TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN SÖNMEZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6325)
|
|
Karar Tarihi: 15/4/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan SÖNMEZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Özlem DEMİRBAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, emekliliğe esas ek göstergesinin emeklilik
intibak derecesi olan 1. derecenin karşılığı (+3600) yerine (+3000) olarak
belirlenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/8/2013 tarihinde Nazilli 2. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel
bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 29/1/2014 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu Denizli Çimento
T.A.Ş. Genel Müdürlüğünde üretim müdürü olarak görev yapmakta iken anılan kurum
19/1/1993 tarihinde özelleştirilmiş, ancak başvurucunun Emekli Sandığı Genel
Müdürlüğü ile ilgisi devam ettirilmiştir.
6. Başvurucu 31/12/2005
tarihinde 1. derece 4. kademe (+3000) ek gösterge üzerinden emekliye
ayrılmıştır.
7. Başvurucu tarafından emekli
ek göstergesinin (+3600) olması gerektiğinden bahisle (+3000) ek gösterge
üzerinde emekliye ayrılmasına ilişkin işlemin iptali ile işlem nedeniyle
uğradığı parasal kayıpların tazmini istemiyle Ankara 6. İdare Mahkemesinde dava
açılmıştır.
8. İdare Mahkemesi 28/12/2007
tarih ve E.2006/219, K.2007/3266 sayılı kararı ile davayı reddetmiş, başvurucu
tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onbirinci
Dairesi 15/6/2010 tarih ve E.20108/12333, K.2010/5179 sayılı kararı ile Mahkeme
kararının onanmasına karar vermiştir.
9. Karara karşı yapılan karar
düzeltme talebi de aynı Dairenin 18/4/2013 tarih ve E.2010/9288, K.2013/3835
sayılı kararı ile reddedilmiştir.
10. Karar, başvurucu vekiline
17/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Bireysel başvuru Anayasa
Mahkemesine 12/8/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
12. 8/6/1979 tarih ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu’nun ek 71. maddesinin birinci fıkrası şöyledir;
“Sosyal güvenlik bakımından T.C. Emekli
Sandığına tabi bir görevde bulunmakta iken, özelleştirme programına alınan
kuruluşların bu Kanuna göre emeklilik hakkı tanınan kadro ve pozisyonlarına
atananlarla, bu kuruluşların özelleştirilmeleri sonucu sermayelerindeki kamu
payı % 50'nin altına düşenler ile bunlardan anonim
şirkete dönüştürülüp dönüştürülmediğine bakılmaksızın satılan veya
devredilenlerde T.C. Emekli Sandığına tabi olarak çalışan personelden
isteyenlerin Sandıkla ilgileri devam eder. Ancak bu kuruluşların
sermayelerindeki kamu payının %50'nin altına düştüğü tarihten, anonim şirket
statüsünde olmayanların satışı veya devri tarihinden sonra Sandığa tabi olarak
geçen süreler için emeklilik ikramiyesi ödenmez.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 15/4/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 12/8/2013 tarih ve 2013/6325 numaralı başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, ilk derece Mahkemesine ve Danıştay Onbirinci Dairesine emsal kararlar sunulmasına karşın davanın
ve temyiz talebinin reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini,
karar düzeltme talebinin reddine ilişkin kararın davayı takip eden avukata
17/6/2013 tarihinde tebliğ edildiğini, bu tarihten sonra 12/7/2013 tarihinde
başka bir avukatı vekil tayin ettiğini, ancak bu avukatın 5/7/2013 ila
13/7/2013 tarihleri arasında yurt dışında bulunduğunu ve 17/7/2013 tarihinde rahatsızlığı nedeniyle 10 gün istirahatının uygun olduğuna dair sağlık raporu aldığını,
haklı mazeretin ortadan kalktığı tarihten itibaren 15 gün içinde bireysel
başvuruyu yaptığını belirterek, başvurusunun kabul edilmesi talebinde
bulunulmuştur.
B. Değerlendirme
15. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (1) ve (5)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bireysel başvurular, bu Kanunda ve İçtüzükte
belirtilen şartlara uygun olarak doğrudan ya da mahkemeler veya yurt dışı
temsilcilikler vasıtasıyla yapılabilir. Başvurunun diğer yollarla kabulüne
ilişkin usul ve esaslar İçtüzükle düzenlenir.
…
(5) Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde
başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş
gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler.
Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini
inceleyerek talebi kabul veya reddeder.”
16. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvurunun
yapılabileceği yerler” başlıklı 63. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurular,
Kanunda ve İçtüzükte belirtilen şartlara uygun biçimde İçtüzük ekindeki ve
Mahkemenin internet sitesinde yayımlanan başvuru formuna uygun olarak Mahkemeye
şahsen yapılabileceği gibi diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler
vasıtasıyla da yapılabilir.”
17. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvuru
süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesi şöyledir:
“(1) Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
(2) Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi
haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvurusunu yapamadığı takdirde,
mazeretinin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün
içinde ve mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilir. Komisyonlar
raportörlüğünce mazeretin kabulünün gerekip gerekmediği yönünde karar taslağı
hazırlanır. Komisyon, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp
görülmediğini inceleyerek mazereti kabul veya reddeder.
(3) Başvurunun niteliğine
uygun düştüğü takdirde mazeret ve kabul edilebilirliğe ilişkin tek bir taslak
hazırlanıp bu iki husus birlikte karara bağlanabilir.”
18. Bireysel başvurunun ön şartlarından birisi de başvuru
süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul
hükmüdür (B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
19. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47.
maddesinin (1) ve (5) numaralı fıkraları ile İçtüzük'ün
64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt
dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.
20. Bununla beraber 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5)
numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 64. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca, mücbir sebep veya ağır hastalık gibi “haklı mazeret” nedeniyle otuz gün içinde
başvuru yapılamadığı takdirde, bu durumu delillendiren
belgeler ile birlikte mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş
gün içinde de bireysel başvuru yapma imkânı bulunmaktadır.
21. 6216 sayılı Kanun ve İçtüzük’te,
haklı mazerete muhatap olan kişinin başvurucu olduğu ifade edilmekte ise de, temsil veya vekâlet yoluyla yapılan başvurularda
temsilci veya avukatın da haklı mazeretlerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Temsilci veya avukatın haklı mazeretinin dikkate alınmaması, başvuru süresinin
kaçırılmasında hiçbir kusuru bulunmayan ve bu kişiler aracılığıyla bireysel
başvuru yapan başvurucular açısından mahkemeye erişimi daha baştan
engelleyebileceğinden, hakkın, telafisi imkânsız biçimde kaybına neden
olabilir.
22. Bu durumda, temsilci veya avukat aracılığıyla yapılan
bireysel başvurularda, bu kişilerin haklı mazeretlerinin bulunması halinde
mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde
yapılan başvuruların süresinde yapılmış olduğunun 6216 sayılı Kanun'un 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 64.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca kabul edilmesi gerekir.
23. Somut olayda, nihai karar başvurucunun önceki avukatına
17/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, 17/7/2013 tarihi bireysel başvuru
yapabilmek için son tarihtir. Başvurucu, 5/7/2013 ila 13/7/2013 tarihleri
arasında yurt dışında bulunan Av. Özlem Demirbaş’ı bireysel başvuru için
tanınan 30 günlük süre içinde 12/7/2013 tarihinde vekil tayin etmiş, 17/7/2013
tarihinde akut bronşit rahatsızlığı nedeniyle avukata 10 günlük istirahat
raporu verilmiş ve avukat 12/8/2013 tarihinde de bireysel başvuru formunu
Nazilli 2. Asliye Ceza Mahkemesine sunmuştur.
24. Başvurucunun avukatı, 17/7/2013 tarihinde akut bronşit
hastalığı nedeniyle 10 günlük istirahatının uygun
olduğuna dair sağlık raporu aldığını ve bu durumun haklı mazeret kapsamında
değerlendirilerek başvurunun süresinde yapıldığının kabulü gerektiğini ileri
sürmektedir.
25. İçtüzük’te, mücbir sebep veya ağır hastalık
gibi haklı bir mazeretin başvuru süresini uzatacağı kurala bağlanmış olup, bu
hususlara ilişkin bir belirleme veya tanımlama yapılmamıştır.
26. Hangi hâllerin haklı mazeret olduğunun önceden
belirlenmesi mümkün olmadığından Anayasa Mahkemesi, ileri sürülen mazeretin
haklı olup olmadığını her başvuruda, olayın özelliklerini dikkate alarak
değerlendirmektedir (B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 21).
27. Başvuru konusu olayda, avukat hakkında düzenlenen sağlık
raporunda akut bronşit hastalığı tanısı konulduğu ve 10 günlük istirahatın uygun görüldüğü, hastalığının ağır olup
olmadığı hususunda bir tespit yapılmamakla birlikte hastalığın hastane veya
sağlık kuruluşunda yatarak tedavisinin yapılmasını gerektirmemesi nedeniyle
yatış işlemlerinin uygulanmadığı anlaşılmıştır.
28. Başvurucunun avukatı tarafından mazeret olarak ileri
sürülen hastalığına ilişkin sağlık kurulu raporunda, hastalığın ağır hastalık
olduğuna dair bir tespite yer verilmediği gibi hastane veya sağlık
kuruluşlarında yatarak tedavisinin yapılması yönünde bir tanının da konulmadığı
görülmekle, avukat tarafından mazeret olarak ileri sürülen hastalığın haklı
mazeret olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
29. Bu durumda, nihai karar başvurucunun önceki avukatına
17/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, bu tarihten itibaren en son 17/7/2013
tarihine kadar başvuru yapılması gerekirken, haklı mazeret olarak
değerlendirilmeyen hastalığa ilişkin istirahat raporu süresinin bittiği
tarihten itibaren 15. günün sonunda yapılan başvuruda süre aşımı bulunduğu
sonucuna varılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
Başvurunun, “süre
aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 15/4/2014 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.