logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Özlem Tuncel Kaya [1.B.], B. No: 2013/8868, 10/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİBÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZLEM TUNCEL KAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8868)

 

Karar Tarihi: 10/3/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Özlem TUNCEL KAYA

Vekili

:

Av. Mehmet Turgut EFE

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yağma suçu isnadıyla yürütülen soruşturmada usule ilişkin eksiklikler meydana gelmesi ve eksik araştırma yapılarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi ile sürekli olarak eş tarafından uygulanan şiddete maruz kalınması nedenleriyle maddi ve manevi bütünlük ile eşitlik ilkesinin; özgürlük ve güvenlik, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/12/2013 tarihinde İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/3/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 15/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 18/8/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 16/10/2015tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 30/10/2015 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

1. Beraat Kararıyla Sonuçlanan Kovuşturma Sürecine İlişkin Olaylar

8. Özel bir bankada müdür yardımcısı olarak görev yaptığını beyan eden başvurucu, 2011 yılında eşi M.E.K.nin kendisini darbettiği iddiasıyla eşinden şikâyetçi olmuş ve M.E.K. hakkında Küçükçekmece Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

9. Kovuşturma aşamasında başvurucunun; darp fiilinin gerçekleşmediğini, olay tarihinde doktor raporunda tespit edilen yaralanmanın evi yerleştirirken üzerine gardırobun düşmesinden kaynaklandığını, karakola kendisini eşiyle barıştırırlar düşüncesiyle gittiğini ancak dava açıldığını ve eşinden şikâyetçi olmadığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.

10. Mahkeme 13/12/2011 tarihli ve E.2011/422, K.2011/1985 sayılı kararı ile sanığın olay tarihinde müştekiyi darbetmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle atılı suçtan beraatine hükmetmiş ve anılan karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.

2. Yetkili Makamlar Nezdinde Dile Getirilmeyen Olaylar

11. Başvurucu 9/5/2011 tarihinde yine eşi tarafından darbedildiğini bu nedenle sol el 3. parmağından ameliyat olduğunu ve parmağında kalıcı sakatlık meydana geldiğini belirtmiş; bu yaralanmaya ilişkin 26/6/2011 ve 25/9/2013 tarihli sağlık raporlarını sunmuştur. 26/6/2011 tarihinde başvurucu tarafından yaralanma sebebinin parmağın burkulması olarak beyan edildiği 25/9/2013 tarihli raporun ise sakatlığın devamına ilişkin bir rapor olduğu ve yaralanma sebebini içermediği anlaşılmaktadır.

12. Başvurucu, eşi tarafından 9/11/2011 tarihinde darbedildiğini ve bu nedenle çenesinde kalıcı sekel oluştuğunu belirtmiş ve bu yaralanmaya ilişkin 5/10/2013 tarihli sağlık raporu sunmuştur. Raporda yaralanma sebebi olarak daha önce anılan bölgeye darbe aldığı iddiası gösterilmiştir.

13. Başvurucu 13/5/2012 tarihinde eşi tarafından darbedildiğini ve kalçasında kalıcı sakatlık meydana geldiğini ileri sürmüş; anılan yaralanmaya ilişkin 27/6/2012 ve 25/9/2013 tarihli EMG tetkiklerini dosyaya sunmuştur. Anılan EMG tetkikleri doğrultusunda düzenlenen 9/10/2013 tarihli raporda başvurucunun anılan yaralanmanın darp sonucu oluştuğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır.

14. Başvurucu 11., 12. ve 13. paragraflarda açıklanan darp iddialarının adli makamlar önünde incelendiğine ilişkin bir veri sunmamıştır.

3. Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararıyla Sonuçlanan Sürece İlişkin Olaylar

15. Başvurucu, eşiM.E.K.nin 14/7/2013 tarihinde kendisini bıçakla tehdit edip parmağındaki yüzükleri aldığını belirterek Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuştur.

16. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın mahiyetini değerlendirerek 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 5. maddesinde belirtilen önleyici tedbirlerden uygun görülenlere karar verilmesi talebiyle 19/7/2013 tarihindeKüçükçekmece 4. Aile Mahkemesine ihbar yazısı yazmıştır. Mahkeme 22/7/2013 tarihli ve 2013/566 Değişik İş sayılı kararıyla koruma ihbarının kabulüne ve sanık kocanın dört ay süreyle şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesine, korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine, bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesine, korunan kişinin bulunduğu yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmamasına, bağımlılığının olması hâlinde -hastaneye yatmak dâhil- muayene ve tedavisinin sağlanmasına ve yukarıdaki tedbirlere uyulmaması hâlinde zorlama hapsi uygulanacağının ihtarına karar vermiştir.

