TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
UĞUR ÖNSEL TÜRK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6158)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Uğur Önsel
TÜRK
|
Vekili
|
:
|
Av. Hatice
Ferhan GÜRER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir alışveriş merkezinin restoran bölümünde düşme
neticesinde uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan
davanın reddedilmesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/8/2013 tarihinde Karşıyaka 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/4/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 27/6/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 7/8/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş,
15/8/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 29/8/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP
(Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu özel bir hastanede kardiyolog doktor olarak
çalışmaktadır ve sağ kulağında doğuştan işitme kaybı bulunmaktadır.
9. Başvurucu 31/7/2009 tarihinde bir alışveriş merkezinin
restoran bölümünde korkuluklarla sınırlandırılmış koridorda oluşturulan yemek
sırasında beklerken bayılmış; korkuluklarabaşını
çarparak yere düşmüş ve yaralanmıştır.
10. Başvurucu; meydana gelen bu travmaya bağlı olarak sol
kulağında işitme kaybı, tat alma ve koku alma duyu kaybı ile denge kaybının
meydana geldiğini, alışveriş merkezinin iç düzenlemesindeki kusuru nedeniyle
zararının daha ağır olduğunuileri sürerek 29/7/2010
tarihinde İzmir 1. Tüketici Mahkemesinde ilgili işletme aleyhinde maddi ve
manevi tazminat davası açmıştır.
11. Adli tıp uzmanı bilirkişi tarafından verilen 28/3/2011
tarihli raporda başvurucunun sol kulağındaki kısmi işitme kaybı ile koku alma
duyusundaki tam kaybın ve denge duyusunun bozulmasının söz konusu düşmeye bağlı
olup olmadığının belirlenmesi için kulak burun boğaz(KBB)
ve nöröloji uzmanı bilirkişilerce inceleme yapılması
gerektiği bildirilmiştir.
12. Başvurucu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde
nöroloji, nörofizyoloji ve KBB servislerinde kontrol
ve muayeneden geçirilmiş; bundan sonra dosya yeniden adli tıp uzmanı
bilirkişiye tevdi edilmiş, alınan 12/7/2011 tarihli raporda KBB uzmanından da
görüş alınması, kısmi iyileşme tespit edildiğinden davacının sol kulağındaki
işitme kaybının 2011 yılı itibarıyla yeniden değerlendirilmesi gerektiği
belirtilmiştir.
13. Mahkemece 31/10/2011 tarihinde Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi KBB Anabilim Dalı Başkanlığına müzekkere yazılarak
yapılacak fiilî muayene sonucunda başvurucunun işitme kaybı derecesinin,
herhangi bir iyileşme olup olmadığının, mevcut rahatsızlığın düşmeye bağlı
olarak meydana gelip gelmediğinin, başvurucuda başka bir rahatsızlığın var olup
olmadığının, varsa düşme sonucu gerçekleşen rahatsızlığı tetikleyip
tetiklemediğinin ve bundan sonrası için işitme kaybı konusundaki durumun
tereddüde yer vermeyecek şekilde rapor düzenlenerek bildirilmesi istenmiştir.
14. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB Anabilim Dalı
Başkanlığının 25/11/2011 tarihli raporunda başvurucunun işitme kaybının orta
derecede olduğu, daha önceki tetkikleri ile kıyaslandığında kısmi iyileşme
olduğu ancak cihazsız iletişim kurmasının mümkün
olmadığı, düşmesinin dengesizlik ile ilgili sorunlara yol açmış olabileceği,
sol kulaktaki işitme kaybının düşmeye bağlı olduğu, anosminin (koku alamama) ise
travmaya bağlı olabileceği fakat bunu kanıtlamanın tıbben mümkün olmadığı
bildirilmiştir.
15. Mahkemece Adli Tıp Kurumundan "...iş güçten kalma, iyileşme süresi ve dosya kapsamında bulunan
belgeler ile davacının işitme kaybı derecesi, herhangi bir iyileşme olup
olmadığı, mevcut rahatsızlığın başka sağlık sorunlarına yol açıp açmadığı ve
tüm bu sebeplerin düşmeye bağlı olarak meydana gelip gelmediği, davacıda başka
bir rahatsızlığın var olup olmadığı varsa düşme sonucu olan rahatsızlığı tetikleyip
tetiklemediği ve bundan sonrası için işitme kaybı konusundaki durumu"
hususlarında rapor düzenlenmesi istenmiştir.
16. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan
18/4/2012 tarihli raporda söz konusu olay sonucu işitme kaybı gelişmiş
olabileceği, sol kulakta yapısal anomalinin olay öncesinde de bulunduğu,
başvurucunun soy geçmişinde işitme kaybı yapabilen alport
sendromu bulunduğu, anosminin olay nedeniyle
geliştiğinin tıbben kanıtlanmasının mümkün olmadığı bildirilmiştir. Raporun
ilgili kısmı şöyledir:
"...Uğur Önsel Türk’ün 31/07/2009
tarihinde geçirdiği kaza sonucu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin 03.08.2009
yatış, 14.08.2009 çıkış tarihli epikriz raporu ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
22.07.2005 tarihli ve 05-108-3 sayılı sağlık raporu göz önüne alınarak işitme
kaybı gelişmiş olabileceği,Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi'nin 05.08.2009 tarihli temporal BT'sinde solda iç kulakta semisirküler
kanal displazisi olması cihetiyle kişinin sol kulakta
yapısal anomalisi olay öncesinden de bulunduğu, kişinin soy geçmişinde Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin 03.08.2009 yatış, 14.08.2009 çıkış tarihli epikriz raporunda belirtildiği üzere işitme kaybı
yapabilen Alport sendromu bulunduğu,
2. Kişinin işitme kaybının Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı'nın 25.11.2011 tarih
ve 1184 sayılı raporunde belirtildiği üzere
iyileşmekte olduğu,
3. Kişinin mevcut anosmi
rahatsızlığının travmaya bağlı olabileceği fakat travma öncesi anosmisinin olmadığını gösteren objektif tetkiklerinin
olmaması ve travma sonrası olfaktometri dışında
radyolojik tetkiklerinde anosmiye neden olan
patolojik bulgu saptanmaması nedeniyle anosminin kaza
nedeniyle geliştiğinin tıbben kanıtlanmasının mümkün olmadığı oy birliği ile
mütalaa olunur."
17. Mahkemenin 6/12/2012 tarihli ve E.2010/808, K.2012/921
sayılı kararıyla dava reddedilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
" ...Davacı vekili
müvekkilinin de hazır olması ile adli tıp kurumundan yeniden rapor alınmasını
talep etmiş, ancak dosyanın adli tıp kurumuna gönderildiğinde davacının da
hazır olmasına gerek duyulmamıştır. Esasen İstanbul adli tıp kurumunun
yerleşmiş uygulamalarında dosya rapor için gönderildiğinde hastanın hazır
olmasına gerek görüldüğü takdirde bu husus mahkemesine dosyanın iade edilerek
bildirildiği ve daha sonradan hastanın dosya ile birlikte gönderildiği
bilinmektedir. Oysa eldeki davada İstanbul adli tıp kurumu mevcut raporlar ve
tıbbi belgeler itibariyle davacının hazır bulunmasına gerek görse idi bu hususu
mahkememize bir ön raporla bildirirdi ancak buna gerek görmemiş dolayısıyla
mevcut belgelere göre sonuca ulaşabilmiştir. Bu nedenle de davacı vekilinin bu
talebi esasa etkili görülmemiştir.
