logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Serdar Uğurlu [1.B.], B. No: 2013/6330, 8/9/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ SERDAR UĞURLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6330)

 

Karar Tarihi: 8/9/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Zehra Ayla PERKTAŞ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

Ali Serdar UĞURLU

Vekili

:

Av. Özgür YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 6/9/2004 tarihinde Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı tazminat davasının reddedildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa'nın 2., 5., 10., 17. ve 36. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 16/8/2013 tarihinde Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 8/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 28/5/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, 6/9/2004 tarihinde Kuveyt Türk Evkaf Finans Kurumu A.Ş. aleyhine Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, hamili olduğu iki adet bononun tahsili amacıyla protesto edilmesi için davalıya verdiğini, davalının yasal sürede protesto yaptırmadığı için cirantalara karşı takip yapma imkanı kalmadığını, keşideciler aleyhine yaptığı icra takiplerinin de sonuçsuz kaldığını, davalının ağır kusuru nedeniyle bonoları tahsil edemediğini ve zarara uğradığını ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat ile munzam zararın tazminini talep etmiştir.

8. Mahkemece, 22/6/2005 tarih ve E.2004/83, K.2005/476 sayılı kararla; manevi tazminat ve munzam zararın tazmini davasının reddine, maddi tazminat davasının kabulüne, 300.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

9. Temyiz üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10/7/2006 tarih ve E.2005/12125, K.2006/8223 sayılı ilamıyla; dava konusu bonoların davalı tarafından süresi içinde protesto edilmesi halinde başvurucunun, cirantadan senetlerin bedelini tahsil edip edemeyeceği, bu cirantanın protesto tarihi itibarıyla ekonomik durumunun bu bonoları ödemeye yeterli olup olmadığı, eş söyleyişle ödeme gücü bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.

10. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda; 25/4/2007 tarih ve E.2006/259, K.2007/106 sayılı kararla; lehtar ve ilk ciranta konumunda olan kişinin ödeme ve protesto süresi içinde acz içinde olduğu ve bu acz durumundan bonoları protesto ettirmeyen davalının sorumlu olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

11. Temyiz üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 4/6/2009 tarih ve E.2007/11525, K.2009/6891 sayılı ilamıyla eksik inceleme ve araştırmaya dayalı karar verildiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

12. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 15/1/2010 tarih ve E.2009/12167, K.2010/349 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

13. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 13/9/2011 tarih ve E.2010/63, K.2011/417 sayılı kararla; lehtar ve ilk ciranta konumunda olan kişinin protesto tarihi itibarıyla ekonomik durumunun bonoları ödemeye yeterli olmadığı, cirantanın 2/6/2006 tarihinde vefat ettiği, cirantanın bankalarda mevduat hesabının bulunmadığı, bonoların süresi içinde protesto edilmiş olması halinde dahi cirantanın ekonomik durumunun bonoları ödemeye yeterli olmadığı, bonoları protesto ettirmeyen davalının eyleminin sonuca etkili olmadığı, başvurucunun zaten bu bonoları tahsil edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

14. Temyiz üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/1/2013 tarih ve E.2012/542, K.2013/1628 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.

15. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 11/6/2013 tarih ve E.2013/7731, K.2013/12128 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

16. Karar, 18/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu, 16/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

18. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 47. ve 105. maddeleri, 29/6/1956 tarih ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun 626., 629., 642. ve 690. maddeleri.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 8/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 16/8/2013 tarih ve 2013/6330 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, ticari ilişki nedeniyle aldığı iki adet bonoyu, tahsil amacıyla protesto çekilmesi için Bankaya teslim ettiğini, bankanın süresi içinde protesto çekmemesi nedeniyle cirantalara müracaat haklarının ortadan kalktığını, Bankanın kusuru nedeniyle zarara uğradığı için 6/9/2004 tarihinde Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde tazminat davası açtığını, davalının banka olması nedeniyle hafif kusurlarından dahi sorumlu olmasına ve basiretli tacir gibi davranma zorunluluğu bulunmasına rağmen Mahkemece davanın reddedildiğini, davalının Devlet tarafından imtiyaz hakkı verilen kuruluş olduğunu ve sorumsuzluk sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, Mahkemece tamamen tahmine dayalı olarak, somut ve delile dayalı olmayan gerekçelerle protesto çekilseydi dahi alacağın tahsilinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılarak davanın reddine karar verildiğini, cirantaya başvurma imkanı olsaydı haczi kabil malvarlığı olmadığı için aciz vesikası alınabileceğini ve borçluyu hayatının sonuna kadar takip edebileceğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, Anayasa'nın 2., 5., 10., 17. ve 36. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

21. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada delilerin ve hukuk kurallarının yanlış ve hatalı değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesinin Anayasa’nın 2., 5., 10., 17. ve 36. maddelerini ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Bu kapsamda başvurucunun ihlal iddialarının, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı iddiaları açısından değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

 “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

23. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

24. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

25. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

26. Somut olayda başvurucu, ticari ilişki nedeniyle aldığı iki adet bononun tahsili amacıyla protesto çekilmesi için Bankaya teslim ettiğini, bankanın süresi içinde protesto çekmemesi nedeniyle cirantalara müracaat haklarının ortadan kalktığını, Bankanın kusuru nedeniyle zarara uğradığı için Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde tazminat davası açtığını, Mahkemece delillerin hatalı yorumlanması nedeniyle davanın reddedildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Başvurucunun, Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada, Mahkemece, tarafların delilleri toplanmış, icra takip dosyaları incelenmiş ve tüm dosya kapsamı doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararların Yargıtay tarafından bozulması üzerine bozma kararına uyularak, lehtar ve ilk ciranta konumunda olan kişinin protesto tarihi itibarıyla ekonomik durumunun bonoları ödemeye yeterli olmadığı, cirantanın 2/6/2006 tarihinde vefat ettiği, cirantanın bankalarda mevduat hesabının bulunmadığı, bonoların süresi içinde protesto edilmiş olması halinde dahi cirantanın ekonomik durumunun bonoları ödemeye yeterli olmadığı, bonoları protesto ettirmeyen davalının eyleminin sonuca etkili olmadığı, başvurucunun zaten bu bonoları tahsil edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm aynı gerekçelerle Yargıtay tarafından onanmış ve karar düzeltme istemi reddedilerek kesinleşmiştir.

28. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

29. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

30. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılama Süresinin Makul Olmadığı İddiası

31. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

32. Başvurucu, Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı tazminat davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

33. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Bu doğrultuda, makul sürede yargılanma hakkı da adil yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilmektedir.

34. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, haksız fiile dayalı tazminat davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’larda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

35. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

36. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 6/9/2004 tarihidir.

37. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihi olan 11/6/2013 tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

38. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucu, 6/9/2004 tarihinde Kuveyt Türk Evkaf Finans Kurumu A.Ş. aleyhine Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada, maddi ve manevi tazminat ile munzam zararın tazminini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların delilleri toplanarak, 22/6/2005 tarihli kararla 300.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10/7/2006 tarihli kararıyla hüküm bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak, 25/4/2007 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 4/6/2009 tarihinde hüküm bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 13/9/2011 tarihinde yine davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/1/2013 tarihli ilamıyla hüküm onanmış, karar düzeltme isteminin reddedildiği 11/6/2013 tarihi itibarıyla hüküm kesinleşmiştir.

39. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir. (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).

40. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu tazminat davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından, daha önce verilen kararlar dışında farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık dokuz yıllık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

41. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

42. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 100.000,00 TL manevi, 300.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

43. 6216 Kanun'un Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

44. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık 9 yıllık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya 6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

45. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

46. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya 6.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

8/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Serdar Uğurlu [1.B.], B. No: 2013/6330, 8/9/2014, § …)
   
Başvuru Adı ALİ SERDAR UĞURLU
Başvuru No 2013/6330
Başvuru Tarihi 16/8/2013
Karar Tarihi 8/9/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, 6/9/2004 tarihinde Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı tazminat davasının reddedildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa'nın 2. , 5. , 10. , 17. ve 36. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
818 Borçlar Kanunu 47
105
6762 Türk Ticaret Kanunu 626
629
642
690
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi