TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
UĞUR ÖNSEL TÜRK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/6158)
Karar Tarihi: 10/3/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Şermin BİRTANE
Başvurucu
Uğur Önsel TÜRK
Vekili
Av. Hatice Ferhan GÜRER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir alışveriş merkezinin restoran bölümünde düşme neticesinde uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/8/2013 tarihinde Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 27/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 7/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, 15/8/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 29/8/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu özel bir hastanede kardiyolog doktor olarak çalışmaktadır ve sağ kulağında doğuştan işitme kaybı bulunmaktadır.
9. Başvurucu 31/7/2009 tarihinde bir alışveriş merkezinin restoran bölümünde korkuluklarla sınırlandırılmış koridorda oluşturulan yemek sırasında beklerken bayılmış; korkuluklarabaşını çarparak yere düşmüş ve yaralanmıştır.
10. Başvurucu; meydana gelen bu travmaya bağlı olarak sol kulağında işitme kaybı, tat alma ve koku alma duyu kaybı ile denge kaybının meydana geldiğini, alışveriş merkezinin iç düzenlemesindeki kusuru nedeniyle zararının daha ağır olduğunuileri sürerek 29/7/2010 tarihinde İzmir 1. Tüketici Mahkemesinde ilgili işletme aleyhinde maddi ve manevi tazminat davası açmıştır.
11. Adli tıp uzmanı bilirkişi tarafından verilen 28/3/2011 tarihli raporda başvurucunun sol kulağındaki kısmi işitme kaybı ile koku alma duyusundaki tam kaybın ve denge duyusunun bozulmasının söz konusu düşmeye bağlı olup olmadığının belirlenmesi için kulak burun boğaz(KBB) ve nöröloji uzmanı bilirkişilerce inceleme yapılması gerektiği bildirilmiştir.
12. Başvurucu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde nöroloji, nörofizyoloji ve KBB servislerinde kontrol ve muayeneden geçirilmiş; bundan sonra dosya yeniden adli tıp uzmanı bilirkişiye tevdi edilmiş, alınan 12/7/2011 tarihli raporda KBB uzmanından da görüş alınması, kısmi iyileşme tespit edildiğinden davacının sol kulağındaki işitme kaybının 2011 yılı itibarıyla yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
13. Mahkemece 31/10/2011 tarihinde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB Anabilim Dalı Başkanlığına müzekkere yazılarak yapılacak fiilî muayene sonucunda başvurucunun işitme kaybı derecesinin, herhangi bir iyileşme olup olmadığının, mevcut rahatsızlığın düşmeye bağlı olarak meydana gelip gelmediğinin, başvurucuda başka bir rahatsızlığın var olup olmadığının, varsa düşme sonucu gerçekleşen rahatsızlığı tetikleyip tetiklemediğinin ve bundan sonrası için işitme kaybı konusundaki durumun tereddüde yer vermeyecek şekilde rapor düzenlenerek bildirilmesi istenmiştir.
14. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB Anabilim Dalı Başkanlığının 25/11/2011 tarihli raporunda başvurucunun işitme kaybının orta derecede olduğu, daha önceki tetkikleri ile kıyaslandığında kısmi iyileşme olduğu ancak cihazsız iletişim kurmasının mümkün olmadığı, düşmesinin dengesizlik ile ilgili sorunlara yol açmış olabileceği, sol kulaktaki işitme kaybının düşmeye bağlı olduğu, anosminin (koku alamama) ise travmaya bağlı olabileceği fakat bunu kanıtlamanın tıbben mümkün olmadığı bildirilmiştir.
15. Mahkemece Adli Tıp Kurumundan "...iş güçten kalma, iyileşme süresi ve dosya kapsamında bulunan belgeler ile davacının işitme kaybı derecesi, herhangi bir iyileşme olup olmadığı, mevcut rahatsızlığın başka sağlık sorunlarına yol açıp açmadığı ve tüm bu sebeplerin düşmeye bağlı olarak meydana gelip gelmediği, davacıda başka bir rahatsızlığın var olup olmadığı varsa düşme sonucu olan rahatsızlığı tetikleyip tetiklemediği ve bundan sonrası için işitme kaybı konusundaki durumu" hususlarında rapor düzenlenmesi istenmiştir.
16. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 18/4/2012 tarihli raporda söz konusu olay sonucu işitme kaybı gelişmiş olabileceği, sol kulakta yapısal anomalinin olay öncesinde de bulunduğu, başvurucunun soy geçmişinde işitme kaybı yapabilen alport sendromu bulunduğu, anosminin olay nedeniyle geliştiğinin tıbben kanıtlanmasının mümkün olmadığı bildirilmiştir. Raporun ilgili kısmı şöyledir:
"...Uğur Önsel Türk’ün 31/07/2009 tarihinde geçirdiği kaza sonucu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin 03.08.2009 yatış, 14.08.2009 çıkış tarihli epikriz raporu ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 22.07.2005 tarihli ve 05-108-3 sayılı sağlık raporu göz önüne alınarak işitme kaybı gelişmiş olabileceği,Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin 05.08.2009 tarihli temporal BT'sinde solda iç kulakta semisirküler kanal displazisi olması cihetiyle kişinin sol kulakta yapısal anomalisi olay öncesinden de bulunduğu, kişinin soy geçmişinde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin 03.08.2009 yatış, 14.08.2009 çıkış tarihli epikriz raporunda belirtildiği üzere işitme kaybı yapabilen Alport sendromu bulunduğu,
2. Kişinin işitme kaybının Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı'nın 25.11.2011 tarih ve 1184 sayılı raporunde belirtildiği üzere iyileşmekte olduğu,
3. Kişinin mevcut anosmi rahatsızlığının travmaya bağlı olabileceği fakat travma öncesi anosmisinin olmadığını gösteren objektif tetkiklerinin olmaması ve travma sonrası olfaktometri dışında radyolojik tetkiklerinde anosmiye neden olan patolojik bulgu saptanmaması nedeniyle anosminin kaza nedeniyle geliştiğinin tıbben kanıtlanmasının mümkün olmadığı oy birliği ile mütalaa olunur."
17. Mahkemenin 6/12/2012 tarihli ve E.2010/808, K.2012/921 sayılı kararıyla dava reddedilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
" ...Davacı vekili müvekkilinin de hazır olması ile adli tıp kurumundan yeniden rapor alınmasını talep etmiş, ancak dosyanın adli tıp kurumuna gönderildiğinde davacının da hazır olmasına gerek duyulmamıştır. Esasen İstanbul adli tıp kurumunun yerleşmiş uygulamalarında dosya rapor için gönderildiğinde hastanın hazır olmasına gerek görüldüğü takdirde bu husus mahkemesine dosyanın iade edilerek bildirildiği ve daha sonradan hastanın dosya ile birlikte gönderildiği bilinmektedir. Oysa eldeki davada İstanbul adli tıp kurumu mevcut raporlar ve tıbbi belgeler itibariyle davacının hazır bulunmasına gerek görse idi bu hususu mahkememize bir ön raporla bildirirdi ancak buna gerek görmemiş dolayısıyla mevcut belgelere göre sonuca ulaşabilmiştir. Bu nedenle de davacı vekilinin bu talebi esasa etkili görülmemiştir.