…tüm dosya kapsamı ve mevcut raporlar birlikte
değerlendirildiğinde, özellikle İstanbul Adli Tıp Kurumundan alınan 18/04/2012
tarihli raporda, tüm bulgular detaylı bir şekilde değerlendirilmiş ve varılan
sonuçta davacıda işitme kaybının gelişmiş olabileceği ve sol kulaktaki yapısal
anomalinin olay öncesinde de bulunduğu ve kişinin soy geçmişinde işitme kaybı
yapabilen alport sendromunun mevcut olduğu
saptanmıştır. Buna ilaveten işitme kaybının iyileşmekte olduğu ve davacının
travma öncesi anosmisinin olmadığını gösteren
objektif tetkikler olmaması sebepleri de gözönüne
alınarak anosminin kaza nedeniyle geliştiğinin tıbben
kanıtlanmasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Bu teşhis ve varılan sonuç
itibariyle davacıda olay öncesi de var olan ve soy geçmişine dayanan işitme
kaybı ile ilgili mevcut rahatsızlık itibariyle meydana gelen kaza arasında
illiyet bağı kurulamamış ve dolayısıyla olayın mevcut rahatsızlığı oluşturduğu
sonucuna varılamamıştır. Bunun yanında dosyada bulunan ve Cumhuriyet Savcılığı
aşamasında alınan heyet raporunda belirtildiği üzere yemek hizmeti veren ve
kazanın meydana geldiği bölümde yer alan düzeneğin sıraya sokma amaçlı
bariyerlerden ibaret olduğu ve bunların kusur ve suç teşkil edecek nitelikte
olmadığı belirlenmiştir. Dolayısıyla kazanın olduğu bölümün kullanılma amacı
yapısının bu amaca uygun olarak tasarlanıp düzenlenmiş olması ve bunun yanında
davacının olay öncesi mevcut olan rahatsızlığı da birlikte değerlendirildiğinde
mevcut rahatsızlığın olay nedeniyle oluştuğunun kanıtlanamadığı sonuç ve
kanaatine varılmıştır. Bu durumda davacı iddialarını ispat edememiştir…”
18. Anılan kararda Cumhuriyet Başsavcılığı aşamasında alınan
heyet raporundan bahsedilmekle birlikte başvurucu tarafından bu yönde herhangi
bir bilgi sunulmadığı gibi UYAP sisitemi üzerinden
yapılan incelemede de anılan rapora ulaşılamamıştır.
19. Başvurucunun temyizi üzerine bu karar Yargıtay 13. Hukuk
Dairesinin 10/6/2013 tarihli ve E.2013/7271, K.2013/15696 sayılı ilamıyla
onanmıştır.
20. Karar 9/7/2013 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir. Başvurucu 6/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun "Adli Tıp Genel Kurulunun ve İhtisas
Kurullarının Çalışması" kenar başlıklı 23. maddesinin dokuzuncu
fıkrası şöyledir:
“Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu ve İhtisas Kurulları ilgili kişileri
gerektiğinde muayene ve bunları usulüne göre dinleyebilir. Her türlü tetkikatı
yapar ve yaptırabilir.”
22. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte olan 22/4/1926
tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut
tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o
zararın tazminine mecburdur."
23. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte olan 23/2/1995
tarihli ve 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4/A
maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Sağlayıcı, bayi, acente ve 10 uncu
maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren, ayıplı hizmetten ve ayıplı
hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ... dolayı müteselsilen
sorumludur..."
24. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 282. maddesi şöyledir:
"Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte
serbestçe değerlendirir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; 31/7/2009 tarihinde bir alışveriş merkezinin
restoran bölümünde korkuluklarla sınırlandırılmış koridorda oluşturulan yemek
sırasına girdiğini, bu sırada korkuluklara elini çarptığını, yaşadığı acı
nedeniyle bayıldığını, yere yığılırken belinin standartlara uygun olmayan ve
insan ağırlık merkezi hesaplarına uygun yapılmamış korkuluklara dayanması
sonucu korkulukta yatay durumda kaldığını, sonrasında bu korkuluğa paralel
diğer korkuluğa başını çarparak yere düştüğünü, üç gün yoğun bakımda kaldığını,
tüm tedavilere rağmen sol kulakta işitme kaybı, tat alma ve koku alma duyu
kaybı ile denge kaybı yaşandığını, bu kazadan önce sol kulağında işitme kaybı
bulunmadığını, sol kulağında meydana gelen işitme kaybının düşme neticesinde
gerçekleştiğinin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB Anabilim Dalı
Başkanlığının 25/11/2011 tarihli raporunda ve Adli Tıp Kurumu tarafından
hazırlanan raporda belirtilmiş olmasına rağmen açtığı tazminat davasının
reddine karar verildiğini 6/3/2012 tarihinde dosyanın kendisinin de hazır
bulundurulması suretiyle İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar
verildiğini fakat sadece dosyanın gönderildiğini, Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi raporunda cihazsız iletişim kurmasının
mümkün olmadığı belirtilmiş olmasına rağmen 18/4/2012 tarihli Adli Tıp Kurumu
raporunda bu hususa değinilmediğini, raporlar arasındaki çelişkiye rağmen
Mahkeme tarafından delillerin eksik ve yanlış değerlendirildiğini, itirazlarına
karşın çelişkinin göz ardı edildiğini, olayın meydana geldiği yemek bölümünde
yer alan bariyerlerin insan güvenliği ve engellilerin erişebilirliği