17. Ayrıca başvurucunun talebi üzerine Küçükçekmece 5. Aile Mahkemesi tarafından 19/8/2013 tarihli ve 2013/691 Değişik İş sayılı kararla beş ay süreyle 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince tedbir nafakasına hükmedilmiştir.

18. Savcılık ayrıca koca hakkında "saklanacağına ve kaçacağı kuşkusunu uyandıracağına dair somut olgular bulunduğundan; şüphelinin davranışlarının kanıtları yok edeceği, gizleyeceği, veya değiştireceği, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunacağı kuşkusunu uyandırdığı..." gerekçesiyle tutuklama talebinde bulunmuş, Küçükçekmece 9. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklama talebi reddedilmiştir.

19. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, 5/9/2013 tarihli ve 2013/11497 sayılı kararı ile "her ne kadar şüpheli hakkında müştekiye karşı silahla tehdit ve yağma suçlarınıişlediğinden bahisle soruşturma icra edilmiş ise de, şüphelinin suçlamaları kabul etmediği, müştekinin soyut beyanı dışında delilin de mevcut olmadığı hususları tüm soruşturma evrakı kapsamında anlaşılmış olduğu..." gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

20. Başvurucu; söz konusu olay üzerine çıkan kavga seslerini duyduğunu söyleyen karşı dairedeki komşusunun tanıklığına başvurulması gerektiğini, kocasının daha önceden de kendisini yaraladığını ve bu nedenle kocası hakkında açılmış bir davanın bulunduğunu, can güvenliğinin bulunmadığını belirterek anılan karara itiraz etmiştir.

21. Söz konusu itiraz, İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/10/2013 tarihli ve 2013/1126 Değişik İşsayılı kararı ile reddedilmiştir.

22. Anılan karar, başvurucuya 4/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu 4/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

4. Boşanma Davası ve Bireysel Başvuru Tarihinden Sonraki Sürece İlişkin Olaylar

23. 6/8/2013 tarihinde başvurucunun eşi M.E.K. tarafından boşanma davası açılmış olup yargılama Küçükçekmece 5. Aile Mahkemesinin E.2013/709 sayılı dosyasında devam etmektedir.

24. Bireysel başvuru tarihinden sonra başvurucu 1/4/2014 tarihindeKüçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçede eşinden sürekli baskı ve şiddet gördüğüne dair şikâyette bulunmuştur. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca 1/4/2014 tarihinde ve öncesinde eşi tarafından başvurucuya karşı hakaret ve kötü muamele suçlarının işlendiğine ilişkin 3/9/2014 tarihli iddianame düzenlenmesi üzerine açılan dava, Küçükçekmece 3. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2014/463 sayılı dosyasında devam etmektedir.

25. 17/4/2015 tarihinde ise 9/11/2014 tarihinde başvurucu ve eşi tarafından karşılıklı yaralama suçunun işlendiği isnadıyla Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame düzenlenmiştir. Yargılama, Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2015/541 sayılı dosyasında devam etmektedir.

B. İlgili Hukuk

26. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 148. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

27. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 172. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. .."

28. 5271 sayılı Kanun'un 173. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir."

29. 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesi şöyledir:

"(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.

...

e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.

f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.

g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.

...

h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.

...

(4) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu; şahsına karşı eşi tarafından yağma suçunun işlendiği iddiasıyla yaptığı şikâyet hakkında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında usule ilişkin birtakım yanlışlıklar yapıldığını ve komşularının tanıklığına başvurulmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, evlilik birliği içerisinde sürekli kocasının hakaret, tehdit ve şiddetine maruz kaldığını belirterek maddi ve manevi bütünlük ile eşitlik ilkesinin, kişi hürriyeti ve güvenliği, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının tamamının işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği tespit edilmiştir.

33. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

 "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

 ...

 Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

34. İşkence ve kötü muamele yasağı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülük, hem bireyleri bu tür muamelelerden korumayı (önleyici yükümlülük) hem de etkili bir soruşturma yoluyla sorumluların tespiti ve cezalandırılmasını (soruşturma/usul yükümlülüğü) içermektedir.

1. Etkili Soruşturma Yapma Usul Yükümlülüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

35. Usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014,§ 110).

36. Başvurucu, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında usule ilişkin birtakım yanlışlıklar yapıldığını ve komşularının tanıklığına başvurulmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ileri sürmektedir.

37. Bakanlık görüşünde başvurucu tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı yapılan itirazda komşularının tanık olarak dinlenmediğinin belirtildiği ancak itirazın bu hususa değinilmeden reddedildiği belirtilmektedir.

38. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyan dilekçesinde, anılan görüşe yönelik bir beyanda bulunmamıştır.