…tüm dosya kapsamı ve mevcut raporlar birlikte değerlendirildiğinde, özellikle İstanbul Adli Tıp Kurumundan alınan 18/04/2012 tarihli raporda, tüm bulgular detaylı bir şekilde değerlendirilmiş ve varılan sonuçta davacıda işitme kaybının gelişmiş olabileceği ve sol kulaktaki yapısal anomalinin olay öncesinde de bulunduğu ve kişinin soy geçmişinde işitme kaybı yapabilen alport sendromunun mevcut olduğu saptanmıştır. Buna ilaveten işitme kaybının iyileşmekte olduğu ve davacının travma öncesi anosmisinin olmadığını gösteren objektif tetkikler olmaması sebepleri de gözönüne alınarak anosminin kaza nedeniyle geliştiğinin tıbben kanıtlanmasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir. Bu teşhis ve varılan sonuç itibariyle davacıda olay öncesi de var olan ve soy geçmişine dayanan işitme kaybı ile ilgili mevcut rahatsızlık itibariyle meydana gelen kaza arasında illiyet bağı kurulamamış ve dolayısıyla olayın mevcut rahatsızlığı oluşturduğu sonucuna varılamamıştır. Bunun yanında dosyada bulunan ve Cumhuriyet Savcılığı aşamasında alınan heyet raporunda belirtildiği üzere yemek hizmeti veren ve kazanın meydana geldiği bölümde yer alan düzeneğin sıraya sokma amaçlı bariyerlerden ibaret olduğu ve bunların kusur ve suç teşkil edecek nitelikte olmadığı belirlenmiştir. Dolayısıyla kazanın olduğu bölümün kullanılma amacı yapısının bu amaca uygun olarak tasarlanıp düzenlenmiş olması ve bunun yanında davacının olay öncesi mevcut olan rahatsızlığı da birlikte değerlendirildiğinde mevcut rahatsızlığın olay nedeniyle oluştuğunun kanıtlanamadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu durumda davacı iddialarını ispat edememiştir…”
18. Anılan kararda Cumhuriyet Başsavcılığı aşamasında alınan heyet raporundan bahsedilmekle birlikte başvurucu tarafından bu yönde herhangi bir bilgi sunulmadığı gibi UYAP sisitemi üzerinden yapılan incelemede de anılan rapora ulaşılamamıştır.
19. Başvurucunun temyizi üzerine bu karar Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10/6/2013 tarihli ve E.2013/7271, K.2013/15696 sayılı ilamıyla onanmıştır.
20. Karar 9/7/2013 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu 6/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun "Adli Tıp Genel Kurulunun ve İhtisas Kurullarının Çalışması" kenar başlıklı 23. maddesinin dokuzuncu fıkrası şöyledir:
“Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu ve İhtisas Kurulları ilgili kişileri gerektiğinde muayene ve bunları usulüne göre dinleyebilir. Her türlü tetkikatı yapar ve yaptırabilir.”
22. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte olan 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur."
23. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte olan 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4/A maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Sağlayıcı, bayi, acente ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren, ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin neden olduğu her türlü zarardan ... dolayı müteselsilen sorumludur..."
24. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesi şöyledir:
"Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; 31/7/2009 tarihinde bir alışveriş merkezinin restoran bölümünde korkuluklarla sınırlandırılmış koridorda oluşturulan yemek sırasına girdiğini, bu sırada korkuluklara elini çarptığını, yaşadığı acı nedeniyle bayıldığını, yere yığılırken belinin standartlara uygun olmayan ve insan ağırlık merkezi hesaplarına uygun yapılmamış korkuluklara dayanması sonucu korkulukta yatay durumda kaldığını, sonrasında bu korkuluğa paralel diğer korkuluğa başını çarparak yere düştüğünü, üç gün yoğun bakımda kaldığını, tüm tedavilere rağmen sol kulakta işitme kaybı, tat alma ve koku alma duyu kaybı ile denge kaybı yaşandığını, bu kazadan önce sol kulağında işitme kaybı bulunmadığını, sol kulağında meydana gelen işitme kaybının düşme neticesinde gerçekleştiğinin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB Anabilim Dalı Başkanlığının 25/11/2011 tarihli raporunda ve Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporda belirtilmiş olmasına rağmen açtığı tazminat davasının reddine karar verildiğini 6/3/2012 tarihinde dosyanın kendisinin de hazır bulundurulması suretiyle İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verildiğini fakat sadece dosyanın gönderildiğini, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi raporunda cihazsız iletişim kurmasının mümkün olmadığı belirtilmiş olmasına rağmen 