yönünden gerek ulusal gerekse uluslararası standartlara uygun olmadığını, bu
durumun hiç araştırılmadan karar verildiğini, Yargıtay tarafından dosyanınyeterince incelenmeden ve tetkik edilmeden karara
bağlandığını, alışveriş merkezinde yemek sırasının halat şeklindeki
düzeneklerle oluşturulması mümkün iken korkuluk kullanıldığını, bu
korkulukların standartlara uygun olmadığını, İzmir’de başarılı bir kardiyolog
olarak çalışırken genç yaşta işitme cihazsız duyamaz
duruma geldiğini belirterek kişininmaddi ve manevi
varlığının korunması ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
28. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve
geliştirme hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)8. maddesi
çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel
ve zihinsel bütünlük hakkı ile bireyin kendisini gerçekleştirme ve kendisine
ilişkin kararlar alabilme hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
29. Başvurucu, alışveriş merkezinde bayılarak düşmesi ve orada
bulunan korkuluklara başını çarpması üzerine sol kulağında işitme kaybı ilekoku alma duyusunda kayıp meydana geldiğini belirterek
açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
30. Kardiyolog doktor olarak çalışan ve sağ kulağında doğuştan
işitme kaybı olan başvurucunun dava konusu ettiği olay neticesinde sol
kulağında işitme kaybı oluşmasının ve koku alma duyusunda meydana gelen
kaybının, vücut bütünlüğünün yanı sıra mesleki yaşamı üzerinde de önemli
sonuçlar doğuracağı açıktır. Bu çerçevede başvuru, Anayasa’nın 17. ve
Sözleşme’nin 8. maddelerinin ortak koruma alanı kapsamında yer almaktadır.
31. Başvurucunun söz konusu iddiaları, Anayasa'nın 17.
maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan kişinin maddi ve manevi varlığını
koruma hakkı ile ilgilidir. Bu nedenle
başvurucunun Anayasa'nın 17. ve 36. maddelerinin
ihlal edildiği iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında
tanımlanan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan,
kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Başvurucu, kişininmaddi ve manevi varlığının
korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık, görüş yazısında başvurucunun iddialarının esas
itibarıyla delillerin değerlendirilmesine ve yargılamanın sonucuna ilişkin
olduğunu belirtip başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiğini ifade etmiştir.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne verdiği cevapta önceki
iddialarını tekrar etmiştir.
36. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları
şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller
dışında, kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve
tıbbi deneylere tabi tutulamaz.”
37. Anayasa hükümleri ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü, gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin
gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alınmıştır. Bu
çerçevede devletin, egemenlik alanında yaşayan ve kontrolü altında bulunan
kişilerin maddi ve manevi varlıklarına yönelen müdahaleleri önleme, önlenememiş
olan müdahalelere yönelik olarak da gerekli soruşturma, kovuşturma, failleri
tespit edip cezalandırma ve gerektiğinde bundan doğan zararları etkili bir
şekilde bizzat karşılama veya sorumlularına karşılatma yükümlülüğü
bulunmaktadır. Kişilerin vücut bütünlüğüne yapılan bir müdahaleden doğan
zararlara yönelik etkili bir tazminin sağlanamadığı ve bu çerçevede devletin,
Anayasa’nın 17. maddesinden doğan koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği
durumlarda kişinin vücut bütünlüğünün korunduğundan söz edilemez (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
40).
38. Devletin kişilerin maddi ve manevi varlıklarına yapılan
müdahaleler bakımından söz konusu pozitif yükümlülüğü; somut başvuruda olduğu
gibi özel kişiler arasındaki ihtilaflar açısından, yeterli hukuki mevzuata
sahip olmak, bu kapsamda gerekli usul güvenceleri sunan yargısal yöntemleri
sağlamak, bu suretle yargısal ve idari makamların özel kişiler arasındaki bir
uyuşmazlıkta etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek sorumluluğunu da
içermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. X ve Y/Hollanda, B. No: 8978/80, 26/3/1985, §§ 23, 24, 27 ;
Hajduova/Slovakya, B. No: 2660/03, 30/11/2010, §
46)
39. Öncelikle belirtmek gerekir ki olayların oluşumuna ilişkin
delillerin değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir. Ancak
Anayasa Mahkemesince devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı
kapsamında yerine getirmek zorunda olduğu usul yükümlülüklerinin somut olayda
yerine getirilip getirilmediğinin nesnel bir şekilde değerlendirilmesi, ilgili
anayasal kurallar bağlamında derece mahkemelerinin kendilerine tanınmış olan
takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen
gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığı incelenmelidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015,
§ 44.)