39. Soruşturmanın etkililik ve yeterliliğini temin adına soruşturma makamlarının somut olayı aydınlatabilecek, sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir. Soruşturmada somut olayı veya sorumlu kişilerin ortaya çıkarılması imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yürütme kuralıyla çelişme riski taşır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 57). Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'nın 17. maddesi uyarınca yaşam hakkına ilişkin yürütülecek soruşturmalar açısından kabul ettiği ve anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin soruşturmalar açısından da benzer şekilde uygulanabilecek ilkeler çerçevesinde, yetkililerce tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi incelemeleri ve sağlık raporları gibi söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi için soruşturma konusu olayın gerektirdiği mümkün olan tüm tedbirlerin alınması; soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olmasını gerekmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99; Turan Uytun ve Kevzer Uytun, B. No: 2013/9461, 15/12/2015, § 73).

40. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).

41. Anayasa’nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda, soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin her türlü iddiayı ve talebi karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır. Soruşturma kapsamında yürütülecek soruşturma işlemlerinin belirleyicisi, yetkili soruşturma makamlarıdır. Soruşturma makamları, her bir somut olayın koşullarını ayrıca değerlendirerek makul olan bir yöntem belirleyecektir (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62).

42. Somut olayda soruşturma makamları tarafından başvurucunun şikâyeti üzerine ivedilikle soruşturma başlatılmış, ifadesi alınan şüphelinin suçlamaları kabul etmediği ve başvurucunun soyut beyanı dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.

43. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itirazda, komşularının tanıklığına başvurulmasını istediği anlaşılmakta ise de dinlenilmesini istediği kişilerin başvuruya konu olayı gördüklerine dair bir iddiasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu komşuların yalnızca kavga sesleri duyduklarının beyan edilmesi karşısında, anılan tanıkların dinlenilmesinin soruşturmanın seyrinde etkili olacağı sonucuna ulaşılmamaktadır.

44. Somut olayın özellikleri değerlendirildiğinde, yürütülen soruşturmanın etkisiz olduğu ya da soruşturma kapsamında birtakım başka tedbirlere başvurulması halindefarklı bir sonuca ulaşılabileceği yönünde bir değerlendirme yapmak mümkün görülmemiştir.

45. Açıklanan nedenlerle başvurucunun etkili soruşturma usul yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiaları yönünden, bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Koruma Yükümlülüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

46. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında devletin sahip olduğu koruma yükümlülüğü, öncelikle koruyucu bir hukuk sistemi kurmayı, daha sonra kötü muamele riskinin varlığının bilinmesi veya bilinebilecek durumda olunması durumunda makul pratik tedbirler almayı gerektirmektedir.

47. Başvurucu, eşi tarafından sürekli baskı ve şiddete maruz kaldığını ileri sürmektedir.

48. Bakanlık görüş yazısında başvurucu ve eşi arasında resmî makamlara yansıyan ilk olayın 2011 yılında yaşandığı (bkz. § 8-10), bu olayın akabinde 2013 yılına kadar resmî makamlara yansıyan bir olaydan söz edilmediği, 14/7/2013 tarihinde yağma suçu isnadıyla başvurucunun şikâyetçi olması ve koruyucu tedbir kararı verilmesini talep etmesi üzerine aynı gün Küçükçekmece Mülki Amirliği tarafından başvurucu hakkında üç ay süreyle çağrı üzerine koruyucu tedbir kararı verildiği, başvurucunun sığınma evine gitmek ya da sosyal hizmet uzmanıyla görüşmek istemediğini beyan ettiği, 22/7/2013 tarihinde Küçükçekmece 4. Aile Mahkemesi tarafından dört ay süreyle başvurucu hakkında çeşitli önleyici tedbirlere hükmedildiği belirtilmiştir.

49. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyan dilekçesinde 2011 yılında yürütülen kovuşturma aşamasında gerek evliliğini kurtarmak amacıyla gerekse eşinden ve bir kısım aile fertlerinden baskı görmesi nedenleriyle darp fiilinin gerçekleşmediği şeklinde beyanda bulunduğunu, 2014 yılında meydana gelen iki darp olayı nedeniyle kovuşturma aşamalarının ise devam ettiğini (bkz. § 24, 25) belirtmiştir.

50. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un, "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 "İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

52. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26)

53. Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında devletin sahip olduğu koruma yükümlülüğü kapsamında koruyucu bir hukuk sistemi kurulması gerekliliği yönünden yapılan incelemede 6284 sayılı Kanun kapsamında, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasların düzenlendiği anlaşılmaktadır.