18/4/2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda bu hususa değinilmediğini, raporlar arasındaki çelişkiye rağmen Mahkeme tarafından delillerin eksik ve yanlış değerlendirildiğini, itirazlarına karşın çelişkinin göz ardı edildiğini, olayın meydana geldiği yemek bölümünde yer alan bariyerlerin insan güvenliği ve engellilerin erişebilirliği yönünden gerek ulusal gerekse uluslararası standartlara uygun olmadığını, bu durumun hiç araştırılmadan karar verildiğini, Yargıtay tarafından dosyanınyeterince incelenmeden ve tetkik edilmeden karara bağlandığını, alışveriş merkezinde yemek sırasının halat şeklindeki düzeneklerle oluşturulması mümkün iken korkuluk kullanıldığını, bu korkulukların standartlara uygun olmadığını, İzmir’de başarılı bir kardiyolog olarak çalışırken genç yaşta işitme cihazsız duyamaz duruma geldiğini belirterek kişininmaddi ve manevi varlığının korunması ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
28. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlük hakkı ile bireyin kendisini gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilme hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
29. Başvurucu, alışveriş merkezinde bayılarak düşmesi ve orada bulunan korkuluklara başını çarpması üzerine sol kulağında işitme kaybı ilekoku alma duyusunda kayıp meydana geldiğini belirterek açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Kardiyolog doktor olarak çalışan ve sağ kulağında doğuştan işitme kaybı olan başvurucunun dava konusu ettiği olay neticesinde sol kulağında işitme kaybı oluşmasının ve koku alma duyusunda meydana gelen kaybının, vücut bütünlüğünün yanı sıra mesleki yaşamı üzerinde de önemli sonuçlar doğuracağı açıktır. Bu çerçevede başvuru, Anayasa’nın 17. ve Sözleşme’nin 8. maddelerinin ortak koruma alanı kapsamında yer almaktadır.
31. Başvurucunun söz konusu iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ile ilgilidir. Bu nedenle başvurucunun Anayasa'nın 17. ve 36. maddelerinin ihlal edildiği iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Başvurucu, kişininmaddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık, görüş yazısında başvurucunun iddialarının esas itibarıyla delillerin değerlendirilmesine ve yargılamanın sonucuna ilişkin olduğunu belirtip başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne verdiği cevapta önceki iddialarını tekrar etmiştir.
36. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.”
37. Anayasa hükümleri ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü, gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alınmıştır. Bu çerçevede devletin, egemenlik alanında yaşayan ve kontrolü altında bulunan kişilerin maddi ve manevi varlıklarına yönelen müdahaleleri önleme, önlenememiş olan müdahalelere yönelik olarak da gerekli soruşturma, kovuşturma, failleri tespit edip cezalandırma ve gerektiğinde bundan doğan zararları etkili bir şekilde bizzat karşılama veya sorumlularına karşılatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Kişilerin vücut bütünlüğüne yapılan bir müdahaleden doğan zararlara yönelik etkili bir tazminin sağlanamadığı ve bu çerçevede devletin, Anayasa’nın 17. maddesinden doğan koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği durumlarda kişinin vücut bütünlüğünün korunduğundan söz edilemez (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 40).
38. Devletin kişilerin maddi ve manevi varlıklarına yapılan müdahaleler bakımından söz konusu pozitif yükümlülüğü; somut başvuruda olduğu gibi özel kişiler arasındaki ihtilaflar açısından, yeterli hukuki mevzuata sahip olmak, bu kapsamda gerekli usul güvenceleri sunan yargısal yöntemleri sağlamak, bu suretle yargısal ve idari makamların özel kişiler arasındaki bir uyuşmazlıkta etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek sorumluluğunu da içermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. X ve Y/Hollanda, B. No: 8978/80, 26/3/1985, §§ 23, 24, 27 ; Hajduova/Slovakya, B. No: 2660/03, 30/11/2010, § 46)
39. Öncelikle belirtmek gerekir ki olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir. Ancak Anayasa Mahkemesince devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında yerine getirmek zorunda olduğu usul yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirilip getirilmediğinin nesnel bir şekilde değerlendirilmesi, ilgili anayasal kurallar bağlamında derece mahkemelerinin kendilerine tanınmış olan takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığı incelenmelidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 44.)
