gaspı yaparak işlem tesis ettiğini, yargılama süreci devam ederken 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda değişiklik yapılarak dava konusu yargılamaya ilişkin temyiz yolunun kaldırıldığı ve bölge idare mahkemesine itiraz hakkı tanındığını, karar düzeltme kararında Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuru süresi hakkında bilgi verilmediğini belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ve 42. maddesinde düzenlenen eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
16. Başvurucu, temyiz yolunun kaldırılması ile bireysel başvuruya ilişkin sürenin belirtilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve ek sınav hakkı tanınmamasından dolayı eğitim hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir. Başvurucu şikâyetlerinin iki ayrı başlık halinde değerlendirilmesi gerekmiştir.
1. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
17. Başvurucu, yargılama süreci devam ederken 2577 sayılı Kanun’da değişiklik yapılarak dava konusu yargılamaya ilişkin temyiz yolunun kaldırıldığı ve bölge idare mahkemesine itiraz hakkı tanındığını, karar düzeltme kararında Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuru süresi hakkında bilgi verilmediğini belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürmüştür.
18. 30/11/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır.”
19. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
20. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel başvuru formu ve ekleri” başlıklı 59. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
…
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan zedelendiği iddiasının dayanakları.
h) Başvurucunun talepleri.
…”
21. İçtüzüğün “Formun ve eklerinin hazırlanmasına ilişkin ilkeler” başlıklı 60. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Başvuru formu, İçtüzüğün 59 uncu maddesine uygun olarak düzenlenir ve aynı maddede belirtilen belgeler ya da onaylı örnekleri başvuru formuna eklenir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 19).
23. Başvurucunun, kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 20).
24. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması, kamu gücünün ihlale neden olduğunu iddia ettiği hak ve özgürlüklere ilişkin gerekli açıklamaları yapması zorunludur (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 23).
25. Somut başvuruda başvurucu, yargılama devam ederken 2577 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik ile açtığı davaya ilişkin olarak kanun yolu incelemesinin temyiz yerine itiraz yolu olarak düzenlenmesinin ve Sivas Bölge İdare Mahkemesinin karar düzeltme kararında bireysel başvuru için Anayasa Mahkemesine başvuru süresinin gösterilmemesinin adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
26. Başvurucu, kanun yolu incelemesine ilişkin yapılan değişikliğin hangi sebeplerle adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu, buna ilişkin gerekçeler ile delillere ait açıklamaları başvuru dilekçesinde göstermemiş, gerekli açıklamaları yapmamıştır.
27. Diğer yandan başvurucunun, karar düzeltme talebinin reddine ilişkin kararın kendisine tebliğinden itibaren süresi içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptığı göz önüne alındığında, kararda bireysel başvuru süresinin gösterilmemiş olmasının hak ihlaline neden olduğu iddiası somut olarak değerlendirilebilecek bir iddia niteliğinde değildir.
28. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle iddialarını kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından soyut şekilde anayasal haklarının ihlal edildiğinin ileri sürülmesi iddiaların ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, Anayasa’ya aykırılığının soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak düzenlenmemiştir.
29. Somut başvuruda başvurucu yukarıda sayılan koşulları yerine getirmeyerek iddialarını temellendirmediğinden başvurusunun esasının incelenmesi imkânı bulunmamaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Eğitim Hakkının İhlal Edildiği İddiası
31. Başvurucu, tarafına ek sınav hakkı verilmemesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları gereğince, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
33. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
34. Anayasa’nın 42. maddesinin birinci fırkası şöyledir:
“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tesbit edilir ve düzenlenir.”
35. Türkiye’nin de taraf olduğu Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir.”
36. Görüldüğü üzere, Anayasa ve 1 No.lu Protokol’de düzenlenen eğitim hakkının, “belirli bir zamanda var olan eğitim kurumlarına erişim hakkı”nı güvence altına aldığı ve herhangi bir ayrıma gidilmeksizin, kamu ve özel eğitim kurumları ile ilk, orta ve yüksek öğrenim seviyelerini kapsadığı anlaşılmaktadır (B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 28; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Kjeldsen, Busk Madsen ve Pedersen/Danimarka, B. No: 5926/72, 7/12/1976, § 50; Leyla Şahin/Türkiye, B. No: 44774/98, 10/11/2005, §§ 134-136). Bu nedenle, başvurucunun eğitim hakkının ihlal edildiği iddiasının, Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamında yer aldığı anlaşılmaktadır.
37. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Mahkemece açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 20).
38. Anayasa’da yer alan eğitim ve öğrenim hakkı, kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif ödevini yüklemekle birlikte, bütün bireylere her alanda eğitim ve öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev yüklememektedir. Bu doğrultuda devletin, yükseköğrenim görmek isteyen herkese, bunu sağlama şeklinde pozitif bir ödevi de bulunmamaktadır (B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 29).
39. Halen tıp fakültesinde eğitimine devam eden başvurucu, tarafına ek sınav hakkı verilmemesinin eğitim hakkını ihlal ettiğini iddia etmektedir.
40. Bu aşamada incelenmesi gereken husus eğitim hakkının kullanımına veya haktan yararlanılmasına kamu gücünün işlem, eylem veya ihmali nedeniyle doğrudan bir müdahalenin söz konusu olup olmadığıdır. Eğer doğrudan bir müdahalenin varlığı tespit edilirse bu müdahalenin Anayasa’nın 13. ve 42. maddelerinde öngörülen şartlara uygun olup olmadığı değerlendirilmeli; bu çerçevede müdahalenin hukuki dayanağının ve meşru bir amacının olup olmadığı ile ölçülü ve demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı hususlarının tartışılarak ihlal iddiası hakkında bir sonuca varılması gerekir.
41. Başvuru konusu olayda, tıp fakültesi öğrencisi olan ve 9 yılı aşkın bir süredir fakülte eğitimine devam eden başvurucu, 2547 sayılı Kanun’un 47. maddesi uyarınca tarafına ek sınav hakkı verilmesi talebinde bulunmuş, ilgili fakülte dekanlığı talep tarihinden önce anılan maddede 6111 sayılı Kanun ile değişikliğe gidilmesi sonucunda eğitim süresi ile ilgili sınırlamanın kaldırıldığı, artık öğrencilerin katkı paylarını yatırdığı sürece eğitimlerine devam edebileceği hususlarını belirtilerek, ek sınav hakkı talebinin reddine yönelik işlem tesis etmiştir.
42. Eğitimin toplum için taşıdığı öneme karşın, eğitim hakkı mutlak ve sınırsız bir hak değildir. Niteliği gereği devlet tarafından düzenleme yapılmasını gerektirdiğinden bazı kısıtlamalara tabi tutulması da doğaldır. Şüphesiz eğitim kurumlarını düzenleyen kurallar, toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine has özelliklere göre, zaman ve mekân içinde değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, devletler bu konuda yapacakları düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahiptirler. Devletin bu takdir alanı, eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe artmakta, buna karşılık bu eğitimin birey ve toplum bakımından önemine bağlı olarak azalmaktadır (Ponomaryovi/Bulgaristan, 5335/05, 21/6/2011, § 50). Nitekim Anayasa’nın 42. maddesi ilköğretimi zorunlu ve devlet okullarında ücretsiz olarak verilmesini öngörürken, öğrenim hakkının kapsamının kanunla belirleneceğini kabul etmektedir (B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 29).
43. Bu durumda, 6111 sayılı Kanun’un 170. maddesi ile 2547 sayılı Kanun’un 44. maddesinde yapılan değişiklik sonrası üniversite eğitim süresine ilişkin olarak sınırlama kaldırılmış ve bunun yerine katkı paylarının ödenmesi şartıyla kişilerin eğitim hayatlarına süre sınırı olmaksızın devam etme imkânı getirilmiştir. Bu düzenleme ile paralel olarak da süre sınırı nedeniyle öğrenciler için tanınan bir imkân olan ek sınav hakkına gerek olmadığı için yapılan kanuni düzenlemede bu hususa yer verilmemiştir.
44. Sonuç itibarıyla, başvurucu hakkında tesis edilen işlem ile başvurucunun eğitim hakkını kullanmasına kamu gücünün işlem, eylem veya ihmali nedeniyle doğrudan bir müdahalenin söz konusu olmadığı, başvurucunun katkı payını yatırdığı süre boyunca eğitim hakkını kullanabileceği anlaşılmaktadır.
45. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun eğitim hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak doğrudan bir müdahalenin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. Eğitim hakkının ihlal edilidği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
5/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.