40. Derece mahkemelerince takdirlerinin gerekçeleri, tarafların
kanun yoluna müracaat imkânını etkili şekilde kullanabilmesini sağlayacak
surette ayrıntılı olarak ortaya konulmalı, ulaşılan sonuçlar yeterli
açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar gibi yeterli ve objektif verilere
dayandırılmalıdır (Murat Atılgan,§ 45).
41. Başvuru konusu olayda başvurucu, sol kulağında meydana gelen
işitme kaybının, alışveriş merkezinde bayılması ve düşmesi sonucu
gerçekleştiğinin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB Anabilim Dalı
Başkanlığının 25/11/2011 tarihli raporunda ve Adli Tıp Kurumu tarafından
hazırlanan raporlarda ortaya konulmuş olmasına rağmenaçtığı
tazminat davasının reddedildiğini ileri sürmüştür.
42. Uyuşmazlığı inceleyen İzmir 1. Tüketici Mahkemesinin,
davanın reddine ilişkin kararını temel olarak Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu
tarafından hazırlanan rapora dayandırdığı görülmektedir.
43. Söz konusu raporda olay sonucu işitme kaybı gelişmiş
olabileceği, sol kulakta yapısal anomalinin olay öncesinden de bulunduğu,
başvurucunun soy geçmişinde işitme kaybı yapabilen Alport
sendromu bulunduğu, anosminin olay nedeniyle
geliştiğinin tıbben kanıtlanmasının mümkün olmadığı bildirilmiştir. Başvuru
kapsamında, içlerinde kulak, burun, boğaz hastalıkları, nöroloji, iç
hastalıkları uzmanlarının da bulunduğu kurul tarafından oy birliği ile karara
bağlanan ve hükme esas teşkil eden raporun objektifliğini etkileyen herhangi bir
hususa rastlanılmamıştır.
44. Derece mahkemesince başvurucunun iddialarının alınan
bilirkişi raporları kapsamında ayrıntılı olarak değerlendirildiği ve bu
iddiaların yerinde görülmeme nedenlerinin kapsamlı bir gerekçe ile ifade
edildiği görülmektedir. Bunun yanı sıra başvurucunun söz konusu rahatsızlığa
ilişkin iddialarını, ilgili usule ilişkin güvenceleri haiz olarak yargısal
makamlara sunma ve inceletme imkânı bulduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan Derece
Mahkemesince başvurucuda olay öncesi de var olan ve soy geçmişine dayanan
işitme kaybı ile ilgili mevcut rahatsızlık itibarıyla meydana gelen kaza
arasında illiyet bağı kurulamadığı ve dolayısıyla olayın mevcut rahatsızlığı
oluşturduğu sonucuna varılamadığı, bunun yanında, Cumhuriyet Savcılığı
aşamasında alınan heyet raporunda belirtildiği üzere yemek hizmeti veren ve
kazanın meydana geldiği bölümde yer alan düzeneğin sıraya sokma amaçlı
bariyerlerden ibaret olduğu ve bunların kusur ve suç teşkil edecek nitelikte
olmadığının tespit edildiği, dolayısıyla kazanın olduğu bölümün kullanılma
amacı yapısının bu amaca uygun olarak tasarlanıp düzenlenmiş olması ve bunun
yanında başvurucunun olay öncesi mevcut olan rahatsızlığı da birlikte
değerlendirildiğinde rahatsızlığın olay nedeniyle oluştuğunun kanıtlanamadığı sonucuna
ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda derece mahkemesi kararının konuyla
ilgili ve yeterli gerekçe içerdiği sonucuna ulaşılmıştır.
45. Yukarıda yer verilen tespitler ışığında kamusal makamların
olaya gereken özenle yaklaşmadıkları vebu bağlamda, başvurucunun
vücut bütünlüğüne saygı hakkının korunması bağlamında, pozitif yükümlülüklerini
yerine getirmediği sonucuna varılması mümkün değildir.
46. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 17.
maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi
varlığının korunması hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının İHLAL
EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.