40. Derece mahkemelerince takdirlerinin gerekçeleri, tarafların kanun yoluna müracaat imkânını etkili şekilde kullanabilmesini sağlayacak surette ayrıntılı olarak ortaya konulmalı, ulaşılan sonuçlar yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar gibi yeterli ve objektif verilere dayandırılmalıdır (Murat Atılgan,§ 45).
41. Başvuru konusu olayda başvurucu, sol kulağında meydana gelen işitme kaybının, alışveriş merkezinde bayılması ve düşmesi sonucu gerçekleştiğinin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi KBB Anabilim Dalı Başkanlığının 25/11/2011 tarihli raporunda ve Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporlarda ortaya konulmuş olmasına rağmenaçtığı tazminat davasının reddedildiğini ileri sürmüştür.
42. Uyuşmazlığı inceleyen İzmir 1. Tüketici Mahkemesinin, davanın reddine ilişkin kararını temel olarak Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan rapora dayandırdığı görülmektedir.
43. Söz konusu raporda olay sonucu işitme kaybı gelişmiş olabileceği, sol kulakta yapısal anomalinin olay öncesinden de bulunduğu, başvurucunun soy geçmişinde işitme kaybı yapabilen Alport sendromu bulunduğu, anosminin olay nedeniyle geliştiğinin tıbben kanıtlanmasının mümkün olmadığı bildirilmiştir. Başvuru kapsamında, içlerinde kulak, burun, boğaz hastalıkları, nöroloji, iç hastalıkları uzmanlarının da bulunduğu kurul tarafından oy birliği ile karara bağlanan ve hükme esas teşkil eden raporun objektifliğini etkileyen herhangi bir hususa rastlanılmamıştır.
44. Derece mahkemesince başvurucunun iddialarının alınan bilirkişi raporları kapsamında ayrıntılı olarak değerlendirildiği ve bu iddiaların yerinde görülmeme nedenlerinin kapsamlı bir gerekçe ile ifade edildiği görülmektedir. Bunun yanı sıra başvurucunun söz konusu rahatsızlığa ilişkin iddialarını, ilgili usule ilişkin güvenceleri haiz olarak yargısal makamlara sunma ve inceletme imkânı bulduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan Derece Mahkemesince başvurucuda olay öncesi de var olan ve soy geçmişine dayanan işitme kaybı ile ilgili mevcut rahatsızlık itibarıyla meydana gelen kaza arasında illiyet bağı kurulamadığı ve dolayısıyla olayın mevcut rahatsızlığı oluşturduğu sonucuna varılamadığı, bunun yanında, Cumhuriyet Savcılığı aşamasında alınan heyet raporunda belirtildiği üzere yemek hizmeti veren ve kazanın meydana geldiği bölümde yer alan düzeneğin sıraya sokma amaçlı bariyerlerden ibaret olduğu ve bunların kusur ve suç teşkil edecek nitelikte olmadığının tespit edildiği, dolayısıyla kazanın olduğu bölümün kullanılma amacı yapısının bu amaca uygun olarak tasarlanıp düzenlenmiş olması ve bunun yanında başvurucunun olay öncesi mevcut olan rahatsızlığı da birlikte değerlendirildiğinde rahatsızlığın olay nedeniyle oluştuğunun kanıtlanamadığı sonucuna ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda derece mahkemesi kararının konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içerdiği sonucuna ulaşılmıştır.
45. Yukarıda yer verilen tespitler ışığında kamusal makamların olaya gereken özenle yaklaşmadıkları vebu bağlamda, başvurucunun vücut bütünlüğüne saygı hakkının korunması bağlamında, pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna varılması mümkün değildir.
46. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.