TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET SALİH GÖZCÜ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/7188)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Salih GÖZCÜ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1.
Başvurucu, aleyhine açılan ceza davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını
belirterek Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru,
13/9/2013 tarihinde Bergama Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır.
Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona
sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci
Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 19/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm,
9/1/2014 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik ve esas hakkındaki
incelemenin birlikte yapılmasına karar vermiştir.
5. Başvuru
konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği 13/1/2014 tarihinde Adalet
Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 13/2/2014 tarihli yazı ile görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7.
Başvurucu, 2/7/2007 tarihinde işlediği iddia edilen hırsızlık suçu nedeniyle
aynı tarihte gözaltına alınmış ve 3/7/2007 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Bursa
Cumhuriyet Başsavcılığı 4/7/2007 tarihli iddianamesi ile başvurucunun hırsızlık
suçundan cezalandırılması için Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası
açmıştır.
9. Bursa
13. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/7/2007 tarihli kararı ile başvurucunun
hırsızlık suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiş ve başvurucu aynı tarihte tahliye edilmiştir.
10. Temyiz
üzerine ilk derece mahkemesinin kararı, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 27/5/2013
tarihli ilamı ile onanmış ve aynı tarihte kesinleşmiştir.
B. İlgili Hukuk
11.
26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (b) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
12.
Mahkemenin 8/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 13/9/2013
tarih ve 2013/7188 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu, Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesinde 4/7/2007
tarihli iddianame ile açılan dava sonucunda bir yıl altı ay hapis cezası ile
cezalandırıldığını, bu kararın temyiz edildiğini, temyiz incelemesi sonucu
kararın 27/5/2013 tarihinde kesinleştiğini, makul sürede tamamlanmayan
yargılama nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
14. Açıkça
dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de görülmeyen başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
15.
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
16.
AİHS’nin “Adil yargılanma hakkı”
başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir …”
17.
Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriği, AİHS’in “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmelidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
18. Somut
başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda
belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup,
ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının
yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede
yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği
açıktır (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 39).
19. Makul
sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti
nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması
ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup,
hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama
faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup
olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B.
No:2012/673, 19/12/2013, § 27).
20. Davanın
karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların
yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın
süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken
kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 41–45).
21. Ancak
belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına
belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikme periyotlarının ayrı
ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi
unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).
22.
Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması
için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş
tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.
23. Ceza
muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz: Eckle/Almanya, B. No: 8130/78, 15/07/1982, § 73). Ceza
yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadına ilişkin nihai kararın
verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin
makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir.
24. Somut
olayda başvurucu, nitelikli hırsızlık suçunu işlediği iddiasıyla 2/7/2007
tarihinde tutuklanmış ve başvurucu hakkında 26/9/2004 tarihli iddianameyle kamu
davası açılmıştır. Bursa 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/7/2007 tarihli kararı
ile başvurucunun 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Temyiz üzerine ilk derece mahkemesinin kararı, Yargıtay 6. Ceza
Dairesinin 27/5/2013 tarihli ilamı ile onanmış ve aynı tarihte kesinleşmiştir.
Somut olayda yargılama faaliyeti, başvurucunun gözaltına alınarak suç
isnadından haberdar olduğu 2/7/2007 tarihi ile kararının kesinleşme tarihi olan
27/5/2013 arasında toplam 5 yıl 10 ay 25 gün sürmüştür.
25.
Yargılama sürecinin uzamasında yetkili makamlara atfedilecek gecikmeler,
yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin
gösterilmemesinden kaynaklanabileceği gibi, yapısal sorunlar ve organizasyon
eksikliğinden de ileri gelebilir. Zira Anayasa’nın 36. maddesi ile Sözleşme’nin
6. maddesi, hukuk sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre içinde
karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama koşullarını
yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi sorumluluğunu yüklemektedir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 44).
26. Bu
kapsamda, yargı sisteminin yapısı, mahkeme kalemindeki rutin görevler
sırasındaki aksamalar, hükmün yazılmasındaki, bir dosyanın veya belgenin bir
mahkemeden diğerine gönderilmesindeki ve raportör atanmasındaki gecikmeler,
yargıç ve personel sayısındaki yetersizlik ve iş yükü ağırlığı nedeniyle
yargılamada makul sürenin aşılması durumunda da yetkili makamların sorumluluğu
gündeme gelmektedir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 55).
27. Devlet,
yargılama sisteminde çözüm bekleyen uyuşmazlıkların nicelik itibarıyla
artmasına rağmen, yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleştirilebilmesi
için gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, hukuk sisteminin
adil yargılama koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi
sorumluluğunun bir görünümüdür.
28. Somut
başvuru açısından özellikle değerlendirilmesi gereken yapısal sorunlar ve
organizasyon eksikliklerinin yol açtığı gecikmeler AİHM tarafından da müteaddit
defalar incelemeye tabi tutulmuştur. Bu kapsamda, bir yapısal sorun olması ve
yargılama sisteminde çözüm bekleyen uyuşmazlıkların uzun bir müddet zarfında
artması ve birikmesi sonucu yargılamalarda makul sürenin aşılması durumunda,
Sözleşme’nin 6. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmaktadır (B. No:
2012/1198, 7/11/2013, § 56).
29. İki
dereceli bir yargılamada 5 yıl 10 ay 25 gün devam eden yargılama faaliyetinin,
Anayasa’nın 36. maddesi ile Sözleşme’nin 6. maddesi gereğince, yargılama
sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre içinde karara bağlama
yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama koşullarını yerine
getirebilecek biçimde düzenlenmesi zorunluluğu göz önünde bulundurulduğunda,
hukuk sisteminde var olan yapısal ve organizasyona ilişkin eksikliklerin, yargılama
faaliyetinin makul sürede gerçekleştirilmemesini izah edemeyeceği açıktır.
30. Somut
olayda başvurucunun gözaltına alındığı 2/7/2007 tarihinden ilk derece
mahkemesinin kararını verdiği 26/7/2007 tarihine kadar geçen süre 24 gündür.
Kararın temyizi ile Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 27/5/2013 tarihli ilamı
arasında geçen süre ise yaklaşık 5 yıl 10 aydır.
31.
Yargılamanın 5 yıl 10 ay 25 gün sürmesinde başvurucuya veya müdafiine
yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yargılama süresinin makul
olup olmadığının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gereken
davadaki sanık sayısı, davanın karmaşıklığı, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, söz
konusu suç için öngörülen cezanın miktarı gibi unsurların hiçbiri somut
davadaki yargılama süresinin makul olarak değerlendirilmesine olanak
vermemektedir.
32.
Yargılamanın yürütülmesindeki izlenen yöntem dikkate alındığında, 2/7/2007
tarihinde başvurucunun göz altına alınması ile başlayan ve Yargıtay 6. Ceza
Dairesinin 27/5/2013 tarihli ilamı ile sona eren tek sanıklı ve karmaşık
nitelikte olmayan davadaki yaklaşık altı yıllık yargılama süresi makul olarak
değerlendirilemez.
33.
Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
34. 6216
sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda
ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yapılması gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş; ancak yerindelik denetimi
yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm
altına alınmıştır.
35.
Başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
36.
Başvurucu, tazminat talebinde bulunmadığından bu konuda bir karar verilmesine
gerek bulunmamaktadır.
37.
Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen
198,35 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurucunun,
1.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
C. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
8/9/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.