54. Anılan Kanun kapsamında ilgilinin talebi, kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine mülki amir tarafından verilebilecek korucuyu tedbir kararları, hâkim tarafından verilebilecek koruyucu tedbir kararları ve hâkim tarafından verilebilecek önleyici tedbir kararları düzenlenmektedir. Anılan kararlar ilk seferinde en çok altı ay geçerli olmakla birlikte bu süre; resen veya korunan kişi, kolluk görevlileri ya da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının talebi üzerine uzatılabilmektedir.

55. Aynı Kanun'un 13. maddesine göre anılan tedbir kararlarının gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde şiddet uygulayana toplam süresi altı ayı geçmeyecek şekildeCumhuriyet başsavcılıklarınca zorlama hapsi uygulanabilmektedir.

56. Anılan hükümler değerlendirildiğinde şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunanlar bakımından tek başına, kurulan hukuk sisteminin yetersiz olduğundan söz edilemeyecektir.

57. Somut olayda kötü muamele riskinin varlığının bilinmesi veya bilinebilecek durumda olunması durumunda makul pratik tedbirler alınıp alınmaması hususunun incelenmesinde ise başvurucu hakkında alınan somut tedbirler yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

58. Dosya kapsamından tespit edilememekle birlikte başvurucunun yağma suçu nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe verdiği gün, Küçükçekmece Mülki Amirliği tarafından başvurucu hakkında üç ay süreyle çağrı üzerine koruyucu tedbir uygulanmasına karar verildiğinin Bakanlığın görüş yazısında Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulduğu anlaşılmaktadır.

59. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 19/7/2013 tarihli ihbarı üzerineise Küçükçekmece 4. Aile Mahkemesinin 22/7/2013 tarihli ve2013/573 Değişik İş sayılı kararı ile dört ay süreyle 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (bkz. § 29) birinci fıkrasının a, e, f, g, h bentlerinde yer alan önleyici tedbirlere hükmedilmiştir.

60. Ayrıca başvurucunun talebi üzerine Küçükçekmece 5. Aile Mahkemesi tarafından 19/8/2013 tarihli ve 2013/691 Değişik İş sayılı kararla beş ay süreyle 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince tedbir nafakasına hükmedilmiştir.

61. Başvurucu, anılan kararların uzatılıp uzatılmadığına ilişkin bir veri sunmamıştır. Bireysel başvuru tarihine kadar, alınan önleyici ve koruyucu tedbir kararlarına rağmen bir darp olayı meydana geldiği iddiasında bulunulmadığı gibi anılan tedbirlere hükmedilmesinden sonra adli makamlara yansıyan bir olaydan da bahsedilmemektedir. Başvurucunun, anılan koruyucu tedbir kararlarına eşinin uymadığına ya da alınan kararların yetersiz kaldığına yönelik gerek adli makamlara gerek Anayasa Mahkemesine yönelttiği bir iddiası bulunmadığı anlaşılmaktadır.

62. Yapılan incelemede bireysel başvuru tarihinden sonra 2014 yılında meydana geldiği ileri sürülen iki farklı olay nedeniyle soruşturma başlatıldığı; başvurucunun, hakkında alınmış koruma tedbirleri bulunmasına rağmen darp fiilinin meydana geldiği iddiasını bu aşamada ileri sürmüş olduğu anlaşılmakla birlikte, her iki olaya ilişkin kovuşturma süreçleri devam etmekte ve anılan süreç bireysel başvuru incelemesinin kapsamı dışında kalmaktadır.

63. Kolluk makamları ve adli makamlar tarafından alınan birtakım koruyucu ve önleyici tedbirlerin uzatılması ya da bu tedbirlerin yetersiz kaldığı yönünde bir başvurusu bulunmayan başvurucunun kişisel durumu değerlendirildiğinde de alınan tedbirlerin açıkça yetersiz olduğu sonucuna ulaşılamamaktadır. Sonuç olarak koruma yükümlülüğü kapsamında yapılan incelemede başvurucunun resmî makamlara bir başvurusu olmadan, alınan tedbirlerin yetersiz olduğu gerekçesiyle resen harekete geçilmesi gerektiğine ilişkin bir bulguya rastlanmamıştır.

64. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABULEDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABULEDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Özlem Tuncel Kaya [1.B.], B. No: 2013/8868, 10/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı ÖZLEM TUNCEL KAYA
Başvuru No 2013/8868
Başvuru Tarihi 4/12/2013
Karar Tarihi 10/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yağma suçu isnadıyla yürütülen soruşturmada usule ilişkin eksiklikler meydana gelmesi ve eksik araştırma yapılarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi ile sürekli olarak eş tarafından uygulanan şiddete maruz kalınması nedenleriyle maddi ve manevi bütünlük ile eşitlik ilkesinin; özgürlük ve güvenlik, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Üçüncü kişiler arası eylemler - Usul yükümlülüğü Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 148
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
173
6284 Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 5
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi