TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEDAT VURAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5559)
|
|
Karar Tarihi: 25/4/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Sedat VURAL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 1 Mayıs’ta Taksim Meydanında kutlama
yapılmasına izin verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 24/4/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde
Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 22/4/2014 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının, 1 Mayıs’ta Taksim Meydanında kutlama yapılmasına izin
verilmeyeceği yönündeki basında yer alan açıklamaları ile İstanbul Valisinin,
miting alanlarının belirlenerek kamuoyuna duyurulduğu, Taksim'in Valilik
tarafından belirlenen miting alanlarından biri olmadığı yolundaki basın
açıklamaları üzerine, 1 Mayıs’ta Taksim Meydanında kutlama yapılmasına izin
verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. 6/10/1983 tarih ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca İstanbul Valiliğinin 18/1/2013 tarih
ve 800 sayılı işlemiyle toplantı alanları ve gösteri yürüyüşü güzergahları
belirlenerek İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün resmî internet sitesinde
duyurulmuştur.
7. İstanbul Valisinin 22/4/2014 ve 24/4/2014 tarihli basın
açıklamalarında henüz 1 Mayıs kutlamaları ile ilgili olarak toplantı ve gösteri
yürüyüşü amacıyla herhangi bir müracaat yapılmadığı belirtilmiştir.
B. İlgili Hukuk
8. Anayasa’nın 34. maddesi şöyledir:
“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve
saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak,
millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve
genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve
kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”
9. 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları şöyledir:
“Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, tüm il ve ilçe
sınırları içerisinde aşağıdaki hükümlere uyulmak şartıyla her yerde
yapılabilir.
İl ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü
yer ve güzergâhı, kamu düzenini ve genel asayişi bozmayacak ve vatandaşların
günlük yaşamını zorlaştırmayacak şekilde ve 22 nci
maddenin birinci fıkrasında sayılan sınırlamalara uyulması kaydıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri
ile güzergâhın geçeceği ilçe ve il belediye başkanlarının, en çok üyeye sahip
üç sendikanın ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının il ve ilçe
temsilcilerinin görüşleri alınarak mahallin en büyük mülki amiri tarafından
belirlenir. İl ve ilçenin büyüklüğü, gelişmişliği ve yerleşim özellikleri
dikkate alınarak birden fazla toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhı
belirlenebilir.
Belirlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve
güzergâhı yerel gazeteler ile valilik ve kaymakamlık internet sitelerinden ilan
edilerek halka duyurulur.
…”.
10. 2911 sayılı Kanun’un 2/3/2014 tarih ve 6529 sayılı
Kanun’la değiştirilmeden önceki haliyle 6. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Şehir ve kasabalarda ve gerekli görülen diğer
yerlerde hangi meydan ve açık yerlerde veya yollarda toplantı veya yürüyüş
yapılabileceği ve bu toplantı ve yürüyüş için toplanma ve dağılma yerleri ile
izlenecek yol ve yönler vali ve kaymakamlarca kararlaştırılarak alışılmış
araçlarla önceden duyurulur.”
11. 2911 sayılı Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Toplantı yapılabilmesi için, düzenleme kurulu
üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantının yapılmasından en
az kırksekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde,
toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa
verilir.”
12. 2911 sayılı Kanun’un 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Bölge valisi, vali veya kaymakam, millî
güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel
ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir
toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık
ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir.”
13. 2911 sayılı Kanun’un 20. maddesi şöyledir:
“Gösteri yürüyüşlerinin şekil ve şartları ile
ertelenmesi veya yasaklanması hakkında da bu Kanunun 3üncü
ve 4 üncü bölümlerindeki hükümler uygulanır.
Şehir ve kasaba içindeki genel yollar üzerinde
yapılacak yürüyüşlere ait bildirimlerde, 6 ncı madde gereğince ilan olunan yol ve yönlere
uyulmak şartıyla, yürüyüşe geçmek için seçilecek toplanma yeri ile izlenecek
yol ve dağılma yerinin belirtilmesi zorunludur.”
14. 2911 sayılı Kanun’un “Kanuna
aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri” başlıklı 23. maddesi
şöyledir:
“a) 9 ve 10 uncu
madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden veya toplantı veya yürüyüş
için belirtilen gün ve saatten önce veya sonra;
….
d) 6 ve 10 uncu maddeler gereğince belirtilen
yerler dışında,
….
Yapılan toplantılar veya gösteri yürüyüşleri
Kanuna aykırı sayılır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 25/4/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 24/4/2014 tarih ve 2014/55591 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının ve İstanbul
Valisinin temel görevinin anayasal haklarını kullanan yurttaşların bu haklarını
kullanmalarını kolaylaştırıcı önlemler almak, Taksim Meydanında işçi bayramı
kutlamalarına katılanların can güvenliğini sağlamak olduğunu, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin (AİHM) 27/11/2012 tarihli Disk ve Kesk/Türkiye
kararında, 1 Mayıs 2008 tarihinde Taksim Meydanında kutlama yapılmasının
engellenmesi dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinin
ihlal edildiğine karar verdiğini, bu karar ortadayken 1 Mayıs’ta Taksim
Meydanında kutlama yapılmasına izin verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğü,
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş
ve Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında belirlenen ilkeler
doğrultusunda, başvuru konusu işleme karşı idare mahkemesine başvurunun etkin
bir yol olmadığını belirterek uygulamanın durdurulmasına karar verilmesi
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
“ Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.'
18. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 'Bireysel başvuru hakkı' kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“'İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.'
19. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda
bulunulmadan önce, ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle
derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi
koşulunu zorunlu kılar (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 19-20; B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 26).
20. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte
bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin
bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir
(B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
21. Buna karşılık tüketilmesi gereken başvuru yolları,
başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir
çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yollarını
ifade etmektedir. Ayrıca, başvuru yollarını tüketme kuralına uygunluğun
denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu
anlamda, yalnızca hukuk sisteminde bir takım başvuru yollarının varlığının
değil, aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel
koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle
başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 27-28 ; Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. İlhan /Türkiye, 22277/93, 27/7/2000, §
56-64).
22. Başvuru yollarının etkisiz olduğunun saptanması durumunda
söz konusu edilen başvuru yolunun, etkili ve erişilebilir olma koşullarını
karşılamadığı gerekçesiyle tüketilme zorunluluğu aranmamaktadır. Bugüne kadar
Anayasa Mahkemesinin birçok kararında başvuru yollarının tüketilmesi kuralına
istisna teşkil eden hususlar belirtilmiştir. Bunun yanı sıra Anayasa Mahkemesi,
Yargıtay Hukuk veya Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı ısrar yetkisi
bulunmayan yargı mercilerinin bozmaya uyma kararlarına karşı, başvurucuların
tekrar temyiz yoluna başvurması yükümlülüğü olmadığına karar vermiştir (B. No:
2013/7523, 4/12/2013). Ayrıca, bir internet sitesine erişimin idari bir işlemle
engellenmesi işlemi hakkında İdare Mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma
kararının yerine getirilmemiş olması nedeniyle, söz konusu başvuru yolunun
ihlali ve olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmak bakımından etkili ve
erişilebilir nitelikte koruma sağlamayacağına hükmedilmiştir (B. No: 2014/3986,
2/4/2014). Ancak başvuru yollarının tüketilmesi koşuluna yönelik istisnaların
her başvurunun somut özellikleri dikkate alınarak değerlendirileceği de
açıktır.
23. Somut olayda, başvurucu, iddialarını Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı ve İstanbul Valisinin 1 Mayıs’ta Taksim Meydanında toplantı ve
gösteri yapılmasına izin verilmeyeceğine dair basında yer alan beyanlarına
dayandırmıştır. 1 Mayıs’ta Taksim Meydanında toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma
niyetinde olduğunu belirten başvurucunun 2911 sayılı Kanun hükümlerine göre
ilgili mülki idare amirliğine bildirimde bulunması, mülki idare amirliğince
toplantı ve gösteri yürüyüşüne izin verilmemesi veya toplantı ve gösteri
yürüyüşünün engellenmesine yönelik işlem tesis edilmesi durumunda ise,
öncelikle idari yargı yerlerinde dava açması gerekirken,
belirtilen usulü takip etmeyip doğrudan bireysel başvuruda bulunduğu görülmüştür.
24. Öte yandan, 2911 sayılı
Kanun’un İstanbul Valiliğinin 18/1/2013 tarih ve 800 sayılı işlemiyle
İstanbul İlinde toplantı alanları ve gösteri yürüyüşü güzergahlarının
belirlenerek İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün resmî internet sitesinde duyurulduğu,
Taksim Meydanının söz konusu alanlar
içerisinde yer alması gerektiğini düşünen başvurucunun anılan işleme karşı da idari
makamlara başvurmadığı gibi mahkemelerde dava da açmadığı anlaşılmıştır.
25. Başvuru konusu olayda, şikâyet edilen
işleme karşı idari ve yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru
yapıldığı, söz konusu başvuru yollarının pratikte etkili olmadığını
gösteren bir örneğin bulunmadığı, aynı konuda daha önce başvurulmuş bir yargı
yerince verilen karar da bulunmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, başvurucu, AİHM
tarafından DİSK ve KESK/Türkiye,
kararında, Taksim Meydanında kutlama yapılmasının engellenmesi dolayısıyla
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar
verildiğini ileri sürmüşse de söz konusu karardan, 1 Mayıs 2008 tarihinde
polisin yaptığı müdahalenin orantısızlığına ilişkin değerlendirmelerin yer
aldığı, anılan olaylar hakkında İstanbul Valiliği, Adalet Bakanlığı, İstanbul
Emniyet Müdürlüğü ve polis memurlarına yönelik vaki şikâyetlerin Cumhuriyet
Başsavcılığı ve Danıştay tarafından reddedildiği ve ayrıca İçişleri Bakanı ve
Adalet Bakanı aleyhine yapılan şikâyetler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca
kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle söz
konusu AİHM kararının başvuru yollarını tüketme zorunluluğunu ortadan kaldırıcı
nitelikte olduğu söylenemez (DİSK ve
KESK/Türkiye, (B.No:
38676/08, 27/11/2012 §§ 37-38). Bu nedenlerle, somut başvuruda, başvuru yollarının tüketilmediği, anılan kuralın
istisnalarını oluşturan hallerin de mevcut olmadığı sonucuna varıldığından,
başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
26. Açıklanan nedenlerle, yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurmaksızın ve şikâyetlerini usulüne uygun olarak iletmeden
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının
tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 25/4/2014 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.